"HİSSE PİYASALARI FIRSAT SUNACAK"
TEB Portföy Yönetimi
Genel Müdürü Selim
Yazıcı, 2015’te gözlerin
FED üzerinde
olduğunu, 2016’da
ise Çin’in izleneceğini söylüyor
ve şu değerlendirmeyi yapıyor:
“2016’da dikkatler Çin’in
üzerinde olacaktır. Çin’in büyüme
rakamları ve Yuan’ın değeri,
dikkatle izlenecek. Orta ve uzun
vadede ise takip edeceğimiz ana
global gösterge, gelişmekte olan
ülkelerden fon çıkışı hareketleri
olacak. Hem petrol düşüşü
hem de FED’in sıkılaşması, bu
trendin devam etmesini sağlayabilir.
Çin’den çıkabilecek yüklü
yabancı fonlar, gelişmekte olan
ülke kurları üzerinde hasar bırakabilir.
Güçlü bir risk almama
trendinde ise TL pozitif ayrışamayabiliyor.
Bu büyük risk
dışında, Türkiye’nin iyileşmeye
başlayan siyasi istikrar, cari açık,
bütçe, reform adımları gibi makro
göstergeleri ve oldukça cazip
olan değerlemeler nedeniyle
kısa vadeli fon akışlarına sahne
olabilir. Bundan sonra Türk
piyasaları biraz daha iç gelişmelere
odaklanabilir. Özellikle
enflasyon beklentisinin aşağı gelmesi, başarılırsa piyasa
açısından gerçekten olumlu bir tablo ortaya çıkabilir.
KUR ZAYIF SEYREDER
Dövizde küresel gelişmelerin yanı sıra siyasi gelişmeler
de izlenecek. Özellikle nisan ayında Merkez Bankası
(MB) başkanlığı seçimi ve bölgedeki jeopolitik gelişmeler,
kurdaki volatiliteyi etkileyecektir. Bunların haricinde
MB’nin FED’in faiz artışı sonrası izleyeceği politikalar ve
Ortodoks para politikasına geçiş süreci dikkatle izlenecek.
Makroekonomik tarafta ise cari açıkta yaşanacak
beklentilerin üstünde bir iyileşme
TL üzerinde olumlu bir etki
yaratacaktır. Beklentimiz kurun
zayıf seyretmesi, ama 2015 yılındaki
kadar büyük bir değer kaybı
yaşamaması yönünde.
KISA VADELİ FAİZ CAZİP
MB politikaları, özellikle verim
eğrisinin kısa ucu üzerinde oldukça
etkili olacak. Şu anda
geldiğimiz seviyeler kısa vadeli
faizler için cazip. Orta ve uzun
vade için gelişmekte olan ülkelere
dair risk primi azalırsa ve
enflasyon beklentilerinde bir
iyileşme sağlanabilirse en az
50-60 baz puan aşağı yönlü faiz
hareketi çok rahat bekleyebiliriz.
Borsadan farklı olarak bono
piyasasında yerli oyuncular hakim.
2016 yılında Hazine’nin rollover
rasyosunu biraz daha aşağı
çekeceği ve emeklilik fonlarının
da büyümeye devam edeceği
düşünülürse bir miktar “scarcity”
(yokluk değeri) etkisi görülebilir.
Bu da bono faizlerinin uygun
bir ortamda aşağı gitmesini ve
bono fonlarının sermaye kazancı
yazmasını sağlayabilir.
BANKA HİSSELERİ
FED’in faiz artırım sürecine girdiği, seçimlerin sona erdiği,
Avrupa ile ilişkilerin onarıldığı bir ortama girerken borsada
orta ve uzun vade için alım fırsatları var. Ancak 2016
boyunca jeopolitik/siyasi bir olayın gündemi tamamen
değiştirme riski bulunuyor. Böyle bir olay yaşanmadıkça
özellikle diğer gelişmekte olan ülkelere oranla ortalama
yüzde 45 daha ucuz olan banka hisseleri, 2016’da alım
fırsatları sunacaktır. Yine küresel gelişmelere bağlı yaşanabilecek
fon akışlarının yönünü gelişmekte olan ülkelere
çevirmesi de borsa açısından olumlu etki yaratacak.
ÜÇ PORTFÖY ÖNERİSİ Yatırım fonlarımızı önerirken az, orta ve ortayüksek risk grupları için ayrı ayrı dağılımlar öneriyoruz. Deneyimli ve uzman bir ekibin her ay yaptığı varlık dağılım toplantısı neticesinde yenileniyor. Az risk grup için mevduatta yüzde 65, ÖST fonunda yüzde 15 ve kısa vadeli bono fonunda yüzde 20 önerimiz var. Orta risk grubunda mevduatta yüzde 55, hissede yüzde 3, ÖST fonda yüzde 15 ve kısa ve orta vadeli bono fonunda yüzde 27 dağılım öneriyoruz. Yüksek risk grubu yüzde 45 mevduat, yüzde 10 hisse fonu, yüzde 10 ÖST fonu, yüzde 10 kısa ve orta vadeli bono fonu ve yüzde 25 uzun vadeli bono fonu tercih edebilir.~"RİSK GETİRİ DENGESİNİ GÖZETİN
2015’teki kırılganlıklara
dikkat çeken
Yapı Kredi Yatırım
Genel Müdürü Gülsevin
Yılmaz, geçen
yılı ve yeni yılı şöyle değerlendiriyor:
“2015, riskli varlık sınıfında
yer alan gelişmekte olan piyasalara
yönelik kırılganlıkların
ön plana çıktığı bir yıl oldu.
Gelişmekte olan ülke varlıklarının
gelişmiş ülke varlıklarından
daha kötü performe ettiğini
gördük. Yılbaşından bu yana
MSCI dünya endeksi dolar bazında
yüzde -2, MSCI gelişmekte
olan ülke hisse endeksi dolar
bazında yüzde -15 getiri elde
etti. Aynı dönemde siyasi/jeopolitik
risklerin ön plana çıktığı,
kırılgan ekonomiler arasında yer
alan Türk varlıkları ise en kötü
performe eden piyasalardan
biri oldu. MSCI Türkiye endeksi
yılbaşından bu yana yüzde -34
getiri elde etti. Yılbaşından bu
yana dolar karşısında yüzde 20
civarı değer kaybeden TL, Brezilya
Reali’nden (yüzde -30) ve
Güney Afrika Randı’ndan (yüzde
-24) sonra en fazla değer
kaybeden gelişmekte olan para
birimlerinden biri oldu.
ABD ENFLASYONU İZLENECEK
2016 yılında Çin ekonomisindeki gelişmeler ve
global merkez bankalarının para politikaları arasındaki
ayrışma, global piyasaları şekillendiren
ana makro risk olayları olmaya devam edecek.
ABD Merkez Bankası (FED) 2008 krizi ardından
uyguladığı genişlemeci para politikaları sonrasında
para politikasında normalleşme sürecine
16 Aralık’ta başladı. FED’in faizlerde
başladığı bu normalleşme
süreci ise global ekonomide tarihsel
ayrışmaların yaşandığı bir
ortamda gerçekleşiyor.
Global piyasalarda, jeopolitik
ve Çin başta olmak üzere gelişmekte
olan ülkelerden kaynaklı
bir risk yaşanmadığı sürece
FED’in faiz artırımlarında yumuşak
davranacağı beklentisi var.
Yine Avrupa ve Japonya merkez
bankalarının genişlemeci para
politikalarının devamı beklentisiyle
birlikte riskli varlıklar açısından
2016 yılının ba��larında
daha olumlu bir piyasa ortamı
olabilir. Fakat 2016 yılı için en
önemli risk, ABD’de enflasyonun,
kısmen baz etkisi nedeniyle
yükselme potansiyeli. Bunun
gerçekleşmesi durumunda tüm
piyasalar için riskli bir süreç başlayabilir.
İYİMSER SENARYO
2015 yılında en kötü performe
eden piyasalardan biri olan Türk
varlıkları, gelişmekte olan ülke
varlıklarına yönelik ilginin artması
durumunda, 2016 yılı başlarında
daha olumlu performans
gösterebilir. Fakat yılın tamamı
için kesin öngörülerde bulunmak
zor. Örneğin global genişlemeci
politikaların devamı, faiz artırımlarında
yumuşak davranacak bir FED ve Çin ekonomisinde
dengelenmenin görülebileceği, içeride ise
siyasi/jeopolitik risklerde artışın görülmeyeceği
daha iyimser bir senaryoda BİST 100 Endeksi’nde
90.000, dolar/TL’de 2,75, gösterge faizde yüzde
9,20 seviyeleri görülebilir. Ama bunlar daha iyimser
senaryoda görülebilecek seviyeler.”
TL VARLIKLAR ÖNDE 2015’te gördüğümüz güçlenen dolar, yükselen faizler ve zayıf gelişmekte olan ülkeler trendlerinin devamını getirebilir. 2016, piyasalarda volatilitenin yüksek olduğu riskli varlıklar açısından daha temkinli bir duruşun ön plana çıktığı bir yıl olabilir. Bireysel yatırımcıya risk profilini, dikkate alarak enstrüman bazında çeşitlendirmeye gitmesini ve böylece risk getiri arasındaki dengeyi gözetmesini öneriyoruz. Yatırımcılar, çıkabilecek fırsatları hızlı değerlendirebilmek için portföylerinin büyük bir bölümünü likit enstrümanlarda tutabilir. Yüzde 45 mevduat ve sabit getirili menkul kıymetler, yüzde 30 hisse, yüzde 25 döviz şeklinde portföy şekillenebilir.~HİSSE VE FAİZDE GÖRÜŞÜMÜZ OLUMLU
2015’te dünyada
genel olarak düşük
büyüme ve
düşük enflasyon
ortamının devam
ettiğini, arzı ancak karşılayacak
kadar düşük talebin gerçekleştiğini,
ülkelere ve bölgelere özel
risklerin ön plana çıktığı kırılgan
bir dengenin hakim olduğunu
söyleyebiliriz” diyen HSBC Portföy
Genel Müdürü Namık Aksel,
değerlendirmesine şöyle devam
ediyor:
“Gelişmekte olan piyasalarda
(GOP) genel olarak varlık
fiyatları daha da ucuzladı,
para birimleri ciddi oranda değer
kaybetti. Enerji ve emtia
ihraççısı ekonomilerin sıkıntılarının
arttığı bir ortamda ülkeler
arası ayrışmalar iyice belirginleşti.
1988’den beri ilk defa
GOP’lardan sermaye çıkışının
yaşanacağı 2015’te, Türkiye sermaye
piyasalarından da 8 milyar
doları aşkın çıkış yaşandı. Böylece
TL, 2003’ten bu yana reel
olarak en düşük seviyelerine geriledi,
uzun vadeli faizler yüzde
3-4 arttı ve Türk şirketleri dolar
bazında ortalama yüzde 35 daha
ucuzladı. Dünya ekonomisindeki kırılgan denge görünümü
2016’ya girerken de sürüyor.
YABANCI ÇOK SATTI
Türkiye enerji ithal eden ülkeler kategorisinde olmakla
beraber, varlıkları kırılgan ve riskli ülkeler kategorisinde
fiyatlanıyor. Türkiye’ye yatırım yapan yabancı fonlara
2004-2013 arasında girmiş olan fon akımlarının yüzde
55’i, son 2,5 yılda çıkış yaptı. Sadece yabancı yatırımcı
değil, lokal birey ve kurumların da bu belirsizliğin arttığı
dönemde döviz taleplerini artırdığını gözlemledik.
Ancak 2016’ya girerken Türkiye
ile ilgili olarak fiyatlanan
risklerden siyasi risk büyük ölçüde
azaldı. En azından önümüzde
uzun bir dönem seçimleri
konuşmayacağız. Yapılacak
çok iş var. Tekrardan ekonomiye
odaklanmak gerekiyor. Somut
adımları da gördükten sonra
piyasalar ve özellikle yabancı
yatırımcılar, Türkiye’nin yüzde
3’ün altına düşmeyen büyüme
kapasitesi, bütçe performansı,
enerji maliyetlerindeki düşüş
ve azalan dış ticaret açığı gibi
artılara odaklanacaktır. Yatırımcıların
böylece Türk varlıklarına
tekrar ilgi gösterebileceğini bir
kenara not etmek gerekiyor. Jeopolitik
risklerin nasıl geliştiği
de dikkatle izlenmeli. Olay riski
diyebileceğimiz bu kategoride
en kötünün fiyatlanması, olay
gerçekleşmeden önce çoğunlukla
mümkün değil. Ancak gerçekleşen
olaylara baktığımızda
bu risklerin de büyük oranda fiyatlandığını,
tansiyonun düşmesiyle
beraber piyasalarda olumlu
yönde hızlı fiyatlamaların da
olabileceği de hesaba katılmalı.
TL DEĞER KAZANABİLİR
Kısa dönemde pozisyonlanmaların aynı yönde ve döviz
ağırlıklı olduğunu, o yüzden spekülasyon amaçlı döviz
taşıyan yatırımcıların dikkatli olması gerektiğini düşünüyoruz.
Dolar karşısında değer kaybedip değer kazanabilir
ama 2016’nın tümüne baktığımızda TL’nin reel
olarak değer kazanacağını öngörüyoruz. Piyasaların aşırı
fiyatlama davranışı nedeniyle Türkiye’de hisse senedi
ve devlet tahvilleri temel analizin gerektirdiği değerlere
göre ucuz durumda. Kurum olarak hem hisse hem de
faiz piyasasındaki uzun vadeli görüşümüz olumlu.”
EMEKLİLİKTE RİSK ARTIRILABİLİR Özellikle emeklilik gibi uzun vadeli portföylerde, bu tür dalgalanma ve belirsizlik nedeniyle temel analizin gerektirdiği değerlerden ucuz göründüğü dönemlerde, riskli varlıklara yatırımı artırmak akıllı bir strateji olabilir. Yatırımcıların portföylerini gözden geçirip kendi risk profillerine göre uygun bir şekilde hisse, uzun vadeli devlet tahvili ve ÖST gibi varlıklara ağırlık veren fonları seçerek, toplam risk seviyelerini artırmaları için zamanlama uygun görünüyor.~TL'DE DÜŞÜŞ ALANI SINIRLI
İş Portföy Yönetimi Genel
Müdürü Tevfik Eraslan, 2016
için üç konuya dikkat çekiyor.
Erarslan’ın yeni yıl değerlendirmesi
şöyle:
“2016’da küresel piyasalarda
gelişen ekonomilerin büyüme
dinamikleri, FED’in faiz artırım
hızı ve petrol fiyatlarının seyri
belirleyici olacaktır. FED’in faiz
artırımına yavaş da olsa devam
edeceği, petrol fiyatlarının 2015
ortalamasının üzerine çıkacağı
bir senaryoyu temel alıyoruz.
Büyümenin yüzde 3,3 ile bu yıla
benzer seyrettiği, cari açığın arttığı,
enflasyonun ise asgari ücret
zammı sebebiyle yüzde 8’in
üzerindeki seviyesini koruduğu
bir yıl öngörüyoruz. Yurtdışında
öne çıkan riskler; FED’in faiz
artırım hızına bağlı olarak piyasalarda
aşırı oynaklık yaşanması
ve küresel büyüme oranlarının
düşmeye devam etmesi. Yurtiçinde
ise yapısal reformlar, para
politikası ve jeopolitik gelişmeler
yakından takip edilecek.
SEPETE KARŞI YÜZDE 6 KAYIP
2016 yılında TL’de, dolar ve Euro sepeti karşısında reel
olarak değerlenmesini (yüzde 6 civarında ilave değer
kaybı) öngörüyoruz. Dolardaki güçlenme eğiliminin küresel
olarak devam etmesiyle TL’nin dolar karşısındaki
değer kayıpları daha belirgin olabilecek. Gelişen ülkelere
sermaye girişlerinde ilave bir yavaşlama olmayacağını
düşünsek de FED’in faiz artırım süreçlerinde, gelişen
ülke para birimlerinin bir miktar baskı altında kalması
yüksek ihtimal. Diğer yandan, reel olarak halihazırda tarihi
düşük seviyelerine yakın olan TL’de bundan sonra
daha fazla düşüş alanı sınırlı görünüyor. Ayrıca MB’nin
sıkı duracağı yönündeki beklentimiz, düşük enerji fiyatları
ve Türkiye’nin doğrudan Çin’deki yavaşlamadan etkilenmemesi
gibi tamponlar, TL
için dengeleyici unsurlar.
FAİZDE ENFLASYON ETKİSİ
Asgari ücret zammı, elektrik ve
doğalgaz zamlarıyla gıda enflasyonundaki
katılık, 2016’da enflasyonda
iyileşme olmasını engelleyecek
faktörler olarak öne
çıkıyor. Uzun zamandır hedefin
üzerinde seyreden enflasyon,
FED’in faiz artırımları paralelinde
oluşacak faiz baskısının
yurtiçinde de hissedilmesine
yol açacaktır. MB’nin sadeleşme
kapsamında bir haftalık repo
faizini yüzde 9’a yükseltmesi,
ortalama fonlama maliyetinde
50 baz puanlık sınırlı bir artışa
giderek ABD’deki sıkılaşmaya
ayak uydurması bekleniyor.
Tahvil faizi üzerinde baskı unsuru
oluşturan bu faktörlerin
karşısında, Hazine’nin borçlanma
ihtiyacındaki düşüş ve
bu piyasadaki doğal alıcıların
talepleri tahvil faizlerini sınırlayan
unsurlar olmaya devam
edebilir. İki yıllık tahvil getirisinin
2016 yılında yüzde 10,5 seviyesinde oluşmasını
bekliyoruz.
TEMETTÜ VE UCUZ ÇARPAN
BİST 100 Endeksi, 2015’te gelişmekte olan ülke endekslerine
göre oldukça olumsuz ayrıştı. Mevcut seviyeler
benzer ülke değerleme çarpanlarına göre yüksek oranda
iskonto içeriyor. 2016 Fiyat/Kazanç (F/K) çarpanı bazında
iskonto oranı yüzde 25 seviyesine ulaştı. Mevcut seviyeler
cazip olmakla birlikte enflasyon ve faiz hadlerinin
görece yüksek olması, endeks üzerinde baskı yapacak
temel unsur. Yüksek temettü ödeyen şirketlerle görece
ucuz çarpanlarla işlem gören bankacılık sektörü, uzun
dönemli yatırım açısından cazip görünüyor.”
PORTFÖY NASIL OLMALI? Her yatırımcının risk ve getiri profilinin farklılık gösterdiği gerçeği altında her yatırımcıya, kişiye özel portföy önerisinde bulunulması gerekir. Ancak tüm yatırımcılara bir fikir vermesi açısından örnek bir portföyde yüzde 30 özel borçlanma araçları fonu, yüzde 20 hisse senedi yatırım fonu ve yüzde 50 mevduat bulundurulması önerilebilir.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?