Borsa Şirketlerine Özel Teşvik Analizi

Levent Beriker / LBA Yönetim ve Danışmanlık Kurucusu ve Yönetici Ortağı   Yatırım teşviklerinin şirketlere, ekonomiye zararı olur mu? Bu soruya olumsuz yanıt vereceklerin sayısı azdır. İşte...

1.07.2002 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Levent Beriker / LBA Yönetim ve Danışmanlık Kurucusu ve Yönetici Ortağı

 

Yatırım teşviklerinin şirketlere, ekonomiye zararı olur mu? Bu soruya olumsuz yanıt vereceklerin sayısı azdır. İşte bunlardan biri de LBA Yönetim ve Danışmanlık’ın sahibi Levend Beriker... 1993-2001 yılları arasında borsa şirketlerinin kullandığı teşvikleri, verimlilik ve değer açısından analiz eden Beriker, çok önemli sonuçlara ulaştı. Ona göre, teşvikler, şirketlerin yatırım stratejilerini olumsuz etkiliyor ve rekabet avantajını köreltiyor.

 

Levend Beriker, çok sayıda firmaya danışmanlık yapan LBA Yönetim ve Danışmanlık’ın kurucusu ve yönetici ortağı. Türkiye’de onu rahatsız eden konuların başında teşvik ayrıcalığı geliyor. Ona göre, kullandırılan teşvikler, şirketlerin yatırım stratejilerini olumsuz etkiliyor ve rekabet avantajını köreltiyor.

 

Bu gerçeği ortaya koymak isteyen Levend Beriker, 1993-2001 yılları arasında İMKB’de işlem gören ve teşvik alan şirketlerin uzun vadedeki verimliliği üzerine bir araştırma hazırladı. Beriker’e göre, devlet İMKB’deki anonim fon yöneticisi. Çünkü, devlet teşvikler yoluyla şirketlerin öz sermayesine yüzde 33,8 oranında katılmış durumda.

 

Araştırmaya göre, söz konusu dönemde İMKB’de işlem gören sanayi şirketleri 1,9 milyar dolar teşvik aldılar. En fazla teşvik ise otomotiv, dayanıklı tüketim ve demir-çelik sektöründe faaliyet gösteren şirketlere verildi. Bu arada, aynı sektörde bulunan ve daha düşük teşvik alan şirketlerin getirilerinin diğerlerine göre daha yüksek olduğu belirlendi.

 

Levend Beriker, “Teşviğe ayrılan fonların tasarruf sahiplerinin kendileri veya sermaye piyasalarındaki vekilleri tarafından idare edilmesine izin verilmeli” diyor. Teşvik taleplerinin önünün kesilmesi gerektiğini ifade eden Beriker, bu yönde alınacak kararların Türk sanayisinin dünya pazarındaki rekabet şansını artıracağını söylüyor.

 

Levend Beriker, yıllardır ekonominin en çok tartışılan konularından biri olan teşviklerin sektör bazında etkilerini, ana başlıklar altında Capital’e anlattı:

 

OTOMOTİV  

 

Araştırmamıza göre, otomotiv sektöründe yer alan şirketler, 1993-2001 yılları arasında kullandırılan teşviklerin yüzde 21’ini (389 milyon dolar) almışlar. Teşvikler nedeniyle nominal vergi tutarının yüzde 27,7’si kadar vergi avantajı sağlayan sektörde, ağırlıklı ortalama getiri yüzde 38 olarak gerçekleşti. Bu arada tüm sektörlerin getiri ortalamasının yüzde 32.4 olduğunu belirtmek isterim.

 

Sektöre kullandırılan teşviklerden en büyük payı, büyük ölçekli üreticiler almış. Tofaş’ın teşviklerden aldığı pay yüzde 54, Ford Otosan’ın yüzde 24, Brisa’nın ise yüzde 7 düzeyinde. En yüksek teşviği alan Tofaş’ın getirisi ise 2001 yılı itibariyle yüzde 3’le sektör ortalamasının bir hayli altında.

 

1,4 milyar dolar ekonomik katma değerin (EVA) yaratıldığı otomotiv sektöründe Tofaş’ın payı yüzde 19, Ford Otosan’ın ise yüzde 24 olarak karşımıza çıkıyor. Yani daha az teşvik alan şirketin, daha fazla ekonomik katma değer yarattığını görüyoruz.

 

TEKSTİL

 

İMKB’de işlem gören tekstil şirketlerinin 1993-2001 arasında toplam teşviklerden yüzde 6,6’lık (122 milyon dolar) pay aldığını görüyoruz. Bu şirketler, bu dönemde ortalama yüzde 25,2 vergi avantajı sağlarken, ortalama getirileri ise yüzde 25 olarak karşımıza çıkıyor.

 

Sektöre kullandırılan teşviklerin şirketler bazında dağılımında ise Akal Tekstil, Sönmez Filament ve Sönmez Pamuklu ön plana çıkıyor. Bu dağılıma şirketlerin yarattığı ekonomik değer açısından bakıldığında ise, Bossa ve Yünsa’nın ilk sıralarda yer aldığını görüyoruz.

 

Tekstil sektörü içinde de daha az teşvik kullanan Bossa’nın getirisi yüzde 39, en fazla teşvik kullanan şirketlerden biri olan Sönmez Pamuklu’nun getirisi ise yüzde 13 düzeyinde. Bossa gerek kaynak devir hızı, gerekse operasyonel marj olarak, Sönmez Pamuklu’dan daha iyi performans gösteriyor.

 

DAYANIKLI TÜKETİM

 

İMKB’de işlem gören dayanıklı tüketim malları sektöründeki 9 şirketin, 1993-2001 yılları arasında kullandırılan teşviklerden yüzde 13 (148 milyon dolar) oranında pay aldığını belirledik. Bu şirketlerin ortalama getirileri ise yüzde 42 olarak gerçekleşti. Sektördeki 9 şirket, söz konusu dönemde ödenebilir vergiden yüzde 28,9 oranında avantaj sağlamışlar.

 

Sektöre kullandırılan teşviklerin yüzde 90’ını Arçelik, Beko ve Vestel’in aldığı görülüyor. Ancak, bu şirketler tarafından yaratılan değer, teşviklere paralel olarak gelişmemiş. Sektörde yaratılan ekonomik katma değerden Arçelik yüzde 35, Vestel yüzde 27, Beko ise yüzde 12 pay almış. Yatırım teşvikleri ile Beko yüzde 29 vergi avantajı elde ederken, Arçelik yüzde 36, Vestel ise yüzde 37 vergi avantajı elde etmiş.

 

Farklı seviyelerde teşvik kullanan Arçelik ve Beko’nun performanslarındaki trendler, teşviklerin bu sektör üzerindeki etkilerini çok net bir şekilde özetliyor. 1993-2001 yılları arasında Arçelik’in kaynak devir hızı 6,4’ten 2,2’ye gerilerken, getirisi ise 2001 yılında yüzde 15 olarak gerçekleşti. 1999 yılında operasyonel marjı yüzde 9, kaynak devir hızı ise yüzde 2,5 olan Beko’da, operasyonel marjın gelişimi sayesinde 2001 yılı getirisi yüzde 46’ya yükseldi

.

DEMİR-ÇELİK

 

Demir- çelik sektöründe yer alan şirketlerin, İMKB sanayi şirketlerine kullandırılan teşviğin yüzde 11’ini aldıklarını görüyoruz.Teşvikler sayesinde bu şirketler yüzde 38,2 oranında vergi avantajı sağlarken, tüm sektörlerin yarattığı ekonomik değerlerden sadece yüzde 8 pay aldıkları görülüyor. En çok teşviği ise sektöre kullandırılan kredilerin yüzde 69’uyla Erdemir almış. Sarkuysan ve Pirelli Kablo da önemli miktarda teşvik alan şirketler arasında yer alıyor.

 

Teşvikler sayesinde ödenebilir azami vergiden yüzde 55 avantaj sağlayan Erdemir, monopol avantajından yararlanarak çok daha yüksek marjlarla çalışıyor. Ancak, kaynak devir hızı yüzde 1’e düşecek kadar kapasite fazlası sergiliyor. Verimsiz yatırımların bedeli, operasyonel marj ile telafi edilmesine rağmen, Erdemir 2001 yılında kaynak devir hızı ve operasyonel marjlarındaki gerileme ile sadece yüzde 14 getiri elde etti. Buna karşın sektör ortalama getirisi yüzde 23 olarak gerçekleşti.

 

ÇİMENTO

 

İMKB’de işlem gören çimento şirketlerinin toplam teşvikler içindeki yüzde 7.9 düzeyinde. Şirketler, bu teşvikler sayesinde yüzde 22,5 vergi avantajı elde ederken, ekonomik katma değer içindeki payları yüzde 6,5 olarak gerçekleşti. Sektörün en çok teşvik kullanan şirketleri ise Çimentaş, Çimsa ve Göltaş oldu. Bu şirketler, sektör tarafından kullanılan teşviğin yüzde 44’lük bölümünü aldılar.

 

1993-2001 yılları arasında yatırım teşviklerinden yüzde 36 oranında vergi avantajına sahip olan Ünye Çimento’nun kaynak devir hızı 9’dan 0,5’e kadar geriledi. Şirketin operasyonel marjı ise 2001 yılında yüzde 43’e yükseldi. Ünye Çimento’nun getirisi, kaynak devir hızındaki düşüşe bağlı olarak 2001 yılında yüzde 23 olarak gerçekleşti.

 

Buna karşın teşviklerle yüzde 15 oranında vergi avantajı elde eden Batı Çimento’nun kaynak devir hızındaki düşüş, Ünye Çimento’ya kıyasla daha az oldu. Operasyonel marjı 2000 yılında yüzde 7’ye kadar gerileyen Batı Çimento’nun getirisi, 2001 yılında verimlilik oranlarındaki olumlu gelişime paralel olarak yüzde 30 olarak gerçekleşti.

 

PERAKENDE

 

Sektörde yer alan Migros, Kipa ve Gima’nın, borsa şirketlerine kullandırılan 1,9 milyar dolarlık teşviğin yüzde 2,2’sini aldığını görüyoruz. Şirketler, bu sayede yüzde 33,4 vergi avantajından yararlandı. Sektöre kullandırılan kredinin yüzde 93,2’si (38 milyon dolar) Migros tarafından kullanılırken, Kipa yüzde 6,5, Gima ise yüzde 0,3 pay aldı.

 

1995-2001 yılları arasında kullandığı teşvikler nedeniyle yüzde 34 vergi avantajı elde eden Migros’un kaynak devir hızı 1995 yılında 74’e kadar yükselmesine rağmen, sonraki yıllarda geriledi. 2001 yılına gelindiğinde Migros’un kaynak devir hızı 7,1 olarak karşımıza çıkıyor. Şirketlin operasyonel marjı 2001 yılında yüzde 3’e yükseldi. Migros’un 2001 yılı getirisi ise yüzde 21 oldu.

 

Ancak, İMKB’de işlem görmeye başladığı 1997 yılından 2001 yılına kadar yüzde 23 vergi avantajından yararlanan Kipa’nın kaynak devir hızı Migros’un ki kadar dramatik değil. 1997 yılında 10,8 olan kaynak devir hızı, 2001 yılında yüzde 4,4’e geriledi. Şirketin 2001 yılında operasyonel marjı yüzde 5, getirisi ise yüzde 24 olarak gerçekleşti.

 

“EN FAZLA TEŞVİĞİ KOÇ ALDI”

 

LBA Yönetim ve Danışmanlık yönetici ortağı Levend Beriker, teşviklerin dağıtımında holdinglere bağlı şirketlerin daha ��n planda olduğunu söylüyor. 1993-2001 yılları arasında en fazla teşviği Koç Grubu’nun aldığını belirten Beriker şunları söylüyor:

 

“Türkiye’de 1993-2001 yılları arasında teşviklerin dağıtımında önemli holdinglere ait şirketlerin, diğer şirketlere nazaran daha yüksek oranlarda teşvik kullandığını gördük. Araştırmamıza dahil olan şirketlerin 38’i Koç, Sabancı, Doğan, Akkök, Şişecam, Yaşar, Boyner ve Eczacıbaşı gruplarını temsil ediyor.

 

1,9 milyar dolarlık toplam teşviğin yüzde 55’i (1 milyar dolar) bu holdinglerin şirketlerince kullanılmış. Teşvik kullanımları açısından Koç Grubu şirketleri 589 milyon dolarla ilk sırada yer alıyor. Sabancı ve Doğan Grubu şirketleri de önemli miktarlarda teşvik alan diğer gruplar olarak karşımıza çıkıyor.

 

Ancak, söz konusu grupların ekonomik katma değer dağılımları kullandıkları teşviklere rağmen, daha az değer yaratıldığını gösteriyor. Çünkü, 1993-2001 yılları arasında yaratılan 9 milyar dolarlık ekonomik katma değerin, sadece 4 milyar dolarlık kısmı, yani yüzde 46’sı söz konusu gruplar tarafından gerçekleştirildi. Açıkçası orta vadede teşvikle büyük yatırımlara giren şirketlerin hissedarları firma değerinin erozyonu ile karşı karşıya kalıyor diyebiliriz.”

 

“TEŞVİK DURAN VARLIKLARA VERİLİYOR”

 

Teşvikler kullandırılırken, şirketin duran varlıklarına bakıldığını belirten Levend Beriker, teşviklerin şirketlere etkisi hakkında şu bilgileri veriyor.

 

DURAN VARLIKLAR TEMİNAT Duran varlıkları ile teşvik arasındaki kuvvetli bir ilişki var. Çünkü, devlet, şirketlerin duran varlıklarını teminat olarak görüyor.

 

BORÇLARI YÜKSEK Daha yüksek oranda teşvik kullanan şirketler, daha yüksek borç/özsermaye oranına sahipler. Yatırımlarını yüksek oranda teşvikle yapan şirketlerin çalışma sermayelerini de bankalardan sağladıkları anlaşılıyor.

 

YATIRIMLARA MÜDAHALE Devlet teşvik uygulamasıyla, şirketlerin yatırım politikalarına müdahale ediyor ve kaynak kullanım maliyeti açısından yapay dalgalanmalar yaratıyor. Yatırımların verimliliği düşüyor. Teşvik kullanan şirketlerin, kullanmayanlara göre daha düşük getiriler elde etmesine neden oluyor. Şirketlerin bağlı kaynak getirileri etkileniyor ve atıl kapasite ortaya çıkıyor.

 

TEŞVİK YOK, GETİRİ YÜKSEK Diğer yanda şirketin teşvik kullanmaması kaynak devir hızını olumlu etkileyerek getirinin yükselmesine neden oluyor. Atıl kapasite sadece sermaye devir hızını düşürmekle kalmıyor, şirketlerin operasyonel marjlarının da düşmesine neden oluyor.

 

DEVLET PORTFÖY YÖNETİCİSİ Söz konusu teşvikler devleti aynı zamanda yatırımları üzerinde hiçbir hak iddia etmeyen bir hissedar konumuna getirdi. Farklı sektörlere kullandırılan teşvikler ile bir portföy yöneticisi stratejisine büründürdü.

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz