Global ekonomik kriz, her ne kadar Türkiye’yi teğet geçmiş olsa da
piyasaların daralmasına, büyümenin sekteye uğramasına neden oldu.
Batı’nın krizi bitmeden Türkiye’de de izlerinin tam anlamıyla silinmesi
zor. TSKB Genel Müdürü Halil Eroğlu, dünya ekonomisinin toparlanmasının
birkaç yıl daha alacağı görüşünde. Yaşanan krizin, Batı’daki finansal
sistemin büyük sıkıntıda olduğunu gösterdiğine işaret eden yönetici,
“Hem Avrupa’da hem ABD’de bilançoların küçülmesi, zararların realize
edilmesi gerekiyor. Bu da bir süreç ve en az birkaç yıla ihtiyaç var”
diyor. Eroğlu bu süreçte gerekli kaynağın Dünya Bankası, Avrupa Yatırım
Bankası gibi uluslar üstü kuruluşlarca sağlanacağına dikkat çekiyor. Bu
kuruluşların son 1 yılda yaptığı plasmanda önemli artış olduğuna işaret
eden Eroğlu, “Önümüzdeki birkaç yıl daha bu artış sürecek. Kaynağın
aktarılacağı adresler ise altyapı yatırımları ile KOBİ’ler olacak” diye
konuşuyor. Halil Eroğlu, bu tablonun Türkiye için de geçerli olacağı
görüşünde. Yalnız Türkiye özelinde hanehalkı finansmanının da önem
kazanacağına dikkat çekiyor ve ekliyor:
“Hane halkımızın toplam borcu, Batı’ya göre çok düşük. Bu nedenle
önümüzdeki dönemde kredi kartı, konut kredisi gibi alanlarda
hanehalkının borçlanmasının artacağını söylemek mümkün. Bu artan
borçlanma hem KOBİ’leri hem büyümeyi yukarı çekecek.” TSKB bu yılı 1
milyar dolar düzeyinde kaynakla kapatmak niyetinde. Halil Eroğlu,
uluslar üstü kuruluşlardan sağlanan bu kaynağın gelecek yıl da benzer
düzeyde olacağını söylüyor. Hedefin gelecek 5 yılda, her yıl yüzde 10-15
düzeyinde büyüme ile bankayı ikiye katlamak olduğunun altını çiziyor ve
ekliyor:“Daha uzun vadeli hedefte ise bölgesel bir kalkınma bankası
kurmak var. Bunun için yakın coğrafyaya bakıyoruz. Yatırım ve kalkınma
bankacılığı alanındaki birikimimizi bölgeye aktarabiliriz.”
TSKB Genel Müdürü Halil Eroğlu ile finansal piyasalardaki son tabloyu,
yeni döneme yönelik beklentileri ve TSKB’nin planlarını konuştuk:
Capital: 2009, kaynak sağlama konusunda sıkıntılı bir yıldı. Bu yıl tablo nasıl? - 2008 Eylül’ündeki Lehman krizinden sonra piyasalar, 2009
yılında ancak krizin yaralarını sarmaya çalıştı. Türk bankacılık sektörü
güçlü mali yapısı sayesinde krizi son derece hafif atlattı ve krizde
ülke ekonomisinin birtakım sorunları gidermesinde ciddi desteği oldu.
Örneğin KOBİ’ler başta olmak üzere firmaların geri ödemelerde yaşadığı
zorlukları bankalar hafifletti. Krizi hafif atlatmamızda etkili olan çok
kritik 2 unsurdan biri bu oldu. Diğeri de tabii Türkiye Cumhuriyeti’nin
mali politikalarının, özellikle mali disiplinin, 2001 krizinden sonraki
dönemde başarıyla uygulanmış olması ve GSMH’ye borç oranımızın 40’lı
seviyelere düşürülmüş olmasıydı.
Capital: Bundan sonraki süreçte neler göreceğiz? Kaynak ve büyüme nereden gelecek? - Bu krizler bize Batı’daki finans sektöründe büyük sıkıntı
olduğunu gösterdi. Hem Avrupa’da hem ABD’de bankacılık ve finans
sektöründe bilançoların küçülebilmesi için zararların bir kısmının
realize edilmesi gerekiyor. Zararlar realize edildikçe de özvarlık
takviyesi gerekiyor. Bu da bir süreç, en az birkaç yıla ihtiyaç var.
Önümüzdeki birkaç yıl dünya ekonomisinin büyümesinde sıkıntı olacak. Bu
sıkıntıyı aşmak için Batı’daki mali kuruluşlar ve bankalar yeterince
destek veremeyeceğine göre bu destek ancak Dünya Bankası, Avrupa Yatırım
Bankası gibi uluslar üstü kuruluşlar tarafından verilebilir. Bu
kuruluşların 2009 ve 2010 yıllarında, dünya ölçeğinde yaptıkları plasman
daha önceki yılların çok üzerine çıktı.Bildiğim kadarıyla sadece Avrupa
Yatırım Bankası KOBİ’lere, geçtiğimiz yıl neredeyse 20 milyar dolara
yakın bir plasman yaptı. Bu yıl da benzer bir plasman yapacak.
Capital: Türkiye özelinde nasıl bir tablo öngörüyorsunuz? - Dünyada bu yıl ve sonrası için öne çıkan 2 konu var.
Birincisi, kalkınmaların finansmanı için altyapı yatırımlarına fon
sağlamak. İkincisi de KOBİ’lerin finansmanı. Türkiye özelinde bunların
yanına Türkiye ekonomisinin önemli bir dinamiği olan hanehalkı
finansmanını koymak gerekiyor. Bizim hanehalkımızın toplam borcunun
Batı’ya göre çok düşük olması nedeniyle kredi kartı, konut kredisi gibi
alanlarda da hanehalkının borçlanmasının artacağını söylemek mümkün. Bu
artan borçlanma da hem KOBİ’leri hem büyümeyi yukarı doğru çekecek.
Dolayısıyla önümüzdeki dönem ve sonrasında bankacılık sektöründe
büyümenin en önemli kısmı hanehalkından gelecek.~
Capital: TSKB olarak sizin planlarınız ne yönde? Bu yılı nasıl kapatacaksınız? 2011 için nasıl hedefler koydunuz? - Genel anlamda bankacılık sektörüne paralel bir büyüme elde
ediyoruz. Yurtdışından sağlamış olduğumuz kaynakları Türk özel
sektörünün yatırım malları finansmanı için kullandırıyoruz. Bu yıl da
takriben 1 milyar doları aşacak bir plasman yapacağımızı öngörüyoruz. Şu
anda da yaptığımız bütçenin üzerinde gidiyoruz. Büyümemiz hem aktif hem
krediler tarafında bankacılık sektörünün hemen biraz üzerinde devam
ediyor. Enerji sektörü başta olmak üzere yoğun finansmanımızı devam
ettiriyoruz. Özellikle yenilenebilir enerji konusundaki üretim
finansmanının yanında dağıtım ağının ve özelleştirmelerin finansmanına
katkımız devam ediyor. İmalat sanayine de ayırdığımız kaynaklar artıyor.
Yılın sonlarına doğru ivmenin hızlanmakta olduğunu söyleyebilirim.
Mobilya sektörü tarafında da hızlı bir gelişim var. Türkiye’nin
önümüzdeki dönemde büyümeye devam edeceğini ve bunun için gerekli,
özellikle orta vadeli kaynağın temininin çok önemli olduğunu
düşünüyorum. TSKB özelinde geçen senelerde sağladığımız kaynağı
sağlamaya devam ediyoruz. Gelecek yılda daha iyi kaynaklarla kaynak
akışımızı çoğaltacağız.
Capital: Uzun vadeli hedefinizde neler var? Örneğin gelecek 5 yıla yönelik planlarınız nasıl? - Banka olarak kârlılığımız çok iyi gidiyor. Sorunlu
kredilerimiz binde 4 gibi çok düşük bir oranda. Önümüzdeki 5 yıl için
yılda yüzde 10-15 düzeyinde büyüme hedefi koyduk. Bu da kabaca gelecek 5
yılda bizi yüzde 60-70 oranında bir büyümeye götürebilir. Bunlar
aslında tutucu hedefler. Aslında ana hedefimiz 5 yılda bankayı ikiye
katlamak yönünde. Diğer yandan TSKB bir yatırım ve kalkınma bankası.
Kalkınma bankacılığı yerel bir iş. Ancak kalkınma bankalarının
sorunlarının da dünyanın her yerinde benzer olduğunu söylemek mümkün. Bu
benzer sorunların da ortak bir platformda bir arada tartışılması
gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle de mutlaka kalkınma bankalarının bir
araya geldiği bir birlik yaratılması gerektiğine inanıyoruz. Bölgesel
kalkınma bankaları konusunda ülkelerin biraz daha cesaretle düşünmesi
lazım. Burada özel sektör kamu iştiraki bir şekilde yapılanma mümkün
olabilir. Biz bu nedenle yakın coğrafyamıza bakıyoruz. Yakın coğrafyada
bölgesel bir kalkınma bankası veya ikili üçlü anlaşmalarla kurulabilecek
bir banka konusunda çabalarımız devam ediyor. Ancak bunlar kısa vadeli
işler değil.Yatırım ve kalkınma bankacılığı alanında çok ciddi bir bilgi
birikimimiz var. Bu bilgi birikimini bölgeye aktarabiliriz.Ancak bunun
organizasyonu ve tamamlanması ticari bankaların şube açmasından çok daha
uzun, zor bir süreç. Önce konseptin kabul edilebilir ve akla yatkın
hale gelmesi lazım. Ama çabalarımız yoğun olarak devam ediyor.
Capital: Yabancıların ilgisi ne düzeyde? Ortaklık ya da işbirliği teklifleri alıyor musunuz? - Geçmişte çok ciddi bir yabancı ilgisi oldu ama onların
ödeyebilecekleri fiyatın çok üzerinde bir piyasa değerine sahibiz.
Ayrıca zaten bu piyasa değerini ödemek de yetmiyor, birleşmenin bize bir
fayda da getirmesi gerekiyor. Dünya Bankası’nın iftiharla söz ettiği
kalkınma bankası modellerinin bir numarasıyız. Onların tavsiyeleri ile
bugüne kadar Çin Kalkınma Bankası, Ukrayna Exim Bank, Hırvatistan
Kalkınma Bankası dahil bir çok bankaya yaptıklarımızı anlattık,
personellerini eğittik, onlara model olduk. Sonuç olarak bize katkı
sağlayacak bir ortaklığı düşünürüz tabii ama bizim katkı
sağlayabileceğimiz yerler daha fazla.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?