Herkesin gözü borsanın üzerinde… İMKB 100 Endeksi, uzun süren yükselişine, kar satışlarıyla devam ediyor. Borsanın yönüyle ilgili farklı değerlendirmeler olsa da, uzun vadeli yükselişin süreceği ta...
Herkesin gözü borsanın üzerinde… İMKB 100 Endeksi, uzun süren yükselişine, kar satışlarıyla devam ediyor. Borsanın yönüyle ilgili farklı değerlendirmeler olsa da, uzun vadeli yükselişin süreceği tahmin ediliyor. Anadolubank Fon Yönetimi’nden Sorumlu Grup Başkanı Hasan Ecesoy ve A Tipi Fon Yöneticisi Deniz Başkaynak da bu görüşe katılıyor. Onlara göre, düşüşlerle birlikte endeks yıl boyu çıkışına devam edecek. Belki 25.900-26.000 düzeyine geri çekilse bile, yıl sonunda 50 binler düzeyine ulaşacak.
Avrupa Birliği’nin (AB) müzakereler konusunda tarih vermesinin ardından borsada başlayan hızlı yükseliş şubat ayının ilk yarısında da devam etti. Endeks 28 bin puanın üzerine çıktı. Ancak IMF ile yeni stand-by’ın bir türlü imzalanmaması ve İran’daki bir patlama piyasada morallerin bozulmasına neden oldu. Gelen satışlarla endeks 26.900 desteğine kadar geriledi. Buna karşın piyasa oyuncularının önemli bir bölümü endeksteki yükseliş trendinin devam edeceğini söylüyor.
Anadolubank Fon Yönetimi’nden Sorumlu Grup Başkanı Hasan Ecesoy ve A Tipi Fon Yöneticisi Deniz Başkaynak da bu görüşe katılıyor.
Endeksteki düzeltme hareketlerinin son derece doğal olduğunu söyleyen fon yöneticilerinin, yıl sonu endeks tahmini de oldukça iddialı. IMF ile anlaşma sağlanması ve 3 Ekim’de AB ile müzakerelerin başlaması halinde yıl sonunda endeksin 50 bin seviyelerine yükselebileceğini söylüyorlar. Yabancı yatırımcıların mevcut seviyelerden alımlarını sürdürmesi ve yabancı emeklilik fonlarının Türkiye’yi yatırım yapılabilir ülkeler arasına almasının da piyasadaki yükseliş trendine destek vereceğini ifade ediyorlar.
2005 yılında Mortgage’ın etkisiyle gayrimenkul ve inşaat sektörlerinin hareketli olacağını söyleyen Anadolubank Fon Yönetimi’nden Sorumlu Grup Başkanı Hasan Ecesoy ve A Tipi Fon Yöneticisi Deniz Başkaynak, piyasalara ilişkin beklentilerini Capital’e anlattı:
Nasıl bir fon yönetim stratejiniz var? Fon yönetirken nelere dikkat ediyorsunuz?
HE: Biz her zaman piyasanın önünde olmak istiyoruz. Bu nedenle de proaktif hareket etmeyi tercih ediyoruz. Yeri geldiğinde piyasanın dışında kalmasını biliyoruz. Mevzuatın izin verdiği ölçüde portföyümüzü beklentilerimiz paralelinde hızla değiştirebiliyoruz. Fonun portföyüne koyacağımız enstrümanlar konusunda çok seçici davranıyoruz. Teknik analizle birlikte temel analizi de kullanıyoruz. Tüm bunları yaparken de ciddi bir araştırma desteği alıyoruz.
Endekste özellikle şubat ayının ilk yarısından sonra ciddi dalgalanmalar yaşandı? Bu hareketler piyasanın yönünü nasıl etkiliyor?
HE: Piyasalarda bir iyimserlik var. Aralık ayından sonra da bu iyimserlik iyice arttı. YTL’ye geçişle birlikte operasyonel bazda ciddi kolaylık sağlandı. AB üyeliğine bir adım daha yaklaşılması nedeniyle yabancı yatırımcıların gözünde de farklı bir konuma geldik. Zaten Hazine’nin uzun vadeli borçlanmaya başlaması, yabancı bankaların YTL cinsi tahvil ihraçları da iyi gidişatın önemli göstergesi.
Tüm bunlar da iyimserliğin belli noktada kalmasını sağlıyor. Yine de IMF ile ilgili olumsuz söylemler, İran’da yaşanan patlama gibi gelişmelerde piyasalarda düzeltme olması son derece normal. Bunlar Türkiye’ye bakışı kısa zamanda değiştirecek gelişmeler değil.
Yabancı yatırımcılar bu dalgalanmadan etkilenmiyor mu?
HE: Merkez Bankası, kararlılıkla uyguladığı ekonomi programı sayesinde enflasyonda başarılı bir grafik yakaladı. Tabii bazı kırılganlıklar var. Ancak, yabancıların piyasaya olan güveni, piyasadaki temkinli havayı dağıtarak iyimser rüzgarların esmesine neden oluyor. Çünkü, yerli yatırımcılar bu seviyelere çok da alışık değil.
Tabii global piyasalardaki trend de önemli. FED her ne kadar kademeli olarak faiz artırımına gitse de, hali hazırda gelişmekte olan piyasalara ilgi bir hayli fazla. Ancak, ABD’de daha hızlı artışlar olursa, bu yatırımların yönü açısından değişime neden olabilir.
Türkiye’ye ilişkin kaygı uyandıracak bir nokta da cari denge. Fonlamasında bir sıkıntı görmüyorum ancak, TL’nin değerlenmesi süreciyle karşı karşıyayız. Bu da ithalatın artmasını, buna bağlı olarak da yurtiçi üretimin bir miktar daralmasına neden olabilir. Ama genel olarak baktığımızda ekonomi programının iyi gittiğini söyleyebiliriz.
DB: Bu kırılganlık aslında gerekli. Çünkü, piyasa bir süredir yükseliyor ve insanların elinde kağıt var. 2000 krizinde insanların canı çok yandı. Bu nedenle sürekli tetikteler. İran, IMF ya da başka herhangi bir gelişme, endekste düzeltme yaşanmasına neden olabilirdi. Bence kalıcı yükseliş için bu düzeltmeler oldukça sağlıklı.
Faiz tarafındaki beklentileriniz neler? Düşüşün biraz daha yavaşlayacağı söyleniyor...
İskontolu tahvillerde faizler şu anda yaklaşık yüzde 17,5 seviyelerinde. Faiz cephesinde de yıl boyunca Merkez Bankası’nın faiz kararları etkili olacak. Açıkçası, ben yıl boyunca ortalama 4 faiz indirimi kararı görebileceğimizi düşünüyorum. Bu da 2-2.5 puanlık indirim demek. Eğer bu beklentimiz gerçekleşirse yüzde 15-10 bileşikler civarındaki faizlerle yılı kapatabiliriz.
Tabii tüm bu varsayımları, olumlu gidişatın süreceği beklentimiz doğrultusunda yapıyoruz. Bu nedenle kırılgan bir piyasada gelişmeleri yakından takip etmekte yarar olduğunu düşünüyorum.
Endekste İran’daki patlama ve IMF’le ilgili gelişmeler nedeniyle 26.900’lere kadar bir çekilme oldu. Size göre bu hareket devam eder mi?
DB: Biraz daha geri çekiliş yaşanabilir. Ama bunun ana trendi çok etkileyeceğini sanmıyorum. 25.900-26.000 seviyelerine gelmemiz mümkün. Ancak, ana trend hala yukarı. Çünkü, İMKB’deki mevcut yükselişi 2000 yılından ayırmak gerekiyor. 2000 yılındaki yükseliş 2-3 ayda yaşanan çok hızlı bir yükselişti ve temel çok bir dayanağı yoktu. Yabancı alımlarıyla yükseldi ve bir anda balon patladı. Ama şu anda genel konjonktür, yükselişi destekliyor.
Yabancı yatırımcılar bu fiyatlardan hala alım yapıyor. Yabancı emeklilik fonları, Türkiye’yi de yatırım yapılabilir ülkeler arasına alıyorlar. Böyle olunca da ana trendin çok bozulacağını sanmıyorum.
Hakikaten Ortadoğu savaşı çıkmadıkça ya da trendi bozacak çok ciddi hareketler olmadığı sürece yükseliş trendi devam edecek. Ufak tefek düzeltmelerin olması kaçınılmaz. Aslında baktığımız zaman, bu düzeltmelerin çok da ufak tefek olmadığını görüyoruz. Ancak, resmin tamamına baktığımızda, bu düzeltmelerin gerçekten ufak kaldığını daha net göreceğiz. Önemli olan piyasaya doğru zamanda girip, doğru zamanda çıkmak.
Yani genel olarak baktığımızda siz endeksteki yükseliş trendinin devam edeceğini söylüyorsunuz?
DB: Genel olarak trendin yukarı olduğunu, bu tür düzeltmelerin de olması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü, soluksuz olarak bir yere kadar gidilebilir. Soluksuz çıkış çok uzun sürerse, geri çekilmeler de çok hızlı olur. Bu düzeltmeler geri çekilmelerin de hızını düşürüyor.
Tabii tüm bunlar mevcut durumun devamı halinde geçerli. 25.900’e geldiğimizde tekrar bakıp, gelişmeleri izlemek ve buna göre karar vermek gerekir. Yatırımcıların da bu açıdan bakması önemli.
Yıl sonu için endeks tahmininiz var mı?
DB: Yıl sonunda ben endekste 50 bin puanın üzerini görebileceğimizi düşünüyorum.
Bu çok iddialı bir hedef. Bu öngörünüzdeki dayanak noktası nedir?
HE: Gerçekten iddialı bir hedef. Fiyatlar oldukça yüksek ve ancak daha yeni olması gereken seviyelere geldik. Yani hisse senetleri yeni yeni hedef piyasa değerlerine ulaşmaya başladı. Ancak, hali hazırda abartma noktasına gelmedik. Sonuçta elin mal değiştirmesi gerekiyor. Bunun için de piyasadaki yatırımcı sayısının artması şart. Bu seviyelere gelebilir miyiz bilmiyorum, ancak olağanüstü gelişmeler olduğunda belki bu noktalara da ulaşabiliriz. Ben yine de yılı mevcut seviyelerin çok üstünde kapatacağımızı düşünüyorum.
DB: Açıkçası benim beklentim bu yönde. Çünkü gerçekleşmemiş çok beklenti var. Endeks 30 binlere yaklaştı. Bu seviyelerde başlayacak yukarı harekette, satın alınacak çok fazla beklenti var. Örneğin, IMF ile anlaşmanın er ya da geç sağlanması bekleniyor. Ekim ayında AB ile müzakere süreci başlayacak. Tabii bu beklenti, ekstra olumsuzluklar çıkmaması durumunda geçerli.
Sonuçta hala yabancı bankaların Türkiye’ye ilgisi sürüyor. Bazı bankaların görüşmeleri devam ediyor. Diğer bankalarda da yabancı ilgisinin olacağını düşünüyoruz. Bu arada da yabancı yatırımcıların sürekli hisse senedi alımları devam ediyor. Bunlar piyasa açısından son derece olumlu gelişmeler.
Dünyanın en büyük fonları daha yeni Türkiye’yi yatırım yapılabilecek ülkeler arasına kattı. Onların da alıma başlaması halinde endeksin 50 binli seviyelere yükselmemesi için bir neden göremiyorum.
Bu iddianın üstüne herkes borsaya girmeye kalkabilir. Sonuçta mevcut seviyeler ile 50 bin puan arasında tatlı bir kâr söz konusu olacak...
DB: Evet, endekste yükseliş olacağı kaçınılmaz. Ancak, bu herkes her şeyini satsın, borsaya girsin anlamına gelmiyor. Bana göre yükseliş kademe kademe, sindire sindire olacak. Arada da mutlaka düzeltmeler yaşanacak. Belki de sert satışlar gelecek. Ama Türkiye’nin önünün çok daha açık olacağını düşünüyorum. Dolayısıyla, bu da İMKB’nin yükselmesinde çok etkili olacak.
Ancak, yatırımcıların hisse senedi bazında çok dikkatli olması gerektiğini düşünüyorum. İyimser bir süreç var, ama aynı zamanda bu sürecin insanlar için kabusa dönüşme ihtimali göz ardı edilmemeli. Bu nedenle bilinçli yatırımcı olmakta yarar var.
Sektörel bazda beklentileriniz neler? 2004 yılında dayanıklı tüketim ve otomotiv gibi sektörler çok ön plandaydı. Size göre bu yıl sahnede hangi sektörler olacak?
DB: Ben 2005’te sahnede yeni sektörlerin olacağını düşünüyorum. Mortgage’ın da etkisiyle gayrimekul ve buna bağlı olarak da inşaat sektörünün hareketli olacağını düşünüyorum. İnşaat derken, burada tüm taşa ve toprağa dayalı sektörleri kast ediyorum. Yani cam ve çimento sektörlerini de bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor.
Mortgage’ın yanında inşaat sektörünün bir de Irak pazarıyla ilgili avantajı var. Irak’taki olaylar yatışır ve ülke nispeten istikrarlı bir yapıya kavuşursa, oraya yönelik ihracatımız çok fazla olacak. Dolayısıyla, hem bu pazara yönelik hammadde yapanlar ve hem de orada çalışanlar olumlu etkilenecek. Mortgage’ın gelmesi de yurtiçindeki inşaat pazarında ekstra hareketliliğe neden olacak.
Otomotiv ve dayanıklı tüketimin biraz daha geri planda kalacağını düşünüyorum. Bu arada aslında tüm sektörlerin hareketli olacağı göz ardı edilmemeli. Sadece gayrimenkul ve inşaat biraz daha ön planda olacağa benziyor.
2005 yılında hangi şirketlerin hisseleri ön planda olacak? Neden?
DB: İMKB-30 hisseleri içinde performans olarak öne çıkacağını düşündüğüm, holdinglerden Koç Holding ve Doğan Holding, bankalardan ise Garanti Bankası var. Bu hisse senetlerindeki beklentim, spesifik bir sebebe dayanmıyor.
Ancak, endekste beklediğim orta vadeli yükseliş hareketine paralel olarak İMKB-30 içerisinde bu üç hisse senedinin öne çıkmasını bekliyorum. Bunların dışında taş ve toprağa dayalı sektörlerin içinde Trakya Cam’a ilişkin beklentilerin oldukça kuvvetli.
Trakya Cam’daki beklentinizde inşaat yatırımlarındaki artış olasılığı mı etkili?
DB:Trakya Camı’ın yurtdışında yaptığı yatırımlar var. Mersin’deki fabrika yeni devreye girdi ve bu sayede de ciddi bir kapasite artışı gerçekleştirdiler. Irak’taki beklenen gelişmeler olması ve yurtiçinde de inşaat sektörünün canlanması, bu hisse senedini direkt olarak etkileyecektir. Zaten hisseye yabancı yatırımcıların da ilgisi bir hayli fazla.
Gayrimenkul sektörü hisselerinde ise genel bir hareket yaşanma olasılığı kuvvetli. Bu nedenle şirketlerin projelerini dikkate alarak yatırım yapmakta yarar olduğunu düşünüyorum.
Bankacılık sektöründe de yabancı evliliklerine aday bankaların ön planda olacağını düşünüyorum.
Bir de Net Holding çok dikkatimi çekiyor. Bunun en büyük nedeni de turizm sektörüne ilişkin olumlu beklentiler. Bir de geçmişte yaşadığı sorunlar nedeniyle hissenin fiyatı oldukça düşük kaldı. Ancak, son zamanlarda hissedeki alımlar bir hayli arttı. Bu nedenle takip etmekte yarar olduğunu düşünüyorum.
Bunların yanı sıra 2004 yılında holdingleşen Global Yatırım Holding’in, holdingleşme sinerjisini kullanıp, yeni stratejik alanlara girme ihtimali kuvvetli. Bu nedenle bu hisse senedini de yakından izlemekte yarar var.
DOLAR YIL BOYUNCA 1,30-1,40 ARASINDA KALIR
Döviz cephesi oldukça sakin görünüyor. Size göre bu trend devam edecek mi?
HE: Dolar/YTL olarak baktığımızda YTL’nin değerli kalacağını öngörüyoruz. Merkez Bankası sürekli olarak ihaleler yoluyla piyasaya müdahale ediyor. Hatta yılbaşından sonra doğrudan bir müdahalede gerçekleştirdi ve piyasada 1 milyar doların üzerinde para aldı. Tüm bunlar YTL’nin gereğinin üzerinde değerli kalmasının önüne geçmek için yapılıyor. Tabii bir de Merkez Bankası bu ihaleler yoluyla rezervlerini güçlendirmeyi amaçlıyor.
Bu arada şimdiye kadar biz ters ikame sürecini çok yaşamadık. Yani yerleşiklerin portföy tercihinde yabancı paradan TL’ye geçme olgusu neredeyse hiç yaşanmadı. Zaten bu da olsa Merkez Bankası’nın daha yüksek tutarlarda alım yapması gerekirdi. Ben doların yıl boyunca 1,30-1,40 bandında kalacağını düşünüyorum.
Bu arada, özellikle son dönemde pariteden olağanüstü etkilenir hale geldik. Bu nedenle Euro/dolar paritesini de yakından izlemek gerekiyor. Çünkü, döviz piyasasındaki hareketlerde önümüzdeki dönemde buradaki gelişmeler daha etkili olacak gibi görünüyor.
BANKACILIKTA SÜRPRİZ EVLİLİKLER BEKLENECEK
Bankacılıkta ortaklıkların devam edebileceğini söylemiştiniz. Bu sektörde bir hareket yaratmaz mı?
HE: Bankacılık sektöründe fiyatlar oldukça iyi yerlere geldi. Belki bu trend devam edebilir. İlk çeyrekte de kârlılıkların iyi geleceğini düşünüyorum, ama sonrasında olay biraz farklılaşabilir. Çünkü faiz gelirlerinde ciddi olarak düşüşler yaşanacak. Bu nedenle menkul değerlerdeki faiz düşüşü nedeniyle ikinci çeyrek ve sonrasında kârlılık çok iyi olmayabilir. Ancak ekonomide büyüme olur ve kredi talepleri artarsa, bankalar da bundan olumlu etkilenecektir. Bankalar bu sayede faiz dışındaki gelirlerini artırma şansına kavuşacaktır. Bu arada sektöre yabancı bankaların ilgisi bir hayli fazla. Bu da zaten fiyatlara yansımış durumda. Dolayısıyla banka hisselerinde çok hızlı yükselişler yaşanmayabilir.
DB: Ben de bu görüşe katılıyorum. Ancak bir parantez açmak istiyorum. Tüm bunlar, piyasada çok sürpriz yeni evlilikler olmadığı takdirde geçerli. Ama şu anda hiç beklentisi olmayan bankalar bile, yabancı ilgisi olması halinde yukarı hareketlenebilir. Bu bağlamda ben banka hisselerinin endekse paralel hareket edeceğini düşünüyorum. Zaten endeksin yukarı gitmesi için banka hisselerinin fiyatlarının da yükselmesi gerekiyor. Bu nedenle göz ardı etmemek gerekir. Bu arada belki finansal kiralama şirketleri de sürpriz yapabilir. Onlarda da yabancılara yönelik operasyonlar olabilir. Yeni ürünlerle müşteri sayılarını artırma yoluna gidebileceklerini, bu sayede de kârlılıklarını artırabileceklerini düşünüyorum.
ZARARDA POZİSYON TAŞIMAYIN
Peki ne yapmaları gerekiyor? Yatırımcılar için doğru strateji size göre nedir?
DB: Küçük yatırımcılar trade amaçlı bu işi yapıyorlarsa, canları bir miktar yanabilir. Uzun vadeli yatırımlarda ise seçici davranmak kaydıyla getirileri oldukça iyi olacaktır. Bu nedenle özellikle kısa vadeli piyasaya girmek isteyen yatırımcıların, yatırım fonları aracılığıyla piyasalara girmeleri doğru bir strateji olacaktır. Yatırımlarını, fon yöneticilerinin yaptığı gibi günlük olarak değerlendirmelerinde de yarar var. Böyle olunca piyasayı daha iyi takip edebiliyorlar. Bu arada ‘paçal’ yapacağım diye kesinlikle zararda pozisyon taşımasınlar. Bence hem kazanç hem de kayıp konusunda kendilerine hedef koysunlar ve buna göre hareket etsinler.
HE: Gerçekten Türk mali piyasaları pozitif bir trend içinde. Düzeltmelerle beraber endeksin yukarı olduğunu düşünüyoruz. Bu noktada yatırımcıların yeni maliyetler yapmaları biraz tehlikeli olabilir. Para kazanacakları noktalar olmasına rağmen, direkt yatırımlar yatırımcılar için biraz tehlikeli olabilir. Bu nedenle yatırım fonlarına yönelmelerinde yarar var. Şu anda piyasadaki yabancı yatırımcıların sayısı bir hayli arttı. Buna karşın yerli yatırımcıların çok fazla da ilgisi olmadığını görüyoruz. Çünkü 2000’de yaşadıkları tecrübe onları piyasadan ciddi şekilde uzaklaştırdı. Bu nedenle piyasaya hala korkuyla yaklaşıyorlar. Bence yatırımcılar yapması gereken en önemli şey, çeşitlendirmeye gitmeleri olacak. Tek bir enstrüman yerine farklı enstrümanlara yönelerek riski dağıtabilirler. Bu arada özellikle hisse senedine yatırım yapanların, bu yatırıma çok kısa sürede ihtiyaç duymaması da önemli.
BELGİN BAYIR LEVENT
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?