İş Yatırım Genel Müdürü İlhami Koç, 2010 yılında borsada daha çok “yatay bir seyir” bekliyor. Tahminini de beklentilerin büyük ölçüde alınmasına bağlıyor. Bu nedenle endeksten çok, hisse senetlerin...
İş Yatırım Genel Müdürü İlhami Koç, 2010 yılında borsada daha çok “yatay bir seyir” bekliyor. Tahminini de beklentilerin büyük ölçüde alınmasına bağlıyor. Bu nedenle endeksten çok, hisse senetlerinin alınmasını öneriyor. 1 yıllık bazda endeksin 61 bine çıkabileceğini düşünüyor. “IMF anlaşması olursa 66 bini bulur” diye konuşuyor. “Aşağı yönde 40 binlerin altın mümkün görmüyoruz” diyor ve ekliyor: “2009’da endeks bazında değerlendirmelerde bulunarak alım öneriyorduk. Artık İMKB’yi satın almanın bir anlamı yok. Hisse bazında seçici davranarak geri çekilmelerde alım yapılmasını, biriktirilmesini tavsiye ediyoruz.”
Çok hızlı büyüyen dünyada bir küçülme olması bekleniyordu. Ancak, ABD’de ve AB’de başlayan finans kesimi kaynaklı bu küçülme, hem çok sert oldu hem de uzun sürdü. Bu krizle birlikte aslında iyi gibi görünen yüksek borçlu şirketler ve ülkelerde batık haberleri geldi. Krize borçsuz veya az borçlu giren ülkeleri ise kriz daha az etkiledi.
Bankacılık sektörüne müdahale etmek zorunda olmayan ülke sayısı Türkiye ile birlikte bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Türkiye’de krize sadece kamu değil, bankacılık ve reel sektör de az borçlu yakalandı.
2010 yılına işte böyle bir ortamda girildi. 2010’a IMF ve AB’de yaşanan belirsizliklerle girilse bile, yılın ilk 2 ciddi kayıpların olmadığı bir süreçte geçildi. İş Yatırım Genel Müdürü İlhami Koç, bundan sonraki süreçte İMKB için 61.000 hedef değerini gösteriyor. Endeks bazında satın almalardan çok hisse bazında satın almaların öne çıkacağını söyleyen Koç, endekste aşağı çekilmelerde hisse alımı tavsiye ediyor. Döviz yatırımı önermeyen Koç, TL’nin 2010 yılında güçlü konumunu sürdüreceğini kaydediyor. Koç’un 2010 yılına yönelik beklentileri ve yatırımcılara önerileri şöyle:
* 2010’da dünya ekonomisi nasıl bir performans sergiler?
2009’da dünyadaki hızlı küçülmenin ardından bir büyüme olacak. Ancak, geçmişte yaşanan krizlerin sonrasındaki yukarı tepkilerdeki sert çıkışların aksine büyümenin ivmesi yavaş olacak. Belli bir vadeye yayılacak. Çünkü, hala güven sağlanabilmiş değil. Yunanistan’la ilgili sorunları görüyorsunuz. Hala sorunlu olan ama halının altına süpürüldüğü için görünmeyen sorunlar var. En başta kıta Avrupa’sındaki bankacılık sistemi çok ciddi sorgulanmalı.
*Türkiye nasıl bir performans sergiler?
Tükiye, ‘yüksek beta’sı olan bir ülke. Yani dünya ekonomisi küçüldüğünde daha fazla küçülen, büyüdüğünde ise daha fazla büyüyen bir ülke. 2009’da dünyadan fazla küçüldük ama borçluluk oranlarımız düşük olduğu için aslında kriz bizi diğer birçok ülkeye göre daha az etkiledi. Bu nedenle Türkiye’de, dünyada yaşanacak bir büyümenin üzerinde toparlanma göreceğiz. 2010’da gözde olan üç-dört ülkeden biriyiz.
* Bu beklentiler İMKB Endeksi’ni nasıl etkiler?
Sektörler ve şirketler olarak bakıldığında İMKB, bu olumlu beklentileri önemli ölçüde fiyatlarına yansıtıyor. Bundan sonra ‘İMKB çok daha artar, gidilecek çok yer var’ demek istemiyorum. Bizim bir yıllık hedef değerimiz 61.000 seviyesi. IMF ile anlaşma olması durumunda ise Türkiye'nin risk priminin düşmesi ile birlikte endeks hedefimizi 66.000 olarak belirledik.
Aşağı hareketlerde ise 2010 için 40.000 altı gibi senaryoları öngörmüyoruz. Bizi olumsuz etkileyebilecek en önemli konu seçim. 2000’li yıllardan sonra siyasetin etkisi borsa üzerinde azalmaya başladı. Buna rağmen, seçimden çıkabilecek zayıf bir hükümet bizi olumsuz etkiler. Yine bizim dışımızda uluslararası piyasalarda halının altına süpürülmüş olumsuzların gündeme gelmesi, bize de olumsuz yansır.
İşte burada 'alfa' yaratmak, yani hisse bazında seçici olmak önem kazanıyor. 2009’da endeks bazında değerlendirmelerde bulunarak alım öneriyorduk. Artık İMKB’yi satın almanın bir anlamı yok. Hisse bazında seçici davranarak geri çekilmelerde alım yapılmasını, biriktirilmesini tavsiye ediyoruz.
* Faizlerdeki ciddi düşüşle birlikte hisse senedi piyasası ciddi bir alternatif olmadı mı?
Faizlerin düşüşü, borsa için önemli. Ancak, bunun yanında faiz ile hisse senedi arasındaki boşluğun da gerçek anlamda doldurulması gerekiyor. Faizlerdeki yüksek seyir nedeniyle yatırımcı başka ürünlere ihtiyaç duymuyordu, yeni ürünlere yönelik mevzuat ve vergi ile ilgili problemler vardı. Ancak, reel faizlerin düşüşü ile birlikte yeni yatırım enstrümanlarına ilgi artmaya başlayacak. Bu anlamda özel sektör şirket tahvilleri 90’lı yıllardan sonra yeniden gündeme gelmeye başladı.
Risk almak istemeyen yatırımcılar için değişik enstrümanlar üzerine kurulu sermaye garantili fonlara ilgi artmaya başladı. VOB, yıl sonuna doğru opsiyon tarafını devreye alacak. İMKB’de varantlar işlem görmeye başlayacak. Türkiye, bu sayede hisse ile faiz arasındaki boşluğu yeni yeni doldurmaya başladı. Bölgesel finans merkezi olmak için de her türlü ürünü yatırıma sunmamız gerekiyor.
*İMKB’deki yabancı ağırlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
2000’li yıllardan sonra yabancı yatırımcıların İMKB’de ağırlığı artmaya başladı. Yabancı ağırlığı arttıkça da aracı kurumlar olarak araştırma hizmetlerine daha fazla ağırlık verdik. Şirketler, yatırımcı ilişkileri bölümleri oluşturdu ve daha da gelişiyor.
Likiditesi yüksek büyük şirketler, yabancı yatırımcıların gelmesiyle, gerçek değerlerini yansıtmaya başladı. Küçük şirketler ile aralarındaki iskonto farkları açıldı.
Ancak krizle birlikte, yerli yatırımcının ağırlığının yeniden artmaya başladığını gözlemliyoruz. Bu da sağlıklı bir durum. İMKB’de yerli-yabancı dengesinin iyi sağlanması lazım. Biz de faizlerin de düşerek getirinin azalmasıyla sert endeks düşüşünü yerli bireysel yatırımcılar karşıladı. Bizim asıl sorunumuz yerli kurumsal yatırımcıların belli bir büyüklüğe henüz ulaşamamış olması. Ama zaman içinde büyüklüğe kavuşacağız.
* Bundan sonra dünyada ve Türkiye’de merkez bankaları ne zaman faiz artırmaya başları? Bunların hisse senedine piyasası etkisi nasıl olur?
Önceden enflasyonun artabileceğine yönelik sinyaller alınır alınmaz Merkez Bankaları faiz artırıyordu. Ancak kriz sonrasında MB’ler enflasyonda gerçek anlamda artış görmeden yani çok emin olmadan faiz artırım kararı almayacaklar. Bu da 2010’un ikinci yarısında küçük çapta olmaya başlar.
Küçük faiz artırımlarının da piyasalara etkisi çok sınırlı olur. Bir anda 1 puan 1,5 puan artırımlar olmaz. Ekonomi büyüyüp, faiz artırma hızlanırsa da şirket kârları büyüyecek demektir. Bu da piyasaları yukarıda tutmak için önemli bir neden olur.
* İMKB şirketlerinde bankacılık ve sanayi sektörünün 2009 ve 2010 kârlılık performansını değerlendirir misiniz?
Yaşanan büyük krize rağmen, küçük şirketlerde sorunlar yaşanmakla birlikte İMKB’de halka açık büyük şirketlerde hiç batık haberi duymadık. Çünkü ellerinde güçlü nakit varlıkları vardı. Nakitte olmayanlar da krizi çok iyi yönetti. Ciddi yatırımda olan şirketler bile yeni pazarlar bularak ürettiklerini satmayı başardı. Yurt dışında ciddi batık haberleri gelmesini rağmen, Türkiye’de bu anlamda büyük şirketlerde batak haberleri duymadık.
Bu nedenle 2010’da reel sektörde kârlılık beklentimiz yüksek. Strateji raporumuza göre 2009’a göre 2010’da finans dışı şirketlerde yüzde 29 kâr büyümesi bekliyoruz. Finans kesiminin 2009’daki yüksek performansını da reel sektördeki yüksek beklentilerimize paralel olarak en azından koruyacağını düşünüyoruz.
* IMF anlaşması imzalanmalı mı?
Krize güçlü giren Türkiye, krizden IMF’siz güçlü çıkıyor. Aslında Türkiye’nin bu aşamada IMF’e ihtiyacı yok ama iyi paketlenmiş IMF paketi olursa, bir sigorta olarak kullanılabilecek şekilde değerlendirilebilir.
* Piyasalarda vergilendirme konusunda sizin öneriniz nedir?
Türkiye’de sermaye piyasalarında stopaj usulüyle vergi alınıyordu. Ancak yabancılar vergiye tabi değildi. Yabancı yatırımının teşvik edilmesi adına bu uygulama yapılırken, Anayasa Mahkemesi konunun ‘eşitlik’ ilkesine uymadığını belirterek yeni bir sistem üzerinde çalışılmasını ve uygulanmasını istedi.
Bizce yerli ve yabancı ayrımı yapmak yerine kurumsal bireysel ayrımı yaparak vergi uygulamaları düzenlenmeli. Kurumsal yatırımcılara stopaj sıfır olmalı, bireysel yatırımcılardan bazı ürünlerde stopaj alınmalı. Çünkü kurumsal yatırımcının arkasında zaten bireysel yatırımcı var. Bu kişi zaten kurumsal yatırım aracının alım-satımında vergi ödüyor. İkinci bir vergi ödenmesine gerek yok. Bireysel yatırımcılardan ise uzun vadeli enstrümanları teşvik için vergi alınmasın. Bunun başında hisse senedi geliyor. Hazine bonosu gibi enstrümanlarda ise vergi alınsın.
Yatırımcıya 2010 Stratejisi
Faiz
Yılın ikinci yarısında bir faiz artırımı olmasını beklediğimiz için dikkat edilerek çok uzun vadeli kağıtlara girilmemeli. Ya da değişken faizli kağıtlara da yatırım yapılabilir. Yeni ürünlerden sermaye garantili fonlar tercih edilebilir.
Hisse Senedi
Hisse senedi tarafına bakıldığında 2010 beklentileri büyük ölçüde satın alındı. Bizim tavsiyemiz hisse senedi tarafında ‘biriktir’ şeklinde. Yani piyasada satışlar geldikçe seçici davranarak belirli hisselerde alım yapılmasını tavsiye ediyoruz. Bir model portföyümüz var. Bu portföyümüzün endekse göre getirisi oldukça iyi. Yatırımcılar, bu tarz endeks üzerinde getiri sağlayabilecek hisseleri izlemeli. Bu dönem endeks bazında değil hisse bazında yatırım yapılması gereken bir dönem.
Döviz
Dolar, Euro karşılaştırılmasında kısa vadede dolardan yanayız. ABD krizde aldığı hızlı tedbirlerin sonuçlarını almaya başladı. Euro bölgesi yapısından dolayı hala sorunlarını çözebilmiş değil. TL ise Euro ve dolara göre daha iyi bir yatırım aracı.
İş Yatırım’ın 2010 Hedefleri
Yeni Ürün ve Hizmetler
Hala VOB’da ve İMKB’de en yüksek işlem yapan kurum olarak, TradeMaster programını geliştirmiştik. Bu ürünle yurtiçinde ve yurtdışında yatırım yapma ve analiz yapma imkanı sunduk. Bu ürünümüzü, I-Pon’a taşıdık. Türkiye’de ilk defa biz yaptık böyle çalışmayı. Bu hizmet, yatırımcılardan büyük ilgi gördü. Sermaye garantili fonlarda yeni ürünler çıkaracağız. Varantlar konusunda yatırımcılara hizmet vereceğiz. Özel sektör tahvili konusunda çalışmalarınız var. Bu yıl Akfen Holding’le start alıyoruz. Hisse senedi tarafında Koza Altın’ın ardından yeni halka arzlar var.
Bölgesel Büyüme
İngiltere/Londra’da Kazakistan/Almaata’da ofislerimiz var. Şimdi Dubai’de ofis açma çalışmalarımız var, lisans bekliyoruz. Böylece bir üçgen çizmiş olacağız. Bu ofislerle bölgedeki ülkelerde de faaliyet yürütüyoruz. Sadece Türkiye’nin aracı kurumu değil, bölgenin aracı kurumu olarak kendimizi konumlandırıyoruz. Son dönemdeki ziyaretlerimizi Tahran, Şam, Bağdat, Bakü gibi bölge ülkelere gerçekleştiriyoruz.
Farklı Yapının Sürdürülmesi
Tipik bir aracı kurum değiliz. Özelleştirme ve şirket satın almalar konusunda oldukça aktifiz. İş Girişim Sermayesi, İş Portföy Yönetimi gibi şirketlerimiz var. Küçük yatırımcıya yönelik Camiş Menkul Değerler şirketimiz var. Yani yatırım bankacılığı yapımız mevcut.
Halka Arzlarda Bahar ve Sonbahar’da Artış Olacak
* 2010 yılında halka arzlar ve satın almalarda nasıl bir performans olur?
2000 yılı öncesinde halka arzlarda mevsimsellik söz konusu olurdu. Halka arzlar genelde bahar ve sonbahar aylarında yapılırdı. 2000’li yıllarda kriz öncesine kadar global likiditenin artması ile birlikte mevsimsellik ortadan kalktı. Yılın her döneminde halka arz yapıldı. Yapılan halka arzlara büyük ilgi oldu. 2010 yılında tekrar halka arzlarda mevsimselliğin arttığı döneme giriyoruz. Bahar ve sonbaharda halka arzlar yoğunlaşacak. Alıcılar artık kuyrukta değil, çok dikkatli davranıyorlar. Koza Altın’ın halka arzını yaptığımız geçen ay Avrupa’da üç halka arz geri çekildi.
2009 bahar aylarından itibaren şirketler önünü görmeye başladı ve satın almalarda hareketlilikler oldu. Bu hareketliliğin 2010’da artmasını bekliyoruz. Enerji gibi sektörlerde hareketlilik daha fazla olacak.
Talip Yılmaz
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?