Abank, 2001 krizi öncesinde her alanda faaliyet gösteriyordu. Ardından radikal bir kararla bireysel bankacılıktan çıktı, kurumsal cepheye yöneldi. Şube sayısını ise artırmadı. Bankanın genel müdürü...
Abank, 2001 krizi öncesinde her alanda faaliyet gösteriyordu. Ardından radikal bir kararla bireysel bankacılıktan çıktı, kurumsal cepheye yöneldi. Şube sayısını ise artırmadı. Bankanın genel müdürü Murat Arığ, “Bireyselden çıkmamız çok doğru karardı” diyor. Ona göre, bunun sonuçlarını rakamlardan da görmek mümkün. Odaklanma sayesinde kurumsalda 2 bin olan müşteri sayısı 4 bine ulaştı. Üstelik, 30 bin bireysel müşteri de korundu. Murat Arığ, “Pazar payımız artmaya devam edecek. Ancak, büyük bankalar arasına girecek bir Pazar payı elde etmeyeceğiz. Butik tarzda çalışan bir banka olarak yolumuza devam edeceğiz” diye konuşuyor.
Alternatifbank (Abank), 2002 yılının ikinci yarısında bireysel bankacılıktan çekildiğini açıkladığında, bu bir küçülme hamlesi olarak yorumlandı. Bu radikal kararın yönetimi ise yeni genel müdür Murat Arığ’ın ellerine teslim edildi. Arığ, o dönemde banka şubelerinde azalmaya gitti, kredi kartı işini devretti. Bu operasyonu da müşterileriyle sorun yaşamadan yürütmeyi başardı. Kendi deyimiyle belli bir alanda ihtisaslaşarak bankacılıkta bir ilki gerçekleştirdi.
Bugün ise Abank’ın aldığı bu radikal karar meyvelerini vermeye başladı. Abank 2004 yılını yüzde 32 büyümeyle kapattı. Arığ’ın deyimiyle, bu alanda elde edilen tecrübe şirketin 2 bin olan müşteri sayısının 4 bine ulaşmasına neden oldu. Banka, bireysel bankacılıktan çekilerek maliyetlerinde de önemli tasarruf sağladı.
Şu anda bir ihtisas bankası olarak yoluna devam eden Abank’la yabancı sermaye de ilgileniyor. Teklifler aldıklarını söyleyen Arığ, yine de somut adımlar atılmadan bu konuda fazla yorum yapmak istemediğini belirtiyor. Yabancı tekliflere hiçbir kuruluşun kapalı olmaması gerektiğini de sözlerine ekliyor. Yerli, yabancı payıyla ilgili tartışmalara da değinen Arığ, “Sektörde yabancı ağırlığının artacağı bir gerçek, fakat çoğunluğun yabancılara geçeceğini hiç düşünmüyorum” diye konuşuyor.
Murat Arığ’yla Abank’ın gelecek planlarını, geçmiş alınan kararların bankaya bugünkü yansımasını ve sektörün geleceğini konuştuk:
Abank’ın 2004 yılı performansı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Abank, 2004 yılını yüzde 32 büyümeyle kapattı. 2004 yılı aktif büyüklüğümüz ise 1,1 katrilyon liraydı. Bunun içinde nakit krediler 600 trilyonluk bir kısmı, gayri nakdi krediler ise 500 trilyonluk bölümü oluşturuyor.
2005 sonu için hedefleriniz neler?
Yine geçen yıla benzer, yüzde 30’lar civarında bir kredi büyümesi öngörüyoruz. Şu anda kredilerimizin aktiflerimize oranı yüzde 50’nin üzerinde. Gayri nakitleri de kattığınız zaman yüzde 65’lere varıyor. Bu oranla aktifimiz içindeki kredilerin payı sektör ortalamasının üstüne çıktı.
Buna karşılık, kağıt portföyümüz ise yüzde 20’lere geriledi. Biz bu yıl kredi portföyümüzü geliştirmeye devam ediyoruz. Yıl sonu nakit kredilerimizin 800 trilyona ulaşmasını planlıyoruz.
ABank, 2001’den sonra önemli bir yapılanma dönemine girdi. Bireysel bankacılıktan çıkıldı, kurumsal ve ticari bankacılık ağırlıklı bir yapıya gidildi. Bu yapının size şu andaki getirisi ne oldu?
Sizin de belirttiğiniz gibi, krizden önce Abank bütün alanlarda hizmet sunuyordu. O dönemde bizim gibi orta boy bir bankanın belli bir konuda ihtisaslaşması gerektiğine karar verdik. Bu nedenle tamamen kurumsal ve ticari bankacılığa yöneldik. Bu sayede de şu anda butik tipte çalışan ticari bir banka görünümü elde ettik.
Bireysel bankacılıktan çıkmak kolay oldu mu? Bu alandaki portföyünüzü nasıl devrettiniz?
İhtisaslaşma adına bu çalışmaları yaptık. Söz konusu faaliyet alanlarından müşterilerimizi mağdur etmeden çıkmayı başardık. Müşteriler her konuda bilgilendirildi, bu nedenle de bir sorun yaşanmadı. Kart portföyümüzü de zaman içinde başka bir bankaya devrettik.
Bu değişimin Abank’ın şu anki durumuna katkıları neler oldu?
Belli bir sektörü yoğunlaştığınız zaman o alanda daha iyi hizmet verebiliyorsunuz. Bu alandaki müşterileri ve sektörün özelliklerini daha iyi tanıyorsunuz. Biz şu anda kurumsal bankacılıkta da KOBİ’lere odaklanmış durumdayız. Özellikle bu alana konsantre olmamız bize maliyet avantajı sağladı. Bu sayede sabit giderlerimizde de ciddi azalma kaydettik. Hatta yüzde 50’lere varan tasarruf sağladık diyebiliriz.
Özetle bu karar bizim niş bankacılığa geçmemizi sağladı. Gelir-gider dengemiz düzeldi, faaliyet kârlılığımızı da olumlu etkiledi. Bizim için gider kontrolü çok önemliydi. Bunu da bu sistemi oluşturarak başardık.
Kurumsal bankacılığa odaklanma kararı müşteri sayılarını nasıl etkiledi?
Şu anda 4 bin kurumsal müşterimiz var. Bu sisteme geçmeden önce müşteri sayımız 2 bindi. Yani bu alana odaklandığımız için müşteri sayımızı 2 katına çıkarmayı başardık. Şu anda hizmet verdiğimiz müşterilerin de yüzde 80’i KOBİ’lerden oluşuyor. Biz KOBİ’leri ciroları yıllık 10 milyon doların altında olan şirketler olarak sınıflandırıyoruz.
Bu sistemi şöyle özetleyebiliriz. Birincisi niş bankacılık yapmaya başladık, gelir gider dengemiz düzeldi, faaliyet kârlılığımız da arttı.
Ayrıca, biz bireysel bankacılıktan çıkarak bireysel ve mevduat bazımızı kaybetmedik. Şu anda da aşağı yukarı 600 trilyonluk bir mevduat hacmimiz var. Bu hacmin içinde şahıs hesapları da var. Tabi büyük bir mevduat bankası gibi çalışmıyoruz. Yine de 30 bin civarında bireysel müşterimiz var. Bu kişiler bankayı ve grubu tanıyıp güvenenler ve grup şirketlerinden kişiler arasından çıkıyor. Mevduatın dışında nakit yönetimi, varlık yönetimi ve yatırım fonlarımız var. Fon müşterilerimizi ise bizim bireysel müşterilerimiz oluşturuyor. 80 trilyon liraya yakın bir yatırım fon hacmimiz var.
O dönemde şubeler de kapatıldı. Bu yapı korunacak mı? Yoksa, bir miktar daha şube genişleme eğilimi olacak mı?
Şu anda 24 şubemiz var. O dönemde 5-6 şube kapatmıştık, 21’e kadar düşmüştük. Yıl sonuna kadar da 2 tane daha açmayı planlıyoruz. Bu alandaki stratejimizi şube sayısını dengeli şekilde artırmak olarak özetleyebiliriz. Bizim mevcut stratejimiz gereği mutlaka bulunmamız gereken lokasyonlar var. Şu ana kadar zaten KOBİ’lerin ve sanayinin yoğun olduğu yerlerde vardık. Önümüzdeki dönemde de yine bu bölgelerde şubeler açmayı planlıyoruz.
Aslında kurumsal tarafta hedef kitlenizde oldukça büyük bir kesim var. Söz konusu müşterilere ulaşmanızda bu kadarlık şube ağı yeterli oluyor mu?
Aslında bugüne kadar bu şubeler bize yeterli oldu. Bunun en önemli nedeni ise iyi bölgelerde şube sahibi olmamızdı. Zaten şubelerin yarısına yakını İstanbul’da. Diğerleri Ankara, Bursa, Adana, Antalya, Antep, İzmir gibi ticari ve sanayi merkezlerinde bulunuyor. Türkiye’de milli gelirin yüzde 75’inin oluştuğu yerlerde şubelerimiz var.
Şube sayınızın az olması size avantaj da sağlayabiliyor. Bu sayede giderleriniz daha da kontrol altında alınmış oluyor.
Uzun dönemde de KOBİ’lere odaklılık devam edecek mi? Kredi portföyünüzde büyük şirketlerin payını artırmayı düşünmüyor musunuz?
Bu ilişkiyi devam ettirmeyi planlıyoruz. Yine de büyük şirketlerle şu anda bile çok iyi ilişkiler içindeyiz. Kredi portföyümüze bakıldığı zaman sayı olarak KOBİ’ler yüzde 80, tutar olarak ise aşağı yukarı yüzde 45’lerde seviyesinde. Bu yıl bunu yüzde 50’nin üstüne çıkarmak istiyoruz.
Son dönemde kredi taleplerinde önemli bir artış var. Size özellikle hangi sektörlerden daha fazla talep geliyor?
Bizim dağınık bir sektör yapımız var. Tekstil, gıda, inşaat, turizm gibi sektörlerin hepsiyle çalışıyoruz. Aslında bu bizim stratejimizin bir parçası. Portföyümüzde yüzde 15’in üzerinde ağırlığı olan bir sektör olmasını istemiyoruz. Bu nedenle riski dağıtarak ilerliyoruz. Türkiye’de bankacılık iyi bir kaliteye ulaştı. Bundan sonra risk yönetimi çok önemli. Bankalar da bu konuda ilerleme gösteriyor. Bizde bu konuya oldukça dikkat ediyoruz.
Bunu müşterilerimize de aktarmak istiyoruz. Sonuçta bankaların müşterileri iyi durumda olursa bankalar da iyi durumda olur. Sorunlar ortadan kalkar.
Geçmişte yabancı ortaklık konusunda da çalışmalar yapıldı, fakat olumlu sonuçlanmadı. Yabancı bankaların Türk bankalarıyla ilgilendiği bir ortamda, size olan ilgi düzeyi nedir?
Ben bu olaya oldukça genel bakıyorum. Türkiye’deki her türlü aktife özellikle 17 Aralık’tan sonra büyük bir ilgi var. Sadece finans sektörü değil, her sektöre yönelik bu ilgiyi görmek mümkün. Hatta Türk bonoları, Türk tahvilleri ve TL’ye olan talep bile artmış durumda. Bu durum tabiki finans sektörüne de yansıyor. Biz de bu anlamda teklifler alıyoruz.
Bu tekliflere nasıl bakıyorsunuz?
Daha önce grup olarak yabancı şirketlerle stratejik ortaklıkların olabileceğini söylemiştik. Tabi ki bu konuda kapalı olmamak lazım. Bize de teklifler geliyor. Bu konuda net olarak söyleyebileceğim tek şey, şu anda böyle bir çalışmamız olmadığı. Bu konuda somut bir şey olmadığı için de konuşmak çok da anlamlı değil.
Abank’ın yabancıların ilgi duyabileceği güçlü özelliği nedir?
Bu konuda genel bir şeyler söyleyebilirim. Ticari bankacılıkta çok iyi işleyen bir stratejimiz var, iyi bir müşteri portföyü ve imajımız olduğunu da söyleyebilirim. Tabi bütün bunlar büyük bir mevduat bankası mantığında ilerlemiyor. Tamamen ihtisaslaşmış ve belli bir alanda uzmanlaşmış bir bankayız. Aslında ilgi kriterleri istenen özelliklere göre değişir. Bu nedenle net bir şey söylemek mümkün değil. Fakat bizim güçlü olduğumuz alanlar bunlar.
Sistemin 5 kat daha büyüyebileceği konuşuluyor. Bu nasıl ve hangi alanlarla sağlanacak?
Genel olarak baktığım zaman sektörün özelliklerinin hızlı şekilde Batı Avrupa ülkelerine benzeyeceğini düşünüyorum. Bunun anlamı hacimler artacak, mali piyasalarda derinleşme olacak.
Bizim milli gelirimizin yüzde 70’ini bankaların toplam aktifleri oluşturuyor. Bu oran yurt dışında iki misline hatta daha fazlasına kadar çıkıyor. Yani burada önemli bir potansiyel var. Bu nedenle de ciddi bir gelişme olacak. Ürünler çok çeşitlenecek, vadeler uzayacak. Bireysel tarafın gelişimi devam edecek. Belki büyüme hızı daha düşük olacak ama büyümeye devam edecek. Gayrimenkul konut kredileri henüz yolun başında. Bu alan da çok oldukça gelişecek. Bu benim önümüzdeki 5 yıla ilişkin projeksiyonum.
Yerli, yabancı payıyla ilgili sektörde güncel tartışmalar var. Sizce, yabancıların ulaşabileceği pay nedir?
Dünyada bankacılığın fazla gelişmemiş olduğu bölgelerde yabancı şirketlerin payı yüzde 80’lere kadar çıkabiliyor. Bunun en önemli örneklerini Doğu Avrupa’da ve Orta Amerika ülkelerinde görüyoruz. Ben Türkiye’de böyle bir şey olacağını kesinlikle düşünmüyorum. Türkiye’de çok büyük Türk bankaları var. Bunlar ilerlemelerini sürdürecektir.
Büyük bankalara da ilgi sürüyor ama...
Yine de milli bankaların payını koruyacağını düşünüyorum. Yabancıların payının artacağı doğru, fakat bu belli bir aşamaya kadar artacak. Ben Türkiye’nin kesinlikle Çek Cumhuriyeti, Macaristan ya da Polonya gibi olmasını beklemiyorum. Türkiye’de Türk sermayesi önemini korumaya devam edecek.
Önümüzdeki 5 yıl içinde Abank’ın sektör içindeki konumu nasıl olacak?
Biz dengeli bir büyümeden yanayız. Ticari banka olarak hedeflediğimiz alanlarda aranılan bir banka olmayı hedefliyoruz. Daha öncede belirttiğim gibi, bu çok büyük bir banka olacağız anlamına gelmiyor. Sağlam ve sağlıklı büyüyen orta boy bir banka olacağız. KOBİ’lerin bankaların ürünlerini kullanma oranı önümüzdeki dönemde artacak. Bu da büyük bir kitlenin bankalarla ilişki kurması sonucunu doğuracak. Biz de bu konuda ihtisaslaştığımız için bu alandaki potansiyeli değerlendirmeye devam edeceğiz.
Uzun vadede bireysele dönme gibi bir stratejiniz kesinlikle yok mu?
Şu anda yok. Bizim şu anki hedefimiz iyi bir kurumsal banka olmak. Bu alana yönelik belli ürünlerde de çok iyi olmayı amaçlıyoruz. Bütün ürünlerde rekabetçi olmayı düşünmüyoruz.
İHTİSAS BANKALARININ SAYISI ARTACAK
Anadolu Grubu gibi, özel sektörün en büyük oyuncularından birinin sahibi olduğu bir banka olarak, sektörde düşük bir pay almanız şaşırtıcı geliyor. Bu payı büyütmeye yönelik stratejileriniz olacak mı?
BÜYÜKLERİN GÜCÜ Çoğu gelişmiş ekonomilerde ilk sırada yer alan 4-5 banka sektörün yüzde 50’sinden fazlasını oluşturur. Türkiye’de de durum aynı. Hatta ilk 10 pazarın yüzde 80’ini oluşturuyor. İlk sırada yer alan bankalar genellikle çok şubeli, büyük ve her tür hizmeti veren bankalar olarak göze çapıyor.
YENİ BANKALAR OLUŞACAK Yine de pek çok ülkede, ki bence Türkiye’de böyle olacak, yeni bir sürü banka oluşacağını göreceğiz. Şu anda Türkiye’de mevduat toplayan özel banka sayısı oldukça az. Bu alanda Batı Avrupa ülkelerinde yüzlerce banka olduğunu görüyorsunuz.
UZMANLAŞMA DÖNEMİ Ayrıca dünyada ihtisas bankacılığı var. Bankaların çoğunluğu belli niş alanlara odaklanıyor. Örneğin İtalya’da bölgesel çalışan bir sürü banka var. Ben Türkiye’de de bunun gelişeceğine inanıyorum. İlk 5 bankanın dışındakiler belli alanlara odaklanmış küçük ve orta boy bankalardan oluşacak. Biz de bu bankaların içinde orta boy bir banka olarak kendimizi konumlandırıyoruz ve bu böyle de devam edecek. Bu alanda pazar payı da büyüteceğiz ama büyük bankaların ölçeğinde değil. Şu andaki stratejimiz de zaten bu yönde.
PAZAR PAYI ARTACAK Pazar payımızı iki şekilde artıracağız. Birincisi müşteri sayımızı artıracağız.İkincisi ise bahsettiğim gibi şube ağımızda dengeli bir büyümeye gedeceğiz. Stratejimiz ise yine kurumsal ve ticari bankacılık alanlarında faaliyet göstermek olacak.
KOBİ ALANINDA ABANK’IN FARKI
MÜŞTERİLERİ İYİ TANIYORUZ Ticari bankacılıkta çalıştığınız müşterileri çok iyi tanımanız gerekir. Bizim şube sayımızın az olmasının getirdiği başka bir avantaj da müşteriye yakın olabiliyoruz. Bu sayede de çok iyi ilişkiler kurabiliyoruz. Müşterilerimize sadece ürün bazında hizmet vermiyoruz, yeri geldiğinde bilgilendirme yapıyoruz hatta danışmanlık veriyoruz. Bizim müşterilerimizle aramızda uzun yıllara dayanan bir güven ilişkisi var.
HIZLI KARAR VEREBİLİYORUZ KOBİ’lerle çalışırken oldukça hızlı karar almak gerekir. Bazı kredilerin daha çabuk onaydan geçmesi şarttır. Biz sistemimizi bu anlamda hızlandırmış durumdayız. Yani genel müdürlük tarafında şubeden gelen talepleri çok hızlı ve etkin değerlendirebiliyoruz.
DIŞ TİCARETTE UZMANIZ Bunun yanında dış ticaret konusunda uzman olduğumuzu söyleyebilirim. İhracata yeni başlayacak müşterilerimize her türlü hizmeti sunabiliyoruz. Bizim geçen yılki dış ticaret hacmimiz 1,2 milyar dolardı. Bu yıl ise 1,5 milyar dolar olmasını bekliyoruz. Bunun içinde transfer, havale gibi işlemlerin payı yok.
İNTERNET BANKACILIĞINDA TECRÜBELİYİZ Son dönemde KOBİ’lerde büyük şirketler gibi interneti finansal işlemleri için kullanmaya başladı. Bu sayede ciddi verimlilik ve maliyet avantajı sağlıyorlar. Bu konuda da biz oldukça iyi olduğumuzu düşünüyoruz. Biz Türkiye’de ödeme sistemlerin çok eskiden beri internet üzerinden yapan şirketlerden biriyiz.
BİREYSELDEN ÇIKMAK HATA DEĞİLDİ
Yabancı bankaların bireysel, perakende bankacılığına olan ilgisi gözleniyor. Siz geçmişte, bireysel bankacılıktan çıkmış olmanızı stratejik bir hata olarak görüyor musunuz?
PİŞMAN DEĞİLİZ Hayır bu konuda bir pişmanlığımız yok. Bu karar doğru bir karardı. O dönemde sektörün dinamikleri böyle bir atılımı gerektiriyordu. Bireysel bankacılık bir iş kolu. Bu iş kolunun gerektirdiği bazı kriterler var. Bunlardan en önemlisi de büyüklük ve müşteri sayısı. Bu şekilde değerlendirdiğimizde az sayıda müşteri ya da az sayıda kartla, dev bir operasyonun kâr getirme şansı çok düşük.
TERCİH YAPTIK Bazı bankalar bütün ürünleri verebilir ve büyük pazar paylarıyla çalışabilir. Ama sektörde farklı tercihleri olan bankalar da olabilir. Biz de belli bir Pazar payıyla belli müşteri kitlesine yönelmek istedik. Bu bizim tercihimizdi. Uzun vadede de yanlış bir karar almadığımızı da gördük. Türkiye’de bu konuya önemli yatırımlar yapan şube ağı son derece geniş dört büyük banka var.
OPERASYONEL KÂRIMIZ ARTTI Ayrıca, bir-iki tane de yabancı sermayeli banka var. Bunlar da önemli yatırımlar yapıyorlar. Bizim boyutumuzda bir banka için ise böyle bir işkolunda kalmak mantıklı değildi. Dolayısıyla, stratejik bir karar alındı. Bu karar bankanın operasyonel kârlılığının artmasında da oldukça yararlı oldu zaten.
REKABETHANGİ ALANLARDA OLACAK?
Sektörün geneline baktığınızda öncelikle hangi alanlarda rerkabet daha fazla olacak?
Aslında sektöre bakıncı Pazar payının artırılmasına çalışılan ürünlerde kâr marjıkayboloyuro. Hatta sıfıra doğru gidiyor. Örneğin bugün bireysel, tüketici vekonut kredilerinde ciddi bir Pazar payı mücadelesi var. Bunun etkiside kâr marjlarında gözüküyor. Hatta kâr marjları bu alanlarda azalıyor hatta sıfıra doğru gidiyor. Tabi rekabetin getirdiği bir şey tüketici için iyi ama dengeli bir Finansal piyasa olması için her iki tarafında bunu makul ölçülere çekebilmesi lazım. Konut kradesi alan kişide onu ucuza iyi bir fiyatla alması lazım ama onu veren bankanın da belli bir marjı elde etmesi lazım.
Şeyma Öncel
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?