Bankacılıkta rekabet geçmişte olduğundan çok daha güçlü… Daha fazla pazar payı ve aktif büyüklüğü peşinde koşan bankalar da, sektörde ilk sıralara yerleşmek için zorlu bir yarış içerisinde. Ancak b...
Bankacılıkta rekabet geçmişte olduğundan çok daha güçlü… Daha fazla pazar payı ve aktif büyüklüğü peşinde koşan bankalar da, sektörde ilk sıralara yerleşmek için zorlu bir yarış içerisinde. Ancak bu yarışta herkes hızlı koşuyor. Bu da sıra atlamayı zorlaştırıyor. Aktif büyüklüklerine göre en büyük 10 banka içerisinde, kredilerden mevduata hemen her kalemde bankaların arası giderek açılıyor. İlk 5 girmek için bile çok yol kat etmek gerekiyor.
Son yıllarda hızlı büyüyen orta ölçekli bir bankanın genel müdürü, genel müdür yardımcılarıyla yaptığı toplantıda şu önemli değerlendirmeyi yapıyordu: “Ciddi bir büyüme temposu yakaladık, her alanda hızlı gelişme gösterdik. Ancak, önümüzdeki bankaları geçmek için satın alma gibi bir güce ihtiyacımız var. Organik büyümeyle bir sıra daha yukarı çıkmak mümkün olmayacak.”
Bu düşüncedeki banka yöneticisi sayısı hiç de az değil. Hızlı büyüme, birleşme ve satın alma rüzgarı sonrasında ortaya çıkan Türk bankacılığının en son tablosunda, bankacıları düşündüren böyle bir manzara var.
Bankacılığın krizden sonra gelen “büyük değişim”den önceki yıllarında, büyük bankalar, orta ölçekliler ve küçükler vardı. Orta ölçekliler yabancı bankalarla ortaklık yapıp, sermayelerini güçlendirdiler. Hedef büyütüp, büyük bankalar arasında girmek için rekabete başladılar.
Ancak bu durum mevcut tabloyu değiştirmeye yetmedi.
Kamu bankalarıyla birlikte sektördeki ilk 3-4 banka da büyümeyi sürdürüp yerlerini korudu. Hatta arkalarından gelenlerle arayı daha da açtılar.
Aktif büyüklüğüne göre bankaları sıraladığımızda, lider konumdaki banka ile hemen ardından gelenin arasında bile büyük açık olduğu görülüyor. Örneğin, Bankalar Birliği’nin 2006 yılına ilişkin verilerine göre, aktif büyüklüğünde ilk sırada yer alan İş Bankası, pazarda yüzde 15,5’lik bir paya sahip. Üçüncü sırada yer alan Akbank’ın payı ise yüzde 11,8. Yüzde 1 oranında pazar payı elde etmenin bile çok zor olduğu pazarda, yüzde 3,7’lik bu fark, bankalar arasındaki yarışın ne kadar zorlu hale geldiğini gösteriyor.
Bankaları sadece aktiflerine göre değil, krediler, mevduat gibi bilanço kalemlerindeki performanslarına göre de sıralamak mümkün. Hali hazırda sektörün en çok iş yaptığı krediler tarafında, lider ile 10. sıradaki bankanın büyüklüklerine baktığımızda, arada yaklaşık 23 milyar YTL’lik dev bir fark olduğu görülüyor.
Aynı tabloyu mevduatta da izlemek mümkün… Mevduat hacimlerine göre bankaları sıraladığımızda da rakamlar dikkat çekiyor. Mevduatta ilk sırada yer alan banka ile ardından gelenin arasındaki fark 13 milyar YTL’yi aşıyor.
Sektör Güçlü, Rekabet Zorlu
Bankacılık sektörü bugün, geçmişte olduğundan çok daha iyi düzenlenmiş, daha az kırılgan, sermaye bakımından daha güçlü hale gelmiş durumda. Bankalar 2006 yılında varlıklarını yüzde 22 oranında artırarak 499,7 milyon YTL’ye çıkardı. Banka varlıklarının GSMH’ya oranı da yüzde 87’ye ulaştı. Gelişmiş ülkelerde bu oranın yüzde 300’lere çıktığı düşünülürse, potansiyel devam ediyor. Bankalar da işte bu potansiyelin peşinde.
2000’li yılların başında sektörde 81 olan banka sayısı, 4 tanesi kalkınma bankası olmak üzere 50’ye düştü. Sektördeki 50 banka içerisinde ilk 10 banka da toplam aktiflerin yüzde 86’sını gerçekleştiriyor. Mevduatta bu oran yüzde 90’ı, kredilerde de yüzde 83’ü buluyor. Dolayısıyla rekabet en çok bu 10 banka arasında yaşanıyor.
Sektördeki bu ilk 10 bankanın 10’u da gelecek için büyük hedefler koyuyor. İlk 5 içerisindekiler yerlerini korumaya çalışırken, diğerleri ilk 3 ya da 5 içerisinde olma planı yapıyor. Fortis Türkiye CEO’su Yvan De Cock, “iş hayatında başarılı olmak için kendinize, performansınızı yukarıya çekmeye zorlayacak hedefler koymak zorundasınız” diyor ve ekliyor: “Fortis de gelecek dönem için sektörde önde koşan bankalar arasında olmayı hedefliyor”.
Sıra Atlamak Neden Çok Zor?
Fortis bugün Türkiye’nin en büyük 10. bankası konumunda. Önde koşan bankalar arasında olmak, örneğin ilk 5’e girmek için de alacağı çok yol var. Aktif büyüklüğüne göre pazardan yüzde 1,8 oranında pay alan Fortis’in, beşinci sıradaki bankanın yüzde 10,1’lik pazar payına ulaşması için hayli çaba harcaması gerekiyor. De Cock da, “2010’a kadar ilk 5’e girebilmemiz için ancak bir satın alma ile mümkün. Yoksa inorganik büyüme ile bu biraz zaman alacak” yorumunu yapıyor.
Sıralamada bankaların arasındaki farklar o kadar büyük ki, bir üst sıraya atlamak bile çok zor.
Birleşme ve satın almalar ise büyümeyi hızlandırıp, sıra atlamayı biraz daha mümkün hale getiriyor. Vakıfbank yetkilileri şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Son yıllarda yabancı bankalar sektöre büyük yatırımlar yaptı. Bankaların bir kısmı yüksek piyasa değerine alıcı buldu, bir kısmı da kendilerine büyüme yolunu açan ortaklıklar kurdu. Bunun sonucunda da temel bilanço kalemlerinde yaklaşık 2 kat büyüme gerçekleşti”.
Akbank Genel Müdür Yardımcısı Hayri Çulhacı ise inorganik büyüme ile sıra atlamayı gerçekleştirmek için olağanüstü bir çabaya ihtiyaç olduğuna dikkat çekiyor. Çulhacı,
“Olağanüstü bir şube büyümesi, altyapıların yüksek hacimlere uyumu, yüksek reklam ve pazarlama yatırımları, fonlama maliyetlerinin aşağı çekilmesi, özellikle bazı ürünlerde rekabet için kritik seviyelere ulaşılması gerekiyor” diyor.
Kredilerde Öne Geçmek Daha Kolay
Mevduat, krediler gibi bilanço kalemlerinde de bankalar arasında bir sıra atlama yarışından söz etmek mümkün. Özellikle krediler tarafında bankalar arasındaki pazardan pay kapma telaşı iyiden iyiye hissedilir hale geldi. Mortgage gibi yeni ürünler de bu gelişmeyi tetikledi. Krediler tarafındaki rekabeti, yüksek potansiyel ile ilişkilendiren Yvan De Cock, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Türkiye pazarındaki derinlik düzeyini, Avrupa ülkeleri veya ABD ile kıyaslarsanız, arada büyük farklar olduğunu görürsünüz. İşte bu fark Türkiye’deki yüksek potansiyele işarate ediyor. Yüksek kaliteli, yenilikçi hizmetleri uygun maliyetleri sunarak organik büyüme elde edebileceğimiz geniş bir alan var”.
Bankacılık sektöründe kredilerin hacmi yıllar itibariyle büyürken, en dikkat çekici gelişme yeni kredilerin çeşitlenmesinde yaşandı. 2002-2006 yılları arasında krediler içinde bireysel kredilerin payı yüzde 13’ten yüzde 31’e, kredi kartlarının payı yüzde 9’dan yüzde 10’a, otomobil kredilerinin payı yüzde 3’ten yüzde 8’e yükseldi. Kredilerin GSMH’ya oranı da 2006 sonu itibariyle yüzde 37’ye ulaştı.
Mevduat tarafında da son birkaç yılda önemli gelişmeler oldu. Sektörün mevduatı iki katına çıkarken, mevduatın vade yapısından iyileşmeler yaşandı.
Krediler tarafında bankaların sıra atlamasının daha kolay olduğunu söyleyen Vakıfbank yetkilileri, esas olanın daralan marjlar karşısında büyüme sağlamak olduğuna dikkat çekiyor.
Gelecek Dönem Ne Getirecek?
Önümüzdeki dönem için daha güçlü oyuncuların ve daha fazla çeşitlendirilmiş ürün ve hizmetlere sahip bir sektör öngörülüyor. Bu öngörü içerisinde rekabetin ve bankalar arası sıra atlama yarışının devam edeceği de var.
Diğer yandan daha uzun vadede sektördeki banka sayısının azalması, rekabetin yeniden şekillenmesi bekleniyor. Yapı Kredi Bankası yetkilileri şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Yeni dönemde yeni bir konsolidasyon süreci öngörüyoruz. Önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde sektördeki banka sayısı 20-25’e düşecek. Marjların düşmesi, verimli iş yapma, ölçek ekonomilerinden faydalanma söz konusu olacak. Sektörde kalan bankalar da büyük ölçekte hizmet verme arayışında olacak”.
Vakıfbank yetkilileri de yeni dönemde bankaların pek çok yenilik ve değişikliği hayata geçirmek zorunda kalacaklarına dikkat çekiyor ve şu değerlendirmeyi yapıyorlar:
“En büyük yenilik ve değişimler dağıtım kanalları tarafında olacak. Şube ağının genişletilmesi, teknolojik gelişmelerin etkisiz kaldığı alanlarda personel sayısının artırılması gelecekteki tablonun en belirgin unsurları olarak sayılabilir”.
Yvan De Cock/ Fortis Türkiye Ceo’su
“Alınacak Çok Yol Var Biz Koşarak İlerleyeceğiz”
Fortis’in Hedefi
Şu anda bulunduğumuz konum bizim nihai hedefimiz olamaz. Biz büyüyeceğiz ve bir aşamada Fortis sektörün önde koşan bankaları arasına girecek. Yeni bir satın alma ihtimalini dışlamıyoruz. Karşımıza uygun fiyatlı bir fırsat çıkarsa bunu değerlendiririz. Ancak şu anda biz organik büyümeye odaklanmış durumdayız. Fortis 2009 yılı sonuna kadar Türkiye’deki pazar payını iki katına çıkarmayı hedefliyor. Buna yüksek kaliteli, yenilikçi, uygun maliyetli ürün ve hizmetler sunarak ulaşacağız. Dağıtım kanallarımızı daha da güçlendirmek için çalışıyoruz. 3 yıl içinde şube sayımızı 300’ün üzerine çıkartmayı planlıyoruz. Uluslararası bilgimiz ve güçlü küresel örgütlenmemizin yerel uzmanlıkla birleşmesi, yüksek bir rekabet gücü veriyor.
Öncelikli Alanlar
Bizim için öncelikli üç alan var ve bu pazarlarda hızlı büyümeyi planlıyoruz. Sözünü ettiğimiz pazarlar KOBİ bankacılığı, perakende bankacılık ve portföy yönetimi. Bu alanlarda çok etkileyici bir büyüme potansiyeli bulunuyor. Örnek olarak bireysel bankacılığı verebilirim. Bu alanda ürünlerin pazar derinliği yüzde 1 civarında. Avrupa’da ise bu düzey ortalama olarak yüzde 10. Biz Türkiye’de bu ortalamayı en az yüzde 5’e çıkarmanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Perakende ve KOBİ bankacılığı tarafında da Türkiye’nin kat edeceği uzun bir mesafe var. Fortis bu yolun her adımını koşarak geçecek.
Hayri Çulhacı/Akbank Genel Müdür Yardımcısı
“10 Yıl Sonra 5 Banka Kalacak Kalanların İşi Çok Zor Olacak”
Rekabette Kritik Eşiği Aştık
Bankalar sıralamasında bir numara yükselmek için küçük ve orta ölçekli bankalar ele alındığında satın alma ya da birleşme gerekiyor. Büyük bankalar için organik büyüme opsiyonu halen mevcut. Bizi Akbank olarak güçlü kılan unsurların başında kredilerde istikrarlı büyümemiz ve yaygın şube ağı ile hem aktif hem de pasifimizdeki büyümeyi destekleyebilmemiz geliyor. Bugünkü altyapımız, hızlı büyümeyi ve yenilikçiliği destekleyecek nitelikte geliştirildi. Rekabette kritik eşik denebilecek düzeylerin üzerinde bir yerde kendimizi konumlandırdık.
Gelecekte Kimler Ayakta Kalacak?
Bundan 10 yıl sonra sektörde 4 veya 5 çok büyük banka olabilirmiş gibi gözüküyor. İlk 5 bankanın yüzde 80 gibi bir pazar payını elinde tutmasını öngörmek mümkün. Güçlü rekabet ortamında orta ölçekli bankaların ürünlerini satması ancak önemli bir farklılaşma ile gerçekleşebilecektir. Bu farklılaşmayı sağlayabilenler ayakta kalmaya devam edecek. Kalanların işinin zor olacağını düşünüyoruz.
Hande D. Süzer
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?