Küresel ve de yerel piyasalarda belirsizliklerin
arttığı bir dönemden
geçiyoruz. Yıla küresel piyasalarda
yaşanan Çin ve ABD kaynaklı büyüme
endişelerinin tetiklediği sert düşüşlerle
başlamıştık. Haziran ayında İngiltere’nin
AB’den ayrılma yönünde aldığı karar geldi. Kasım
ayının başında ise ABD başkanlık seçimlerinde
sürpriz bir sonuç ortaya çıktı, Trump kazandı.
Türkiye özelinde ise artan jeopolitik riskler, 15
Temmuz’da yaşanan darbe girişimi ve kredi kuruluşlarından
gelen not indirimleri sonrası Türk
varlıkları diğer gelişmekte olan piyasalara göre
negatif ayrışıyor. TL varlıklarda yaşanan gelişmeleri
küresel ve yerel olmak üzere iki ana faktöre
ayrıştıran HSBC Portföy Genel Müdürü Namık
Aksel, özellikle ABD başkanlık seçimleri sonrası
TL varlıklarda yaşanan volatilitenin, küresel tarafta
yaşanan hareketlerin bir yansıması olduğunu
söylüyor. Yine Moody’s’den gelen not indirimi
sonrasında TL varlıkların ve TL’nin benzer ülkelere
göre negatif ayrıştığını aktaran Namık Aksel
ile yatırım araçlarında beklentileri ve yatırım stratejilerini
konuştuk:
* ABD başkanlık seçimleri sonrasında
FED’den nasıl hamleler bekliyorsunuz?
ABD Başkanı Trump, kampanya süreci
boyunca altyapı harcamalarını önemli ölçüde
artıracağını söyledi. Bunun gerçekleşmesi durumunda,
ABD ekonomisinde uzun bir süredir düşük
seyreden enflasyon, tekrar yükseliş trendine
girecektir. Zaten son dönemde ABD’den gelen
ekonomik verilerde bir toparlanma, enflasyon
tarafında da ılımlı bir yükseliş vardı. Bu politikaların
hayata geçmesi, enflasyonun artış hızına
destek verecektir. Böyle bir ortamda, fiyat istikrarı
ve istihdamı hedefleyen FED’in, faiz artırımlarına
devam etmesinin önü açılacaktır. FED faiz
artırımlarına devam etse de bunun hızı geçmiş
dönemlere kıyasla oldukça yavaş olur. Küresel
ekonomilerde düşük talep ve düşük büyüme, gelir
dağılımındaki eşitsizlikler, demografik trendler
ve risksiz varlıklara talebi yüksek olması kısa vadeli
faizleri bir süre daha düşük tutar.
* Bundan sonra piyasayı hangi başlıklar bekliyor?
2017’nin ilk çeyreği nasıl olur?
Donald Trump’ın başkan seçilmesiyle dünya
ve Türkiye piyasaları açısından oynaklığın
yüksek seyredeceği bir döneme girildi. FED’den
faiz artışı beklentileri artıyor ve bu beklentilerin
seyri ABD uzun vadeli tahvil faizlerini yükseltiyor.
TL gibi gelişmekte olan piyasa para birimlerini
ise olumsuz etkiliyor. Trump’ın fiili olarak
başkanlığa geçince atabileceği adımların eski söylemlerinden farklı olma ihtimali, piyasalarda
2017’nin ilk çeyreğinde oynaklık yaratmaya
aday. Trump sonrası FED’in 13-14 Aralık’taki toplantısında
faiz artışı yapılacağı yüzde 100 ihtimalle
fiyatlanıyor. ABD uzun vadeli tahvil faizlerinde
yükseliş sona ermeden gelişmekte olan piyasalarla
ilgili olumlu düşünmek zor.
AB ile gerilen ilişkiler, bölgesel riskler, nisan
ayı civarında yapılması planlanan Anayasa değişikliği
referandumu ve TL’nin seyriyle MB’nin
atabileceği olası adımlar piyasa oyuncularının takip
edeceği yurt içi konular olacak. Bahsettiğimiz
küresel görünüm altında TL’de değer kaybının
devam etmesi durumunda yılın kalanı ve 2017
ilk çeyrekte MB’nin olası aksiyonlarını daha fazla
konuşuyor olacağız. * TCMB’nin bundan sonra nasıl bir politika
izlemesini bekliyorsunuz?
Merkez Bankası bir yandan ekonomik
aktiviteye destek olmak isterken bir yanda da
TL’deki negatif ayrışmayı yavaşlatmak istiyor.
Son PPK kararı uzun süredir bir ilk olması açısından
MB’nin gerektiğinde TL’yi korumak için
önümüzdeki dönemde yeni adımlar atarak faiz
artışları yapabileceğine işaret ediyor ve MB’nin
piyasa gözünde kredisini artırıyor. Bu anlamda
son iki PPK ve ara dönemlerde MB’nin attığı
adımları olumlu buluyorum. Ancak dönem, zor
bir dönem. Bir noktada döviz kurundaki artış
bu hızda devam ederse MB döviz satışlarını da
denedikten sonra daha yüksek oranlı faiz artışı
yapmak zorunda kalabilir. Banka dışı özel sektörün
ağustos itibarıyla 211 milyar dolar seviyesindeki
döviz açık pozisyonu nedeniyle oluşan risk
MB’yi önümüzdeki aylarda daha sert tedbirler
almak zorunda bırakabilir.
l Hisse senedi piyasası, kurdaki yükselişlere
rağmen neden ciddi bir düşüş sergilemedi?
n Ekim ayı sonuna göre BIST-100 Endeksi
dolar bazında yaklaşık yüzde 15 değer kaybetti.
Kasımda da bu trend hızlanarak devam etti. Yani
hisse senetlerinin dolar cinsinden ucuzlamalarından
dolayı, zaten iskontolu işlem gören hisse
senedi endeksinin, TL bazındaki kaybı sınırlı
kalabildi.~* BİST’in, gelişmekte olan piyasalara göre iskonto oranı nasıl? “Noel baba” yükselişi olur mu?
F/K oranlarına bakıldığında BİST gelişmekte olan piyasalara göre yaklaşık yüzde 38 iskontoyla işlem görüyor. Ekonomik reformlara yönelik somut gelişmelerin olmaması ve bölgede artan jeopolitik riskler, bu iskontonun ardında yatan nedenler. BİST’in 2016 yılını zayıf bir performansla kapaması olasılığı var. 2017 yılına ise belirsizliklerle gireceğimizden yılın ilk çeyreğinde çok güçlü bir performans beklemek doğru
olmaz.
Gerçi bunu söylerken borsanın 2017 yılına
hangi seviyelerden başlayacağı da belirleyici olacaktır.
Uluslararası alanda algının düzeltilmesi,
kısa vadeli ekonomik önlemler yerine ekonomik
reform programına öncelik verilmesi, başkanlık
sistemi tartışmalarının gündemden düşmesi piyasalardaki
yukarı yönlü hareketi tetikleyici olacaktır.
* Dolar/TL’de beklentiniz nedir? Yeni zirveler
gündeme gelir mi?
JP Morgan gelişmekte olan piyasa kur endeksine
göre TL, yılın başından bu yana gelişmekte
olan piyasa para birimleri ortalamasına
göre dolar karşısında yüzde 15 daha fazla değer
kaybetti. Normalde TL için piyasa beklentisinin
ötesinde PPK faiz kararının şimdilik para birimindeki
negatif ayrışmayı önleyebileceğini beklemek
gerekirdi. Ama karar sonrasında piyasadaki
hareket ilk tepki sonrası AB’den gelen haberlerle
ters yönde oldu. Dolar/TL’de önümüzdeki günlerde
oynaklık sürecektir. HSBC Küresel Araştırma
Birimi’nin yaptığı çalışmaya göre 2017 sonu
dolar kuru tahminimiz 3,60 seviyesinde. * Altın için beklentiniz nedir?
Trump sonrası FED’in daha hızlı faiz artıracağı
beklentisiyle doların güçlenmesi altın fiyatını
olumsuz etkilemeye devam ediyor. Önümüzdeki
dönem altın fiyatı FED’e dair beklentiler ve
risk iştahıyla şekillenecek gibi görünüyor. FED’e
dair beklentiler altında olası yükselişlerin kısa
soluklu olacağına işaret ediyor. Dolar endeksi
ve ABD 10 yıllık tahvilinde yükselişin devam
etmesi kısa vadede ons altın fiyatında düşüşün
sürmesine neden olabilir. HSBC Küresel Portföy
Yönetimi olarak altınla ilgili görüşümüz nötr.
Birçok gelişmeye bağlı bir varlık sınıfı ve dalga
boyunun yüksek olacağı riskli bir enstrüman.
Ancak çoklu varlık fonlarımızın portföylerinde
riski dağıtma amaçlı bir miktar yer verdiğimiz
bir enstrüman.
* Ortalama bir yatırımcı için portföy dağılımı
nasıl olmalı?
Yatırımcıların temkinli olması gereken bir
dönemdeyiz. Amerika’da Trump görevi devir
alana ve yurt içinde Anayasa değişikliği konusu
netleşene kadar uzun vadeli yatırımcılar kenarda
beklemeyi tercih edebilir. Tabii Irak ve Suriye
konusu da sürekli izlenmesi gereken bir faktör,
ancak piyasalar üzerindeki etkisinin diğer iki
faktör kadar olmayacağı görüşündeyim.~TL FAİZDE BEKLENTİLER
TAHVİL Türkiye’nin 10 yıllık tahvil faizi ilk defa ihraç edildiği 2012 yılından
beri gördüğü rekor seviyelere çok yakın. Gelinen yüksek faiz seviyesi cazip,
ancak tek başına olumlu düşünmek için yeterli değil. Çünkü 2012’den
bu yana ABD’de uzun vadeli tahviller önemli oranda düşük seyrediyordu.
Trump sonrası artık yeni bir düzeyde değerlendirme yapmak gerekiyor. Yine
de gelinen seviyeleri de dikkate aldığımızda uzun vadeli tahviller için nötr
düşünüyoruz. Bir başka deyişle biraz izleyip analiz etme ve iki yöne de aşırı
risk almama dönemi. MB’nin olası faiz artışlarının 2 yıllık gösterge tahvil gibi
kısa vadeli grupta daha fazla olumsuz etkide bulunması beklenebilir.
MEVDUAT Bankaların mevduat rekabetinin azalmadığı bir ortamda faiz
artışları, mevduat faiz oranlarında da artışa neden olabilir.
ÖST Özel sektörün taşıdığı kur riski ve ekonomide beklenen yavaşlama
ÖST’lere varlık sınıfı olarak ilgiyi azaltabilir, yatırımcıları daha seçici olmaya
itebilir. Kur, faiz, piyasa riski daha az
ve bilançosu sağlam olan şirketlerin
tahvilleri ilgi görmeye devam edecektir.
Yurt dışındaki rüzgârın sürekli tersten
esemeyeceğini de belirtelim. Yılın sonuna
doğru veya ocak ayında uzun soluklu
olmasa da bir düzeltme hareketi olacağını
ve tahvillerin faizlerin hatırı sayılır bir düşüş
kaydedebileceğini düşünüyorum. Ama
bunun sadece aşırı satışın düzeltmesi
olarak kalma riski var.
“TÜRKİYE VARLIK
FONU KATKI SAĞLAR”
Dünyada birçok ülkede örneği olan
varlık fonu konusunda daha önce adım
atabilirdik. Türkiye varlık fonu (TVF),
bir özel hedefi olan ve başlangıçta
devlet kaynaklarıyla kurulan ama
sonrasında özel sektörden de kaynak
toplayabilen fon tipine daha çok
benziyor. TVF, devletin elindeki fonların
daha verimli yönetilmesi, fazla kâr amacı
gütmeyecek şekilde bazı öncelikli
projelerin ve sektörlerin finansal olarak
desteklenmesi ve belli bir büyüklüğe
geldiğinde doğrudan alım satımlar
vasıtasıyla piyasalarda belirli dönemlerde
gerçekleşen aşırı dalgalanmanın önüne
geçebilecek olması nedeniyle önemli.
TVF bu yapısıyla hem ekonomiye hem
de finansal piyasalara çok katkı sağlar.
Yatırım amacı, süreçleri ve yönetişimi
iyi kurgulanmış bir fon yapısı başarılı
olacaktır. Özel sektörde portföy yönetim
şirketleri ve bankalarla da yakın
çalışabilecek bir yaklaşımın başarı için
gerekli olduğu görüşündeyim.
2016’DA HSBC PORTFÖY’ÜN
PERFORMANSI
Hem emeklilik hem de yatırım fonlarının yılbaşından bu
yana ortalama getirilerinin kısa vadeli faizlerin ve mevduat
faizlerinin üzerinde gerçekleştiğini söyleyen Namık Aksel, şu
değerlendirmelerde bulundu:
Düşük faiz ortamı ve hem küresel hem de bölgesel risklerin
artmasının tetiklediği altın fiyatları ve kurdaki yükseliş ile altın
fonları en çok kazandıran fonlar oldu. Yılbaşından bu yana
getirileri 25 Kasım itibarıyla yüzde 30’u aştı.
Çeşitli varlık sınıflarına yatırım yaparak riski dağıtan ve getiriyi
çeşitlendiren çoklu varlık fonlarımızın getirileri de bulundukları risk
kategorilerindeki faiz getirilerinin üzerinde yüzde 10-11 aralığında
gerçekleşti.
Bono tahvil fonları da son dönemde faizde yükselmeye rağmen
yılbaşından bu yana yüzde 9-10 arası getiri sağladı.
Hisse senedi piyasasında aslında daha iyi bir performans
görebileceğimiz bir yıl olmasına rağmen Türkiye’ye özel risklerin
artması nedeniyle BİST getirisi yine tek haneli rakamlara geriledi.
Ancak hisse fonların yarattığı ek getiri bu alanda yüksek.
Örneğin yılbaşından itibaren bakıldığında kasım ayı itibarıyla
HSBC’nin yönettiği hisse fonun getirisi BIST-100’ün yaklaşık yüzde
6 üzerinde.
Ağırlıklı yurt dışı piyasalara yatırım yapan Global BYF fon sepeti
fonumuzun ise 24 kasım itibarıyla TL bazında yüzde 21, dolar
bazında ise yüzde 6 getiriyle bir başka iyi performans gösteren
fon oldu.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?