İMKB Endeksi, global dalga ve iç siyasette yaşananlar nedeniyle 39.000 düzeyine kadar geriledi. Fiyat/kazanç oranı yüzde 12’lerden 7.5-8’e kadar geriledi. Ekspres Yatırım Genel Müdürü Haldun Alpera...
İMKB Endeksi, global dalga ve iç siyasette yaşananlar nedeniyle 39.000 düzeyine kadar geriledi. Fiyat/kazanç oranı yüzde 12’lerden 7.5-8’e kadar geriledi. Ekspres Yatırım Genel Müdürü Haldun Alperat, kredi krizindeki durulma ile birlikte, endekste kazanç potansiyeli olduğunu, bu dönemde defansif hisselerin öne çıkacağını söylüyor. Endeksin bugünkü 3.20 dolar düzeyinden yüzde 20-25 potansiyel içerdiğine dikkat çekiyor ve ekliyor: “Dolar bazında 3.20 seviyesinde olan endeksin yüzde 20-25 civarında artacağını ve 4.70 dolar seviyesine geleceğini düşünüyorum. Dolar kurundaki hareketlere bağlı olarak bu hedef biraz daha düşük çıkabilir.”
Dünyada, risk algılamasındaki yanlış fiyatlar, mortgage piyasasından başlamak üzere dünya piyasalarını bu noktaya getirdi. Getirilerin azaldığı bu ortamda daha fazla para kazanmak isteyen özellikle hedge fonlar, misli işlem yapmaya başladı. Aslında piyasalarda balonun patlayacağının ilk işareti 2007’nin ilk yarısının sonralarında gelmişti. Son olarak
Bear Stearns’ün iki fonunun batmasıyla kriz kendini iyice hissettirdi. Sonuçta Dow Jones Endeksi, 14.000 zirvesine göre yaklaşık yüzde 20 düştü. İMKB ise zirvesine göre yüzde 40’a varan kayıp yaşadı.
Ekspres Yatırım Genel Müdürü Haldun Alperat, dünya piyasalarındaki dalgalanmanın alınan tedbirler sonucunda yılın üçüncü yarısından itibaren azalacağını düşünüyor. İMKB’de ise AKP davasının etkileri ve dolar kurundaki olası hareketlerin sonuçlarına dikkat çeken Alpeart, döviz fazlası olan, yüksek temettü dağıtan defansif hisselere dikkat çekiyor. Bunun yanında Alperat, borsada olası düşüş beklentisine rağmen, belli oranda agresif hisse alınabileceğini de sözlerine ekliyor. Alperat’ın piyasalardaki beklentisi ve yatırımcılara önerileri şöyle:
Son dönemde dünya borsalarında ve İMKB’de yaşanan düşüşü nasıl değerlendiriyorsunuz?
ABD’de Dow Jones Endeksi, 14.000 zirvesine göre yüzde 20 değer yitirdi. İMKB de aslında dünyaya paralel hareket ediyor. Ancak, İMKB’nin bir farkı, yukarı veya aşağı hareketlerin daha sert yaşanması.
2008’de İMKB’de yüzde 40’a varan oranda düşüş yaşanmasının bir nedeni ise 2007’de YTL bazında yüzde 40, dolar bazında yüzde 70 getiriyle dünyanın en çok kazandıran borsalarından biri olmasıydı. Genelde yatırımcılar, riskini azaltırken öncelikle kâr elde ettiği piyasaları tercih eder. Bu, bence İMKB’nin yüzde 40’a varan yüksek oranda düşmesinin en önemli nedeni.
Bundan sonra dünya piyasalarındaki beklentiniz nedir?
2007’nin son çeyreğine oranla, şu anda dünyada yatırımcılar risklerini ciddi oranda azalttı. Gelinen noktada likidite krizinin atlatıldığını düşünüyorum. Bundan sonra yeni bir dalga gelmemesi için FED’in çalışmaları var. Faizleri 2.25 seviyesine çekti. Likiditeyi artırdı. Son olarak ev stokunun azaltılması için çalışmalar yapıyor.
Yine FED ve ABD yönetimi, Kasım 2008 başkanlık seçimleri öncesinde mevcut durumu elinden geldiği kadarıyla olumluya döndürmeye çalışacak. Piyasanın beklentisi de bu yönde. Tahminim, 2008’in üçüncü çeyreğinin ortalarında, piyasalarda yaşanan dalgalanmanın sonuna gelineceği yönünde...
AKP’nin kapatılma davası, İMKB’nin diğer borsalara göre ayrışmasına neden olabilir mi?
Olayın ilk patlak verdiği günden bu güne gelinen noktada, dünya piyasalarıyla ciddi bir ayrışmadan söz edilemez. Dünyadaki trendin benzeri hareket ediyoruz. AKP belirsizliğinin yakın bir tarihte sonuca bağlanacağı yönünde bir beklenti olsaydı, herkes riskini ciddi şekilde azaltırdı. Dünyanın belki de dibini gördüğü düşünülen bir ortamda, AKP davasına rağmen yabancılar piyasayı bırakmadı. Çok ciddi bir yabancı satışı gelmedi.
Orta ve uzun vadede bakıldığında ise Türkiye’de ne zaman politik risklerden bahsedilse, İMKB’nin performansı iyi olmaz. Bu durumu 58.000 zirvesinde yaşasaydık, çok hızlı bir düşüş yaşayabilirdik. Ama Fiyat/ Kazanç (F/K) oranının düşük olduğu bir ortamda kapatma davasının gelmesi, belki de borsanın çok fazla düşmesini engelledi.
İMKB’nin F/K oranı şu aşamada nedir? Sizin beklentiniz nedir?
2008 için yüzde 7.5, 8 civarı F/K oranı var. Oranın yüzde 12’ye çıktığı dönemlerde İMKB’nin pahalandığından bahsediliyor. Yüzde 8’den aşağıya geldiğinde ise ucuz olduğunu söylüyoruz. Şu anda ucuzluk bandının üst noktasındayız. Yani F/K oranı, biraz daha düşebilir.
Tahmini Fiyat/Kazanç oranı hesaplanırken, şirketlerin gelecekte açıklayacağı kâr ile piyasa değeri mukayese ediliyor.
Bu noktaya açıklık getirdikten sonra asıl önemli olan konu, analistlerin tahmin ettiği kadar şirketler kazanç elde edebilecek mi? Çünkü, döviz kurlarındaki hareketlilik şirketlerin kârlarını olumsuz yönde etkileyebilir. Olası hareketlilik nedeniyle de şu anki kâr tahminlerinin, diğer çeyreklerde aşağı yönlü revize edilebileceğini düşünüyorum. Şu an 7.5-8 olarak gördüğümüz F/K oranı, İMKB bu fiyatlarda kalsa bile önümüzdeki dönemde dövizdeki düzelmeyle yüzde 10’luk yukarı hareketle 8.5-9 bandına gelir. Yani borsa F/K oranı olarak pahalı hale gelebilir.
Dövizdeki beklentinizi biraz açar mısınız?
Siyasi belirsizlik, en faza kur üzerinde etkisini gösterecek. YTL çok güçlü. Yabancılar, YTL’de açık pozisyonda. Bu pozisyonların bir kısmı kapandı. Politik belirsizlik arttığında çıkış yapmak isteyen yabancı yatırımcı sayısı arttı.
70 milyar dolardan 100 milyar dolara artış gösteren DTH’larda artan 30 milyar doların yukarı hareketlerde geleceğini düşünüyorum. Ancak, son dönemlerde 15-20 günlük periyoda bakıldığında dolar ciddi yukarı hareket yerine kademeli yükseldi. Yerli yatırımcının ülkenin yönü konusundaki beklentisi, doların yönünü belirleyecek. Kötü zamanlarda doların 1.40 seviyesine kadar çıkacağını, iyi dönemde ise 1.25 seviyesine geleceğini düşünüyorum.
MB’nin faiz politikası ile ilgili beklentiniz nasıl?
MB, geçen ay Eylül ayından bu yana devam ettiği indirim sürecine, yurt dışındaki gelişmelere ve iç siyasi çekişmelere bakarak ara verdi. MB, son çeyreğe kadar yurt dışı piyasaları izleyecek. Yine enflasyonu takip edecek.
Enflasyon açısından işlerin çok da iyi gitmediğini de belirtmek gerekiyor. Dünya geneline bakıldığında, şu aşamada dünyada kâr potansiyeli düşük. Bu ortamda yüksek faiz politikasıyla MB, yabancı yatırım çekmeye devam ediyor.
Endeks için yıl sonu beklentiniz nedir?
Dolar bazında 3.20 seviyesinde olan endeksin yüzde 20-25 civarında artacağını ve 4.70 dolar seviyesine geleceğini düşünüyorum. Dolar kurundaki hareketlere bağlı olarak bu hedef biraz daha düşük çıkabilir. Nihayetinde olumsuz bir siyasi ortam, bu hedeflerin yeniden gözden geçirilmesini beraberinde getirecektir.
Analistler son dönemde hisse seçerken nasıl bir strateji izliyor?
Uzun vadeli yatırım yapan fonlar, belli miktarda hisse taşımak zorunda. Bir fon yöneticisinin performansı, özellikle piyasanın düşüş seyrinde olduğu dönemlerde defansif hisse seçmesine bağlı. Genel piyasalar, yüzde 20 düşerken, bu portföy yöneticisinin yönettiği fon, yüzde 10 düşmüşse, başarılı sayılıyor. Yani bu portföy yöneticisi, defansif hisse seçerek, portföyünde daha az değer kayıpları yaşayabiliyor.
Defansif hisse kavramını biraz açar mısınız?
Yaptığı iş kolunda arz talep olarak genel ekonomiden daha az etkilenen hisselere defansif hisse deniyor. Örneğin Coca Cola İçecek (CCI) ile Ford Otosan’ı karşılaştırırsanız, CCI, dalgalanmalardan daha az etkilenir. Satışlarında ciddi düşüş olmaz. Ancak, Ford Otosan, sektörün yapısı gereği, ekonomik dalgalanmalardan daha fazla etkilenir.
Yabancıların İMKB’deki ağırlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Piyasanın yüzde 70’ine sahip olan yabancılar, hisse ve dolayısıyla da endeksin yönü konusunda belirleyici oluyor. Artan sahiplik oranlarıyla, işler iyice yabancı kontrolüne girdi. Bu sadece Türkiye’de değil, gelişmekte olan Avrupa ülkelerinde de benzer bir seyir izledi.
Yabancı yatırımcıların son dönemdeki hisse hareketlerinde en çok hangi hareketler dikkat çekiyor?
Öncelikle ocak ayında 1 milyar dolar civarında bir çıkış oldu. Piyasanın toplam değeri 200 milyar dolar. Halka açıklık oranının yüzde 25 olduğunu dikkate alırsak, bu bölümün piyasa değeri 50 milyar dolar. Bunun da yüzde 70’i yabancının elinde. Bu da 30 milyar dolar eder. 30 milyar dolarda 1 milyar dolar, çok büyük bir rakam.
Son 5 yıla aylık bazda bakıldığında böyle bir çıkış görmemiştik. Şubat ayında yabancı işleminde dengelenme beklemiyordum. Ancak 90 milyon dolar artı rakam geldi. Bundan sonraki aylık veriler, yabancı işlemlerin hareketlerinin gözlemlenmesi açısından önemli olacak.
Bunun dışında yabancı yatırımcı işlemleriyle ilgili dikkat çeken konu var mı?
Yabancı işlemlerinde dikkati çeken iki konu daha var. Birincisi, küçük ve orta ölçekli hisselerdeki yabancı pozisyonu. İkincisi ise son dönende işlem yapan yabancıların kısa vadeli hareket etmeyi tercih etmesi.
Birinci konuya bakıldığında, geçen 5 yıllık sürede, İMKB-30 dediğimiz büyük hisselerde yabancı payında ciddi bir değişiklik olmadı. Çünkü, 5 yıl önce de yabancı seviyesi bu hisselerde yüksekti. İMKB-30 dışındaki diğer 70 adet İMKB-100 hissesinde, 5 yıllık süreçte çok ciddi yabancı payı oluştu. Bu kağıtlara ciddi para girdi.
Benim gözlemlediğim konu, son döneme bu tarz küçük hisselere olan yabancı ilgisinin kaybedilmesi. Bunun sebebi ise dünya piyasalarındaki belirsizlik. Yabancı yatırımcı, belirsizlik nedeniyle likiditesi yüksek İMKB-5 belki İMKB-10 hisselerinde pozisyon almak ve kolay hareket etmek istiyor.
Küçük ve orta ölçekli hisselerdeki genel yabancı payı konusunda bilgi verir misiniz?
2006, 2007 yılları arasında İMKB-30 dışındaki diğer İMKB-100 hisselerinde yabancı payı yüzde 12’den 35’lere çıktı. Yabancı yatırımcılar son dönemde bu hisselerden çıkmaya çalıştı. Ancak, yeteri kadar çıkamadı. Çünkü, bu hisselerde yeteri kadar likidite yok.
Bir de yabancıların yatırım vadesinden bahsettiniz. Bunu açar mısınız?
Yabancı yatırımcılar, büyük küçük hisse ayrımının yanında, orta uzun vadeli hareket eden fonlar ile kısa vadeli hareket eden fonlar şeklinde ayrılabilir. Uzun vadeli fonlar, son dönemde İMKB’de çok fazla aktif olmadı. Kısa vadeli hareket ederler ise piyasa dalgalanmalarından faydalanmak istedi. Yani son dönemdeki yabancı işlemlerinde kısa vadeli hareket eden özellikle hedge fonların önemli pay aldığını söylemek mümkün.
7 Defansif Hisse Önerisi
Kurumumuzun araştırma servisinin belirlediği defansif hisselere bakıldığında Tüpraş ilk sırada. Yüksek temettü getirisi nedeniyle Adana Çimento, yüksek döviz pozisyonu nedeniyle Turkcell, Eczacıbaşı İlaç ve Alarko Holding’e dikkat çekiyoruz.
Emtia ve yüksek petrol fiyatlarında gevşeme olması beklentimiz var. Bu beklentiye bağlı olarak en büyük maliyeti jet yakını olan THY öne çıkabilir. Banka bazında ise çarpan olarak diğer bankalara düşük, 2007 yükselişine sektör kadar ayak uyduramayan İş Bankası defansif portföylere katılabilir.
Portöyüme Agresif Hisse de Koyarım
Piyasada ağırlıklı olarak defansif hisse önerisi yapılıyor. Ancak, ben farklı bir bakış açısıyla defansif hissenin yanında agresif bir portföy de hazırlamayı tavsiye ediyorum. Ancak bu stratejide portföydeki hisse oranı daha düşük tutulmalı. En olumlu olduğum günde 100 YTL’nin, 30-40 YTL’si ile hisse alıyorsam, bunun da en az 10 YTL’sini agresif hisselerden seçerim. İç politikadaki gelişmelere göre belirli bir süre sonra da pozisyonunu düzeltirim. Genel beklentim şu aşamada bir miktar düşüş olmasına rağmen, agresif hisse önerimi sürdürüyorum.
Politik belirsizliklerin artmasıyla şu anda yüzde 8.5 seviyesinde olan Fiyat/Kazanç oranı, yüzde 6 seviyesine gelebilir. Bu da 30.000 endeks seviyelerini işaret ediyor.
Yabancı Yatırımcıların Bir Kısmı Pazardan Çekilecek
Denizbank’ın iştiraki olan Ekspres Yatırım ocak ayından itibaren sadece yabancı yatırımcılarla çalışmaya başladı. Kurumun toplamda İMKB’nin işlem hacminden aldığı pay yüzde. Yabancı işlemlerinde ise yüzde 10. Haldun Alperat, bundan sonraki hedefleri ve aracı kurum piyasasındaki beklentilerini şöyle açıklıyor:
“Yabancıların bundan 2 yıl önce işlem hacmindeki payı yüzde 15 civarındaydı. Bu gün yüzde 30’lardan bahsediyoruz. Önümüzdeki 2-3 yıllık süreçte de bu oran yüzde 35-40 bandına çıkacak. Bu büyüme içinde öncelikle pazar payımızı koruyacağız. Hatta pazar payımızı artıracağız. Çünkü son dönemde bir çok yabancı kurum, Türkiye’ye gelmesine rağmen pazar payı kaybetmedik. Bu noktadan sonra, son dönemde gelen kurumların en az yüzde 25’inin Türkiye ofislerini kapatma potansiyeli var. Çünkü, işlerin kötü gitmesinden çok, bu kurumlar, asıl para kazandıkları işlerine konsantre olacak ve maliyet düşürmek için belli alanlardan çıkacak. Böylece toplamda yüzde 2 olan pazar payımızın önümüzdeki 2-3 yılda, yüzde 2.5-3 seviyesine çıkacağını tahmin ediyorum.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?