Gedik Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Topaç, İMKB’nin 2006 yılının son çeyreğinde bu kez farklı bir trend izleyeceğine inanıyor. “Hareket olabilir, ancak sınırlı kalacaktır” ...
Gedik Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Topaç, İMKB’nin 2006 yılının son çeyreğinde bu kez farklı bir trend izleyeceğine inanıyor. “Hareket olabilir, ancak sınırlı kalacaktır” tahmininde bulunuyor. Buna rağmen, İMKB 100 Endeksi’nin 43.000 düzeylerine atak yapabileceğine dikkat çekiyor. Yükselişin iki önemli gerekçeden kaynaklanacağını söylüyor: Enerji ihaleleri, ortaklık ve satın almalar…
Borsada geleneksel olarak yılın son çeyreği yükselişle geçer. Bu hareketlilik, ocak ayında da devam eder. Ancak bu yıl, borsanın önünde global ve lokal belirsizlikler var. AB ilerleme raporu bunların başında geliyor. Yine global ekonomilerde faiz artırımları ve düşen büyüme rakamları endişe yaratıyor. İçerde ise 2007 yılına ilişkin iki önemli seçim belirsizliği var. Bunların sayısını artırmak mümkün. Ancak Gedik Yatırım Yönetim Kurumlu Başkanı Erhan Topaç, be belirsizlikler karşısında kötümser bir payı çizmiyor. Yılın son döneminde faiz artışı olasılığının azalması ve büyüme beklentilerinde henüz olumsuz bir gelişme olmaması nedenleri ile borsalarda hafif yukarı bir hareket bekleyen Topaç, “Türkiye’de ise AB konusunda Kasım ve Aralık aylarında sertleşme olmazsa yine yukarı doğru sınırlı bir hareket gerçekleşebilir” diyor. Yıl sonuna kadar 43.000 seviyelerinin görülebileceğini anlatan Topaç, hisse bazında hareketliliğin ise daha yoğun yaşanacağını ifade ediyor.
Yılın son çeyreğinde geçmiş yıllardaki gibi bir yükseliş olur mu?
Mayıs ayından bu yana işlem hacminde önemli oranda düşüş oldu. Ancak, bu düşüşe rağmen endeks en düşük seviyesi olan 31,491’den 38,250 puana kadar yükseldi. Aylar itibariyle bakıldığında ise geçmiş yıllarda sonbaharın hep borsa için bir toparlanma devresi olduğu görülüyor.
Bu yıl ise durum biraz daha farklı olacak. Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında piyasaları etkileyecek birçok önemli gündem var. İçeride, bahar aylarındaki çalkantının etkilerinin temizlenmesinin ardından seçim tartışmaları, dışarıda ise IMF ile gözden geçirmeler ve AB ilişkileri yön belirleyici olacak. Ancak, yine de 40.000 seviyesi kırılarak 43.000 seviyelerine kadar bir çıkış hareketi olabilir.
Yatırımcıların son 3 ayda özellikle dikkat etmesi gereken konular neler?
Bu dönemde en önemli gündem maddelerini, dünyada büyümenin yavaşlaması ile Türkiye’de AB ilişkilerinin oluşturulmasını bekliyoruz. 2007’de ise dünyada durgunluk korkusu ile Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler önem kazanacak.
Bu dönemde yatırımcılara nasıl pozisyon almalarını tavsiye ediyorsunuz?
Tüm yatırımcılara, öncelikle risklerini bilerek ve gerekirse uzmanlara danışarak yatırımlarını yapmalarını önermeye devam ediyoruz. Yatırımlarda risk yönetimi, sabır ve disiplin, başarının ön şartı. Maalesef Türk yatırımcılarının en önemli sorunu da bu konularda. Önümüzdeki dönemde riskler nedeniyle hisse bazında hareketlilikler daha ön plana çıkacak. Bu nedenle hisse seçimi iyi yapılmalı.
Bu konuyu biraz açar mısınız?
AB uyum sürecinde Türkiye’ye doğrudan yatırımların 2005 ve 2006 yılının ilk yarısı kadar olmasa bile sürmesi bekleniyor. Bu ise hisse bazlı şirket satın almalarına ve muhtemel çağrı fiyatlarına bağlı hareketleri otomatikman sağlayacak.
Ek olarak 6 ay bilançosunu açıklayan 310 şirketin 148’nin zarar açıklaması borsada endeksten daha çok hisse bazlı hareketleri öne çıkaracak.
Enerji dağıtım ihalelerinin piyasaya etkisi nasıl olur?
Yıllardır sürüncemede kalan ve ilk denemesi başarısızlıkla sonuçlanan elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmesinde yeni bir döneme girildi. 20 bölgenin ihalesi yapılacak. Refah-yol dönemindeki ilk satışta İstanbul Trakya Bölgesi’ni kazanan ve sonra yargı kararıyla işlemi
iptal edilen Doğan Holding ve Doğuş Holding, Türkiye'nin en büyük özel sektör elektrik üreticisi olan Enka Holding, ilk satışta Ankara bölgesini kazanan Barmek ve Fiba, borsanın iki büyük elektrik üreticisinin sahipleri, Dinçkök ve Zorlu grupları ile tüm büyük diğer holdingler (Sabancı, Koç, Alarko, Çukurova, Çalık gibi) bu ihalelerden pay almak istiyor.
Yurtdışından enerji, kredi ve danışmalık şirketlerinin de takip ettiği bu ihale sürecinde, Türk şirketlerinin hiçbirinin dağıtımda tecrübesi olmadığı için ihaleye yabancı birer ortakla katılmaları ve yaşanacak çekişme nedeniyle tahminlerin üzerinde bir ihale fiyatının ortaya çıkması muhtemel gözüküyor.
Ya bankacılık sektöründeki beklentileriniz nasıl?
Banka satışlarında Akbank ve Oyakbank’taki ortaklık/hisse satışı görüşmeleri ve olası bir hisse devrindeki çarpanlar, diğer bankaların değerlemelerine baz teşkil edebilecek olduğundan yakından izlenecek.
Ayrıca, bu dönemde IMF’in kriteri olan Halk Bankası satışı için süreç başlayacak.
Hisse bazında hareketlilik yaratabilecek diğer beklentiler neler?
Hareketliliğin yaşanabileceği diğer sektörler, eğitim sezonun başlaması nedeniyle kırtasiye ve Ramazan ayının başlaması ile perakende sektörü olacak. Bir de her ne kadar iç pazarda yavaşlama olsa da, dış pazarın canlılığını koruması nedeniyle çimento sektörü de öne çıkabilir.
2006 yılının ilk yarısında yoğunlaşan birincil halka arzların toplamı 912 milyon dolara ulaşmıştı. Bu rakamın yüzde 54’ü olan 494 milyon dolarlık kısmı yurtdışına satıldı. Döviz ve faizdeki dalgalanma, borsadaki geri çekilme nedeniyle, halka arz başvuruları ertelenmişti. Eylül ayı içerisindeki Tek-Art İnşaatın yetersiz talep nedeniyle halka arzının iptal edilmiş olması uygun ortamın oluşmadığını gösteriyor. Bu olası yeni halka arzları olumsuz etkileyebilir.
Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisi devam eder mi?
2006 yılında yabancılar nam ve hesabına gerçekleştirilen işlemlerin geneline bakıldığında, yılın ilk 8 ayında net yabancı alımlarının 708 milyon dolar olduğu görülüyor. Yılın genelinde yabancıların net alımda. Sadece Mayıs ve Haziran aylarında net satış eğilimi vardı. Haziran verilerine nazaran Temmuz ayında toplam portföy stokunun yaklaşık 3,8 milyar dolar artması, İMKB’de Temmuz ve Ağustos aylarında yabancıların net alımda olmaları, ilerleyen aylarda borsamız için olumlu beklentilere sahip olmaları şeklinde yorumlanabilir.
Yabancı yatırımcıların öncelikle AB uyum süreci nedeni ile Türkiye’ye olumlu bakışı sürüyor. Ancak yabancı portföy yönetim şirketlerinin Türkiye hakkında yazdıkları raporlarda en çok seçimler ve Kıbrıs meselelerine dikkati çekmeleri, ilerleyen aylarda yabancı işlemlerindeki gidişatın yönünün ekonomik gelişmelerden ziyade siyasetle bağlantılı olacağını gösteriyor.
IMF'nin yılda iki kez yayımlanan “Global Finansal İstikrar Raporu”nda, yavaşlama riskinin arttığı söyledi ve ikinci dalga konusunda uyarıda bulundu. Bu açıklamayı Türkiye açısından değerlendirir misiniz?
Durgunluk ihtimalinin gündeme gelmesi, şirket kârlarında düşüşle beraber piyasalarda likidite sıkışıklığını arttırır. Bu ise piyasalarda zaman zaman açıklanan verilerle beraber dalgalanmalar yaratır. Dalgaların büyüklüğü ve sıklığını, açıklanan rakamlar ile yatırımcı endişelerinin boyutu belirleyecek. Türkiye ise yüksek cari açık, yüksek borç ve değerli YTL endişeleri sürdüğü sürece bu dalgalanmalardan daha fazla etkilenme potansiyeli taşıyor.
İkinci dalgayı tetikleyecek nedenler, ABD ekonomisi ve FED kararları ile AB-Türkiye müzakere sürecindeki kesintiler olabilir. Bu süreçte yabancı portföy yatırımlarının ülkeyi terk etmesi, krizi daha da derinleştirebilir. Zaten dünya piyasalarında geleceği söylenen düzeltme de yine uluslararası fon akışının yön değiştirmesi ile ortaya çıkacak. MB’nin geçen dalgalanmada geç müdahale etmesinden sonra müdahaleleriyle piyasayı toparladığı göz önüne alınırsa, yeni bir dalgalanmada, daha tecrübeli olmasını bekleyebiliriz.
FED faizleri ve amerikan dataları yakından izleniyor. Buradan gelecek açıklamalar, gelişen piyasaları ve Türkiye’yi nasıl etkiler?
Faiz duyarlılığının yerini artık büyüme endişelerinin ve buna yönelik dataların almasını bekliyoruz. ABD’de açıklanan son veriler, düşen enerji ve hammadde fiyatlarıyla birlikte ABD ekonomisinin yavaşlamaya doğru gittiğini gösteriyor. Bu dataların aynı yönde gelmesi ekonomideki soğumanın varlığını teyit edecek. Bunun üstüne enflasyon baskısında azalma yaşanır ve çekirdek TÜFE’de üst sınır olarak kabul edilen yüzde 2’nin altına gelirse FED’in 2007 bahar aylarında faiz indirimine gitmesi beklenebilir. Bu süreçte uluslararası fon akımlarının gelişmekte olan ülkeleri tercih etmesi gündeme gelecek. Türkiye, en yüksek reel faiz veren ülke konumunda olduğu için, diğer şartlarda değişiklik olmazsa avantajlı konumda olacak.
Yılın Son Üç Ayında Yatırım Araçlarının Seyri
Yılın son döneminde bir yandan ABD ve Türkiye ekonomisinin verileri izlenirken Ekim ayında Meclis’in açılmasıyla yurt içi siyaset devreye girecek. AB'nin açıklayacağı raporlar, Türkiye-AB ilişkisini gündeme taşıyacak. Bu şartlar altında yatırım araçlarında genel beklenti şöyle:
İmkb 43.000’i Test Edebilir: İMKB'nin tarihsel F/K ortalaması 18, son dönemdeki çalkantılarda oran 13 seviyesine geriledi. Ağustos başından itibaren başlayan yükseliş hareketi neticesinde Eylül ayı başında oran 14.5'e ulaştı. AB ve diğer koşullarda ters bir haber akışı olmaması durumunda, 38.000 seviyesinde bulunan İMKB-100 Endeksi, yukarı yönlü hareketine devam ederek 40.000 seviyesine ulaşabilecekken, olumsuz haberlerin ard arda gelmesi halinde, geri çekilmelerde 35.500 seviyesi test edilebilir. Yurtdışında borsalarda olumlu hareket devam ederse, Türkiye’de faiz düşüşü ile desteklenmesi şartı ile 2.8-3 sente (42.000-43.000) doğru hareket sürebilir.
Bono Cazibesini Koruyor: Yabancı fon hareketleri, bono faizleri üzerinde en etkili unsur olarak karşımıza çıkıyor. ABD verileri ve FED faiz kararı neticesinde yabancı girişi hızlanırsa ve iyimser havanın sürmesi halinde faizin yüzde 19 bileşiği test etmesi beklenebilir. Yüzde 17.5 oranı ile gelişmekte olan ülkeler arasında en yüksek faizi veren Türkiye, yabancı yatırımcılar tarafından izlenmeye devam edecek.
Döviz Piyasası Dikkatli İzlenmeli: Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye Temmuz ve Ağustos aylarında geri dönmesi ile döviz, bu iki ayı değer kaybederek tamamlamıştı. Yurtdışı kaynaklı hareketler, bu piyasada etkili olmaya devam edecek. Kısa vadede YTL/Dolar paritesini 1.45-1.50 aralığında bekliyoruz. Ancak olumsuz haber akışının ve fon hareketlerinde değişikliğin ilk etapta bu piyasada kendisini gösterecek olmasından dolayı, dikkatle izlenmesini tavsiye ediyoruz. Bu durumda 1.60 seviyeleri tekrar test edilebilir.
Bono 2007’nin Yatırım Aracı Olacak
2007, dünyada büyüme endişeleri ve Türkiye’de seçim süreci nedeni ile yatırım araçları açısından risk yönetiminin öne çıkacağı, para kazanmanın daha zor olacağı bir yıl olacak. Bu piyasada Erhan Topaç’ın genel olarak beklentisi şöyle:
“MB O/N faiz oranlarını bu yıl yüzde 13.25 oranına indirdikten sonra dalgalanma ve enflasyondaki artış nedeniyle yüzde 17.50 seviyesine çıkardı. Gösterge bono faizleri ise İMKB bono piyasasında yüzde 13’lere kadar inmişken yüzde 23’lere çıktı ve sonrasında yüzde 20 üzerinde dengede kaldı. Yıllık TÜFE enflasyonunun yüzde 10’un altında gerçekleşmesi beklenirken, bononun reel getirisi de mayıs ayındaki yüzde 7’ye göre daha da artarak yüzde 11’e çıktı. Bono bu durumda 2007 yılının getiri garantisi en yüksek yatırım aracı olacak.
İki önemli seçimin yaşanacağı 2007 yılında hisse senedi piyasası oldukça dalgalı olacak. Bu nedenle riskten kaçınmak öncelikli yaklaşım olacak. Şirket bazında, elektrik dağıtım özelleştirmeleri ile öne çıkan şirketler takip edilecek.
2007’de gelişmeye devam eden vadeli işlemler piyasası, altın dönemini yaşayacak. Volalitenin artmasıyla, önünü rahat görmek isteyenlerin işlem yapmaları ile hem daha rahat olacaklar, hem de işlem derinliğinin artması ile piyasa gelişecek.”
Erhan Topaç, Gedik Yatırım’ın 2006 ve 2007 yılı hedeflerini şöyle açıklıyor:
“Gedik Yatırım olarak, sermaye piyasalarının geleceğine yatırım yapmaya devam ediyoruz. Yatırımcılarımızın finansal beklentilerini gerçekleştirmelerine yardımcı oluyoruz. 2006 Eylül ayında SPK’dan kuruluş iznini aldığımız Marbaş B Tipi Menkul Kıymetler Yatırım Ortaklığı’nı halka açmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. VOB’ta etkin bir şekilde çalışıyoruz. VOB’un sermaye piyasalarındaki gerek yatırımcılar gerekse reel sektör için özellikle risk yönetimi kapsamında önemli bir boşluğu dolduracağına inanıyoruz. VOB’da yatırımcılarımıza internet üzerinden online işlem yapma olanağı sunuyoruz. Yine yüzde 4 ortaklık payımız olan Gelişen İşletmeler Piyasası’nda hizmet vermek üzere hazırlıklar yapıyoruz. 2007 yılında portföy yönetimi faaliyetlerinde daha etkin olabilmek amacıyla Gedik Portföy Yönetimi’nin kuruluşu için çalışmalara başladık.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?