Borsanın Gidecek Daha Yolu Var

Tevfik Aksoy / Global Menkul Değerler Araştırma Müdürü    Global Menkul Değerler Araştırma Müdürü Tevfik Aksoy, borsanın, yaşanan düzeltmelerle yükselişine devam edeceğini söylüyor. Hedef...

1.02.2004 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Tevfik Aksoy / Global Menkul Değerler Araştırma Müdürü  
 
Global Menkul Değerler Araştırma Müdürü Tevfik Aksoy, borsanın, yaşanan düzeltmelerle yükselişine devam edeceğini söylüyor. Hedef olarak 1.6 senti gösteriyor. Ancak, “Her rallide olduğu gibi, fiyatların şişmesi ve spekülatif bölgeye girmesi mümkün” diye eklemede bulunuyor. Yatırımcılara ise fonları öneriyor. Riski sevenler için de şu öneride bulunuyor: “Agresif ve risk seven yatırımcılar doğrudan banka, medya ve telekom hisseleri alabilir. Bu sepete biraz çimento, inşaat ve otomotiv sektörlerinden takviye yapıp, risklerini dağıtabilirler.”  
 
Tevfik Aksoy, Global Menkul Değerler’in Araştırma Müdürü. Aynı zamanda da şef ekonomist. Yatırım uzmanlarının aldığı kararlarda onun yaptığı analizlerin etkisi oldukça büyük. Araştırma raporlarını hazırlarken makrodan mikroya gitmeye özen gösteriyor. Ekonomideki gelişmelere ve beklentilere göre, piyasalar için yol haritası çıkarıyor.  
 
Tevfik Aksoy’a göre, 2004 yılında piyasalardaki olumlu hava sürecek. Borsa ve faizde getiriler göreceli olarak düşecek olsa da yükseliş devam edecek.  
 
İMKB-100 Endeksi için hedef değerlerinin 1.6 sent olduğunu söylüyor. Faizlerin ise yüzde 20’lere düşebileceğini ifade ediyor. Özellikle yılın ikinci yarısında döviz talebinde artış yaşanabileceğine dikkat çekiyor. Bu nedenle yatırımcılara, portföylerinin bir bölümünü dövize ayırmalarını öneriyor.  
 
2004 yılı için en favori yatırım aracının borsa olduğunu söylüyor. Özellikle yılın ilk yarısı için düşen faiz ve dengeli giden döviz fiyatlarının borsaya yarayacağını düşünüyor. Tavsiyesi ise banka, medya ve telekom hisseleri…  
Global Menkul Değerler Araştırma Müdürü Tevfik Aksoy, piyasalara ilişkin beklentilerini ve önerilerini Capital’e anlatı:  
 
Arada düzeltmeler de olsa borsada bir yükseliş trendi var. Size göre borsadaki yükseliş trendi daha ne kadar sürecek? Yükselişin devam etmesi için gereken faktörler neler?  
 
İMKB-100 Endeksi, faizlerdeki düşüşten olumlu etkilenen bankalar ve tüketime yönelik şirketlerin liderliğinde ağustos ayından beri dolar bazında yüzde100'e yakın yükseldi. Bu yükselişin önemli bölümü Türkiye'nin risk priminin azalmasıyla birlikte şirket değerlemelerinde kullanılan iskonto oranlarının düşmesinden kaynaklandı.  
 
Yakın zamanda Global Menkul Değerler Araştırma Departmanı olarak İMKB-100 Endeksinin yüzde 80 ağırlığını oluşturan 24 şirketin 2004 ve 2005 yılları için tahminlerimizi daha iyimser bir bakış açısıyla revize ettik. Şirket değerlerinde yaptığımız değişikliklerden sonra İMKB-100 için endeks hedefimizi 1.6 cent veya 1 milyon 350 bin dolar/TL kuru ile 21.600 olarak belirledik. Yıl için ortalama bir kur varsayarsak bu hedefin Türk Lirası bazında 23.000-23.500 olduğunu söyleyebiliriz.  
 
Peki bu seviyeler şu anda yükselişin devamını destekler nitelikte mi?  
 
Değerlemelerin bize söylediği endeksin şimdi geldiği noktada daha dikkatli olunması gerektiği yönünde. Zira yukarı potansiyel oldukça limitli. Ancak, burada akılda tutulması gereken nokta, her ne kadar değerlemeler belli bir seviyeyi gösterse de, her rallide olduğu gibi, fiyatların şişmesi ve spekülatif bölgeye girmesi mümkün.  
 
Ekonomide göstergeler iyileşmeye devam ettiği sürece veya en azından bozulmadıkça, ayrıca önemli bir destek olan global likiditede ani bir değişim görülmedikçe, endekste sert bir düzeltme olmayacaktır.  
 
Takip edilmesi gereken konular arasında IMF yedinci gözden geçirmesinin gidişatı, yerel seçimler ile ilgili olarak hükümetin mali politikalarda genişlemeci bir tavır takınıp takınmayacağı ve tabii ki Kıbrıs - AB cephesindeki gelişmeler sayılabilir. Bunlarda meydana gelebilecek olumsuz gelişme veya algılamalar satış bahanesi olarak kullanılacaktır.  
 
Aslında olumlu gelişmelere ilk tepki faiz cephesinden geldi ve faizler yüzde 23’lere kadar düştü? Bir geri dönüş bekliyor musunuz?  
 
Genel olarak bütün makro göstergelerde 2003 yılında çok olumlu değişimler oldu. Bunun yanında yapısal reform sürecinde aksamalar ve gecikmeler olsa dahi, oluşan olumlu hava ve IMF'nin her zamankinden daha esnek davranışı sonucunda bazı patinajlar görmezden gelindi. Merkez Bankası'nın para politikasında tutarlı ve kararlı tavrı ve her çeşit parasal hedefi yıllardır tutturuyor oluşu hem içeride hem de dışarıda yatırımcıya güven verdi. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve yerinde uyarıları da kredibiliteye katkı sağladı.  
 
Bu gelişmeler ülkemizin risk primini önemli oranda düşürdü. Fakat faizdeki düşüşü değerlendirirken, uluslararası piyasalarda da faizlerin rekor seviyelere gerilediğini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Eğer bu durumda bir değişim olmazsa faizlerde bu yıl içinde yüzde 20 seviyesini görebiliriz. Daha da aşağı seviyeler tedirginlik yaratabilir.  
 
Yılın ikinci yarısı faizin seyrini kestirmek oldukça güç. Çünkü, bu hem ABD'de faizin seyrine hem de baz etkisi nedeniyle düşüşün oldukça zorlanacağı enflasyona bağlı. Bence bu noktadan sonra faizin düşüşü kadar borçlanma vadesinin uzaması da önemli. Eğer devlet bu seviyelerde vadeyi başarılı şekilde uzatmayı başarabilirse ve uluslararası piyasalarda faizin düşük oluşu avantajını kullanarak Euro tahvil ihracını artırabilirse, borcun çevrilebilirliği konusunda kaygılar uzun bir süre ortadan kaybolur.  
 
Bu beklentiler ışığında, size göre TL cinsi enstrümanlara yatırım yapmak hâlâ cazip mi? Size göre hangi vadeler tercih edilmeli?  
 
Benim yatırımcıya tavsiyem, portföylerin TL kısmı için tahvil ve bonoyu sadece belli bir oranda tutmaları, zira faizlerde düşüş potansiyeli kısıtlı. Ancak, tasarruflarını daha ziyade yatırım fonlarında değerlendirirlerse, faizdeki oynaklıktan da faydalanabilecekler, sadece faiz düşüşü değil, artışında da getiri elde edebilecek, en azından para kaybetmeyecekler.  
 
2004 yılında döviz cephesinde nasıl bir trend yaşanmasını bekliyorsunuz?  
 
2004 yılında dövizde dengeli bir seyir bekliyorum. Türk Lirası'nın değerini yine fon akımları belirleyecek ve beklenmedik bir etki olmadığı takdirde, dövizde aşırı talepli bir yıl olmayacak. Cari dengede şu an için tedirgin edici bir gelişme yok. Ancak, büyümenin 2004 yılında tüketimin artışı ve dolayısıyla ithalatın hızlanması sonucunda oluşması durumunda, dövizde belli aralıklarla düzeltme gelmesi beklenebilir.  
 
O zaman döviz de pozisyon alınabilir mi?  
 
Genel tavsiyelerin aksine, ben dövizin yatırım aracı veya en azından risk azaltıcı bir enstrüman olduğuna inanıyorum. Fiyatı değişen, oynaklığı olan ve ekonomide çok büyük ağırlığı olan döviz için “Yatırım aracı değildir” demek, çok kısa vadeli düşünmek anlamına gelir.  
 
Kısa vadede ve özellikle güvenin yerinde olduğu bir ortamda dövizde ani bir çıkış olmaz. Ancak, bu öngörü kısa vadelidir ve portföylerde döviz tutmama tavsiyesi olarak alınmamalı. Ben herkesin likit varlıklarının bir kısmının döviz olarak tutulması gerektiği kanaatindeyim. 2004 yılının ikinci yarısında döviz biraz hareketlenebilir. Çünkü, büyüme ile bağlantılı olarak döviz talebi artacaktır.  
 
Ayrıca, enflasyonda balayı dönemi mayıs ayından itibaren biterse, bunun hem faiz, hem de dövize yansıması olacaktır.  
Fonlarını dövizde değerlendirenler için Eurobondlar iyi bir alternatif olabilir. Ancak, bu piyasalardaki gelişmeler yakından takip edilmeli, faizlerde artış yani fiyatta düşüş eğilimi görüldüğünde satış yapılmalıdır.  
 
Zaten döviz yatırımcılarının 2003 yılında da Eurobondlar’a ilgili artmıştı. O zaman bu yıl da bu ilgi sürecek...  
 
Yılın ilk ayları Eurobondlar açısından oldukça hareketli ve kârlı geçecek gibi duruyor. Yılın ikinci yarısında bunun devam etmesi için iki şartın yerine gelmesi gerekir. Birincisi Türkiye'nin kredi notunun birkaç kademe yükselmesi, ikincisi ise global piyasalarda faizlerin düşük seviyelerini koruması. Aksi takdirde ilerleyen aylarda Eurobond fiyatları düşecektir. Eurobond fiyatlarının daha da artması için Türkiye'nin AB'ye gireceği beklentisinin kuvvetlenmesi gerekir ki bunu için biraz erken olduğu aşikar.  
 
Genel olarak tüm piyasalara ilişkin beklentileriniz olumlu. Size göre 2004 yılının yatırım aracı hangisi olacak?  
 
Yılın ilk yarısı için bir öngörü yapmak gerekirse, düşmekte olan faiz ve dengeli giden döviz fiyatlarının borsaya yarayacağını söyleyebiliriz. Şu an için değerlemeler göz önüne alındığında ve ekonomide canlanmanın artacağı varsayıldığında, endeksin yukarı potansiyelini koruyacağını söyleyebiliriz.  
 
Bono ve tahvilde de faizin yönü aşağı olduğu için tavsiye ederim. Ancak, özellikle faiz tarafında kâr potansiyeli oldukça düştü. Bunu da akılda tutmakta fayda var.  
Yılın ikinci yarısı için ise, yatırımcı açısından öngörü yapmak için oldukça zor bir dönem olacak. Eğer bana “2004 yılında tek bir enstrüman seç derseniz” hemen “Yatırım fonu” derim. Özellikle bu konuda uzman olmayanların risk/getiri açısından yatırım fonu ile kazanacağını düşünüyorum.  
 
2004 yılında yatırımcıların nasıl bir strateji izlemesini önerirsiniz?  
 
Agresif ve risk seven yatırımcılar doğrudan banka, medya ve telekom hisseleri alabilir. Bu sepete biraz çimento, inşaat ve otomotiv sektörlerinden takviye yapıp, risklerini dağıtabilirler.  
Risk almak istemeyenler için yatırım fonu öneririm. Bıraksınlar bu işin uzmanları düşük bir ücret karşılığı fonları yönetsin. Her zaman için portföyde döviz bulundurmanın faydalı olduğunu da düşünüyorum.  
 
Bankacılık sektöründeki beklentiniz nedir?  
 
Faizlerdeki düşüş nispeten daha az olacağı için bankacılık karlarında nispi azalış olacak olmasına rağmen, komisyon gelirleri ve krediler karlardaki düşüşü büyük ölçüde telafi edecektir.  
 
Ayrıca, 2004 yılında devam etmesi beklenen "kaliteye yöneliş" büyük bankaların hali hazırda yüksek olan pazar paylarını daha da artırmalarını sağlayacak diye düşünüyorum.  
 
Medyayı da “yatırım yapılabilir” sektörler arasında saydınız. Buradaki beklenti reklam harcamalarının artacağına yönelik mi?  
 
Evet, kesinlikle... Reklam harcamalarının gayri safi milli hasılaya olan oranının halen düşük olmasının yanı sıra, daha da artması beklenen ekonomik canlanma, medya sektöründe beklentilerin olumlu kalmasını sağlıyor.  
 
Ayrıca, telekomünikasyon, çimento, otomotiv ve gelişmelere bağlı olarak inşaat da canlı sektörleri oluşturacak. Irak'ta güvenlik durumunun iyileşmesi ve Türk şirketlerinin savaş sonrası yapılanma çabalarında yer alması durumunda da şu ana kadar nispeten durgun olan diğer sektörlerde de canlılık başlayacaktır.  
 
“TÜPRAŞ KARARLILIĞI GÖSTERECEK”  
 
Tüpraş’a teklifler verildi. ÖYK’nın kararı bekleniyor. Bu ihalenin sonucunda da Petkim ve Tekel’deki gibi olumsuz bir şey olması, piyasayı nasıl etkiler?
 
 
Rakam olarak 1.3 milyar teklif edilmesi ve içeride temettünün dağıtılacak olması bana göre teklifi yeterli kılıyor. En azından hükümetin elinde 3 milyar dolarlık bir özelleştirme hedefi var. 1.3 milyar dolarlık teklifin yanı sıra görünmeyen temettü kısmıyla, oldukça önemli bir rakam, daha doğrusu hedefin büyük kısmı yılın ilk bölümünde tamamlanmış olacak.  
 
Ardından Milli Piyango ve yeniden Tekel’in gündeme gelmesi söz konusu. Tüpraş satışının gerçekleşmesi de hedefin yakalanması açısından son derece önemli olacak. Satışın yapılmaması, piyasayı olumsuz etkiler. Zaten Tekel ve Petkim’de hayal kırıklığı yaşandı.  
Üçüncü bir hayal kırıklığı farklı sebeplerle olsa da hem IMF hem de piyasa tarafından olumlu karşılanmayacaktır. Bu nedenle satış rakamı yeterli bulunursa, yapılmasında yarar var. En azından “Biz bu konuda ciddiyiz. Özelleştirme hedeflerimizi tutturacağız”ı net olarak gösterir. Ayrıca bu satışın yapılması, “Milli Piyango’da aynı şey çıkacak mı? Tekel yeniden sorun yaratır mı?” gibi olumsuz düşünceleri de ortadan kaldıracak. Bu açıdan son derece önemli.  
 
“YABANCI GİRİŞİ HIZ KESER”  
 
Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye bakışı nasıl? Bu yıl yeni girişler olacak mı?
 
 
Yabancı yatırımcıların gayet olumlu olduğunu söyleyebilirim. Uzun zamandır olmadığı kadar olumlu. Geçen yıl ağustos ayı ile birlikte başlayan olumlu bir hava var. IMF Türkiye’ye çok esnek davrandı. Bunda ABD’nin ve Türkiye’nin attığı olumlu adımların da etkisi var. Şu anda risklerden bizim kadar bahsetmiyorlar. Özellikle ABD’deki yatırımcılar Avrupa’ya göre daha olumlular. Belki daha uzak oldukları için detaya girmiyorlar. Avrupa’daki yabancı yatırımcıların gördüğü bazı şeyleri önemsemiyorlar. Mesela Kıbrıs onlar için bizim baktığımız gibi önemli değil.  
 
Geçen yıl bayağı bir yabancı girişi olmuştu. Bu yıl aynı şekilde hızlı bir giriş olmayacağını düşünüyorum. Özellikle hisse senedinde durum böyle. Bonoda geçen yıl da fazla giriş olmadı. Yani hem giriş hem de çıkışlar vardı. Bu yıl da aynı şekilde olacağını düşünüyorum. Ancak, faizler öyle bir noktaya geldi ki, marjlar da çok küçüldü. Fakat bütün dünyada müthiş bir likidite fazlası var. Bu nedenle sürekli para akıyor.  
 
Bu paraları plase edecek yer aranıyor ve özellikle gelişmekte olan ülkeler Brezilya, Arjantin, Rusya, Türkiye, Şili ve Peru’ya müthiş bir para girişi yaşanıyor. Dolayısıyla, yurtdışı desteği de Türkiye’ye yabancı girişinde etkili oluyor. Bu nedenle yılın ilk yarısı böyle gidecek. Tabii bunu hükümetin çok iyi değerlendirmesi gerekiyor ki, faiz ve enflasyon da düşüş devam etsin ve bunun getirileri alınsın. Ödemeler de daha çok yılın ilk yarısında. İkinci yarısında ortam bu kadar müsait olmayabilir. Bu nedenle hataya daha az tolerans olabilir.  
 
“SEÇİM POPÜLİZMİ YAPILMAMALI”  
 
Yerel seçimlerin piyasaya etkisi ne olur?
 
 
Seçim tarihi yaklaştıkça politik ortamda gerginlik daha fazla olacak. Çok pratik bakarsak, AKP’nin ağırlıklı bir üstünlüğü var. Bence seçimlerden korkmalarını gerektirecek, özel çaba harcamalarını gerektiren bir şey de yok. Bunu anketler de net olarak ortaya koyuyor. Bu da popülist hareket yapmalarına gerek olmadığını gösteriyor. Fakat asgari ücretliye ve emeklilere yapılan ayarlamalar piyasada soru işareti uyandırdı. Bundan sonra bu tarz popülist hareketler olmazsa minimum hareketle seçimler atlatılır. Ama mali disiplinin gidebileceğine dair bir sinyal gelirse o biraz piyasayı gerebilir. Döviz piyasasının çok fazla etkileneceğini sanmıyorum. Ama bono ve borsada bazı düzeltmeler yaşanır.  
 
Seçim sonrası da çok önemli. Zam yapma ya da vergi artırma ihtiyacı doğarsa bu öncelikle enflasyona ve dolayısıyla piyasalara negatif yansır.  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz