İş dünyasında 2025 için stratejik plan ve bütçelerin yapıldığı şu günlerde biraz ilham olabilmek için bir ufuk turuna çıkalım istiyorum sizinle. Ancak ülkemizdeki kadın cinayetleri, terör saldırıları ve şüpheli çocuk ve bebek ölümleri gibi koyu karanlık gündemden başımızı kaldırıp şöyle bir dünyada neler oluyor diye baktığımızda da oradaki atmosfer de maalesef loş, ışıksız, dumanlı... Dünya barışını korumakla yükümlü Birleşmiş Milletler daimi üyelerinden Rusya’nın komşusu Ukrayna’ya saldırması uzayan bir ironi. BM, İsrail’in tüm savaş hukuku ve ahlâkı kurallarını çiğneyerek acımasızca sürdürdüğü şiddet ve katliamı durduramadı. Bu kifayetsizlik çatışmaların Lübnan’a sıçramasına yol açtı ve uluslararası kurumlara karşı güveni derinden sarstı. Çoğu kadın ve çocuk 40 bini aşkın masum sivil Filistinli öldürüldü. Böylesine ağır ve riskli bir jeopolitik konjonktürde dünya ve Türkiye ekonomisi nereye gidiyor diye tüm iş liderlerleri haklı bir merak içinde. Dünyada hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerde parasal gevşeme sürecinin yeniden başladığı bir dönemdeyiz. Pandemi döneminde gelişmiş ülkelerde neredeyse yüzde sıfıra yakın olan ve sonrasında yüzde 4’leri aşan ve 5’lere tırmanan politika faizleri şu günlerde düşüş eğilimine giriyor. Bu da Türkiye’de “hukukun üstünlüğü tesis edildiğinde” ve “konvansiyonel ve istikrarlı ekonomik politikalar izlendiğinde” tüm gelişmekte olan ülkelerle birlikte fon çekebilme fırsatına işaret ediyor. Küresel rakamlar Türkiye’nin ihracat pazarlarında başlayan toparlanmayı da açıkça ortaya koyuyor. Bu nedenle ülkemizin ihracat performansının 2025’te 2024’e göre daha yüksek olacağını da söyleyebiliriz. Gelişmiş ekonomiler pandemi sonrasında enflasyon konusunda bir başarı elde etti ancak Türkiye’de o dönemde izlenen heterodoks (deneysel) politikalar nedeniyle enflasyon raydan çıktı. Küresel ortalama enflasyon 2022 sonunda yüzde 8’lerle zirveyi test etti ve şu an yüzde 3-4’ler düzeyinde seyrediyor. Maalesef enflasyonla mücadelede Türkiye’nin rakamları çok daha yüksek ve geriden geliyor. Tüm dünya için kritik olan ABD’nin yumuşak iniş stratejisi iyi işliyor gibi görünüyor ve bu da tüm gelişmekte olan ekonomilerin lehine bir tablo oluşturacak. FED’in 50 baz puanla başlayan faiz indirimlerinin bundan sonra 25’er baz puanla devam etmesi ve 2025’te faizlerin yüzde 3’lere doğru ineceği bekleniyor. Avrupa’da ise bu seviyenin daha altında faizleri görebilmemiz olası. ABD ve Avrupa’nın böyle şiddetli çatışmaların olduğu bir jeopolitik ortamda enflasyonla mücadelede başarılı olmasının sırrı ise toplumun ekonomik kurumların itibarlı duruşu nedeniyle onlara duyduğu güven. Türkiye’de yapılan anket ve araştırmaların sonuçlarıysa enflasyonun bir süre daha yüksek seyredeceği yönünde bulgulara işaret ediyor. Bu nedenle OVP’de 2025 için hedeflenen yüzde 17,5 seviyesine ulaşabilmemiz nispeten zayıf bir olasılık. Baz senaryo olarak 2024 için yüzde 44-45’ler, 2025 için yüzde 26 enflasyon oranı daha çok kabul görüyor. Riskli senaryoda ise 2025 için yüzde 40’ları test edebileceği dillendiriliyor. 2025’ten sonra dünyayı ve Türkiye’yi neler bekliyor? Bu da bir başka editör yazısının konusu olacak. İyi okumalar diliyorum.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?