Özgür Güneri’yle sağlıklı yaşam yolculuğunu konuştuk...
Nil Dumansızoğlu
ndumansizoglu@capital.com.tr
Sağlıklı beslenme ve sporu bir yaşam tarzı olarak benimseyen BtcTürk CEO’su ÖZGÜR GÜNERI, ana ve ara öğünlerle 5 öğün beslenmenin insan doğasına aykırı olduğunu düşünüyor. 2016 yılında ketojenik besleme yöntemiyle kendini bulduğunu söyleyen Güneri, artık daha sağlıklı ve dinamik hissettiğini belirtiyor. “Sağlıklı beslenme ve spor, vücudumla bağ kurmamı sağlıyor” diyor.
BtcTürk CEO’su Özgür Güneri, uzun yıllar yaptığı spor ve düzenli beslenmeye rağmen istediği ölçüde sağlıklı olmadığını hissedince bir arayışa girdi. Yaptığı araştırmalar sonucunda ketojenik beslenme biçimini benimsedi ve bu konudaki deneyimlerini de Ketojenik Yaşam kitabını yazarak paylaştı. Yeni hayat biçiminin dayattığı, doğaya uygun olmayan beslenme yöntemlerinin sürdürülebilir olmadığını düşünen yönetici, ketojenik beslenmeyle birlikte yaşadığı dönüşümü, “Hayatımda büyük değişiklikler olmaya başladı. İnanılmaz enerjik oldum, yorulmamaya başladım, sakatlıklarım bitti, sağlıklı uyumaya başladım ve tüm bunlara ek olarak kilo verdim” sözleriyle anlatıyor. Kendiyle rekabet etmeyi seven Güneri, hiç şeker tüketmeden yaptığı sporu bir adım ileri taşıyarak half ironman yarışlarını da denemek istedi ve 2017 yılında başarıyla tamamladı. Bundan sonra da yarışlara katılmak istediğini söyleyen yönetici, “Uzun mesafe disiplin gerektiren sporların insanın iş ve özel hayatına da inanılmaz bir güç ve dirayet kattığını düşünüyorum. O yüzden sağlığımın hayatım boyunca spor yapmaya el vermesini umuyorum” diyor. Özgür Güneri’yle sağlıklı yaşam yolculuğunu konuştuk:
Sağlıklı yaşam ve beslenme süreci sizin için nasıl başladı?
Yıllarca spor yaptım ama iş hayatının başlarında çok fazla spor yapma imkanı bulamadım. Kendimi sağlıklı hissetmiyordum ve kilo da almaya başladım. Sonra 2008-2009 yıllarında koşmaya başladım, kendime 40 yaşından önce bir maraton koşma hedefi koydum. Spor hayatıma girdikçe yoğunlaştı ve 12-13 yarı maraton, 1 tam maraton koştum. Sonra triatlona geçtim. Haftada 50 kilometre koşuyor, bin 500 kalori tüketiyor, 2 bin kalori yakıyordum ama bir sorun vardı. Kendimi iyi hissetmiyordum, sürekli sakatlanıyordum ve yağlarım erimiyordu. Sonra vücuda ne kadar yakıt koymak lazım, yakıtın kalitesi, miktarı önemli mi, hayat kalori hesabıyla geçer mi diye araştırmaya ve okumaya başladım. Uzun antrenmanlarım sırasında konuyla ilgili podcast’ler de dinleyerek epey bilgi sahibi oldum. Temmuz 2016’da, yine uzun bir bisiklet antrenmanından sonra oturup koca bir kase dondurma yedim ve o an ketojenik beslenmeye başlamaya kadar verdim.
Nasıl sonuçlar aldınız?
Zaten karbonhidratı uzun zamandır hayatımdan büyük ölçüde çıkarmıştım. Bu kararımdan sonra 2,5 yıl bir tane bile meyve yemedim, karbonhidrat hiç tüketmedim. Hayatımda büyük değişiklikler olmaya başladı. İnanılmaz enerjik oldum, yorulmamaya başladım, sakatlıklarım bitti, sağlıklı uyumaya başladım ve tüm bunlara ek olarak kilo verdim.
Peki bununla birlikte ironman yarışları ve kitap yolculuğu nasıl gelişti?
Ketojenik beslenerek antrenman yapabiliyorsam, half ironman yarışlarını da deneyebilir miyim düşündüm. Bu yarışta, önce 1,9 kilometre yüzüyorsunuz, sonra 90 kilometre bisiklete biniyorsunuz, ardından da 20 kilometre koşuyorsunuz. Bunu hiç şeker tüketimi yapmadan yapayım dedim ve Mayıs 2017’de bu yarışı tamamladım. Bunun dışında yaşadığım deneyimleri de Instagram’da insanlarla paylaşmaya başladım. O sırada da enteresan bir gelişme oldu. Destek Yayınları’ndan Yelda Hanım Instagram üzerinden bana ulaştı ve ketojenik beslenmeyle ilgili bir kitap yapalım mı dedi. Ben sonuçta doktor değilim, teknik bilgiler paylaşamam ancak yaşadığım deneyimleri, bu süreçte başıma nelerin geldiğini, nelerde zorlandığımı anlatabilirim diye düşündüm. Üzerinde çalışmaya başladım ve 2018 yılında kitap yayımlandı.
Neydi sizi en çok zorlayan konular?
En çok mahalle baskısı zorladı. Tabii ben zaten işimin yoğunluğu ve spor yapmam nedeniyle çok gece hayatı olan, haftada 3-5 gün dışarı çıkan bir insan değilim. O açıdan zorlanmadım ama bir kutlamada, herkes doğum günü pastası yerken siz yemeyince biraz tuhaf oluyor. Ketojenik beslenmede, insanlara eğer neyin ne olduğunu ve neden olduğunu gösterebilirsiniz o baskı bir sonra kalkıyor. Olayın geldiği en güzel nokta, insanların sizdeki fiziksel, ruhsal ve enerji değişimini görmesi oluyor. Bir de Türkiye’de gittiğimiz her yerde bu beslenmeye uygun yiyecek bir şey bulabiliyorsunuz. Hiçbir şey bulamazsanız döner yiyin. Örneğin ben Gaziantepliyim ve baklavayı kenara koyarsak aslında Gaziantep mutfağının ketojenik beslenmeye çok uygun olduğunu düşünüyorum. Aslında o kadar zor olmadığını görünce bunu deneyen arkadaşlarım da oldu ve çok başarılı sonuçlar aldılar.
Onların hayatına nasıl etki ettiniz?
Ketojenik beslenme sayesinde hayatlarından karbonhidratı büyük ölçüde çıkarmaya başladılar ve vücutlarında çok önemli değişiklikler oldu. Örneğin bir arkadaşım 20 küsur kilo verdi, bir arkadaşım sağlığını toparladı, başka bir arkadaşımın da vücudundaki kisttik yapılar küçüldü. İş yerindeki birçok arkadaşım da bu beslenme biçimine yönelip sağlıklarında önemli ölçüde gelişme kaydetti. Ben insanlara yüzde 100 ketojenik beslenmelerini söylemiyorum, herkesin kendi yaşam tarzı var. Ama karbonhidratı mümkün olduğunca azaltıp paketin içine girmiş, işlenmiş ürünleri tüketmeyince çok sağlıklı sonuçlar alabiliyorsunuz. Ben bunu test ettim ve gördüm. Kan değerlerim, kolesterolüm iyi, gayet sağlıklıyım.
Peki pandemi döneminde bu beslenmeyi yeterince uyguladınız mı ve spor yapabildiniz mi?
İş dışında ben şanslıydım, çünkü evim Kemerburgaz’da, ormanın hemen yanında. Dolayısıyla doğa içinde spor yapabilme fırsatım oldu. Evime zaten bir miktar ekipman almıştım. Spor açısından fena geçirmedim. Beslenme açısından herkes evde olup ekmek, pasta, börek yapma işlerine girince yönetmesi biraz daha zor oldu. Ama işe gelip gitmek o noktada benim için avantajlı oldu. Aslında gündelik hayatta düzenim çok bozulmadı. İzole bir şekilde sporumu yapabildim. İşimizin doğası zaten 7/24. Bizim piyasalar hiç kapanmıyor. İş ve özel hayat dengesini az çok da olsa korumayı başardım. Diyet yaparak veya belli kalıpların içine girerek değil de onu yaşamınızın parçası haline getirdiğinizde sağlıklı beslenmede daha hızlı yol alıyorsunuz. O yüzden bu dönemde her ne kadar fazla hareket edemesek, istediğimiz ölçüde sağlıklı beslenemesek de bunu ortadan kaldıracak imkanlar aslında hepimizin elinde. Birçok uygulama var, izleyerek ve test ederek spor ve beslenme tarafında yeni şeyler öğrenebiliyorsunuz.
Ketojenik beslenmenin faydası ne oldu bu süreçte?
En büyük rahatlığım, çok kolay acıkmadığım için enerji dalgalarının çok yoğun olmaması. Yemek varsa yiyorsun yoksa yemiyorsun. Vücut sürekli yağ yaktığı için acıkmıyorsun. Ketojenik beslenirken enerjiniz yüksek, beyniniz daha kıvrak oluyor, kendinizi iyi hissediyorsunuz, bir yandan da kilo veriyorsunuz. Kitabımda da yazdım, sağlıklı bir hayat biçimi belirleme amacım, sonsuza kadar yaşamak değil. İnsan sadece kötü beslendiği için ölmüyor. Ben, sadece öleceğim gün ne zamansa o güne kadar sürünmeden, belirli bir sağlık seviyesinde kalarak yaşamak istiyorum.
“BESLENME KİŞİYE ÖZEL OLMALI” “DENEYİN” Ben kendi deneyimimden şunu anladım ki beslenme, kişiye özel bir durum. Çünkü insanların yemeğe ve beslenmeye bakış açısı çok farklı oluyor. En kalıcı yöntemin, size en rahat hissettiren yöntem olduğu kanısındayım. Çünkü ben ketojenik beslenme öncesinde de araştırıyor ve okuyordum. İnsan bazen farklı modelleri kendi üstünde test edince daha rahat fikir sahibi oluyor. Bunların içinde sürdürülebilir ve yaşam biçimine dönüştürebileceğim beslenme ve sportif yaşam biçimlerini seçtim. Zorlamayla uzun vadede çalışmıyor. “UYGULAYIN” Kilo vermek için aç kalıyor ve bu moralinizi bozuyorsa bu sürdürülebilir olmaz. Önce bilgilenmek, sonra kendi vücudunu anlamak ve buna uygun beslenme sistemi geliştirmek önemli. Birçok kişi protein, karbonhidrat, yağ nedir bunları bile henüz kafasında oturmadan beslenme modellerini deniyor ve haliyle sonuç alamıyor. “ÖRNEK OLUN” Ben bu süreçte çocuklarımla ilgili de özel bir deneyim geliştirdim. Örneğin benim kızım karbonhidrat çok sever, oğlum daha az böyle şeylere meyilli. Ama ben onlara hiçbir zaman onu yeme bunu yeme demedim. Benim tek yapmaya çalıştığım şey, kendi beslenme düzenimi neden yaptığımı onlara anlatmak. Tükettikleri besinlerin ne olduğunu bilerek tercihlerini bilinçli bir şekilde yapmaları. Bu açıdan onlara rol model olmayı amaçladım. |
“ÖZÜMÜZE DÖNMELİYİZ” “ŞEKERİ RESİMDEN ÇIKARIN” Ketojenik beslenmenin özünde amaç, insanın vücudunu şeker yakar durumdan yağ yakar duruma geçirebilmesi. Çünkü insan vücudu yaklaşık 500 gr civarında şeker depolayabiliyor, bu da 2 bin kalori yapıyor. Gün içinde bu deponun bir kısmı kaslarda, bir kısmı karaciğerde saklanıyor. Siz hiçbir şey yapmasanız da oradan harcayabiliyorsunuz. Ama buradaki problem şu; şeker yemeye devam ettiğinizde insülin, vücutta acil bir kriz olduğunu düşünerek devreye giriyor ve enerjiniz düşüyor. Şeker yemek şuna benziyor; evimizde şömine var, odunlar yığılı ama siz bütün gün gazete kağıdıyla ısınmaya çalışıyorsunuz. Şekeri resimden çıkardığınız zaman ister istemez yağ yakmaya başlıyorsunuz, deponuzda da bol olduğu için aslında acıkmıyorsunuz. “DOĞAYA UYGUN DEĞİL” Bence insan günde ana ve ara öğünlerle 5 öğün beslenmeye uygun bir canlı değil. Doğada on binlerce yıl yaşayan insan, günde 5 öğün yemeye çalışsaydı bütün gün işi gücü bırakıp yemek peşinde koşması gerekirdi. Bence öz DNA’mıza dönerek yaşamak kıymetli oluyor. Örneğin meyvenin her türlüsü, her an elimizin altında olduğu için yememiz lazım diye düşünüyoruz, ancak bundan 100 yıl öncesine kadar bugünkü beslenme imkanlarının hiçbirine sahip değildik. Bırakın üretilmişleri, meyve sebzeler için de bu geçerli. Bizim evin yakınında bir kiraz ağacı var. Bütün yıl bekliyorsunuz, 2 hafta kiraz veriyor. Buzdolabının da olmadığını düşünün, koparıp yiyerek bununla ne kadar yaşayabilirsiniz. Ben, yeni hayat biçiminin dayattığı, doğaya uygun olmayan beslenme yöntemlerinin de sürdürülebilir olmadığını düşünüyorum. |
“HAYATIM BOYUNCA SPOR YAPMAK İSTİYORUM” VERİMSİZ GÜNLER Spor açısından son zamanların en düşük performansını gösteriyorum. Bu sadece pandemi dönemiyle de ilgili değil, yılın başından beri işimizde aşırı bir yoğunluk var. Hayat biraz daha normale döndükten sonra önümüzdeki dönemlerde farklı yarışlara katılma niyetim var. Ama yarışlarda benim dereceye gireyim gibi bir niyetim yok, o yarışa hazırlanabilecek ve bitirebilecek sağlıkta olmak tek önceliğim. NE KATTI? Spor tarafındaki benim en büyük kazanımım, kendimi daha iyi tanımam oldu. İnsan vücuduyla bağ kuruyor. Fitness bence çok dürüst bir konu. Ben bugün size öyle olmasam da akıllı, samimi, zeki davranabilirim. Ama fitmiş gibi davranamam. Yani siz ayakkabılarınızı giyip koşmaya başladığınızda fit değilseniz 5 kilometreden sonra koşuyormuş gibi yapamazsınız. Ben, uzun mesafe disiplin gerektiren sporların insanın iş ve özel hayatına da inanılmaz bir güç ve dirayet kattığını düşünüyorum. O yüzden sağlığımın hayatım boyunca spor yapmaya el vermesini umuyorum. |
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?