Finans sektörü, Türkiye’de son yıllarda müthiş bir hareketlilik yaşıyor. Bankacılıktan sigortaya, bireysel emeklilikten faktoring ve leasinge kadar hemen her alanda büyüme var. Yabancı yatırı...
Finans sektörü, Türkiye’de son yıllarda müthiş bir hareketlilik yaşıyor. Bankacılıktan sigortaya, bireysel emeklilikten faktoring ve leasinge kadar hemen her alanda büyüme var. Yabancı yatırımcılar Türkiye pazarına giriyor. Şirket satın almaları ve birleşmeler hız kazandı. Türkiye genç nüfusu, ekonomide yakaladığı yüksek büyüme hızı ve coğrafi konumu ile finansta bir cazibe merkezi olmuş durumda. Ancak, bu sektörde “sahiplik” oranları hala düşük, gidecek yol ise büyük. Bu da pazardaki yüksek büyüme potansiyelinin boyutlarını gözler önüne seriyor.
Türkiye’de finans sektörü 2005 yılında son yılların en parlak dönemini yaşadı. Hızlı büyüme rakamları, yabancı yatırımlar, satın alma ve birleşmeler derken Türkiye finansta cazibe merkezi haline geldi. Geçtiğimiz yıl TEB ile birleşen BNP Paribas’nın önde gelen yöneticilerinden Alain Bailley, Türk bankacılık sektörünü değerlendirirken, yaşanan süreci Londra’da 70’li yılların sonunda yaşanan “big bang” dönemine benzetiyor ve şöyle devam ediyordu:
“Dünyanın pek çok yerinde çalıştım ama daha önce Türk bankacılık sektöründe yaşadığım deneyimi yaşamadım. Türkiye’nin içinde bulunduğu süreç bana Londra’da 70’lerin sonunda yaşanan ‘big bang’ dönemini hatırlatıyor. Bu dönemde Londra uluslararası bankacılık merkezi olarak konumlanmıştı ve bunu da büyük bir başarıyla gerçekleştirdi. Türkiye’de, Londra’dakinden farklı olarak yerli pazarı hedefleyen bir hareket var. Ancak aynı büyük bir başarı burada da söz konusu...”
Finans sektörünün hemen her alanında kendini gösteren olumlu tablo, 2006’nın ilk yarısında da devam etti. Her ne kadar son yaşanan dalgalanma beklentileri geriye çekse de, sektör yıl sonu hedeflerinde ciddi değişiklikler yapmadı.
Sektörün genelinde büyüme trendi devam ediyor. Önümüzdeki yıllar için de hedefler hız kesmiyor. Avrupa Birliği ile müzakere süreci, genç ve kalabalık nüfus, coğrafi konum derken Türkiye’de finans sektörü gelecek için büyük beklentiler taşıyor.
Capital’de bu ay Türk finans sektörünün geleceği ile ilgili bir araştırma hazırladık. Sektörün önde gelen yöneticilerinin görüş ve değerlendirmelerini alırken, bu kez gelecek tahminlerini mevcut rakamlar üzerinden yaptık. Bankacılıktan sigortaya, bireysel emeklilikten faktoring ve leasinge kadar tüm ana kalemlerde sahiplik/kullanım oranları üzerinden bir gelecek resmi çıkardık. İşte penetrasyonlardan çıkan gelecek:
Bankacılıkta Rakamların Dili
Yaşanan krizin ardından 2001’de dolar bazında yüzde 24,2 oranında küçülen bankacılık sektörü, son yıllarda müthiş bir değişim gösterdi. Aktif büyüklüğünden kredi hacmine, mevduat, özkaynaklar ve kârlığa kadar her alanda hızlı bir gelişim kaydedildi. Türkiye’de bankacılık adeta yeniden doğdu.
2004 yılı itibariyle Türkiye’de 100 bin kişiye düşen banka şubesi sayısı 9 düzeyinde. Avrupa Birliği’nde ise bu rakam 43 adet. Diğer bir deyişle, Türkiye’de şube başına nüfus AB ortalamasının yaklaşık 5 katı kadar. Ancak, bu rakam geçtiğimiz yıldan itibaren hızla azalıyor.
Avrupa Birliği’nde alternatif dağıtım kanallarının ağırlığı giderek artsa da, şube sayısı korunmaya devam ediyor. Türkiye’de ise bankacılık hizmetlerine olan talebin artacağı beklentisi ile bankalar daha fazla şube açma eğilimde. Bankacılık için büyüme yılı olan 2005’te hemen her banka şube sayısını artırdı. 2006’nın ilk 3 ayı sonunda sektörde faaliyette olan şube sayısı 6 bin 308’e ulaştı.
Türkiye Bankalar Birliği’nce yayınlanan verilere göre 31 Aralık 2005 itibariyle toplam mevduat hesabı sayısı 103.6 milyonu geçti. Bir bankayla ilişki içerisinde olabileceği tahmin edilen kişi sayısı 27.5 milyon civarında. Kırsalda yaşayanların ve genç kesimin de hesap açtırdığı düşünüldüğünde, yaklaşık 40 milyon kişi bankalarla iş yapıyor. Buna göre, Türkiye’de kişi başına düşen hesap sayısı 2,6 olarak hesaplanıyor. Önümüzdeki birkaç yılda da bu rakamın, 3,5’e ulaşacağı tahmin ediliyor.
Kredi kartında da benzer bir trend var. Haziran 2003’te 17 milyon olan kartı sayısı, Haziran 2006’ya gelindiğinde 31 milyonu aştı. Kart sahibi sayısı ise 22 milyon 250 bin 669 olarak gerçekleşti.
Kredilerde Son Durum
Son 3 yıldır bilançolarda kredilerin önemi artış eğiliminde. En büyük hareketlilik de konut cephesinde yaşanıyor. 2006’nın ilk yarısında haftada 340 milyan YTL’lik kredi kullanıldığına yönelik rakam da bu trendi doğruluyor. Merkez Bankası verilerine göre, 7 Temmuz 2006 itibariyle bankaların tüketicilerden olan konut kredisi alacakları 20 milyar 594 milyon YTL düzeyine ulaştı. Toplam tüketici kredilerindeki büyüme de hala, haftalık 100 milyon YTL’nin üzerinde bir artışla devam ediyor.
İş Bankası yetkilileri Türkiye’de konut, taşıt ve bireysel kredilerdeki son rakamları şöyle özetliyor:
“TBB verilerine göre, 2005 yılında 285 bin 665 kişiye 5 milyar 310 milyon YTL’lik taşıt kredisi kullandırıldı. 2005 yılında satılan taşıt sayısı 713 bin 856 adet düzeyinde. Bu, 2005’te satılan taşıtların yüzde 40’ının kredili olduğunu gösteriyor.
Aynı dönemde konut kredilerinde 242 bin 582 kişiye 11 milyar 634 milyon YTL, ihtiyaç kredilerinde ise 6 milyon 519 bin 520 kişiye 15 milyar 233 milyon YTL tutarında bireysel kredi kullandırıldı. 2002 yılından bugüne her iki cephede de büyük bir artış var. 1,3 milyon kişiye kredi kullandırıldığı 2002 yılında kişi başına düşen kredi tutarı 2 bin 600 YTL seviyesinde iken 2005 yılı sonunda 7 milyonun üzerinde kişiye ortalama 4 bin 600 YTL bireysel kredi kullandırıldı.
Türkiye’deki rakamlar, Avrupa ile karşılaştırıldığında ise yine düşük kalıyor. Avrupa’da bireysel kredi kullanım oranları GSMH’nin asgari yüzde 30’u seviyesinde. Türkiye’de ise bu oran yüzde 10’un altında. Önümüzde birkaç yılda tüketici kredileri toplamının, GSMH’nin yüzde 10’unu yakalayabileceğini bekliyoruz.”
Sigortanın Yeni Planları
Sigortacılık, 2005 yılında yüzde 20 oranında büyüdü. Bu gücünü 2006’nın ilk 3 ayında da korudu ve yüzde 10 büyüme kaydetti. Sigorta sektöründeki büyümenin önemli bir bölümü sektörün lokomotifi olan sağlık ve kasko branşlarından sağlandı.
Ancak, büyümeye rağmen sigorta ürünleri sahipliğinde Türkiye’nin alacağı çok yol var. Örneğin, nüfusun yaklaşık yüzde 1’lik bir kesiminin özel sağlık sigortası olduğuna ait rakamlarda bunu destekliyor. Yapı Kredi Sigorta Genel Müdürü Murat Güvenel, bu konuda şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Avrupa Sigorta ve Reasürans Federasyonu’nun (CEA) 2005 yılı faaliyet raporunda yer alan verilere göre, 2004-2005 yılları arasında hayat-dışı sigorta branşında prim üretimi yüzde 3,98 oranında artış gösterdi. Enflasyondan arındırılmış artış ise yüzde 1,6 dolayında oldu. Türkiye’de bu yıl bu oranın yüzde 11-15 aralığında gerçekleşmesini bekliyoruz. Sonuçta Avrupa’da da sektör büyüyor ama biz daha hızlı büyüyoruz.”
Sağlık sigortalarında 2004- 2005 verilerine göre poliçe sayıları yüzde 15, prim üretimi ise yüzde 17 oranında arttı. Önümüzdeki dönemde poliçe sayılarında yüzde 15, prim üretiminde yüzde 20-25 artış bekleniyor. Sağlık branşında reel artışın devam edeceğini ve pazarın büyüyeceğini söyleyen Murat Güvenel, kaskodaki tablo için ise şunları söylüyor:
“Kasko poliçelerinde pazar daha hızlı büyüyor. Ancak fiyat rekabetinin etkileri ile prim hacimleri sigortalı araç sayısına göre daha az artış gösteriyor. Önümüzdeki dönemde kasko sigortalarında hem poliçe sayılarında, hem de prim üretiminde yüzde 25 artış tahmin ediyoruz. Bu da önümüzdeki dönemde kasko primlerinin artacağını gösteriyor.”
Hayat Branşı Büyüyecek mi?
Türkiye’de 2005 sonu itibariyle, 2,5 milyonu birikimli olmak üzere 7 milyon 38 bin hayat sigortası poliçesi bulunuyor. Bunun içindeki zorunlu sigorta grupları da dışarıda bırakıldığında, hayat sigortası ihtiyacı karşılanmış olan sigortalı sayısının 500 binin altında olduğu tahmin ediliyor. Hayat sigortacılığındaki toplam prim üretimi ise 0,75 milyar Euro düzeyinde. Oysa Avrupa’daki toplam hayat sigortası prim üretimi 598,9 milyar Euro.
Rakamlar, Türkiye’nin, hayat branşında Avrupa’nın çok gerisinde olduğunu gösteriyor.
Ayrıca, son dönemde, bireysel emeklilik sistemi devreye girdikten sonra birikimli hayat sigortaları prim üretiminde gözle görülür bir düşüş yaşandı. Bu da hayat sigortaları branşında, ulaşılması gereken hedefi ileri çekti. Axa Oyak Genel Müdürü Cemal Ererdi’nin saptaması şöyle:
“Bireysel emeklilik şirketlerinin tüm yıl faaliyette bulunduğu ilk yıl olan 2004’te ve 2005’te hayat sigortaları prim üretimi artışı, uzun yıllardan sonra ilk kez sektör ortalamasının altında, yüzde 2 düzeyinde kaldı. Böylece hayat sigortalarının tüm branşlar içinde 2003 yılında yüzde 21 olan payı, 2005’te yüzde 16’ya indi.”
Önümüzdeki yıllarda da uzun vadeli birikim amaçlı olarak hayat sigortalarının, bireysel emekliliğin gerisinde kalması bekleniyor. Bu alandaki büyümenin ise kredi hayat sigortaları ve risk ürünlerinden geleceği tahmin ediliyor. Yapı Kredi Hayat ve Emeklilik Genel Müdürü Doç. Dr. Giray Velioğlu, “2010 yılında hayat sigortasında toplam prim üretiminin enflasyondan yüzde 5 oranında arındırılmış bir artışla 0,96 milyar Euro’ya ulaşması bekleniyor. Aynı tarihte Avrupa’daki prim üretiminin ise 700 milyar Euro’ya dayanacağı düşünülüyor” diye konuşuyor.
Emeklilikte Yeni Hesaplar
Bireysel emeklilik sistemi (BES), tüm finans piyasasının en cazip alanlarından biri… Sistemin hayata geçtiği 27 Ekim 2003 tarihinden bu yan geçen kısa süre içerisinde katılımcı sayısı 890 bin kişiye ulaştı. Türkiye’de 80’li yıllardan bu yana, 20 yıldır satışı sürdürülen özel sağlık sigortasında poliçe sahibi sayısının bugün sadece 974 bin olduğu düşünüldüğünde, BES’deki gelişimin hızı ortaya çıkıyor.
Emeklilik Gözetim Merkezi’nin (EGM) 17 Temmuz 2006 tarihli verilerine göre BES’de yatırıma yönlendirilen toplam tutar 1 milyar 821 milyon YTL düzeyine ulaştı. Doç. Dr. Giray Velioğlu, sistemin 10’uncu yılını dolduracağı 2013 tarihine kadar bu rakamın 10-15 milyar dolara ulaşacağını ve 3-4 milyon katılımcının sisteme gireceğini öngörüyor.
Avrupa’daki ise 2015’te emeklilik fonlarının toplam 16,5 trilyon Euro büyüklüğe ulaşacağı tahmin ediliyor. Aynı yıl için Türkiye’deki fon büyüklüğü tahmininin 30 milyar dolar olduğunu söyleyen sektör yetkilileri, şu saptamayı yapıyor:
“2004 yılı sonu itibariyle Avrupa’daki emeklilik fonlarının büyüklüğü 7,5 trilyon Euro idi. Bu rakamın Avrupa’da 375 milyon nüfusu temsil ettiği düşünülecek olursa, potansiyelin büyüklüğü anlaşılabilir.”
Önümüzdeki dönem için yapılan tahminler, bireysel emeklilik sistemi içerisinde en yüksek potansiyelin kurumsal pazarda olduğunu gösteriyor. Tüm dünyada çalışanların kurumlara bağlılığında yan faydalar sıralamasında özel emeklilik sistemi ön sıralarda yer alıyor. Türkiye’de de beklentiler bu doğrultuda.
Leasıngde Potansiyel Nerede?
Türkiye’de leasing yatırımlarının GSMH içerisindeki payı, 2001 yılından bu yana işlem hacmindeki büyümeye paralel artış gösterdi. Leasingin GSMH’deki payı 2001’de 0,52 düzeyinde iken 2005 sonunda yüzde 1,18’e ulaştı.
Avrupa ülkelerinde ise leasing yatırımlarının GSMH’deki payları, ülke gelişmişliğine paralel olarak değişiyor. 2005 verilerine göre bu oran, Çek Cumhuriyeti’nde yüzde 4,06, İspanya’da yüzde 1,93, İtalya’da yüzde 3,12, Polonya’da yüzde 1,68, İngiltere’de yüzde 3,15 ve Macaristan’da yüzde 5,39 düzeyinde.
2005 yılında Türkiye’de makine teçhizat yatırım rakamları içerisinde leasingin payının yüzde 11,5’e ulaştığına dikkat çeken TEB Finansal Kiralama A.Ş Pazarlama Direktörü Koray Yılmaz, şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Aynı oran Avrupa’da yüzde 16 civarında. Önümüzdeki dönem Türkiye’de de leasing yatırımlarının ekonomideki büyüme ve istikrara paralel olarak artmasını ve Avrupa ülkeleri standartlarına gelmesini bekleniyoruz.”
Koray Yılmaz leasingde potansiyelin nerede yoğunlaştığını ise şöyle anlatıyor:
“Önümüzdeki dönem ürün çeşitliliği öne çıkacak. Operasyonel kiralama, gayrimenkul leasingi, satın alma opsiyonlarının kullanıldığı ya da kullanılmadığı leasing opsiyonları ve benzeri ürünler daha yaygın olarak kullanılacak. Satış kanallarını çeşitlenecek. İnternet üzerinden satışlar gündeme gelecek.”
Ergun Özen/Garanti Bankası Genel Müdürü
“Penetrasyonlar Düşük, Büyüme Potansiyeli Yüksek”
Beklentilerin Yönü AB’yle müzakere sürecinde, ekonomideki gelişmelerle birlikte mevduatın krediye dönüşümünde daha olumlu gelişmeler sağlanacak. Kredi hacimleri artacak.
Uluslararası düzeyde itibarın artmasıyla birlikte daha kolay ve az maliyetle borçlanabilme imkanı doğacak. Teknoloji, personel kalitesi ve yönetişim alanlarında ilerleme sağlanacak.
Ayrıca AB ile girilecek rekabet ortamında maliyetleri düşürmek, verimlilikleri artırmak, birleşme ve devralmalar yoluyla ölçekleri büyütmek daha önemli hale gelecek.
Türkiye’nin Avantajları Avrupa ile kıyasladığımızda Türk bankacılık sektörünün pek çok açıdan güçlü yönleri olduğunu görüyoruz. Örneğin Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerinin aksine uzun geçmişi olan bireysel bankacılık deneyimimiz ve yerel bilgi avantajımız var. Son dönemde global oyuncuların etkinliğinin artmasıyla daha şeffaf, kârlılığa ve risk yönetimine önem veren, rasyonelleşen bir rekabet ortamı doğdu.
Penetrasyonlara Dikkat Türk bankacılık sektörünün aktif penetrasyonu yüzde 83 düzeyinde. Bu oran, AB ortalamasının dörtte biri kadar. Kredi penetrasyonu AB ortalamasının üçte biri kadar ve yüzde 34 düzeyinde. Mevduat penetrasyonumuz ise yüzde 51 düzeyinde. Bu da AB ortalamasının beşte ikisine işaret ediyor. Sonuçta düşük penetrasyon oranları ve yüksek büyüme potansiyeline işaret ediyor.
Zayıf Noktalar Diğer yandan Türk bankacılık sektörünün Avrupa’ya kıyasla zayıf olduğu noktalar da var. Örneğin verimlilik düşük seviyelerde ve gider/gelir rasyosunda iyileşme gerekiyor. Kamu bankacılığının payı yüzde 31,5 düzeyinde. AB’nin 3 katı olan bu oran çok yüksek. Yüksek aracılık maliyetleri ve kısa vadeli fonlamayla uzun vadeli aktif yaratımı konularına da dikkat etmek gerekiyor.
Potansiyelin Adresleri
Bankacılık Konut kredileri başta olmak üzere bireysel bankacılık, özel bankacılık ve KOBİ bankacılığı tarafında büyük potansiyel var. Önümüzdeki dönem rekabetin en çok bu alanda yoğunlaşması bekleniyor.
Sigorta Kasko branşında fiyat rekabetinin etkileri ile prim hacimleri sigortalı araç sayısına göre daha az artıyor. Ancak yine de yıllık yüzde 25 oranında bir büyüme öngörülüyor. Sağlık branşı ise sigortada potansiyelin en yüksek olduğu alan. Son 1 yılda prim üretimi yüzde 17,1 oranında artan sağlık sigortalarında, önümüzdeki dönem büyüme hız kazanacak.
Bireysel Emeklilik Yaklaşık son 3 yıldır faaliyette olan bireysel emeklilik sistemi, hızlı bir büyüme kaydetti. Bugün yaklaşık 300 bin katılımcıya ulaşan sektörün 2013 hedefi 4 milyon katılımcıya ulaşmak yönünde. BES’in büyümesinde en büyük etkiyi ise işveren katkılı grup sözleşmeleri yapacak.
Leasıng Leasingde yeni dönemin odak noktası ürün çeşitliliği olacak. Operasyonal kiralama, gayrimenkul leasingi, satın alma opsiyonlarının kullanıldığı ya da kullanılmadığı leasing opsiyonları potansiyeli yüksek alanlar olarak öne çıkıyor.
Faktorıng Türkiye faktoringde çok hızlı ilerliyor. Özellikle son dönemde dünya pazarındaki etkinliğini artırmış durumda. Gelecekte büyümenin adreslerinin ise ihracat faktoringi ve yurtiçi kredi sigortası olacağı söyleniyor.
Hande D.Süzer
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?