“Krediye Fon Var, Talep Bulamıyoruz”

Bankaların kredileri kestiğinden, geri çağırdığından şikayet edilen bir dönemde, ING Bank kredi reklamlarıyla dikkat çekti. Bir yabancı banka olarak Türkiye’ye 2,4 milyar dolar kaynak getirdiğini s...

1.01.2009 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Bankaların kredileri kestiğinden, geri çağırdığından şikayet edilen bir dönemde, ING Bank kredi reklamlarıyla dikkat çekti. Bir yabancı banka olarak Türkiye’ye 2,4 milyar dolar kaynak getirdiğini söyledi. Daha fazlasını getireceği mesajını verdi.

ING Bank Genel Müdürü Hakan Eminsoy, şu anda kredi kanallarının açık olduğunu söylüyor. Asıl sorunun talepte olduğuna işaret eden Eminsoy, “Bankaların elinde belirli bir likidite birikti. Herkes bunu krediye dönüştürmek istiyor. Ama talep yaratmak zor oluyor. Burada müthiş daralma var. Kredi vermek istiyoruz ama talep bulamıyoruz” diye konuşuyor.

Oyak Bank’ı olarak Türkiye’ye giren ING Bank, sektördeki ilk yılında hızlı bir performans gösterdi. Bilançosunu büyüttü, kârlılığını ve pazar payını artırdı. Banka 2008 yılını kredilerde yüzde 27, mevduatta yüzde 23 ve toplam aktifte yüzde 40’lık bir büyüme ile kapatmayı öngörüyor.

ING Bank Genel Müdürü Hakan Eminsoy, 2009 için ise büyüme planlarını sınırlı tuttuklarını söylüyor. Bu yıl daha mütevazi hedeflerle ilerleyeceklerini söyleyen Eminsoy, yeni yılın planını şöyle özetliyor:

“Sektör son yıllarda yıllık yüzde 25 düzeyinde büyüme rakamları yakaladı. Gelecek yıl bu oranı yakalama ihtimali düşük. Sektör için öngördüğümüz büyüme yüzde 10. Biz de yüzde 14’ler düzeyinde bir büyüme yakalayabileceğimizi düşünüyoruz. 2009’da kredilerimizde yüzde 27, mevduatta yüzde 21 ve toplam aktiflerimizde yüzde 18’lik bir büyüme gerçekleştirmek hedefindeyiz.”

hedReel sektörün, bankaları kredileri kesti, geri çağırıyor diye eleştirdiği son dönemde ING Bank kredi reklamlarıyla dikkat çekti. Bu reklamlarda Türkiye’ye 2,4 milyar dolar düzeyinde para getirdiğini söyleyen banka, bundan sonra da kaynak sağlamaya devam edeceği mesajını verdi. Hakan Eminsoy, büyüme imkanı buldukça kaynağı ING’den tedarik etmeye devam edeceklerini, şu anda da kredi kanallarının açık olduğunu söylüyor. Ancak sorunun talepte olduğuna dikkat çeken Eminsoy şöyle devam ediyor:

“Her sektör için talep daralması söz konusu. Daha az ev, daha az otomobil, daha az televizyon alınıyor. Bunları finanse etmek için de daha az kredi talebinde bulunuluyor. Biz kredi vermek istiyoruz ama talep bulmakta zorlanıyoruz.”

ING Bank Genel Müdürü Hakan Eminsoy ile yeni dönem beklentilerini, kredi pazarındaki son tabloyu ve ING Bank’ın plan ve hedeflerini konuştuk.

*2008’i nasıl tamamlayacaksınız? Aktif, krediler, mevduat gibi bilanço rakamlarınız nasıl olacak. Öngördüğünüz toplam büyüme ve kâr ne düzeyde?
-ING bu yıl Türkiye’de ilk yılı olması itibarıyla hızlı bir giriş yapmak istedi. Mali açıdan da özellikle bankanın bilançosunu büyütebilme, kârlılığını ve pazar payını artırabilme arzusunda olduk. Burada temel faktörlerden biri de bankanın sermaye ihtiyacıydı. Satın alır almaz ING bankanın sermaye ihtiyacını giderdi. İki kez sermaye artırımı yapıldı. Bu sayede bankanın kredi büyümesini sağladık. Bu da bankanın kârlılığına önemli ölçüde katkı sağladı. Bu nedenle bu yılki performansın planlandığı şekilde gerçekleştiğini söyleyebilirim. Yıl sonu rakamlarımız da öngördüğümüz gibi olacak. Yalnız kredi büyümesi tarafında daha iyi olabilirdik. Buradaki büyümemiz Eylül-Ekim dönemine kadar ulaştığımız noktada kaldı. Ondan sonraki büyümeler çok tatmin edici olmadı. Son 3 ayda hedeflerimizi yakalayamadık.

2008 yılsonu için dolar kurunun 1,520 YTL, TÜFE’nin yüzde 10,7 olduğunu varsaydık. Buna göre yılı, kredilerde yüzde 27, mevduatta yüzde 23 ve toplam aktifte yüzde 40’lık bir büyüme ile kapatacağımızı söyleyebilirim.

2009 için büyüme planı yapıyor musunuz? Ne kadarlık büyüme öngörüyorsunuz?
2009 için büyüme planlarımızı sınırlandırdık. Yine bir büyüme olacak ama daha önce öngördüğümüzden az. İlk yaptığımız planda hem hızlı büyümeler hem hızlı pazar payları vardı. Şimdi ekonomi ve sektör için büyüme beklentilerinin zayıf olduğu bir döneme girdiğimiz için biz de planlarımızı gözden geçirdik. Eski hedeflerimize göre daha mütevazi rakamlarla hareket edeceğiz.

Türk bankacılığı son dönemde yıllık yüzde 25 civarında büyüyordu. Gelecek dönem bu oranı yakalama ihtimali düşük. Büyüme hedeflerimizi biraz da sektör göreceli olarak yapıyoruz. Öngörümüz sektörün yüzde 10, bizim de yüzde 14’ler düzeyinde büyüyebileceğimiz yönünde. 2009’da da bireysel bankacılıkta büyüme hedefindeyiz. Hali hazırda 365 şubeye ulaşmış durumdayız. Bu sayı, az da olsa gelecek yıl da artacak.

2009 yılsonu varsayımları dolar kuru 1,480 YTL, TÜFE’yi yüzde 7,4 olarak aldık. Buna göre gelecek yıl kredilerde yüzde 27, mevduatta yüzde 21 ve toplam aktifte yüzde 18’lik bir büyüme gerçekleşeceğimizi düşünüyoruz.

2012 için açıkladığınız hedefler vardı. Bu hedeflerde herhangi bir revizyona gidildi mi?
Uzun vadeli hedeflerimizde bir değişiklik yapmadık. Belirsizliğin hüküm sürdüğü böyle bir dönemde 5 yıllık planda revizyona gitmenin pek bir anlamı olmuyor. Şu anda daha kısa dönemli performansa odaklanıyoruz.

Yabancı kaynak, para getirdik diye reklam yapıyorsunuz. Ne kadar getirdiniz, ne kadar daha getireceksiniz?
Eskiden reklam yaparken ilgi çekememekten sıkıntı duyardık. Şimdi, herhalde piyasada başka reklam olmadığı için dikkat çekiyor. ING Türkiye pazarına gerek sermaye gerek finansman olarak çeşitli şekillerde kaynak getirdi. Reklamlarımızda bu kaynağın tutarını 2.4 milyar dolar olarak açıklıyoruz. Son dönemde bunun üzerine birkaç yüz milyon dolarlık kaynak daha eklendi. Bankanın genel büyüme planındaki yapıya göre ihtiyaç duyulduğunda bu rakamlar artırıyor. Bugün bankaların kredileri kestiği konuşuluyor. Kim işinin durmasını ister? Bir beyaz eşya üreticisi buzdolabı üretmek istemiyorum diyebilir mi? Bankalar da kredi vererek para kazanıyor. Aksine biz kredi vermek istiyoruz talep bulamıyoruz.

Büyüme imkanı buldukça kaynağı ING’den tedarik etmeye devam edeceğiz. Şu anda da kredi kanallarımız açık. 

2009’da ne kadar kredi vereceksiniz? Elinizde ne kadarlık bir kaynak var ve bunu nasıl dağıtmayı planlıyorsunuz?
Hali hazırda her sektör için talep daralması söz konusu. Daha az ev, daha az otomobil, daha az televizyon alınıyor. Bunları finanse etmek için de daha az kredi talebinde bulunuluyor.

2009’da da bu trend devam edecek. Biz elbette kredi vermeye devam edeceğiz. Ama Türkiye’ye ne kadar daha para getireceğimizi söyleyebilmem için rasyolardan konuşmam gerekir. Samimi ve doğru cevap vermek için biraz teknik bir açıklama yapacağım. Bu kaynak birincisi vade yapısına bağlı. Doğru vade yapısıyla ilerliyorsak, ek kaynağa ihtiyacımız olmaz. Örneğin Türkiye’de son 1 ayda vade yapısı kısaldı. Neredeyse gecelik mevduata döndük. Gecelik mevduatla da bir bankayı yönetmek sağlıklı değil. Böyle bir durumda dengeyi sağlamak için daha uzun vadeli kaynak aktarmamız gerekiyor. Diğer yandan hızlı büyüme durumunda da sermaye ihtiyacı ortaya çıkar ve sermaye artırımı şeklinde kaynak sağlanır. Biz her iki şekilde de geçtiğimiz dönemde kaynak sağladık.

Ben önümüzdeki ilk 3 aylık dönemde bu bankanın kaynak ihtiyacı olmayacağını düşünüyorum. Çünkü hem piyasadaki talep yapısı hızlı büyümüyor hem mevduat sahibi tek gecelik vadeden yavaş yavaş uzaklaşıyor. Ancak büyüme imkanı çıkar çıkmaz ING, rasyoların gerektirdiği ne rakam varsa onu Türkiye’ye getiriyor olacak.

Sonuç olarak 2009’da yaklaşık 300 bin kişiye 3,5 milyar YTL’ye yakın bireysel kredi kullandırmayı hedefliyoruz.

Reel sektörün “bankalar kredi kesti” isyanı var. Sizse kredi reklamları yapıyorsunuz. ING Bank’ta reel sektöre yönelik politikada değişiklik yok mu? Kredi kesme ya da geri çağırma yapmıyor musunuz?
Burada gönül rahatlığıyla sadece ING için değil bankacılık sektörünün geneli için bir değerlendirme yapabilirim. Ekonomik ortamda adına kriz dediğimiz hızlı bir değişiklik oldu ve bu Türkiye’yi de etkiledi. Bu durum bankacılık sektörüne de yansıdı. Vade yapısı, faizler değişti. Sendikasyon kredisi gibi fonlama kaynaklarının miktarı azaldı. Biz de bankalar olarak parayı kendimiz basmıyoruz. Kaynak azalınca, vadesi gelen kredilerin ancak uzatılmaması gibi bir değerlendirme olabilir. Yoksa anlaşması yapılmış kredinin vadesinden önce çağrılması gibi bir durum söz konusu olamaz. Diğer yandan elbette çeşit çeşit ürün var. Bunlardan bazıları yapı itibarıyla sabit ürünler, bazıları değil. Bu ürünleri kullananlar da özelliklerine bakarak kullanmışlar. Bu nedenle ben bankalar kredileri kesti, geri çağırıyor gibi değerlendirmelerin yapılmasını doğru bulmuyorum.

Diğer yandan maliyetler arttı. Bundan 6 ay önceki faizlerle kredi bulmak mümkün değil. Eskiden 7-10 yıllık krediler konuşuluyordu, şimdi bu vadeleri konuşabilmek mümkün değil. Zaten doğru da değil. Çünkü bugün artık kredi ihtiyacı işletme kredisinde yoğunlaşıyor. Yatırım amaçlı kredi talepleri çok düşük. İşletmelerin de kredi ihtiyacının 1-1,5 yıllık olmasını beklersiniz, 5-7 yıllık değil. Değişiklik fiyat ve maliyet tarafında diyebilirim. Bankaların elinde bir likidite oluştu ve bunu bir an önce bir varlığa dönüştürmek istiyorlar. Ancak burada talebi yaratmak da kolay olmuyor.

Kredi talebini olumlu karşılama oranı, kriz öncesine göre nasıl değişti?
Bu bir kredi değerliği konusudur. Malum kriz herkesi belirli şekillerde etkiledi. Bu geçtiğimiz dönemde de bankacılık sektöründe kredi dönüşlerinde yani kredi ödemelerindeki gecikmeler arttı. Gecikmeler artınca rasyolar bozuldu. Haliyle istihbarat yaptığınız zaman bu durum sizden kredi talep eden şirketlerin gelirlerinde görülmeye başladı. Geliri azalan kurum ya da kişilere karşı olumsuz bakış gelişti. Bu anlamda bakarsanız kredi değerliğinde bir bozulma var. Bu da tabi kredi talebini olumsuz karşılama oranını artırıyor. 2007 yılında toplamda red oranı yüzde 12 iken, 2008 yılı ilk 11 ayında yüzde 16 olarak gerçekleşti.

Bu dönemde yabancı sermayeli banka olmak avantaj getirdi mi?
Pek getirmedi diyebilirim. Tam aksi bile olduğu dönemler yaşadık. Biliyorsunuz geçtiğimiz dönemde bankamız hakkında haksız değerlendirmeler oldu. Türkiye’de bankaları denetleyen otoriteler, ilgili başka kurumlar var. Bu değerlendirmeler onlara karşı da doğru değildi. Bugün bu değerlendirmeleri artık geride bıraktık ama yapıldıkları dönemde olumsuz bir imaj yarattı, bundan da pek faydalanan olmadı.

Bu dönemde de yabancı sermaye bize bir fayda sağlamadı. Gelen ticaret yapmak, Türkiye piyasasından pay almak için geliyor. Kendi ülkesinde göremediği büyümeyi burada realize edebilmek için geliyor. Yani biz önceden ordunun bankasıydık şimdi yabancıların bankasıyız demek çok yanlış.

Oyakbank’tan ING’ye dönüşüm süreci için 14 milyon Euro’luk bütçe ayırmıştınız. Bunun ne kadarını kullandınız? Yapılacak ne işler kaldı?
Bizim için, bir yönetici olarak benim için isim değişikliği önemli bir tecrübe oldu. Hakikaten kolay bir iş değil. Bunun müşteriye yansıyan kısmı tabelanın değiştirmesi şeklinde oluyor ama işin aslı öyle değil. Biliyorsunuz bankacılık milyonlarla yapılan bir ticaret. Biz halen harcamalara devam ediyoruz. Şu anda kredi kartlarının değişimi ile ilgili harcamaları yapıyoruz. Toplam bütçenin yaklaşık 10 milyon Euro’sunu kullandık. Geriye kalanı da kredi kartlarının, banka kartlarının değişiminde kullanıyor olacağız.

ING uzun vadede Türk bankacılık sektöründe kendini nasıl konumlamayı planlıyor? Şu anda orta büyüklükte bir bankasınız. Büyükler ligine girme planınız var mı?
ING gibi dünya devi bir kuruluş Türkiye’ye sınırlı bir boyutta kalmak için gelmedi şüphesiz. Elbette ki temel hedef global bankanın büyüme dinamizmini sürdürmek. Türkiye’nin de böyle bir büyüme potansiyelinin olduğunu gördükleri için buraya geldiler. Bu inançlarını da orta ve uzun vadede koruduklarını düşünüyorum. Bu ülke ING için büyüme pazarlarından biri ve öyle olmaya da devam edecek. Benzer şekilde Hindistan, Çin gibi ülkelerde de büyüme peşindeler. Oralardaki uzun vadeli hedeflerini de koruyorlar.

Bankacılıkta Yeni Dönem Ne Getirecek?

Masraflar Kısılacak
Sektörün 2009 yılında yüzde 10 oranında büyüme göstereceğini söyleyebiliriz. Temel olarak kaynak ve kaliteli aktif yaratmakta zorluk yaşanacağını öngörüyorum. Türkiye’de büyüyememek küçülmek anlamına geliyor çünkü Türkiye büyüme üzerine çalışan bir ekonomiye sahip. Bu tablo bankaları daha verimli olmaya yönlendirecek. Bu da masraf kısmak, daha etkin çalışmak anlamına gelecek.

Döviz Kredilerine Dikkat
Hepimiz bu yeni ortama gerektiği şekilde adapte olacağız. Belki bu anlamda yeni ürün getirme konusunda sıkıntı yaşanabilir. Ertelenen lansmanlar olabilir. Çünkü her yeni ürün yeni bir masraf anlamına geliyor.

En büyük daralmayı ürün bazında döviz kredileri ve uzun vadeli kredilerde göreceğiz. Proje finansmanı niteliğindeki uzun vadeli kredilerde çok ciddi bir daralma bekleniyor.

Son birkaç aydır yüksek meblağlı bu tür kredileri hiç görmüyoruz.

Para Kazanmak Zorlaşacak
Önümüzdeki dönem bankaların para kazanma ve kâr etme imkanı da zorlaşacak. Mali tabloların açıklanmasında dikkat edilmesi gereken birden fazla nokta var. Bakılması gereken tek nokta kâr değil. Bankalar geçtiğimiz dönemde çok kâr etti ama çok kâr eden bazı bankaların borsadaki değerleri bugün neredeyse üçte birine düşmüş durumda. Bu, başka yapılarda da bozulmalar olduğuna işaret ediyor.

Hizmetler Pahalılaşacak
Bankalar bu bozulmaları gelecek dönemde verdikleri hizmetlere yansıtacaklar. Kart ücretlerinden şikayet ediliyordu ama şimdi yeni maliyetler söz konusu olabilir. Hizmetlerin pahalılaşması beklenebilir.

“Rekabet Büyük Bankalara Kayacak”

Avrupa’dan Daha Rekabetçiyiz
Türkiye’de bankacılıkta rekabet eksiği yok. Hatta burada Avrupa’daki birçok gelişmiş ülkeden bile daha fazla rekabet var. Bunun bir nedeni banka sayısının fazla olması. Bugün Hollanda, Belçika gibi ülkelerde piyasaya hakim olmuş banka sayısı 2 ya da 3 tanedir. Oysa Türkiye’de aynı hizmeti alabileceğiniz neredeyse 10 banka bulabilirsiniz.

Değişim Kaçınılmaz
Rekabetteki bir değişim yaşanacak. Burada özellikle kendini sendikasyon kredisiyle fonlayan bankalar tarafında zorluk yaşanabilir. Bu da mevduattaki rekabeti artırır. Bunun dışında bir de piyasanın daralmasından kaynaklı olarak büyük bilançolu bankaların öne geçmesi söz konusu olabilir.

Kamunun Avantajı Artacak
Herkes yüzde 10 küçülse, bu küçükleri şüphesiz daha çok etkiler. Rekabetin büyük bankalara doğru kayacağını düşünüyorum. Kamu da ister istemez bu rekabetin içinde öne çıkacak. Özellikle yurtiçi kaynağın kullanılmasında kamu avantajlı olacak.

“Mortgage’a Yatırıma Devam Edeceğiz”

Öne Çıkan Ürün
Yakın zamanda müşterilerin küçük ve acil ihtiyaçları için bir kredi ürünü çıkarmıştık. Önümüzdeki dönemde ise geçtiğimiz dönemde olduğu gibi yine mortgage kredilerine ağırlık vermeyi planlıyoruz. Bu ürünün adı, yurtdışındaki uygulamalar nedeniyle kötüye çıktı. Ancak yurtdışındaki uygulamalarla Türkiye’deki uygulama arasındaki tek ortak nokta isim. Yoksa Amerika’daki mortgage ile Türkiye’deki mortgage şekil olarak aynı ürün değil. Türkiye’nin bu ürüne kesinlikle ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Biz de bu ürüne yatırımlarımıza devam edeceğiz.

Kredi Kartları
Biliyorsunuz kredi kartlarında yeni bir işbirliğimiz oldu. Maximum ile işbirliğimize son verip Bonus ile anlaştık. Kredi kartları işinde operasyonel olarak değişim yapmak çok zaman alıyor. Kartları değiştirdiğimiz, müşterilerimizle iletişimi kurabildiğimiz zaman sonuçlarını alabiliyor olacağız. Sanırım bunun için 6 aya daha ihtiyacımız var. Nisan-mayıs’tan sonra burada bir hareketlilik görebileceğiz.

Kobi Bankacılığı
KOBİ bankacılığı tarafında, diğer bankalardan geç bu segmente girmenin de etkisiyle 2007 ve 2008’de çok hızlı büyümüştük. Bu kriz maalesef ülkede en çok küçükleri etkiledi. Bu nedenle işletme bankacılığı dediğimiz KOBİ segmenti bu dönemden negatif etkilenecek. Ama biz her zaman KOBİ segmentindeki faaliyetlerimize devam etmek niyetindeyiz. Uzun vadeli krediler için ise kaynak sağlamak çok zor. Zaten talep de yok. Burayı bir süre unutmak gerekecek.

Hande D.Süzer
[email protected]

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz