Yusuf Ziya Toprak / İş Bankası Menkul Kıymetlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı İş Bankası’nın Menkul Kıymetlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Ziya Toprak’ın, aynı zamanda...
İş Bankası’nın Menkul Kıymetlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Ziya Toprak’ın, aynı zamanda bir başka önemli görevi var... Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği’nin (TSPAKB) başkanlığını da yürütüyor. “Çok eski finansçıyım, böyle bir kriz görmedim” saptaması yapıyor. Ardından da ekonomiden olumlu sinyaller geldiğini söylüyor. Borsanın da buna ayak uydurabileceğine dikkat çekiyor ve “Ekonomideki hedefleri tutturma ölçüsünde borsada da iyileşme göreceğimizi umut ediyorum” diyor.
Yusuf Ziya Toprak... İş Bankası’nın Menkul Kıymetlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı. Piyasadaki en eski finansçılardan biri. Yaklaşık 15 yıldır para ve sermaye piyasalarının içinde. Bu nedenle piyasanın duayenlerinden biri olarak kabul ediliyor. Pek çok iniş çıkışlara şahit olmasına rağmen, “2001 kadar kötü bir yıl yaşamadım” diyor. 2000 Kasım ve 2001 şubat aylarında üst üste gelen krizlerin Türkiye’yi daha öncekilere göre, ciddi sorunlarla karşı karşıya bıraktığına dikkat çekiyor.
Ancak, Yusuf Ziya Toprak’a göre, yaralar artık yavaş yavaş sarılmaya başlandı. Makro ekonomik hedeflerin tutturulacağı yönünde ciddi sinyaller geliyor. “Bu da para ve sermaye piyasalarına önümüzdeki dönemde canlanmasına, olumlu trend izlemesine neden olacak” diyen Yusuf Ziya Toprak, ekonomi ve piyasalar hakkındaki beklentilerini Capital’e anlattı:
2001 yılı piyasalar açısından oldukça kötü bir yıldı...
Evet... Ben çok eski bir finansçıyım. Hakikaten daha önce bu kadar kötü bir yıl yaşadığımızı hatırlamıyorum. Bunun bir nedeni, eski yıllarda Türkiye dünya ile bu kadar entegre değildi. Dolayısıyla global gelişmelerden bu kadar çok etkilenmiyordu. Örneğin 70 sente muhtaç olduğumuz 1979 yılında, kendi içimizde kapalı bir ekonomiydik. Oysa şimdi öyle değil. Üretimimiz ithalata bağlı ve ihracat kalemleri milli gelirini içinde çok önemli yer tutuyor. Dolayısıyla global olaylardan etkilenme daha fazla oluyor.
İkincisi de 2000 Kasım ve 2001 Şubat aylarında üst üste gelen krizler, daha öncekilere göre Türkiye’yi çok daha ciddi bir sorunlarla karşı karşıya bıraktı. Doğal olarak borsa da bu gelişmelerden olumsuz etkilendi. Çünkü, borsa ekonominin bir parametresi. Yani ekonomi kötüyken borsa iyi olamaz. Borsa krizden sonra ciddi şekilde değer kaybetti. Küçük yatırımcı büyük ölçüde borsadan çıkmış gibi görünüyor. Ya da hala borsadaysa büyük ölçüde umudunu yitirmiş bir konumda bekliyor.
Borsa ekonominin parametresi dediniz. Öncelikle temel ekonomik veriler konusundaki beklentileriniz hakkındaki bilgi verir misiniz?
İyimser olmak için bazı nedenlerin var olduğunu düşünüyorum. Fiyat artışlarının belirgin şekilde durmuş olduğunu, yani tahammül edilebilir bir noktaya kadar indiğini gördük. Bu son derece olumlu. Bunu sürdürebilirsek, geleceğe dönük iyimserlik daha da artacak. Üretimdeki artış da umut verici görünüyor. Bu olumlu göstergeler, hükümetin IMF’ye verdiği niyet mektubunda yer alan yüzde 35’lik enflasyon hedefinin ve yüzde 3’lük büyüme hızının yakalanabileceğini gösteriyor.
Tabii tüm bunlar, politik istikrarsızlık olmazsa gerçekleşecek hedeflerdir. Her ülkede beklenmedik bazı gelişmeler olması doğal. Ancak, bizim ülkemizde daha önce insanların çok canı yandı. Bu nedenle en küçük olumsuzluğa aşırı tepki veriyorlar. Örneğin, mayıs ayı içinde başbakanın rahatsızlanması piyasalarda dalgalanmalara neden oldu. Oysa gelişmiş ülkelerde böyle hareketler olmaz. Çünkü, her şey yerli yerine oturmuştur. Demek ki bizde henüz güven tam olarak oluşmadı.
Bu güven ortamının oluşması için size göre ne yapmak gerekiyor?
2000 yılında oluşan güvenin son krizle birlikte ortadan kalkması nedeniyle yeniden güvenin tesisi için herkes üzerine düşen görevi yapmalı. Merkez Bankası ve Hazine gibi, ekonomi çarkındaki kilit kurumların, ciddi bir uyum içinde çalıştıklarını görüyoruz. Bu da sevindirici bir şey. Özellikle Merkez Bankası’nın çok dikkatli davrandığını da görüyor ve bundan mutlu oluyoruz. Bu uyumun tüm birimlere yansıması gerekiyor.
Peki makro ekonomik beklentileriniz ışığında borsada nasıl bir trend izlenecek? Uzun süredir beklenen yükseliş hareketi başlayacak mı?
Borsanın hareketlenmesi, güvenin yeniden oluşmaya başlamasıyla mümkün olacak. 2002 yılına ait ana ekonomik verilerin tutturulabileceğine ilişkin inanç yaygınlaştıkça, bunun etkilerini borsada görmeye başlayacağımızı umut ediyorum. Bu yıl içinde borsada çok büyük bir gelişme bekliyoruz demek sağlıklı olmaz. Ekonomideki iyimserliğin borsaya yansıyacağını düşünüyorum.
Ekonomideki hedefleri tutturma ölçüsünde borsada da iyileşme göreceğimizi umut ediyorum. Ancak, borsa yanlış algılanan bir piyasa. Bazı yatırımcılar, borsayı talih oyunu gibi görüyor. Kısa vadede para kazanılacak bir yer olarak bakılıyor. Borsayı yanlış bir yere konumlandırırsak, yeterli yatırımcıyı çekmek de mümkün olmaz. Bu nedenle biz diyoruz ki, borsa orta ve uzun vadeli yatırım aracıdır, günü birlik borsaya girilmez.
Size göre borsadaki canlanma ilk olarak kendini hangi sektör ya da şirketlerde hissettirecek?
Şimdi bel bağladığımız en önemli şey ihracat. Dolayısıyla, ihracat potansiyeli yüksek olan şirketlerde bunu yaşamak doğal. İnsanlar tüketime, orta sınıf tüketime yeniden yönelmedikçe, sektörlerin tümünde canlanma beklenemez. Dolayısıyla, yatırımcıların ihracat potansiyeli olan şirketlere yönelmeleri yararlarına olabilir.
Size göre, küçük yatırımcılar borsadan para kazanmak için ne yapmalı?
Küçük ve orta ölçekli yatırımcıların da borsaya girmesi gerekir. Fiyatlar düşükken hisse senedi almalı ve uzun vadede kar edeceklerini bilmelidirler. Küçük yatırımcılara kurumsal yatırımcı dediğimiz yatırım fonlarına yönelmelerini öneririz. Çünkü, Türkiye’nin bugünkü koşullarında yatırım fonları her bakımdan güvenli. Çok sıkı denetim altındalar. Üstelik nakde dönmek de oldukça kolay.
Mevduat tarafında DTH’tan TL’ye doğru bir kayış var. Bu hareket önümüzdeki dönemde de sürecek mi?
Hala dövizde çok ciddi bir ağırlık var. Yani tasarrufların daha fazlası dövizde. Bir miktar dönüş olsa da bu çok hızlı değil. İnsanların hala tedirgin olduğunu söylemek sanıyorum yanlış olmaz. Benim buradaki görüşüm, tedirginliğin bir süre daha devam edeceği yönünde.
Güven pekiştiği ölçüde dövizden TL’ye dönülecektir. Ancak, TL’deki reel getirinin dövize göre daha yüksek olduğu bir gerçek. Yatırımcıların dövizde bu getiriyi sağlamaları, ancak felaket senaryolarının gerçekleşmesi halinde olur.
“Dövize el sürmeyin” diye bir şey söyleyemem ama, dozu çok fazla kaçırmanın yatırımcıların kaybına yol açacağını hatırlatmak isterim. Çünkü, Türkiye gibi dövize hep muhtaç olan ülkelerde TL’ye verilmesi gereken primin daha fazla olması gerektiği düşüncesindeyim. TL’nin daha fazla kazanç sağlaması doğaldır diye düşünüyorum.
Hazine bonosu faizlerinde ciddi bir düşüş yaşandı. Önümüzdeki dönem bu düşüşün sürmesini bekliyor musunuz?
Bonolarda az önce ifade ettiğim gibi, büyüme ve enflasyon hedefine ulaşılacağı inancı yerleştikçe, faiz oranlarında düşüş beklenebilir. Merkez Bankası piyasayı yakından izliyor. Şartlar elverdiğinde, gecelik faizleri kademeleri olarak düşürüyor. Şu anda faizler yüzde 48 seviyelerinde.
Mayıs enflasyon datasının da düşük çıkması halinde faizlerde yeni bir indirim yapması gündeme gelebilir. Bu da Hazine bonosu ve tahvillerde benzer bir iyileşmeye neden olur ve faizler düşer. Enflasyon hedefinin tutturulacağı inancı ölçüsünde, düşüş yaşanması normal, ancak fazla düşüş yaşanması beklenmemeli. Genel olarak faizlerin trendi aşağı yönde diyebiliriz.
Sermaye piyasalarının vergilendirilmesine ilişkin hazırlıklar sürüyor. Size göre bu piyasaları nasıl etkileyecek?
Vergisel düzenlemeler bu yılın önemli bir gündem maddesi. Sermaye piyasalarında vergi uygulamasının bu piyasayı teşvik edici, en azından köreltici olmaması için gerektiğini düşünüyoruz. Şu anda sermaye piyasasının, belini doğrultamaz hale getiren bazı uygulamalar, veya atılmamış adımlar nedeniyle, tasarrufçu nezdinde ciddi bir belirsizlik ortamı yaşanıyor.
Bu durumda piyasanın büyümesine engel oluyor. Bu konuda tedbirlerin alınmasının önemle üzerinde duruyoruz. Önerilerimizi de Maliye ve ilgili kurumlara aktarıyoruz. Sermaye piyasalarında güvenin sağlanması için yatırımcı haklarına sıkı sıkıya uyulması ve zedelenmemesi gerekir. Bazı yanlış uygulamaların varolduğunu biliyoruz ve düzeltilmesini de ısrarla istiyoruz.
“EN ÖNEMLİ SORUN GÜVEN EKSİKLİĞİ”
Siz aynı zamanda Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği’nin (TSPAKB) de başkanısınız. Birlik çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?
TSPAKB sektörün yıllardır beklentisiydi ve yaklaşık 1 yıl önce kuruldu. Amacımız, sermaye piyasası aracılık faaliyetlerinin geliştirilmesi. Birliğe sermaye piyasalarında faaliyet gösteren tüm aracı kuruluşlar üye. Biz en başından beri üyelerimizle çok sıkı bir diyalog içinde olduk. Toplantılarla beklentilerini ve sorunlarını aldık, sorunlar envanteri çıkardık. Çok ciddi bir çalışma sonrasında sektörün rakamsal verilerini çıkardık.
Dünyadaki gelişmelere baktık ve aracı kuruluş sektörünün dünyadan farklı bir çizgi gösteremeyeceği için yakın gelecekte nereye gideceğini bizden daha ileri olanlara bakarak tespit etmeye çalıştık. Gitmesi gereken yere ulaşmak için nasıl bir yol izleyeceğini çizmeye çalıştık. Bu aynı zamanda Türkiye sermaye piyasalarının genel sorunlarını ortaya çıkardık.
Bu sorunlar nelerdi?
Temelde üç sorun vardı. Bunlardan birincisi genel olarak tasarrufçunun güven eksikliğiydi. Güveni aşılamanın gerekliliğini ortaya koyduk. Önemli olan sermaye piyasalarını doğru konumlandırmak ve bu doğrultuda eksikliğini gidererek kurallarıyla oynanır hale getirmektir.
İkincisi, kurumsal yatırımcı eksikliğiydi, ki sonuçta borsamızın bu kadar sığ olmasının en büyük nedeni de budur. Üçüncü sorun ise az önce de konuştuğumuz vergi konusuydu. Ben bu konuda gerek Maliye’nin gerek diğer birimlerin konunun gereğini yerine getireceğini düşünüyorum. Biz de birlik olarak anımsatma ve uyarı görevlerini yerine getirmeye devam edeceğiz. Zaten bu üç temel sorunu çözmeye dönük çaba içerisindeyiz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?