TÜSİAD’ı yakından takip eden, üyelerinin her birini tanıyan ve tutum, davranış ve açıklamalarının satır aralarını en iyi okuyabilen gazetecilerden biriyim. O nedenle yaşanan gelişmelere ilişkin yorum ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. TÜSİAD, saygın bir sivil toplum kuruluşudur, üyeleri Türkiye ekonomisine katkı sağlayan, kayıtlı istihdam, katma değeri yüksek üretim ve ihracat alanlarında önde gelen şirketlerin liderlerinden oluşur. Amacı ise rekabetçi piyasa ekonomisi, sürdürülebilir kalkınma ve altını çizerek söylemek gerek “katılımcı demokrasi” anlayışının benimsendiği bir toplumsal düzenin oluşmasına katkı sağlamaktır. Açıklamalarını bu çerçevede yapıcı eleştiriler olarak değerlendirmek gerekir. Saygın bir STK’nın hükümeti övmek gibi bir görevi ya da dövmek gibi bir amacı olmaz, olamaz, hele de söz konusu isimler TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ömer Aras ise…TÜSİAD’ın da tüm saygın ve etkili STK’ların da amacı iyileştirilmesi gereken konuları tespit etmek, demokratik haklar, özgürlükler ve katılımcı demokrasi çerçevesinde bunları kamuoyu önünde dillendirmek, hükümet temsilcileriyle görüşmelerinde dile getirmektir. Ancak bu şekilde “en ideal”, “en iyi”, “en doğru” düzenlemeler yapılabilir, isabetli aksiyonlar alınabilir ve iyinin iyisine ulaşılabilir…İngilizce ’de “From Good to Great” diye tabir edilen mükemmele ulaşma yolculuğu ancak bu şekilde mümkün olur. Son birkaç yıldır bir türlü istenilen seviyeye ulaşılamayan yabancı sermaye yatırımlarını çekmenin yolu TÜSİAD’ın söylediklerini ciddiye alıp gereken aksiyonları almaktan ve iş dünyasıyla birlikte çalışmaktan geçiyor. Ancak adeta bir hatalar silsilesi tam aksi yönde bir sonuç doğurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve danışmanlarının bu iki iş insanını yakından tanımadıkları için tamamen yanlış anladıklarını, yanlış okuduklarını ve vehme kapıldıklarını düşünüyorum. Her ikisinin de kollarına giren polislerimizin yüzündeki mahcubiyeti de ayrıca anlamlı buldum. Bu vehim ise vahim bir sonuç yarattı. Türk iş dünyasının önde gelen temsilcilerinin kollarında polislerle gözaltına alındığı bu görüntülerden sonra yabancı yatırımcıların ikna edilmesi çok daha müşkül olacak, uzun zaman alacaktır. Vehme kapılarak o metinden vahim anlamlar çıkarılmasını ancak gereksiz kuruntu, olarak yorumluyorum. 13 Şubat’ta soruşturma açıldığında Türk hukukuna güvenerek savcılığa ifade vermeye adliyeye elleri cebinde rahat biçimde tebessümle giren Orhan Turan’ın bu görüntülerinin birilerini rahatsız etmiş olduğu iddiasına ise inanmak bile istemiyorum. O Orhan Bey ki sol bir okumayla burjuvazinin kalesi olarak görülen; TÜSİAD’ın başkanlığına Elazığ Keban’da bir köy okulundan yola çıkarak ulaşmıştır. Henüz 8 yaşındayken ailesiyle birlikte Kasımpaşa’ya taşınan Şişhane’deki avizecilerde çıraklık yapan, liseyi de bu semtte tamamlayan bir küçük esnafın oğludur. Yıldız Teknik Üniversitesi’nden makine mühendisliği diplomasını alarak eşiyle birlikte dişiyle tırnağıyla mücadele ederek gelmiş bir halk adamıdır. Toplumsal hoşgörünün hakim olduğu, nitelikli eleştiriye değer verilen, günlere uyanabilmek dileğiyle.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?