Borsada Endex 3 Cente Gidecek

Raymand James Genel Müdürü Emir Sarpyener, ekonomideki iyileşme, AB rüzgarı ve özelleştirmeyle birlikte oluşan iyimserliğin devam edeceğine inanıyor. Telekom’dan sonra Tüpraş’ın yabancıları ciddi ş...

1.10.2005 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Raymand James Genel Müdürü Emir Sarpyener, ekonomideki iyileşme, AB rüzgarı ve özelleştirmeyle birlikte oluşan iyimserliğin devam edeceğine inanıyor. Telekom’dan sonra Tüpraş’ın yabancıları ciddi şekilde etkilediğine dikkat çekiyor. Ona göre, dünyadaki likidite fazlalığı nedeniyle Türkiye’ye ilgi artacak. “Yabancılar şimdiden 2006 hesaplarına başladı” diyen Sarpyener, “İMKB Endeksi, 3 sent olmasa bile 2.8 sent hedefini mutlaka görecek” şeklinde konuşuyor.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın aktif aracı kurumlarından biri olan Raymond James’in Genel Müdürü Emir Sarpyener, yılın son çeyreği için umutlu. Şu anda piyasalarda dolaşan erken seçim söylentilerinin piyasalarda herhangi bir tedirginlik yaratmadığını söyleyen Sarpyener, bu ihtimalin gerçekleşmesi durumunda bile piyasalar açısından bir risk oluşturmadığını söylüyor.

Önceki yıllarda Park Grubu ile yarı yarıya ortaklık nedeniyle karar almada bazı sıkıntılar yaşayan Raymond James, ortaklık yapısının yeniden düzenlenmesi ile birlikte tamamen Amerikalıların kontrolüne geçti. Bu sorunun halledilmesiyle birlikte büyüme kararı alarak şube sayısını artırmaya başlayan Raymond James, artık portföyündeki yerli yatırımcılara daha fazla ağırlık verecek.

Raymond James’in şu anda İMKB işlemlerindeki pazar payı yüzde 5,8. Bu oranı artırmayı hedeflediklerini belirten Sarpyener, özellikle portföy yönetimi piyasasında daha aktif rol oynayacaklarını söyledi.

Raymond James Türkiye Genel Müdürü Emir Sarpyener, son gelişmeleri ve geleceği yönelik beklentileri konusunda Capital’in sorularını yanıtladı:

Tüpraş borsa için önemli bir satış. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Piyasa nasıl gördü bu satışı?
Bu yıl gerçekleşen satışlar genel olarak piyasa beklentilerinin üzerinde oldu. Biraz geriye gidersek Dışbank’ı buna ilk örnek olarak verebilirim. Türk Telekom ve Garanti Bankası’nın ve Tüpraş’ın, beklediğimiz fiyatların üzerinde satıldığını görüyoruz. Bundan sonraki satış Erdemir’de olacak.

Şu anda Erdemir için yapılan tahminler de, piyasa fiyatının üzerinde fiyatlar. Ama işin geneline baktığımızda, bu yatırımı yapanlar bir yatırım hakkı da satın alıyorlar. Sonuçta bu borsa yatırımcısının hiçbir şekilde elde edemeyeceği bir hak. Sonuçta borsadaki fiyatın elbette iskontolu bir fiyat olması gerekiyor.

Tüpraş durumu böyle değil ama?
Satışla birlikte, temettüyü de üzerine koyduğumuzda 8.5 milyar dolarlık bir işlem değerinden bahsediyoruz. Ama satıştan önce borsa fiyatı 4,4 milyar dolar seviyesindeydi. Demek ki satış yüzde 90 gibi oranda, piyasa değerinin üzerinde gerçekleşti.

Hangi fiyatlandırma yanlış?
Borsadaki fiyatlandırma yanlışmış. Birinci olarak Dışbank’ta baktık, fiyat beklentilerin üzerindeydi. Türk Telekom’da da aynı şekildeydi ama borsaya etkisi yoktu. Garanti Bankası daha kuvvetli bir sinyal verdi. Ama şimdi Tüpraş’ta en büyük sinyal oldu. Aslında bu şirketleri alanlar, elini taşın altına koyan kişiler. Çünkü bir şirket hakkında daha detaylı bilgiye sahip oluyorlar. Yani, o şirkete sahip olanlar o sektörün nasıl büyüyeceğini bize göre daha iyi biliyorlar. Onların yaptığı tahminler, bizim yaptığımız tahminlerden daha güvenilir.

Siz yabancı bir aracı kurumsunuz. Sizin müşterileriniz Tüpraş’ın fiyatıyla mı daha çok ilgileniyor? Yoksa Tüpraş’ın satılmış olmasıyla mı?
Geriye dönüp bakarsak, yakın geçmiş özelleştirme açısından bir sürü başarısızlıklarla doluydu. Bu yıl ilk defa bu konudaki uygulamaları hayata geçirmeye çok daha istekli bir hükümet var. Ve dolayısıyla özelleştirme uygulamaları, şu ana kadar beklentiler çerçevesinde yürütülüyor. Bence bu makro açıdan bakıldığında Türkiye için bir artı.

Diğer taraftan özelleştirmelerde yabancı ilgisinin arttığını da görüyoruz. Mesela Tüpraş’ın bundan önceki ihalesini hatırlayın, yeterli katılımcı zaten yoktu ve yabancı katılımcı sayısı da yok denecek kadar azdı. Ama son dönemdeki özelleştirme ihalelerinde yabancıların ağırlıklı olarak katılımcı olduğunu görüyoruz. Garanti ve Dışbank satışları da yabancıların Türkiye’ye ilgisinin arttığını, makro göstergeler biraz daha iyileşirse daha da artacağının bir işareti.

Tüpraş’taki fiyat artışı bu yüzden mi?
Bu petrol piyasası ile de ilgili. Petrol piyasasında da Tüpraş’ın fiyatını etkileyen faktörler var.

Peki Avrupa Birliği konusu yabancıların önünde bir engel mi?
Şu ana kadar Türkiye’ye gelen yabancı yatırımcılar, Avrupa Birliği ile ilişkiler ve bu konudaki gelişmelerden bağımsız hareket ediyorlar. Çünkü, AB konusu hala belirsiz ama ilgi artıyor.

Yabancılar 2004–2005’in bugününe kadar önemli ölçüde Hazine kağıdı aldılar. Ciddi bir kağıt portföyü taşıyorlar. Borsadaki yabancı payı da yüzde 62 seviyesinde. Bu kadar piyasanın içindeler. Bu yabancılar hiç kârlarını realize etmeyecek mi?
Burada Türkiye’nin içindeki dinamiklerden ziyade, global ortama bakmak lazım. Dünya piyasalarındaki likidite fazlasının bir şekilde gelişmekte olan ülkelere kanalize olması gerekiyor. Bu özellikle ABD’nin faiz politikası sonucunda ortaya çıkan bir faktör.

Türkiye gelişmekte olan bir ülke olduğu ve makro gidişatı da iyi olduğu için tercih edilen bir pazar. Buna bağlı olarak da global piyasalardaki para hareketinin yönü değişmeden ve ABD’nin faiz politikası değişmeden Türkiye’den önemli bir çıkış olmaz.

Ama ABD’nin faiz artırma ihtimali daha ağır basıyor gibi…
Öyle ama şu anda piyasalar faizin sene sonunda 4 civarına geleceğini fiyatlamış durumda zaten. Ama son dönemdeki gelişmelere bakarsak, beklentiler 2006 başından itibaren faizlerin yükselmeye devam etmeyeceği yönünde. Yani 2006 başından itibaren biraz durulma olacak gibi görünüyor. Dünya piyasaları da bunu fiyatlandırıyor. Buna paralel olarak da gelişmekte olan ülkelere para girişi sürüyor.

İçeriye dönersek, müzakereler sonrasında erken seçim ihtimali konuşulmaya başlandı. Erken seçim olasılığı üzerinde duruyor mu piyasalar?
Açıkçası erken seçim konusu son birkaç aydır ağırlıklı olarak tartışılan konulardan bir tanesi. Ama şu anda yapılan anketlerde de AKP’nin popülaritesini koruduğunu unutmamak lazım. Yani AKP’nin oy potansiyeli geçen seçime göre çok da fazla değişmiş değil. Ancak burada geçen seçimden daha farklı bir faktör var.

Nedir bu faktör?
Geçen seçimden iki parti çıktı ve AKP yüzde 34 ile Anayasa’yı değiştirebilecek oy çoğunluğuna büyük ölçüde yaklaşmıştı. Erken seçimin piyasalar için risk oluşturabilecek tarafı, bu durumun ortadan kalkması ihtimalidir. Yani bir seçim olur da, AKP bu durum karşısında oyunu artırmak için kararlı tavrından taviz verirse bu bizim için olumsuz sonuçlar doğurur. Ama bunlar düşük ihtimal.

Yani her koşulda piyasalar rahat mı?
Ben olası bir erken seçim kararının piyasalarda tedirginlik yaratacağını zannetmiyorum. Böyle bir ihtimal durağanlık yaratabilir ama Kasım 2002 Türkiye’si ile şimdiki Türkiye arasında dağlar kadar fark var.

Ne açıdan?
Yabancıların Türk şirketlerine ödemiş olduğu fiyatlar bunu çok net şekilde gösteriyor. Garanti Bankası’na, Dışbank’a, Tüpraş’a bakın…

Faizler yüzde 15’lerde takıldı kaldı. Bu noktanın altını görmek mümkün mü?
Neticede enflasyon rakamının yıl sonunda beklentilerin altında çıkacağı aşikar. Özellikle büyüme ile ilgili soru işaretleri olacaktır. Petrol fiyatlarının buna etkisi gündeme gelebilir. Ancak, kısa vadede faizlerin yüzde 15’in altına düşmesi çok da mümkün görünmüyor. 2005’i bu seviyelerde kapatırız. Ama 2006 yılı enflasyonuna ilişkin beklentiler faizlerin bundan sonraki yönünü belirleyecektir.

Merkez Bankası’nın rolü de çok önemli.
Merkez Bankası’nın yıl sonuna kadar faizleri bir kez daha indireceğini düşünüyorum. Ama bunun bile faizlerin düşüşü yönünde çok etkili olacağını sanmıyorum.

Dışardan bakınca siz sadece yabancılarla işlem yapıyormuşsunuz gibi görünüyor. Öyle mi gerçekten?
Hayır bizim müşterilerimizin yerli-yabancı oranı neredeyse yarı yarıya durumda. Biz bundan sonra yerli yatırımcılara daha fazla ağırlık verme düşüncesindeyiz. Yeni şubeler açıyoruz. Ayrıca portföy yönetimi piyasasına da agresif bir şekilde gireceğiz. Özellikle yatırım bankacılığı konusunda çok daha aktif olacağız.

Borsa için öngörünüz nedir? Nere kadar gidebilir önümüzdeki dönemde?
Türkiye’de uzun zamandır tutulan ve satılmayan pozisyonlar var. 2003’ün ilkbaharında, yani Irak Savaşı’nın hemen ardından yabancılar tarafından alınan ve zaman içinde üzerine ilaveler yapılan pozisyonlar var. Ve bunların üzerinde yüksek oranda karlar birikmiş durumda. Global ortam desteklediği için de şu ana kadar belirgin bir satış görmedik. Bu pozisyonlarda satışlar görüyoruz.

Uzun vadeli bakarsak, dünyada gelişmekte olan ülkelere olumlu bakış devam ederse, ki edecek gibi görünüyor, ben endeksin 3 cente kadar devam edeceğini düşünüyorum. 3 cent olmasa da, 2,8’i göreceğiz diye düşünüyorum.

“MEDYA SEKTÖRÜNÜN CAZİBESİ ARTACAK”

GAYRİMENKUL Şu anda gayrimenkul sektörü ve buna bağlı olarak inşaat, GMYO ve cam sektöründe ileriye dönük olumlu beklentilerimiz var. Bunlar önümüzdeki dönemde ön plana çıkacak olan sektörler. Ekonomideki düzelmeye paralel olarak medya sektörünün de ön plana çıkma ihtimali yüksek.

REKLAM HARCAMALARI Neticede Türkiye’deki reklam harcamalarının gayrisafi milli hasılaya oranı düşük seviyelerde. Ve diğer taraftan sürekli olarak yabancı sermaye girişi oluyor. Bunların bir kısmı da birebir türeticiye hitap edecek olan firmalar. Bunun içinde 2006 yılında reklam harcamalarındaki artışa paralel olarak medya sektörü hisselerinin cazibesi artacaktır.

ÖZELLEŞTİRMELER Ayrıca özelleştirmeler ile birlikte kamu sektöründen özel sektöre geçiş olması, genel olarak reklam sektörünü hareketlendirecektir.

“YABANCILAR TÜRKİYE’Yİ BİZDEN İYİ İZLİYOR”

YABANCI YATIRIMCILAR Genel olarak yabancıların piyasayı sürüklediğini söyleyebilirim. Şu anda yabancılar alıyor, yerliler onları takip ediyor. Ama asıl kar yazanlar yabancılar. Bunu borsadaki yabancı payından da görüyoruz zaten.

TECRÜBELERİ FAZLA Bunun nedeni, yabancıların gelişmekte olan ülkeler konusundaki tecrübelerinin daha fazla olması. Trendler ve değerlemeler açısından ülkelerin karşılaştırmasını daha iyi yapıyorlar.

GLOBAL TRAFİK Bu açıdan yerlilere göre daha iyi tahminler yapma şansları var. Ayrıca global para trafiğini daha iyi izliyorlar. Buradaki yatırımcılar ise kulaktan dolma bilgilerle hareket etmek zorunda.

“PETROL FİYATLARI YAKINDAN İZLENMELİ”

FED’İN TAVRI Petrol fiyatlarına bağlı olarak Fed, enflasyonist baskının devam edeceğini hisseder de faizleri artırma politikası güderse ve az önce bahsettiğim yüzde 4’lük beklenti 5’e çıkarsa, tüm gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye de bundan olumsuz etkilenecektir. Böyle bir durumda da,

CARİ AÇIK Türkiye’deki cari açık gibi sorunlar daha fazla gündeme gelir. Ve eğer böyle bir trend olursa Türkiye bundan, diğer gelişmekte olan pazarlardan daha fazla zarar görebilir. En azından kısa vadede böyle bir olumsuzluk yok.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz