İlk 6 ay bankacılık sektörü için korkulduğu kadar kötü geçmedi. İş Bankası da yılın ilk 6 ayında yakaladığı performansla sektörün en kârlı bankalarından biri oldu. Genel Müdür Ersin Özince, yıl son...
İlk 6 ay bankacılık sektörü için korkulduğu kadar kötü geçmedi. İş Bankası da yılın ilk 6 ayında yakaladığı performansla sektörün en kârlı bankalarından biri oldu. Genel Müdür Ersin Özince, yıl sonunda da bu konumu muhafaza etmeyi hedeflediklerini söylüyor. Ancak diğer yandan bunun pazar payı kaybetmeyi göze alacakları anlamına geldiğine dikkat çekiyor. Özince, “Bugün rakiplerimizin çoğu yeni alım yapmış bankalar ve pazar payı peşindeler. Kâr beklentileri bizim kadar olmayabilir. Ama biz hancı konumundayız. Rekabet edelim derken, kârdan fedakarlık edecek lüksümüz yok” diye konuşuyor.
İş Bankası 2001 yılı sonrasında hızlı büyümesiyle dikkat çekti. Ancak, son 2 yıldır belirgin bir yavaşlama içerisinde. 2008’in ilk 6 ayında da bu yavaşlamayı sürdürdü. Her ne kadar sektörde en yüksek kâr rakamlarından birine ulaşmış olsa da, mevduatında sektörün altında büyüdü, bazı alanlarda pazar payı kaybetti.
İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, bu tabloyu negatif yorumlamıyor. Sadece “bizde mucize yok” demekle yetiniyor. 2001-2006 yılları arasında elde edilen hızlı büyümenin İş Bankası’na ölçek ekonomisini yakalama olanağı verdiğini söyleyen Özince, “Bu sayede daha iyi ve daha uygun fiyatla hizmet verme şansımız oldu. Daha kârlı olunca her yönde yatırım yapma donanımı elde ettik. Bankacılığı bugün her alanda yapıyoruz. Biz ne tarımı keşfeden, ne imalat sanayini keşfeden bankayız” diye konuşuyor.
İş Bankası’nın önümüzdeki dönem hedefinde kârlılığı korumak var. Ersin Özince, bunun pazar payı kaybetmeyi göze alacakları anlamına geldiğine dikkat çekiyor. Bugün rakiplerin çoğunun yeni alım yapmış bankalar olduklarına işaret eden Özince, “Onlar pazar payı peşinde. Kâr beklentileri bizim kadar olmayabilir. Ama biz hancı konumundayız. Rekabet edelim derken, kârdan fedakarlık edecek lüksümüz yok” diye konuşuyor.
İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince ile İş Bankası’nın yeni döneme yönelik plan ve hedeflerini, bankacılığın geleceğini ve sektördeki rekabetin yönünü konuştuk:
*İş Bankası 2008 yılını nasıl geçiriyor? Yılın ilk yarısına ilişkin rakamlarınız nasıl?
-Çok yüksek kâr ilan etmiş bir banka olarak, özkaynak verimliliği açısından öyle mucize seviyelere ulaşmış değiliz. Türk bankacılığı bu kadar kârlılıkla, kendine nazaran geleceği açık görünmeyen Avrupa bankacılığı kadar kârlı bir seviyeye gelmiş değil. Örneğin, bugün İş Bankası gibi bir bankanın 9 milyar doların üzerinde bir özvarlık seviyesiyle bu kadar kâr etmesi öyle muazzam bir gelişme değil. Ancak, tabi Türkiye’deki fevkalade rekabet, verimlilikle ilgili tüm yapılması gerekenleri yapmadığımız dikkate alınırsa çok da küçümsenmeyecek bir performans. Fazla alçakgönüllülüğe de gerek yok. Sonuç olarak İş Bankası ilk 6 aylık dönemde özellikle kredide sektörden daha hızlı büyüdü. Sektör yüzde 19,9 büyüme sağlarken, İş Banksı yüzde 24’lük bir büyümeye ulaştı. Bunu aşırı rekabete de girmeden yaptık. Kredilerimizi daha çok proje ve yatırım kredileri tarafında artırdık. Mevduatta ise ne yazık ki sektör ortalamasının altında kaldık. Sektör mevduatını 13,8 oranında artırırken, İş Bankası 10,8 artırdı. Bunun da nedeni gayet basit. Biz yüksek faizli mevduat kabulünde bazı rakiplerimiz kadar agresif davranmadık. Bu konuda geçmişte agresif olduğumuz yıllar vardı. Türkiye’nin en büyük bankası olma çabamızı sürdürürken, bilhassa Ziraat Bankası ile aramızdaki ‘at başı rekabette’ bunu yaptık. Ancak, mevduattaki bu rekabetin zarar getirdiğini görünce çekildik. Yaklaşık 5 milyar YTL’nin üzerinde pahalı mevduatı da kanattık, yani bilançomuzdan çıkarttık.
Diğer yandan kredilerde, konut kredileri, taşıt kredileri rekabetin çok fazla olduğu alanlardan ziyade yaygın krediye ağırlık verdik. İlk 6 ayda bu alanlarda pay kaybettik ama buna rağmen örneğin yurt sathında uyguladığımız, çok da iyi performans adlığımız ihtiyaç kredilerinde liderliğimizi açık ara sürdürdük.
Bu yıl şubeleşme tarafında neler yaptınız? Şubeleşmede yeni bir yaklaşım söz konusu mu?
Bizim işlem hacmimizde en fazla büyüme başta internet olmak üzerinde şube dışında gerçekleşiyor. Bankamatik, internet ve telefon bankacılığı gibi alanlar, işlemlerimizin yarıdan fazlasını teşkil ediyor. Bu kanal, şube bankacılığından da daha hızlı büyümeye devam ediyor.
Ortadaki bu tabloya rağmen şube sayımızı artırmayı istiyoruz. Yeni açtığımız şubelerin hemen hepsi, her ne kadar hepsinde çok büyük hacimlere ulaşamasak da, çok çabuk kâra geçiyor. Yeni şube açmaya hem büyük şehirlerde hem de Anadolu’da devam edeceğiz. Çünkü, bu işten para kazanıyoruz.
Diğer yandan yeni açılan şubeler için kendi kadromuzu yetiştiriyoruz. Rakiplerimize karşı sahip olduğumuz önemli avantajlardan biri de bu. İlk genel müdürümüz Celal Bayar, “İş Bankası memuru yoktur, İş Bankası kadrosu vardır” demiş. Bu bugün de geçerli. Biz bir yerde şube açacağımız zaman mutlaka kendi personelimizi gönderiyoruz. Oysa bugün pek çok banka başka bankadan transfer yapıyor.
Sonuç olarak şube açma tempomuz devam edecek ama bu konuda kimseyle yarış içerisinde olmayacağız. Ayrıca geçilirsek de çok memnun oluruz. Hele hele bunu Anadolu’da yapan olursa daha çok memnun oluruz.
-Şube sayısındaki hedefiniz nedir?
Yıl sonuna kadar 1000 şubeyi geçeceğiz. Bu normal bir gelişim olacak. Önümüzdeki yıllarda eğer şartlar uygun olursa, devlet şube açmayla ilgili bazı kısıtlayıcı yasaları düzeltir ve otoritemiz olan BDDK da uygun görürse, şube sayımızı birkaç yıl içinde yüzde 50 oranında artırabileceğimizi düşünüyorum. Bugünkü verilerle, Türkiye’nin getirdiği kentleşme potansiyeliyle İş Bankası’nın bin 500 şubeye ulaşması zor değil. ATM sayımız da bu koşullarda rahatlıkla 5 bini aşabilir.
Yıl sonu hedefleriniz ne yönde? Bu yıl ne kadar büyüme öngörüyorsunuz?
Yılın ilk 6 ayına yönelik verilere göre en kârlı şirketlerden biriyiz. Birinci önceliğimiz, yıl sonunda da bunu muhafaza etmek. Bu da pazar payı kaybetmeyi göze alacağız anlamına geliyor.
Pazar payından korkumuz yok. Müşteri haklı olarak her ürünün en yararlısını seçecektir. Diğer yandan rakiplerimizin birçoğu yeni alım yapmış durumda. Onların kâr beklentisi bizim kadar olmayabilir. Özellikle yeni yatırımlarda pazar payını artırmak daha önemli olabiliyor. Biz hancı konumundayız. Rekabet edelim derken, kârdan fedakarlık edecek bir lüksümüz yok. İş Bankası olarak sermayemizi kendimiz desteklemek istiyoruz ve bunun için de kârlı olmak durumundayız. Gerektiğinde sermaye artırabiliriz ama kârlılık endişemiz şu anda birçok şirketten daha fazla.
İş Bankası son yıllarda özellikle nerelerde büyüme yakaladı? Çıtayı en çok nerede yükselttiniz?
2001 sonrasında, bizim boyumuzdaki bankalar arasında büyüme açısından en önde giden bankalardan biriyiz. Galiba bizden daha fazla büyüyen sadece bir küçük özel banka vardı. Ancak, son 2 yıldır biraz yavaşladık. Bu zamana kadarki büyümemizle çok ciddi bir ölçek ekonomisi yakaladık. Bu sayede daha iyi hizmet verme, daha uygun fiyatla hizmet verme şansımız oldu.
Daha kârlı olunca her yönde yatırım yapma donanımı elde ettik. Bankacılığı bugün her alanda yapıyoruz. Biz ne tarımı keşfeden, ne sanayini keşfeden bankayız. Ne Anadolu’da şube açmaya öncelik veriyoruz ne belli bir başka alana öncelik veriyoruz. Bizde mucize yok. Ama tabi son yıllarda bazı değişiklikler yaptık.
Rekabetin bu kadar hızlı gelmesi doğrusu bizi de bankayı reforme etme konusunda hızlanmaya yöneltti. Organizasyon yapımızdan iş metodolojimize, iş tanımlarımızdan iş kültürümüze, çalışma alışkanlıklarımızdan müşteri değerlendirme yöntemlerimize yönelik pek çok projeyi hayata geçirdik.
Amacımız, herhangi bir Türk bankasıyla yarış değil. Geleceğin rekabetine kendimizi hazırlamak için bunları yaptık. Dünyanın en büyük uluslararası bankası gelip bu ülkeye know-how’ı ile girdiğinde hazır olmak istedik. Türkiye’de bankacılık piyasası daha da gelişmeden eksiklerimizi tamamlamaya çalışıyoruz.
Bugün özellikle perakende bankacılık tarafında çok sert bir rekabet var. Bankalar yeni ürün, yeni müşteri, yeni şube gibi pek çok konuda yarışta. Bu yarışta ne kadar kârlı iş yapılabiliyor? Bu durum sektörü uzun vadede zorlamaz mı?
Rekabet iyi bir şeydir. Kaliteli bir rekabet ekonomi ve bireylerin yararınadır. Ancak, bankacılıkta rekabetle ilgili tüm sorunlar ortadan kalkmış değil. Birincisi hala kamu bankası-özel banka ayrımı var. Bu kimi zaman kamu bankalarına, kimi zaman özel bankalara avantaj sağlıyor. Bugün örneğin kamu bankaları kamuyla ilgili mevduattan pay alıyorlar ya da özel bankalar kamuya kredi vermede kamu bankalarının önündeler.
Diğer taraftan özellikle bankaların bireysel ürünler ağırlıklı alanlarda yaptıkları rekabetin kalitesinin bazen düştüğünü düşünüyorum. Bu konudaki genel değerlendirmelere katılmamak elde değil. Şehirleşme çok hızlı. Perakendecilik her alanda hızlı gelişiyor. Bu nedenle bugün pek çok sektörde ilkesiz davranışlar görüyoruz. Ancak bankacılıkta bunun hiç olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bankacılık gibi bir alanda çok daha ciddi olmak gerekiyor. Özellikle pazarlama ve satış faaliyetleri sırasında tüketiciye ısrarlı, yönlendirici, abartılı yaklaşımlar görüyoruz. Bence bunlar kısa vadede kişileri ya da bankaları başarılı gibi gösterir ama uzun vadede müşteri sadakati sağlamaz. Bankacının öyle ayağını kapının arasına koyup ürün satmadan çıkmayan biri olmaması gerekir. Böyle bankacılık olmaz. Türkiye’de tüm bankalarımızı ve bankacılarımızı tatmin edecek kadar bankacılık işi var. Özellikle genç bankacılar, bu meslekte bizim çalıştığımız kadar çalışmak ve 2001 krizinde olduğu gibi bir daha işsiz kalmamak istiyorlarsa, toplumun bankacılık alışkanlıklarını sağlıklı geliştirmek zorundalar.
Yabancı sayısındaki artış rekabete yansıdı mı? Çok yabancı banka rekabeti nasıl etkiliyor?
Hiç tereddütsüz yansıdı. Eskiden sektörün küçükleri büyüklerle rekabet etmede bu kadar cesaretli olmazdı. Bugün sektörün küçük boy bankalarında bile çok cesaretli yatırım kararları anons ediliyor. Bunun arkasında da sermayedarın mali gücü ve bilgi birikimi var.
Yönetsel açıdan da yansımalarını görüyoruz. Bugün sektörde birkaç puanlık pazar payına sahip bir banka aslında bakıyorsunuz dünyanın en büyük bankalarından biri. O bilgi birikimini buraya getirmeye niyetli olduğuna göre buradaki rekabet de artıyor demektir. Zaten biz de İş Bankası olarak bu nedenle reform yaptık, yenilendik. Doğrusu bu etkinin bu kadar süratli olacağını ben tahmin etmiyordum. Gerçekten çok hızlı oldu.
İş Bankası’nın rekabette üstünlüğü nedir? Neyi farklı yaparak ayakta kalacak, yerinizi koruyacaksınız?
İş Bankası hiç abartısız, bir banka olmanın ötesinde misyonu ve iradesi olan bir kuruluş. İş Bankası kendisini yalnızca bir banka olarak görmüyor. İş Bankası kendini bir Cumhuriyet müessesi olarak görüyor. Herhangi bir şekilde Türkiye’ye bizden daha çok inanan, bizden daha fazla yatırım yapan kuruluşları da engellemeye çalışmıyoruz.
Sadece bankacılıkta değil, her alanda ekonomiye ve Türk insanına yararlı işleri samimi olarak destekliyoruz. Nitekim bugüne kadar Türkiye’de bankacılık alanında hangi gruba bakarsanız bakın, arkasında mutlaka İş Bankası vardır. İş Bankası’yla bugün en ciddi bankacılık rekabetini yapan grubun dahi bugünlere gelirken bankası İş Bankası olmuştur.
Zaman, İş Bankası’nın yerli sermayeyi oluşturma görevinin devam ettiğini gösteriyor. Çünkü, halen ülkemizde ulusal sermayenin azlığından söz ediliyor. Ulusal sermeyenin uluslararası sermayeye teslim olduğu gibi endişeler de daha çok beklentimiz olmasından kaynaklanıyor. Biz uluslararası sermaye gibi ulusal sermaye de yatırım yapsın istiyoruz. Şirketlerimiz aile şirketleri formasyonundan kurtulsun, kurumsallaşsın istiyoruz. Bunlar da son derece yerinde istekler. Bu bağlamda İş Bankası en istikrarlı ve yarınlar için en güçlü iradesi olan sermayedar yapısına sahip.
İş Bankası yarın bankacılıktan çıkacak, sermayedar ölecek, iflas edecek diye bir endişe taşımıyor. Bizim sermayedarımız kolektif bir yapı ve en büyük sermayedarımız da çalışanlarımız. Rekabette de bizi üstün kılanın bu olduğunu düşünüyorum. İş Bankası’nı rakiplerinden ayırt eden en önemli güç budur.
Dünyada bugün bankacılığın harman olduğu, banka sermayedarlarının sık sık değiştiği, sermayedarının kim olduğunun belli olmadığı uluslararası finans dünyasında İş Bankası sahibi ve iradesi belli bir bankadır. Bu açıdan sadece yurtiçindeki değil yurtdışındaki rakiplerimizden de çok daha istikrarlıyız.
“Reformlar Yapılırsa Mortgage İle Bankacılık 2 Katına Çıkar”
Mevduat Ve Krediler
Bu yıl hem içerde hem dışarıda birçok belirsizlikle geçti. Ancak, yine de yılın ilk yarısı itibarıyla bankacılık sektörünün büyümesi hiç de yabana atılmayacak düzeyde oldu. Toplam mevduat 13,8 gibi bir oranda arttı. Kredi hacmi yüzde 19,9 oranında büyüttü. Son 6 ayda mevduat alanında kamu bankalarının, kredi alanındaysa özel bankaların öne çıktığını görüyoruz. Geçmişte kamu bankalarının mevduatında bir azalma vardı. Sonuçta bu pek sağlıklı bir durum değil.
Kârlılığın Nedeni
Bankaların kârlılıklarında da olumluluklar var. Bu kârlılık, çeşitli yorumlara neden olmakla beraber aslında çok basit bir nedenle ortaya çıkıyor. Sektörümüzde çok büyük bir sermaye birikimi oldu. Bugün, Doğu Avrupa’dan Basra Körfezi’ne kadar en büyük banka kapitali Türkiye’de bulunuyor. Bu kadar sermayeyi hangi işe koysanız yüksek kâr elde edersiniz. Bugün birçok sektör bu kadar parayı işine yatırsa ya da devlet tahvili alsa bankacılığın kazandığı kadar para kazanır.
Büyüme Yüzde 15 Olur
Uluslararası finans piyasalarındaki çok büyük sorunlara, yurtiçindeki siyasi belirsizliklere rağmen 6 aylık dönem korkulduğu kadar kötü geçmedi. Yılın bundan sonraki döneminde sektörün yine bu paralelde ilerleyeceğini düşünüyorum. Sektör reel anlamda bu yıl birkaç puan büyüyebilir. Enflasyonun 2 haneli rakamların hemen başlangıçları düzeyinde olacağını düşünürsek, bankacılık da aktif büyüklüğünde en fazla yüzde 15 düzeyinde bir artış gösterebilir.
Uzun Dönem Potansiyeli
Hizmet sektörünün her alanında olduğu gibi bankacılıkta da büyüme potansiyeli var. Bankacılığın büyümesi için de altyapı reformlarını sürdürmek gerekiyor. Gerekli reformlar yapılırsa sadece konut finansmanı bize 5-10 yıl içinde mevcut bankacılık sektörü kadar bir sektör daha çıkartır. Biraz cesaretle, biraz risk alarak ve daha hummalı çalışarak Türkiye’de mali sektörü katlaya katlaya büyütebiliriz.
“Kârsız İş Müşteri Göçüne Sebep Oluyor”
Hangi İşler Kârsız?
Başta konut kredileri olmak üzere bankacılık sektörünün birçok oyuncusu perakende işlerin birçoğunda ya hiç kâr etmeden ya da çok yetersiz kâr ederek hareket ediyor. Belki zarar edilmiyor ama zarar riski çok yüksek. Faizler düşüp, satılan krediler yüksek fiyatla satılmış, ucuza finanse edilmiş olduğu noktada da müşteri göçünün önüne geçemiyorsunuz. Bu arada yüksek başlangıç komisyonlarıyla bu kredileri baştan kârlı kılmaya çalışma gibi uygulamalara da şahsen ben katılmıyorum.
Kaynak Sorunu Var
Kârsız işlerde esas sorun kaynak bulunamayışı. Mevduat çok artmıyor. Mevcut mevduatın da büyük bölümü vadeli ve yüksek faizli olduğu dikkate alınırsa, bankacılık sektörü özellikle sabit getirili kıymet yani tahvil piyasasından yararlanmadıkça uygun maliyetli kaynak sorununu aşamayacaktır.
Yanlış Rekabet
Tüm bankalarımızın eşlenik alanlarda rekabet etmeye çalışmasını da çok anlamsız ve nafile bir gayret olarak görüyorum. Bazı bankalarımız son derece akılcı stratejilerle bazı niş alanlara kaymaya başladılar. Bu doğru. Ama bazen bakıyorsunuz sektörün 1 numaralı oyuncuyla 10 numaralı oyuncusu aynı yerde rekabet ediyor. Bu hiç doğru değil. Her iki taraf için de olumsuz neticeler getiriyor.
Gelecek Dönem
1-2 yıla kadar herkes aynı işi yapmaya çalışmayacak, bu bir düzene oturacak diye düşünüyorum. Bugünden de bu eğilimi görmek mümkün. Pek çok alanda ipi birkaç banka göğüslüyor. Gelecek dönemde bu tablo daha da belirginleşecek.
“İş Bankası’nı Yönetmenin Zorlukları Var”
Bankacılıkta Kıdem Önemli
30 yıldır İş Bankası’nda çalışıyorum. 10 yıldır da genel yapıyorum. İş Bankası’nda yalnızca ben değil tüm yönetim kadrom, hatta tüm çalışanlar kıdemlidir. Bazı mesleklerde gerekli olmayabilir ama bankacılıkta kıdem gereklidir. Kaldı ki Türkiye gibi bir ülke insan emeğini bu kadar çabuk tüketebilecek bir lükse de sahip değil. Ama tabi bu işlerin çok uzun zaman yapılmasına ben de katılmıyorum. 10 yıl gibi süreler maksimum süreler olmalı.
Yaptıklarımız Eleştiriliyor
Bankacılık stresli bir iş ama doğrusu İş Bankası’nın kolektif sermaye yapısı icrayı çok destekliyor. O bakımdan kendimi şanslı görüyorum. Ama tabi işimiz kolay değil. İş Bankası gibi bir bankada işin boyutu bir yana, bir cumhuriyet müessesi olarak algılanmasının, Atatürk’ün kurduğu bir banka olmanın getirdiği ek sorumluluklar oluyor. Bugün hiçbir özel bankanın kararları, yaptığı işlerle ilgilenilmezken İş Bankası’nın yaptıkları çoğu zaman irdelenir, doğru ya da yanlış diye eleştirilir.
Büyük Operasyon
Diğer yandan büyük operasyonun getirdiği zorluklar da oluyor. Örneğin biz yıllardır tüm personelimizi bir sosyal olayda toplayalım istiyoruz. 2 bin kişilik toplantılar yaptık ama fiziksel imkansızlıklar nedeniyle 20 bin personelimizi hiç bir araya getiremedik. Güneydoğu Anadolu’da, Doğu Anadolu’da çok şubemiz var. Oralarda şube müdürlerimizi havaalanına getirmek bile sorun oluyor.
Hande D. Süzer
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?