Bankadan sanayilere geçiş zamanı

İncekara’nın önerdiği hisseler ise Tofaş, Turkcell, Selçuk Ecza Deposu, Koç Holding, Garanti Bankası ve Halkbank.

1.08.2009 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Bankadan sanayilere geçiş zamanı
2008 sonunda bir anda bütün dünya, likidite kriziyle birlikte küçülmeye başlayınca Türkiye, bundan doğal olarak olumsuz etkilendi. Sonrasında global likitide sorununun çözümü için çareler aranmaya başladı. Büyük Merkez Bankaları sıkı tedbirler aldı. Gelinen noktada 2008’in sonundaki likidite krizi şu an için aşıldı.
Yatırımcıların likidite krizinin aşılmasıyla birlikte, tüm dünyada krizden en az yara almış ülkeleri araştırmaya başladığını söyleyen BGC Partners Menkul Değerler Genel Müdürü Ali Rıza İncekara, “Bankacılık dünyada büyük darbe almışken, Türkiye’de durumun gayet iyi olduğu görüldü. Orta Avrupa ve Rusya gibi bölge ülkelerinde ise ciddi sorunlar yaşanıyor. Yani Türkiye bölge ülkelerdeki rakiplerine göre de çok iyi durumda” diyor. İncekara’nın Türk piyasasıyla ilgili beklentileri ve yatırımcılara tavsiyeleri şöyle:
FİNANS NEDEN SAĞLAM?
Türkiye’de bankacılık sektörünün getiri oranları, dünyada satılmaya çalışılan zehirli varlıkların getirisinden çok yüksek olduğu için Türk bankaları bu varlıklara bulaşmadı. Türk bankaları için korkulan konu, batık kredi oranının artmasıydı. Bu gün gelinen noktada takipteki kredilerin oranı sadece yüzde 3’ten yüzde 5’e çıktı. 2001 krizindeki yüzde 15-20’lik oranlara göre çok iyi durumda. MB’nin de agresif para politikasıyla birlikte banka kârlarının çok ciddi artış sergilediği gözlendi.
Türk bankalarının sermaye yapısında iyileşme devam etti. Bu durum, Türkiye gibi bankaların ağırlıklı olduğu bir piyasada (İMKB endeksine etkisi yaklaşık yüzde 43) piyasanın yukarı gitmesine yardımcı oldu.
BANKALARIN GELECEK PERFORMANSI
Bankaların İMKB’nin tüm şirketlerinin kârlarına oranı yüzde 50-55 seviyelerine geliyor. Yani ulaşılabilecek tepe noktalardır. İkinci 6 ayda bankaların kârı, bu kadar da iyi olmayacak. Kârlar biraz zayıflayacak. Çünkü, MB’nin faiz indirimleri belli noktaya (yüzde 8,25) kadar geldi. Yıl sonuna kadar en iyi ihtimalle 0,75’lik indirim daha olabilir. Yani faiz marjından elde edilen kârlar azalacak. Bankaların yılın ikinci yarısında ilk yarıdaki gibi kârlılığını artırmasının tek yolu, kredilerin çok hızlı şekilde artmasından geçiyor. Bunun için ya mevduat çok hızlı artmalı ya da yurt dışından sendikasyon alınmalı. Mevduat toplamada ise zorlanıldığı gözleniyor. Sendikasyonların da ilk 5 ayda sadece yüzde 50’si dönebildi. Bu durum bankaların kredi verme potansiyelini azaltıyor.
Bunlara ek olarak devletin borçlanma ihtiyacının artması sonucu bankalar ellerindeki likiditenin önemli kısmını kamuya veriyor. Bunun da faizi yüzde 11,5’lara geriledi.
İKİNCİ YARIDA NELER OLACAK?
Her ne kadar ilk 6 ayda çok ciddi seviyelerde olsa da piyasa, banka fiyatlarını olumlu fiyatladı. Şu ana kadar olası bir IMF anlaşmasını fiyatlıyor. Yine 2010’daki ekonomideki düzelmeyi fiyatlamaya başladı.
Yılın ilk yarısında banka kârları ilk yarıdaki gibi yüksek olmayacak ama çok kötü bir tablo da ortaya çıkmayacak. Bankaların operasyonel kârları batık krediler nedeniyle bir miktar düşecek. Endüstriyel tarafta ise bir canlanma olacak. Bu da yavaş yavaş banka hisselerinden sanayi hisselerine doğru bir değişimi beraberinde getirecek. Ancak, hala bankalardaki kâr momentumu sanayi şirketlerine göre daha iyi. Bazı uzun vadeli yatırımcılar bu nedenle bankalardan çıkmayı düşünmeyecektir. Bu da banka hisselerindeki olası düşüşü sınırlayıcı bir rol oynayacak. Sonuçta borsada dördüncü çeyrekte bir düzeltme olacaktır. Ancak, 30.000 seviyesinin altı gibi bir durum beklememek gerekir.~
FAİZ VE DÖVİZDE BEKLENTİLER
TL enstrümanlarda getiriler azalsa bile diğer enstrümanların getirilerine bakıldığında TL’de belli bir ağırlık korunmalı. Çünkü diğer enstrümanların getirisi daha düşük. Uzun vadeli bakıldığında 2010 yılında faizlerin artmasını bekliyoruz. Uzun vadeli TL yatırımları, faiz riskiyle karşı karşıya. Bu nedenle vade kısaltılarak, bono yerine mevduatta kalmanın daha mantıklı olduğunu düşünüyorum.
Bu yıl için yaz aylarında Dolar/Euro paritesi 1,45 seviyelerine doğru giderse TL/dolar da 1,45 seviyelerine doğru gerileyebilir. Ancak, sonrasında TL’nin 1,45 seviyelerini koruması çok da mantıklı değil.
Eğer ekonomide bir toparlanma olursa ki biz olacağını düşünüyoruz, döviz ihtiyacı artacak. Ağustos ayında 1,45’i görebilecek olan TL/dolar burada kalıcı olmaz. Sene sonuna doğru 1.60’a doğru hareket görürüz.
IMF ANLAŞMASI OLUR MU?
Eğer hükümet orta vadeli planı açıklarsa IMF’siz de devam edebileceğini düşünüyorum. Ama şu anki göstergeler, ekim ayında masaya oturulup bir anlaşma imzalanacağını gösteriyor. Beklentiyi kaybetmemek lazım.… Olası anlaşmanın piyasalara 2009 için ciddi etkisinin olmasını beklemiyorum. Zaten fiyatların içinde önemli ölçüde var. 2010 içinse yatırımcılar kendilerini daha güvende hissedecek.
YURTDIŞI RİSKLERE DİKKAT
Yurtdışı piyasalar normalleşmeye başladı. Orada da ekonominin hızlı olarak toparlanabilmesi için bazı faktörler gerekiyor. Onları henüz göremedik. İşsizlik hala ciddi oranda devam ediyor. Ev fiyatlarında düşme durdu. Ne zaman ev fiyatlarının artmaya başlayacağı soru işareti taşıyor. Yani buradaki düzelme vakit olacak.
Finansal piyasalarda likidite sorunu bittiğinden borsalarda düşüşler durdu, sert düşüşlerin düzeltmesi yapıldı. Bunun hızlı olarak devam edebilmesi için ekonomilerde beklentilerin üzerinde bir düzelmenin görülmesi gerekiyor. Bu ihtimal de çok düşük. Düzelme zaman alacak.
İHRACATÇILARI NE BEKLİYOR?
Yurtdışında, özellikle Avrupa’daki durgunluk, Türk şirketlerini de etkileyecek. AB’ye ihracat yapan şirketlerde sıkıntı sürecek. 2008’de tüm ihracatçılar, yüklü stoklarla yakalandı. Bir anda yüzde 80’lerden yüzde 65’lere inen kapasite kullanım oranları gördük.
Son dönemde ihracatçılar yeniden stok tutmaya başladı. Ancak eski oranları yakalamamız zaman alacak.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz