Bankacılık sektörü son birkaç yıldır adeta yabancı sermaye akınına uğradı. Bugün gelinen noktada yabancı bir banka tarafından satın alınan ya da bir yabancıyla ortaklık kurmayan banka kalmadı. Bu g...
Bankacılık sektörü son birkaç yıldır adeta yabancı sermaye akınına uğradı. Bugün gelinen noktada yabancı bir banka tarafından satın alınan ya da bir yabancıyla ortaklık kurmayan banka kalmadı. Bu gelişme bankaların yönetim kurullarına da yansıdı. Yönetime gelen yabancılar kurulların yapısını ve işleyişini de önemli ölçüde değiştirdi.
Türkiye’de yönetim kurullarının işleyişi, önce kurumsal yönetim rüzgarıyla değişime uğradı. İş dünyasının yeni kuralları, yatırımcı baskısı ve SPK’nın düzenlemeleriyle kurulların yapısı farklı bir çehre kazandı. Kurullara bağımsız üyeler girdi, toplantıların sıklığı ve içeriği değişti.
Bu değişimden bankacılık da nasibini aldı. Hatta kurumsal yönetim anlayışının en iyi uygulamalarının olduğu bankalar, bu işin de öncüsü oldu.
Bankaların yönetim kurullarında şimdi ikinci bir değişim dalgası yaşanıyor. Geçtiğimiz birkaç yılda yabancılar tarafından satın alınan ya da onlarla ortaklık kurmayan banka neredeyse kalmadı. Bu gelişmeye paralel olarak bankaların yönetim kurullarındaki yabancı yönetici sayısı da doğal olarak arttı. Bugün bu yabancı yöneticilerden bazıları, yönetim kurulu başkanlığı gibi doğrudan bankanın işleyişini kontrol eden mevkilerde bulunuyor. Diğerleri de gerek yurtdışındaki merkezleri, gerekse Türkiye’de oluşturdukları ekipleri aracılığıyla etkin bir şekilde yönetime katılıyor.
Yabancı yöneticilerin yönetim kurullarına girmesi, yeni bir dönemin de startını verdi. Bu yeni dönemde önce kurulların dili İngilizce oldu. Ardından, her fırsatta tartışılan yönetim kurulu toplantılarının gündem ve sıklığı konusunda da değişiklikler yaşandı. Ve en önemlisi kurulların yapısı ve sorumlulukları dünya standartlarına kavuştu.
Karar Süreçleri Gelişti
Koç-UniCredito ortaklı Yapı Kredi Bankası’nın yönetim kurulu üyelerinin yarısı yabancı yöneticilerden oluşuyor. Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Rüşdü Saraçoğlu, kuruldaki yabancıların bankaya olumlu katkıları olduğunu söylüyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Yabancıların yönetim kurullarında bulunması, tartışılan herhangi bir konuda, yabancı üyelerin gerek kendi ülkelerinde, gerekse başka ülkelerde yaşamış oldukları deneyimleri bizlerle paylaşmalarına imkan veriyor. Yabancıların bize sundukları farklı örnekler, bize ve genel olarak Türkiye’ye dışarıdan bir gözle bakmanın getirdiği avantajlarla değişik bakış açılarına sahip olmaları da, karar süreçlerimizin gelişmesine katkıda bulunuyor”.
Finansbank Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Grup CEO’su Ömer Aras, yabancı yöneticilerin sağladığı yeni bakış açılarının, sektöre de büyük katkısı olduğu görüşünde. Aras şöyle diyor:
“Bir globalleşme süreci yaşıyoruz ve bunun Türkiye açısından orta-uzun vadede olumlu sonuçlar doğuracağını düşünüyorum. Türkiye gelişmelere çok açık ve potansiyeli çok yüksek bir ülke. Yurtdışından gelen sermayedarların da taşıyacakları know-how ve deneyim Türkiye’nin dünya ile ekonomik entegrasyonuna imkan verecek. Ayrıca gerek sosyal gerekse ekonomik açıdan gelişimine büyük katkı sağlayacak”.
Toplantılar Daha Sofistike
Yabancı ortaklığı olan bankalarda yönetim kurullarının işleyişindeki en önemli değişimlerden biri de yönetim kurulu toplantılarında oldu. Yabancı üyelerin, yönetim kurullarında yer almalarıyla birlikte, üyelerin konulara yaklaşımları değişti. Rüştü Saraçoğlu, buradaki değişimi söyle özetliyor:
“Toplantılarda sorulan sorular, yönetim kurulu raporlarının hazırlanışı ve sunuluşu gibi konular değişti. Daha sofistike olmaya başladı. Özellikle yabancı üyeler bu konulara oldukça büyük önem veriyor. Yönetim kurulu raporları ve toplantı gündemi en az 1-2 hafta önceden hazırlanıp, üyelere dağıtılıyor. Böylece konular üzerinde önceden düşünülüyor, ayrıntılı raporlar hazırlanabiliyor ve toplantıda kararlar daha çabuk veriliyor”.
Diğer yandan bu yabancı ortaklı hemen her banka iş süreçlerinde artık yabancı dil kullanıyor. Yönetim kurullarının da ortak dili İngilizce olmuş durumda. Ömer Aras, bu gelişmenin bankaların eleman alımlarına da doğrudan etkili olduğunu söylüyor. Aras, “Yabancı hissedarın yönetime aktif etkisi olsun ya da olmasın, bankaların eleman alımı yaparken dikkat ettikleri en önemli unsur, özellikle de genel müdürlük ekipleri için yabancı dil oluyor. Eskiden de bu tercih vardı ama bugün daha belirgin. Bazı gruplar bunu zorunlu tutuyor” diye konuşuyor.
Uluslararası Standartlar Geldi
Yabancı yönetim kurulu üyeleri ile birlikte ortaya çıkan bir diğer gelişme de, yönetim kurullarının yapısı ve üyelerin sorumlulukları ile ilgili olarak artık dünya standartlarının kullanılıyor olması. Bugün tüm yabancı ortaklı bankaların yönetim kurullarında ciddi seviyede uluslararası standartlaşma ve şeffaflaşma söz konusu. Rüştü Saraçoğlu, bunun bankaların, yeni dönemde iş yaptıkları şirket ve kuruluşlardan da aynı standart ve şeffaflığı bekleyeceğine işaret ettiğini söylüyor. Saraçoğlu şöyle diyor:
“Yeni dönem, Türk bankacılık sisteminin daha çağdaş kurallarla çalışmasına imkan verirken, Türk şirketlerinin de uluslararası kurumsal yönetim ve muhasebe standartlarıyla çalışmasını teşvik edici bir rol oynayacak. Türkiye’de bugüne kadar yönetim kurulunun yapısıyla ve sorumluluklarıyla ilgili problem ve yorum farklılıkları vardı. Hissedarlar arasındaki münasebetlerdeki sıkıntılar da başta geliyordu. Bu tablo değişecek”.
Özel sektörün genelinde görülen ve aslında bankaların da öncü olduğu bağımsız yönetim kurulu üyeliği konusunda da kurulların yabancılaşmasının etkisi hissedilecek. Banka yetkililerinin beklentisi, bu konuda henüz tam bir kurumsallaşma sağlayamayan sektörün, yabancı yöneticilerle birlikte mevcut yaklaşım ve düzenlemelerini değiştireceği yönünde.
Müge Yalçın/My Executıve Danışmanlık
Sektör Yabancılara Aşina
Türk bankacılık sistemi yabancı bankalara erken dönemlerden beri epeyi aşina aslında... Osmanlı Bankası, Banco di Roma ülkemizde ilk faaliyet gösteren yabancı bankalardan bazıları. Bu erken dönem yapılanmalardan sonra ise daha da yoğun olarak finans sektörüne yabancı sermaye girişinin yaşanması 85’lerden sonra oldu. Bu dönemde gelen yabancı bankalar daha çok tek şubeli yapılanmayı tercih ediyordu. Bankalar Kanunu uyarınca da yönetim kurulları yerine benzer işleve sahip müdürler kurulları vardı. Söz konusu kurullar, bankaların yabancı ve Türk yöneticilerinden oluşturuluyordu.
İkinci Dalga Krizden Sonra Geldi
2001 krizinden sonra yeniden yapılanan bankacılık sektörüne özellikle son 2 yılda yabancı bankaların yoğun bir şekilde geldiklerini görüyoruz. Yeni oluşumların doğal bir sonucu olarak da yabancı sermayedarların yönetim kurullarında temsil edilmelerini gündeme getirdi. Bugün ortaklık yapısıyla orantılı olarak yabancı bankalar yönetim kurulu üyeliklerine kendi organizasyonlarından yöneticiler atadılar ve bu üyeler vasıtasıyla temsil ediliyorlar. Diğer taraftan bir bankanın yüzde 100 sermayedarı yabancı bir kuruluş olsa bile, yönetim kurulunun tamamının yabancılardan oluşması gerekmiyor. Zaten böyle olmadığını da görüyoruz. Türkiye’nin finansal dinamiklerini, mevzuatını ve sistemi iyi bilen, uluslararası deneyimi bulanan, geniş ilişki ağına sahip Türk bankacılar da yeni yönetim kurullarında görev alıyorlar.
Risk Yönetimi Etkili Oldu
Son dönemde bankaların yönetim kurullarındaki değişikliklerin bir başka nedeni de BDDK’nın getirdiği düzenlemeler oldu. Bunların en önemlisi de risk yönetimi. Son 4-5 yılda bankalar yönetim kurullarını bu doğrultuda yapılandırdılar. Yabancı bankaların çoğunluğunun risk yönetiminden sorumlu YK üyesi için kendi organizasyonlarından yabancı bir yöneticiyi görevlendirdiklerini görüyoruz. Yabancı bankalar açısından risk yönetimi en kritik fonksiyonlardan biri ve bu fonksiyondan kendi sistemlerini bilen birinin sorumlu olmasını tercih ediyorlar.
Ömer Aras/ Finansbank Yönetim Kurulu Başkan Yrd, Grup Ceo’su
NBG’den Sonra Finansbank’ın Yönetim Kurulu Nasıl Değişti?
3 Yabancı Üye Var
Finansbank’ın yönetim kurulunda şu anda üç NBG üyesi yer alıyor. Bizim hisse satışı dönemimizde yaptığımız açıklamaları hatırlarsınız, Finansbank’ın yönetim kalitesinin mükemmel olduğunu ve bankanın bu sayede başarıyı yakaladığını ifade etmiştik. Yani NBG tarafından gerçekleştirilen hisse yatırımı başka bir deyişle Finansbank yönetimine de yapılmıştı. Halen de eski yönetim devam ediyor ve bu söylemler tekrarlanıyor.
Hissedar Dengesi
Hissedar ile yönetimin rollerinin ayrılığı ilkesine değinmekte fayda var. Hissedar yaptığı yatırıma getiri beklentisinde, yönetim ise o getiriyi sağlamak için eylem içerisinde. Burada bankayı kimin yönettiği önem taşıyor çünkü performansı belirleyen, kurumu başarıya taşıyan en önemli organ yönetim. Finansbank son yıllarda sürdürdüğü başarıyı ileriye götürmeye kararlı. Yeni üyeler ile toplantılarda bir araya geliyor ve temel stratejik konular hakkında fikir alışverişinde tabii ki bulunuyoruz ve kararlar alıyoruz ancak günlük yönetim çalışmaları içerisinde yer almıyorlar.
Farklı Uygulamalar
Önümüzdeki dönemde her yabancı ortaklı bankada farklı uygulamalar görebiliriz. Esas olan bankanın performansı ve elde edeceği mali sonuçlar. Başarıyı yakalayabilmek için lokal ve global rekabet ortamında güçlü ve yaratıcı olmak gerekiyor. Yönetim kurullarında oluşturulan stratejiler, plan ve programlar başarıyı getirdikleri ölçüde yönetim kurulları kalıcı olacaktır. Aksi halde değişimler yaşanabilir.
Hande D. Süzer
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?