Küçüklerden Kaçın, Bankalara Yönelin

Hakan Eminsoy / Oyak Portföy Yönetimi Genel Müdürü    Oyak Portföy Yönetimi Genel Müdürü Hakan Eminsoy, yatırımcılara bono öneriyor, orada kalmalarında ısrar ediyor. Ancak, borsanın da ç...

1.06.2003 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Hakan Eminsoy / Oyak Portföy Yönetimi Genel Müdürü  
 
Oyak Portföy Yönetimi Genel Müdürü Hakan Eminsoy, yatırımcılara bono öneriyor, orada kalmalarında ısrar ediyor. Ancak, borsanın da çok ucuz düzeylerde olduğuna dikkat çekiyor. Yükselme döneminde 4-5 büyük banka ile Vestel ve Arçelik gibi şirketlerin hareketleneceğini söylüyor. Küçük hisselerden ise riskli olmaları nedeniyle kaçınılması gerektiğini belirtiyor. Eminsoy, “Benim tavsiyem, temel olarak İMKB-30 hisselerine yatırım yapmaları yönündedir” diyor.  
 
Oyak Portföy Yönetimi, sektörün en eski şirketlerinden biri. 1995 yılında Oyak Grubu’nun yatırımlarını ve birikimlerini yönetmek üzere kuruldu. Oyakbank’ın genişlemesiyle birlikte en önemli işlevi de yatırım fonlarını yönetmek oldu.  
 
Şu anda hem kurumsal hem de bireysel müşterilere hizmet veriyor. Kurumsal müşterilerde de Oyak Grubu şirketleri başı çekiyor. Ayrıca çeşitli yardım sandıklarının da fonlarını yönetiyorlar. Toplam yönettikleri portföy miktarı ise 380 trilyon lira civarında.  
 
9 adet yatırım fonu yönetiyorlar. Ancak, genel müdür Hakan Eminsoy, yatırım fonlarını adet diye konuşmanın yatırımcı açısından hiçbir anlamı olmadığını söylüyor. Hakan Eminsoy’a göre, yatırım fonları içerik ve risklerine göre kişiliklendirme yapılarak değerlendirilmeli.  
 
Oyak Portföy Yönetimi’nin müşterilerine fon sunarken, bu stratejiyi izlediğini söylüyor. Eminsoy, “Şu anda likit, tahvil-bono, döviz-bono, denge, agresif hisse ve endeks olmak üzere imaj olarak 6 adet fon sunuyoruz” diyor.  
 
Bu stratejinin de başarılarının temelini oluşturduğunu söylüyor. Bunu da rakamlarla ortaya koyuyor. Yılbaşından 15 Mayıs’a kadar geçen sürede tahvil bono fonlarından yüzde 19, hisse fonlarından yüzde 17, likit fonlardan yüzde 13,5’lara varan getiri elde ettiklerini ifade ediyor. Bu sonuçlarla da yatırım fonları getiri sıralamasında listenin hep üst sıralarında yer alıyorlar.  
 
Hakan Eminsoy, fon yönetim stratejilerini ve önümüzdeki döneme ilişkin beklentilerini Capital’e anlattı:  
 
Fon yönetirken nasıl bir strateji izliyorsunuz?  
 
Bizim için yönettiğimiz fonun kişiliği son derece önemli. Yani tahvil-bono fonlarının içeriğinde sadece tahvil-bonoya yer veriyoruz. Hisse senedi fonlarında da sadece hisse senedi koyuyoruz. Asla, hisse senetleri yükseliyor diye, tahvil-bono fonumuzun portföyüne hisse senedi almıyoruz. Çünkü, yatırımcının nereye yatırım yaptığını bilmesi gerektiğine inanıyoruz.  
 
Ayrıca fonun içeriğini değiştirmeye başladığınız zaman, likit fon hariç diğerlerinin birbirinden hiçbir farkı kalmıyor. Bunun yanı sıra, başarı kriterlerimizi önceden müşterilerimize bildiriyoruz. Söz konusu fonun belli bir süre içerisinde ne kadarlık getiri sağlayabileceğini müşterilerimize gösteriyoruz. Bu oranı aşarsak başarılı, aşamazsak başarısız olduğumuzu söylüyoruz. Şu anda bizim yönettiğimiz fonlar da, koyduğumuz başarı kriterlerinin üstünde.  
 
Ayrıca, kısa vadeli değerlendirmelerden kaçınmak üzere, geçmiş performansımızı sürekli müşterilerimizin bilgisine sunuyoruz. Yatırım fonlarında geçmişi görmeden değerlendirme yapmak bana göre çok doğru değil.  
 
Oldukça dalgalı bir dönemden geçtik. Ama bazı piyasalar bu dalgalanmalara beklenen tepkiyi vermedi. Size göre bu neden kaynaklanıyor? Önümüzdeki dönemde piyasalarda neler olacak?  
 
Özellikle yılın başından itibaren çok istikrarsız bir dönemden geçtik. Gerek iç siyaset gerekse dış dünya siyasetiyle ilgili olarak oldukça olumsuz gelişmeler yaşandı. Doğal olarak da piyasalar bundan olumsuz etkilendi. Ancak, bu dönemde piyasaları daha iyi test etme imkanımız oldu. Çünkü, olumlu bir haber çıktığında piyasaların iyiye gitmesini, olumsuz bir haberde ise kötüye gitmesini bekliyorsunuz. Ama piyasalar bu haberlere reaksiyon göstermediyse, burada problem olduğunu anlarsınız. İşte geçtiğimiz dönemlerde piyasaları bu konuda test etmiş olduk.  
 
Bunlardan ilki borsaydı. Bütün olumlu ya da olumsuz haberlerde borsanın tepkisi çok sınırlı kaldı. Böyle olunca da, ben kendi adıma borsada başka bir problem olduğunu düşündüm. Test ettiğimiz ikinci piyasa ise döviz piyasasıydı. Örneğin, tezkerenin geçmemesinin ardından dolar 1 milyon 770 bin liraya kadar yükseldi. Hemen arkasından düşüşe geçti. Hatta doların yükseldiği dönemlerde, müşterilerden yoğun bir döviz satışı geldi. Bu testi göz önüne alarak, döviz ve borsada önemli bir getiri beklememiz doğru değil. Bu nedenle sabit getirili enstrümanlardan önemli bir getiri bekliyoruz. Zaten yatırımlarımızı da bu enstrümanlarda yoğunlaştırdık.  
 
Borsada fiyatlar dip seviyelerde. Hâlâ umutsuz musunuz?  
 
Evet, tarihsel olarak borsa, bir takım endeksler ve kriterlere göre en düşük seviyelerinde. Buna rağmen yükseliş olmuyor. Bunun en büyük nedeni, dövizin Türk Lirası cinsinden değeri. Yani şu anda Türk Lirası çok değerli. Bu da döviz anlamında borsayı pahalı hale getiriyor. Bu da yabancı yatırımcıları piyasadan uzak tutuyor.  
 
Çünkü, yabancı yatırımcı döviz cinsinden baktığında TL’deki yüksek değerden kaçıyor. Bu da yabancı yatırımcının borsaya girişini engelliyor. Bugüne kadar İMKB yabancı yatırımcının akımı olmadan hiç yükselmediğini göz önüne aldığımızda,  dolarla ilgili bir düzeltme olmadan, borsada yükseliş beklemek de bana göre çok anlamlı değil.  
 
“Döviz kurlarında düzeltme olmadan, borsa yükselmez” diyorsunuz. Size göre döviz kurları ne zaman yükselecek?  
 
Döviz cephesinde de mayıs ayı içinde çok ciddi tecrübeler yaşadık. Bunların en önemlisi, Merkez Bankası müdahalesiydi. Bana göre Türkiye’deki bono faizleri ve O/N faiz, gerektirmediği kadar yüksek bir reel faiz içeriyor.  
 
Bunun bir kısmı Merkez Bankası’nın faiz politikasından kaynaklanıyor. Yani gecelik faizlerin yüksek olması, bono faizlerini de yüksek tutuyor. Bu faizler düşmeden, döviz fiyatlamasında bir düzeltmenin mümkün olmadığını düşünüyorum. Çünkü, müthiş bir döviz nakit akımı var. Üstelik bu döviz nakit akımının kaynağını da açıklayamıyoruz. Sürekli dövizler bozulup yüksek reel faiz nedeniyle Türk Lirası’na geçiyor. Bu olduğu sürece de dövizin fiyatının artması mümkün değil.  
 
Faizlerde ciddi düşüşler yaşandı. Bu düşüşün devam etmesini bekliyor musunuz?  
 
Bono cephesinde, faizlerin daha da aşağı gelmesine ilişkin yüksek bir potansiyel var. 22 Mayıs itibariyle faizler yüzde 50-51 seviyelerindeydi. Çok yakın bir zamanda, yani haziran ayı içerisinde bono faizlerinde 47-45 seviyelerine kadar çok rahat şekilde inileceğini düşünüyorum. Bu potansiyel burada durduğu sürece de, dövizin fiyatının yukarı gitmesi mümkün değil.  
 
Bu nedenle bono en cazip yatırım aracı olarak duruyor. Bu en azından 4-5 ay daha devam edecek. Çünkü, turizm gelirleri nedeniyle de döviz nakit akımının çok rahat olduğu aylara giriyoruz. Bu durumun eylül ayı sonuna kadar süreceğini düşünülürsen, bu süre içinde en iyi yatırım aracı bonolar olacak.  
 
Tüm bunlar doğrultusunda yatırımcılar nasıl bir strateji izlemeli? Nereye yatırım yapmalı?  
 
Yatırımcılara önemli ölçüde bonoda kalmalarını öneriyorum. Özellikle bonoya yatırım yapanların piyasadan çıkmaması doğru bir strateji olacak. Eğer likit piyasalarda duruyorlarsa ki, yatırımların önemli bir bölümü likitte, bu portföylerinin içinde hemen ihtiyaçları olmayan birikimlerini, tahvil-bonoya yatırmalarının doğru bir strateji olacağını düşünüyorum.  
 
Borsadaki fiyatlar da şu anda çok ucuz. İster döviz cinsindeki endekslerle ister TEFE, TÜFE gibi endekslere göre değerlendirme yapıldığında borsanın gerçekten çok ucuz olduğu zaten net olacak görülüyor. Ancak, 3-4 ay içinde döviz cephesinde bir düzeltme olmayacağı için, yabancı yatırımcının piyasaya gelmesini beklemiyorum.  
 
Ancak, şu anda piyasadaki fiyatlar çok ucuz. Bu nedenle de şu sıralarda alım yapanların borsada kaybetmeyeceklerini düşünüyorum. Zaten Türkiye’deki küçük yatırımcının en büyük hatası, yükseliş başladıktan sonra harekete geçmeleri. Başka bir deyişle, trenin son vagonuna binmeleri. Bu yüzde hisse senedine yatırımına inananların, yatırımlarını şimdi yapması gerekiyor. Ralliye girdiği zaman yapılan yatırımlarda, küçük yatırımcının para kazanması çok zor. Vagona en son bindikleri için, en son iniyorlar, hatta düşüyorlar. Şu anda ise fiyatlar yatırım için çok uygun.  
 
Önümüzdeki dönemde yükseliş beklememenize rağmen, yatırımcıların hisse senedi almasını öneriyorsunuz. Hangi hisse senetlerine yatırım yapabilirler?  
 
Bana göre, yatırımcılar öncelikle küçük şirketlerle ilgili karar almaktan çekinsinler. Çünkü, onları değerlendirecek bilgi birikimleri ya da bilgi alabilecekleri kaynaklar yok. Spekülatif ve manipülatif hareketlerin de genelde bu hisse senetlerinde olduğu unutulmamalı.  
 
Bu yüzden, söz konusu hisse senetlerinden mümkün olduğu kadar uzak durmaları gerekiyor. Benim tavsiyem, temel olarak İMKB-30 hisselerine yatırım yapmaları yönünde.  
 
Size göre, bu ortamda hangi sektörlere ve şirketlere yatırım yapmak daha uygun olur?  
 
Büyük banka hisselerinin hareketleneceğini düşünüyorum. Bu da 4-5 banka ediyor. Çünkü banka hisselerinin fiyatları, Akbank dışında, bastırılmış durumda. Ortam gittikçe iyileştiği için, bankacılık sektörünün iyi prim yapmasını bekliyorum.  
 
Ayrıca beyaz eşya sektörünün de hareketlenmesini bekliyorum. Özellikle Arçelik ve Vestel’deki yükseliş potansiyeli bir hayli fazla. Perakende sektöründe ise izlenmesi gereken şirketin Migros olduğunu düşünüyorum. Bence bu üç sektör, borsayı yukarı taşıyacaklar arasında ilk sıralarda yer alıyor.  
 
Son zamanlarda tekstil sektörü ön plana çıkmaya başladı. Ancak, az önce yatırımcıların küçük şirketlerden uzak durması gerektiğini söylediniz. Bu sektördeki şirketler de oldukça küçük. Size göre tekstil hisselerine yatırım yapılabilir mi?  
 
Türkiye’de ne zaman dövizle ilgili bir kriz yaşansa, tekstil sektörünün yıldızı parlar. Ama sektörün elde ettiği başarılar genelde kimseye yar olmaz. Bu şirketler küçük şirketler, bu nedenle dövizin fiyatı iki katına da çıksa da, yatırımcıların bu şirketlerle ilgili yatırımlarına dikkat etmelerine öneririm.  
 
İMKB, tekstil sektörünün kurumsal yapısını, sektörün büyüklüğünü ya da hacmini gösterir nitelikte değil. Bu nedenle bu sektör için endişeliyim. İyi para kazanıyor olabilirler, ama kazanılan paranın kişisel yatırımcıya yansıması bir türlü gerçekleşmiyor.  
 
“CARİ AÇIK İZLENMELİ”  
 
Ekonomik veriler olumluya gidiyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
 
 
Cari açık ve dış ticaret açığını çok yakından takip ediyoruz. Dış ticaret açığı çok hızlı büyüyor, ama ihracatın artması nedeniyle bundan çok fazla endişelenmiyorum. Fakat cari açık tarafında ilk iki ayın rakamı biraz yüksek. Tabii burada cari açığın istikrarlı hareket eden bir gösterge olmadığı unutulmamalı. Bu nedenle döviz nakit akımı yaşadığımız mayıs ayının, ilk iki aydaki rakamı düzeltebileceğine inanıyorum.  
 
Bana göre şu anda Türkiye’nin en hassas olduğu gösterge bu. Çünkü, ne zaman GSMH’nin yüzde 5-7’si arasında cari açık verirsek, hemen arkasından krize girdik. Bu nedenle bu rakamı yakından izlemekte yarar olduğunu düşünüyorum.  
 
“YKB HİSSELERİNE DİKKAT!”  
 
4-5 büyük banka dediniz. Ancak bildiğiniz gibi YKB’nin özel bir durumu var. Buna rağmen öneriyor musunuz?
 
 
4-5 banka diyorum, çünkü borsada hareket başladığı zaman büyük hisselerden başlıyor. Bu büyük hisselerin arasında YKB de yer alıyor. Son iki yılda yaşanan gelişmeler nedeniyle özellikle banka hisselerinde fiyatlar çok bastırıldı. Yapı ve Kredi Bankası’nın fiyatı ise kendine has gelişmeler nedeniyle daha fazla bastırıldı. Böyle olunca da hisse senedine yatırım yapanların, Yapı ve Kredi Bankası’nın problemlerini düşüneceğini sanmıyorum. Çünkü, yatırımcılar genel hareketten yola çıkarak yatırımlarına yön veriyor. Yapı ve Kredi Bankası’yla ilgili en önemli sorun da belirli bir vadedeki geleceğinin belirsiz olmasıyla ilgili. Yatırımcıların bunu düşüneceğini pek sanmıyorum.  
 
Genel olarak bankacılık sektöründe, büyük bankalar eskiye oranla çok daha verimli çalışır hale geldiler. Ayrıca, masraf kısma ve komisyon geliri yaratma anlamında da oldukça başarılılar. Taşıdıkları bono portföyleri nedeniyle ilk 3 aylık karları pek parlak değil. Çünkü o dönemde yaşanan faiz yükselişinden olumsuz etkilendiler. Bu muhasebesel bir etki.  
 
İlk çeyrekten sonra faizlerdeki düşüşü dikkate aldığımızda ise ikinci çeyrek bilançolarının iyi olacağı düşünülebilir. Dolayısıyla dönemsel bir kayma yaşayacağız. Bu yüzden de böyle bir değerlendirme yapıyorum. Ama en önemlisi operasyonel ve yapısal değişikliktir. Bunu da Türkiye’deki büyük bankalar gerçekleştirdi. Yapı ve Kredi Bankası da bunların arasında.  
 
“ENERJİDEN UZAK DURUN”  
 
Kriz döneminde bile enerji sektörü en çok önerilen sektörler arasındaydı. Siz beğendiğiniz sektörler arasında saymadınız. Bu neden kaynaklanıyor?
 
 
Enerji sektöründen biraz tedirginim. Çünkü, Türkiye’de bu sektör her zaman çok şişirildi. Fiyatları hiç düşmedi. Kriz döneminde bile hiç değer yitirmedi, güvenli liman olarak görüldü. Dolayısıyla fiyatları biraz yüksek.  
 
Tüm bunların yanı sıra Türkiye’de enerji darboğazı olmadığı anlaşıldı. Hatta Bulgaristan’dan elektrik almadığımız, üstelik almadığımız için problemli olduğumuzu öğrendik. Demek ki, ülkede enerji üretimi fazlası var. Bu da fiyatların üzerine bir baskı gelmesine neden oluyor. Bir de Türkiye’de özel sektör enerji şirketleri, eski fiyatlamalara göre kuruldu. Bunların birim maliyetleri oldukça yüksek. Bu nedenle enerjiye ihtiyaç olmadığı dönemlerde, kar marjları ciddi oranda daralır. Bir de doğalgaza tabi olanlar var. Onların da doğalgaza yapılacak zamlardan dolayı maliyetleri yükselecektir. Bu nedenle yatırımcıların bu hisselere karşı dikkatli olmalarını öneriyorum.  
 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz