Düşen faiz, banka kârlılıklarını olumlu etkiledi. Büyümede ise müthiş bir yavaşlama var. Akbank Genel Müdürü Zafer Kurtul, tablonun yılın geri kalanında da farklı olmayacağı görüşünde. İlk 3 ayda k...
Düşen faiz, banka kârlılıklarını olumlu etkiledi. Büyümede ise müthiş bir yavaşlama var. Akbank Genel Müdürü Zafer Kurtul, tablonun yılın geri kalanında da farklı olmayacağı görüşünde. İlk 3 ayda kârlılıkların yüzde 30 arttığına dikkat çeken yönetici, sektör büyümesinin bu yıl en fazla yüzde 5 olabileceğini söylüyor. Bu dönemde ölçek ekonomisinin öne çıkacağını, büyük bankaların rekabette güç kazanacağını söylüyor. Kurtul, “Büyük bankalar bu dönemde ve gelecekte pazar paylarını daha çok artıracaklar. Yurtdışında olduğu gibi Türkiye’de banka sıralamalarının değişeceğini pek sanmıyorum. Gelecekte satın almalar yoluyla bazı bankalar daha hızlı büyüyebilir” diyor.
Geçtiğimiz ekim ayından bu yana Türkiye’yi sarsan global ekonomik kriz, bankacılık kesimine çok hasar vermedi. Merkez Bankası’nın tek haneye kadar çektiği faiz oranı, bankaların kârlılıklarını yükseltti. Ancak büyüme tarafında ciddi bir yavaşlama var.
Daralan kredi pazarının etkili olduğu bu yavaşlama, yıl başından bu yana hedeflenen büyüme rakamını geri çekiyor.
Akbank Genel Müdürü Zafer Kurtul, bu yıl bankalar için büyümenin değil, risk yönetiminin öne çıktığını söylüyor. Akbank’ın da bu doğrultuda hareket ettiğini söyleyen yönetici, “2009’da kaliteli portföye odaklanıyoruz” diyor ve ekliyor:
“Kredilerde yüzde 5 gibi bir büyüme gerçekleştirebileceğimizi düşünüyoruz. İçinde bulunduğumuz ortamda kredibilitesi yüksek müşterilerle daha büyük montanlı çalışmak gerekiyor. Dolayısıyla büyüme bireysel değil ticari ve kurumsal taraftan gelecek.”
Zafer Kurtul’un tahmini sektörün de bu yıl yüzde 5 düzeyinde büyüyeceği yönünde. Yılın ilk 3 ayında banka kârlılıklarının yüzde 30 arttığına işaret eden Kurtul, “Bu yıl kârlılık anlamında genel olarak iyi bir yıl olacak” diye konuşuyor.
Zafer Kurtul, içinde bulunduğumuz kriz ortamında bankalar arası rekabette ölçeğin öne çıktığına dikkat çekiyor. Büyük ölçekli bankaların pazar paylarını artırmaya devam edeceklerini söylüyor.
Akbank özellikle kredi kartları tarafında Fish kart ile önemli bir ivme yakaladı. Zafer Kurtul, bu ivmenin olumlu etkisini 2009’da da göreceklerini söylüyor. Kısa süre sonra Carrefour işbirliği ile yeni bir kart çıkaracaklarını söyleyen Kurtul, “Fish kart ve çıkaracağımız bu yeni ürünle pazar payımızı artıracağız” diye konuşuyor.
Akbank Genel Müdürü Zafer Kurtul ile bankacılık sektörünün gelişimini, Akbank’ın yeni döneme yönelik plan ve hedeflerini konuştuk:
*Bankacılık sektörü, yılın ilk çeyreğini nasıl geçirdi?
-Sektörde ilk 3 ayda büyüme gerçekleşmedi. Kredi hacminde artış olmadı. 2009’un ilk 2 ayında sektördeki TL kredilerde yaklaşık 2.5 oranında küçülme oldu. Tüketici kredileri geçen yılın sonuna göre aynı rakamlarda kaldı.
Diğer yandan ticari ve kurumsal tarafta döviz kredileri kur farkı nedeniyle artmış gibi görünüyor ama gerçekte burada da küçülme söz konusu. Kredilerde büyüme olmamasının en önemli nedeni kredi talebinin düşük olması. Ekonominin küçüldüğü dönemlerde kredi talebinin yavaşlaması doğal.
Biz de bankalar olarak kredi verme konusunda biraz daha dikkatli davranıyoruz. Yine ekonomik büyümenin eksi olduğu dönemlerde takipteki krediler tutarı da yükseliyor. Örneğin sektörde, takipteki krediler oranı Eylül 2008’deki yüzde 3.1 oranından Şubat 2009’da yüzde 4.2 oranına yükseldi.
Bu dönemde Akbank’ın performansı nasıldı?
Bankacılık sektörü ile paralel bir performans gösterdik diyebilirim. Faiz oranlarındaki düşme bizim de kârlılığımızı olumlu etkiledi. Bu dönemde risk yönetimine çok önem verdik. 2008 son çeyrek, 2009 ilk çeyrek Türkiye’nin büyümesinin eksi olduğu dönemlerdi. Bu dönemlerde kural olarak risk yönetimi öncelikli konu haline geliyor.
Biz de daha çok portföyün sağlamlığına önem verdik ama reel sektörü desteklemek için de elimizden geleni yaptık.
İlk 3 ayda kredilerimizde önemli bir büyüme gerçekleşmedi diyebiliriz. Akbank olarak bu yıl kredilerde TL bazda yüzde 5 büyüme yapabileceğimizi düşünüyoruz. Tüketici kredilerinde bir büyüme olmayabilir. Daha ziyade kurumsal ve ticari kredilerde büyüme söz konusu olacağını tahmin ediyoruz.
Sektörde yıl sonu rakamları nasıl olur? Öngörüleriniz ne yönde?
2002 yılından itibaren hem Türkiye hem bankacılık sektörü yüksek büyüme dönemleri geçirdi. 2008 yılı son çeyreğine kadar devam etti. Ancak, bu yılın geri kalanının büyüme açısından hızlı bir dönem olmayacağını düşünüyoruz.
Merkez Bankası geçtiğimiz Ekim ayından bu yana faizleri yüzde 16.75 den yüzde 9.75 e indirdi. Toplam indirim 700 baz puan oldu. Faizlerin düşmesi banka bilançolarını her zaman olumlu etkiler. Bankaların aktifleri pasiflerine göre daha uzun vadelidir. TL aktiflerimizin vadeleri 9-12 ay olduğu halde mevduatın vadesi yaklaşık 45 gün-2 ay gibi oldukça kısa. Mevduat sahibi 1-2 aydan daha uzun vadeli mevduat yapmak istemiyor. Bu durum faizlerin düştüğü ortamda bankaların gelirlerinin artmasına faizlerin yükseldiği ortamda ise gelirlerin düşmesine neden oluyor. İlk 3 ay da faizlerin düşme dönemi olduğu için banka bilançolarına pozitif yansıdı. Bankaların kârlılıkları geçen döneme göre yüzde 25-30 düzeyinde arttı. Ancak bu durum kalıcı olmayabilir. Karlılığımızı kalıcı olarak artırabilmemiz için kredilerdeki büyüme oranlarımızın artması gerekir. Faiz oranlarının düşmesinin, zaman içinde ekonomide büyümeyi artıracağını ve kredilerin büyümesini sağlayacağını düşünüyoruz. Faizlerde bir noktadan sonra yukarı trend başlayacak. Kârlılıklar bu nedenle bir miktar düşecek. Yine de 2009’un genelinin bankacılık için kârlı bir yıl olacağını düşünüyoruz. Sektördeki büyüme de yüzde 5 civarında olabilir. Yılın ilk üç ayında (20 Mart haftasına göre) sektörde mevduatlar yaklaşık yüzde 2 artarken kredilerde büyüme olmadı. Buna karşın sektörde takipteki kredi oranı yılbaşında yüzde 3.5 iken yüzde 4.1 seviyesine yükseldi.
Akbank olarak 2009’da ne kadar kredi verme planındasınız? Bu rakamı dağıtırken nasıl bir stratejiyle hareket edeceksiniz?
Miktar olarak kredilerimizi elbette artırmak istiyoruz. Kredibilitesi yüksek müşterilerle daha büyük montanlı çalışmak gerekiyor. Kredibilitesi yüksek müşterileri portföyümüzü geliştirmeyi hedefliyoruz. Diğer yandan böyle dönemlerde hepimize önemli sorumluluklar düşüyor. Bankamızın sorumluluğu kredi değerlendirmesini çok iyi yapmaktır. Yani iyi müşteriyi seçebilmek ve iyi müşteriyi destekleyebilmek gerekiyor. Ama tabi reel sektörün de sorumlulukları var.
En önemlisi şeffaflık. Kredi değerlendirmesinde etki yapan birçok faktör var. En önemlisi müşterinin performansı oluyor. Bunu müşterinin bize verdiği rakamlardan görüyoruz. Bu rakamların şeffaf olması müşterinin kredi almasını kolaylaştırıyor. İçinde bulunduğumuz dönem reel sektörün şeffaflaşması açısından bir fırsat olabilir.
İkinci önemli konu müşterilerimizin banka ile olan ilişkilerine uzun vadeli bakmalarını bekliyoruz. Biz müşterilerimizle tüm ürünlerde kapsamlı çalışmak arzusundayız. Kredi kullandırdığımız müşterilerimizin mevduatının da bizde olmasını bekliyoruz, tüm nakit yönetimi hizmetlerini de biz vermek istiyoruz.
Bu yıl yeni şube planı var mı?
Hali hazırda 870 şubemiz var. Akbank olarak Türkiye’nin her yerindeyiz ve şube sayımızın yeterli olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla şubeleşmede ciddi bir büyümeye zaten şu anda ihtiyacımız yok.
Ekonomideki toparlanmayı görmek istiyoruz. Özellikle birkaç göstergeye bakıyoruz. Bunlardan biri üretim endeksindeki düşüşün durmasıdır. Sanayi üretim endeksi geçen yıl mart ayında 121 ile en yüksek değerine ulaşmıştı. Bu rakam aralık ayında 93.5, ocak ayında 88.5, şubat ayında da 84.8 olarak gerçekleşti. Dikkat ederseniz düşme hızı yavaşlıyor. Mart ayında artık düşüş olmayacağını, nisan ayından itibaren de yükselme trendinin başlayacağını düşünüyoruz. Bu çok önemli bir gösterge ve artık dibi görmüş olacağımıza işaret ediyor. Bu ve benzeri göstergelere bakarak toparlanmayı gördüğümüz anda şubeleşme, büyüme gibi kararları daha rasyonel olarak alıyor olacağız.
Bankalar arası rekabetin bu yıl nasıl şekilleneceğini düşünüyorsunuz? Rekabet en çok nerede yoğunlaşacak? Krizden hangi tip bankalar daha az etkilenecek?
Bu dönemde tüm bankaların gündemin başında risk yönetimi yer alıyor. Kredi ve likidite riskine dikkat etmek önem kazanıyor. İkincisi iyi bir maliyet yönetimi yapmak gerekiyor. Bunlar kriz yönetiminin öncelikli konuları. Böyle dönemlerde maalesef büyüme öncelikli olmuyor.
Rekabette ise yine büyük bankalar öne çıkacak. Çünkü, bankacılıkta ölçek büyük önem taşıyor. Özellikle faizlerin düştüğü, büyümenin azaldığı, takiplerin yükseldiği bu dönemde önemi daha da artıyor. Büyük bankalar bu dönemde ve gelecekte pazar paylarını daha çok artıracaklar. Yurtdışında olduğu gibi Türkiye’de banka sıralamalarının değişeceğini pek sanmıyorum. Gelecekte satın almalar yoluyla bazı bankalar daha hızlı büyüyebilir.
Akbank’ın 2009 Planında Neler Var?
KOBİ Bankacılığında Lideriz
Konut kredileri tarafında büyümeye çalışıyoruz. Ancak sektör rakamları büyümüyor. Faiz indirimlerinin arada bir zaman farkı olsa da mutlaka etkisi olacaktır. 2010 yılında büyüme öngörüyoruz. KOBİ bankacılığında en fazla pazar payı olan özel banka konumundayız. Özellikle ticari ve kurumsal segmentte daha fazla gelişme potansiyelimiz var.
Kartta Yeni Hedef
Kredi kartlarında pazar payımız yüzde 14.5 civarında. Kredi kartları 2009 yılının ilk 3 ayında büyümeyen bir pazar oldu. Büyümeyen pazarda pazar payını artırmak daha zor. Ancak biz pazar payımızı yıl sonuna kadar artırabileceğimizi düşünüyoruz. Yeni ürünümüz Fish çok iyi bir performans gösteriyor. Yıl sonu hedefimizi yaklaşık 1 milyon kart olarak belirledik. Bunun dışında Carrefour ile yeni bir işbirliğimiz var. Bu yıl haziran ayında yeni ürünümüzü müşterilerimize sunacağız. Wings ve Axess de başarılı gelişiyor. Wings piyasadaki en başarılı mil programı konumunda.
Yatırım Ürünleri
Diğer yandan yatırım ürünlerine çok önem veriyoruz. Akbank’ın uzmanlığını müşterilerimize sunmak istiyoruz. Faiz oranlarının düşmesiyle yatırımcıya daha fazla alternatif sunmak önem kazanıyor. Ana para korumalı fonlarımız bugüne kadar çok başarılı bir performans gösterdi. Örneğin bir fonumuz geçtiğimiz yıl yüzde 73 getiri sağladı ve dünyada ana para korumalı fonlar arasında birinci oldu. Bu yıl içinde de çeşitli yeni ürünleri piyasaya sunmayı planlıyoruz.
“İlk Sinyal Bankalardan Gelecek”
Bilançolar Olumlu
Bu krizin aşılabilmesi için öncelikle gelişmiş ülkelerdeki bankaların işlerliğine kavuşması gerekiyor. Bunun için de çok önemli çaba sarf ediliyor, bütçeler harcanıyor. İyi neticeler alındığını da görüyoruz.
Nitekim ilk 3 aylık banka bilançolarında bir miktar olumlu gelişmeler göreceğiz. İlk olumlu gelişme ABD’deki bankalardan gelecek. Ondan sonra da reel sektörden daha olumlu, gelişmeye yönelik açıklamalar duyacağız.
İyileşme Ne Zaman Başlar?
Zaman vermek zor ama 2010 başında milli gelirin tekrar büyümesi anlamında olumlu sinyaller göreceğimizi umuyorum. Ham madde fiyatlarının düşmesi Türkiye için olumlu bir gelişme. 2009 yılında enflasyon oranı yaklaşık yüzde 6 olacak. Bu yıl önemli bir cari açık vermiyor görünüyoruz. Reel faizler de önemli ölçüde düşüyor. Reel sektörümüz için daha sağlıklı bir gelişme platformu oluşuyor.
İşsizlik İçin Büyüme Şart
Tasarruf açığı verdiğimiz için yatırımlarımızı dış kaynaklarla fonluyoruz. Fakat zaman içinde likiditemizin ve fonlama imkanlarımızın artacağını düşünüyorum. Türkiye’de tekrar sağlıklı büyüme rakamlarını yakalamamız çok önemli. Ülkemizde ortalama yaş 29. İşsizlik ile baş edebilmemiz için tekrar yüksek büyüme oranlarına dönebilmeliyiz.
“Takip Maliyeti Yükseldi”
Krizin Etkisi
Türkiye’de bankacılık sektörü, bu krizden yükselen takip maliyeti dışında önemli bir hasar almadı. Bunun en önemli nedeni zehirli aktifleri bilançolarımıza almamış olmamızdı. Türk bankalarının özkaynak yapısı kuvvetli. Sermaye yeterlilik rasyolarımız yüksek. Diğer yandan biz Türk bankaları olarak çok borçlu değiliz. Bizim borçluluk oranımız yani toplam aktiflerimizin özkaynaklarımıza oranı 8 defa ama yurtdışına baktığımızda bankalar 30 defa borçlular.
Bankaların Riski
Öte yandan bankaları tedirgin eden unsurlar da var. Örneğin Türk bankaları 45 milyar dolar civarında bir fonu yurtdışı bankalardan kullanıyor. Bu rakam daralma eğilimde. Diğer yandan her ne kadar kredi mevduat oranı iyi olsa da mevduatın vadesi kısa, kredilerin vadesi uzun olduğundan dolayı bir vade uyumsuzluğu söz konusu. Diğer yandan bankalar geçtiğimiz dönemde reel sektörü desteklemek amacıyla risk aldı. Bugün de almaya devam ediyor.
Hande D. Süzer
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?