1,5 milyonun üzerinde katılımcıya, yaklaşık 5 milyar YTL fon büyüklüğüne ulaşan bireysel emeklilik sisteminin gündeminde, bugüne kadar konuşulmayan 3 önemli konu var. Vakıflardaki birikimlerin BES’...
1,5 milyonun üzerinde katılımcıya, yaklaşık 5 milyar YTL fon büyüklüğüne ulaşan bireysel emeklilik sisteminin gündeminde, bugüne kadar konuşulmayan 3 önemli konu var. Vakıflardaki birikimlerin BES’e aktarılması, bilançolarda kıdem tazminatlarına nakit karşılık ayrılması ve vergi avantajının iki katına çıkarılmasını içeren bu 3 konu, ilgili düzenlemeler yapılırsa sisteme 20 milyar dolar gibi dev bir katkı sağlayacak.
Bireysel emeklilik sistemi (BES) devreye girdiği 2004 yılından bu yana 1,5 milyondan fazla katılımcıya ulaştı. Toplam fon büyüklüğü de Nisan ayı itibariyle 5 milyar YTL’ye yaklaştı. 2008 sonundaysa bu rakamın 7 milyar YTL’ye ulaşacağı, sisteme yaklaşık 500 bin yeni katılımcının gireceği öngörülüyor.
AvivaSa CEO’su Meral Egemen, Türkiye’de BES’in mevcut toplam katılımcı sayısı ve sistemdeki fon miktarı gelişmiş ülkelere göre az gibi görünse de, ilk yıllar için son derece başarılı olduğu görüşünde. Egemen, bundan sonraki hedefin ise, sistemi 15-20 milyar dolar gibi bir büyüklüğe taşımak olduğunu söylüyor ve ekliyor:
“Sistemin mevcut gelişimi içerisinde bu rakama ulaşmak zor değil. Diğer yandan bugüne kadar konuşmadığımız ancak bugün gündemimizde olan 3 önemli konu var. Bu 3 konu, ilgili düzenlemeler yapıldığı takdirde sisteme bir bu kadar daha hacim yaratabilir.”
Meral Egemen’in işaret ettiği 3 konu, vakıflardaki birikimlerin BES’e aktarımını, bilançolarda karşılık olarak görülen kıdem tazminatlarının nakit olarak BES’e yönlendirilmesini ve BES’in vergi avantajının artırılmasını içeriyor. Bu 3 konuyla ilgili düzenlemeler hayata geçtiği takdirde, sisteme katkısının 20 milyar doları bulacağı düşünülüyor.
AvivaSa CEO’su Merak Egemen’in değerlendirmeleri şöyle:
1. İki Kat Vergi Avantajı
Bütün dünyada bireysel emeklilik sisteminin gelişmesi ve sosyal güvenlik sisteminin üzerindeki yükün azaltılması için özel emeklilik sistemleri destekleniyor. Bu destek de iki şekilde olabiliyor. Birincisi, sosyal güvenlik sistemi tamamen kapatılıyor ve kişiler özel emeklilik şirketlerine yönlendiriliyor. Şili ve Polonya gibi ülkelerde özel emekliliğin bizde henüz yüzde 1’ler düzeyinde olan GSMH içindeki payları yüzde 40’lara ulaşmış durumda. İkinci modelde ise devlet sosyal güvenlik sisteminin bir katmanı olarak varlığını koruyor. Ancak, özel emeklilik sistemini de destekliyor. Bunun için de katılımcıları özendirmek adına vergi avantajı getiriliyor. Bireysel emeklilik için ödenilen tutarlar, ödenilen vergilerden düşülüyor ve daha az vergi verme olanağı getiriliyor. Türkiye’deki model de bu şekilde. Ancak, dünyadaki uygulamalarında, teşvik oranları bizde olduğundan çok daha yüksek. Örneğin, Amerika’da yüzde 40’lara, İngiltere’de yüzde 70’lere, İsviçre, Hollanda gibi ülkelerde yüzde 100’lere kadar çıkıyor. Dolayısıyla bu ülkelerde özel emeklilik fonlarının GSMH içindeki payları da buna paralel artıyor.
Türkiye’de ilk kanun çıkarken sadece brüt ücretin yüzde 10’una kadar teşvik verildi ve bu asgari ücretle sınırlandırıldı. Oysa Bakanlar Kurulu, bu oranı iki katına çıkarma yetkisine sahip. Kanun çıkarken bize söylenen de, yüzde 10 oranının başlangıç olduğu, hemen kısa süre içerisinde iki katına çıkarılacağı yönündeydi. Ne yazık ki bugüne kadar bu gerçekleşmedi. Bugün Türkiye’de aylık ödenen katkı payı tutarı ortalama 140-150 YTL düzeyinde. Şayet vergi teşviği artırılırsa bu rakam rahatlıkla en az 200 YTL’ye çıkar diye düşünüyorum.
Bunun da sektörde toplam fon büyüklüğüne 300-400 milyon dolar gibi bir etkisi olacaktır.
2. Kıdem Tazminatına Nakit Karşılık
Kıdem tazminatı, kurumların bilançolarında, çalışanlara işten ayrıldıkları takdirde ödenmek üzere karşılık olarak gayri resmi ayırdıkları bir tutar. Bu rakam çalışan başına bugün yıllık yaklaşık bin dolarla sınırlı. Çalışan, kıdem tazminatını işveren işine son verdiği ya da emekliliğine hak edip ayrıldığı takdirde alabiliyor. Yeni düzenleme için, ayrılan karşılıkların karşılık olarak değil nakit olarak ayrılması ve BES’e aktarılması öneriliyor.
Bu ilk etapta kurumlara ekstra bir nakit yükü gibi gelebilir ama değil. Çünkü, bugün konuşulan karşılığın belli bir oranı olması düşünülüyor. Yani örneğin karşılık 100 birimse, bunun 50 birimi nakit olarak ayrılacak. Çalışanlar hesabına belirli bir para birikecek ve sistemden ayrılırken bu paralar kuruma yük olmaktan çıkarak, doğrudan o hesaptan alınıp çalışana ödenebilecek.
Diğer yandan bu karşılığın nakit olarak ayrılmasının ülkeye de faydası var. Herhangi bir kriz anında şirketler toplu işten çıkarma yapıyorlar. Kurum, işten çıkardığı tüm çalışanların kıdem tazminatlarını karşılık hesaplarını yapıp ödemek durumunda. Kurum zaten krizde olduğu ve nakit sıkışıklığı yaşadığı için işten çıkarma yaparken bir de hesabında olmayan bir parayı yaratmak zorunda. Çoğu zaman bunu yaratamıyor ve ödemesi gerekeni ödeyemiyor.
Oysa zamanında, kurum para kazanabilirken bu paralar ayrılmış olsa, bir kriz anında hem kurum hem de çalışan zor durumda kalmaz. Burada uygun bir modelle, geçmiş dönemden oluşan kıdem tazminatı yükümlülükleri de dahil olursa 11-12 milyar dolar gibi bir tutar BES’e aktarılabilir. Geçmiş dönemler karşılık olarak kalır, bundan sonra işe girecekler için bu geçerli olursa da, önümüzdeki dönemde, nakit yüzdesinin ne olacağına da bağlı olarak, en az bireysel emeklilik sisteminde bugüne kadar biriken miktar kadar para birikebilir. Bu da önümüzdeki 3-5 yılda 5 milyar dolar gibi bir rakam olabilir.
3. Vakıflardan Bes’e Aktarım
Yeni kanun Vakıflar’daki birikimlerin BES’a aktarılmasına imkan verir hale geldi. Sadece yönetmeliklerle bunun detaylarının oluşturulması gerekiyor. Burada söz konusu olan vakıfları tanımlarken; 10 kişiden fazla üyesi olup, bunlardan çalıştıkları süre boyunca düzenli katkı payı toplayarak, daha sonra da emekliliklerinde tekrar onlara oluşan havuzdan belli bir aylık geliri taahhüt eden kurumları kastediyoruz.
Aslında bizim bireysel emeklilik sistemini tarif eden bu yapı, geçmişte özel hukuki ayrıcalıklarla oluşturulmuş ve vakıf adı altında kurulmuş sistemler. Yine yapılan bazı hesaplara göre bu vakıflarda bugün 8 milyar dolar gibi bir birikim olduğu düşünülüyor. Türkiye’de bu tip vakıfların PTT Vakfı, Ereğli Demir-Çelik Vakfı gibi çok sayıda örneği var. Yalnız burada bu birikimin hemen sisteme aktarılması mümkün değil.
Bununla ilgili iki tane zorluk var. Birincisi, ciddi aktüeryal hesaplar yapılması gerekiyor. Dünyada bugün bu gibi sistemlerde ödediğin miktarın ya da alacağın miktarın belli olduğu iki tür yaklaşım kullanılıyor. Türkiye’de BES’de, ödenen katkı payları belli. Vakıflar ise alınan maaşların belli olduğu sistemler. Doğru aktüeryal hesaplar yapılmadığı takdirde çok ciddi tehlike altında olabilirler. Bu tehlikenin boyutu bugün çok belli değil. Diğer yandan bu havuzlardaki para fonlara yatırım şeklinde değerlendirilmiyor, ağırlıklı gayrimenkule yatırılmış durumda. Bugün bu sistemler likide edilsin ve BES’e aktarılsın denildiği takdirde, örneğin Karaköy’deki bütün binaların satılması gerekebilir.
Ayrıca bu birikimleri yurtdışında biriktiren çok uluslu şirketler de var. Bunlar Türkiye’deki çalışanları için merkezlerinin olduğu ülkede bireysel emeklilik sistemine yatırım yapıyorlar. Bu şirketlerin bu havuzlarındaki para Türkiye’deki sisteme nispeten daha kolay aktarılabilir durumda. Burada da en az 700-800 milyon dolarlık bir birikim olduğunu tahmin ediyoruz. Sonuçta bütün bunların hepsini topladığımızda 20 milyar dolarlık bir ekstra kaynaktan söz ediyor olabiliriz. Dün konuşmadığımız bu ekstra kaynak bugün Türkiye’de BES için önemli bir anlam ifade ediyor.
Maaş Ödemeleri Başlıyor
Düzenleme Bu Yıl
Bu yıl sistemin gündeminde önemli birkaç konu daha var. Birincisi sistemin özü geliyor. Biliyorsunuz BES şirketleri olarak biz, bugüne kadar para topluyorduk. Paranızı yatırın, biz size birikiminizi maaş olarak bir şekle döndüreceğiz diyorduk. Ama bunu nasıl yapacağımız net değildi. Bu yıl bu konuda ilgili düzenlemeler yapılacak. Biz de artık birikimleri nasıl geri ödeyeceğimizi anlatabiliyor olacağız. İşin en hassas ve önemli yanı da burası olacak. Herkesin ihtiyacına göre terzi işi maaş ödeme hesapları yapacağız.
Yeni Yapılanma
Bu hesapların yapılabilmesi ise çok kolay değil. Ciddi bir aktüeryal birikim gerekiyor. Ne yazık ki Türkiye’de bu aktüeryal birikim dünya standartlarında değil. Bu nedenle BES şirketleri bu yıl kendi içlerinde gerekli aktüerya yapılanmasını oluşturuyor. Örneğin biz bu konuda Aviva’dan çok ciddi destek alıyoruz. Açıkçası daha önce yerli bir şirket olarak, bu işi hiç yapmadığımız için bir know-how’ımız da yoktu.
Rekabet Olabilir
Maaş ödemelerini sadece emeklilik şirketleri de yapmayabilir çünkü hayat şirketleri de bunu yapmak istiyorlar. Bu noktada birikimlerin geri ödenmesi tarafında rekabet olabilir. Tablo, kim daha yüksek geri ödeme yapıyorsa, müşterinin ona yönlenmesi gibi tuhaf bir hale dönüşebilir. O nedenle burada adımların çok dikkatli atılması gerekiyor.
Geleceği Biriktiren Kampanya Avıvasa’ya Ne Getirecek?
“Müsrif Olma, Tasarruf Yap”
AvivaSa olarak yeni bir kampanyaya başlıyoruz. Bu kampanyada Türkiye’de bugüne kadar kimsenin cesaret edemediği bir şeyi söylüyoruz. “Müsrif olma, tasarruf yap” diyoruz. Kampanya için hazırladığımız reklam filmimizin sonunda “AvivaSa geleceğini biriktirir” mottosuna yer veriyoruz. Bu mottoyu da sadece reklam filmiyle sınırlı tutmuyoruz. Bundan sonra tüm iletişim faaliyetlerimizi, sponsorluklarımızı ve kurumsal sosyal sorumluk projelerimizi bunun üzerine inşa edeceğiz.
Türkiye’nin Gündemi
Biliyorsunuz bu günlerde Türkiye’de ve dünyada iki önemli konu konuşuluyor. Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi sorgulanıyor. 2007 sonunda sosyal güvenlik açığı 25 milyar YTL’ye çıkmış durumda. Bu rakam 8-10 yıl sonunda 50 milyar YTL’ye çıkmış olacak. GSMH’nın neredeyse yüzde 10’unu oluşturduğu anda da ülke artık geri dönülmez bir çıkmazın içine giriyor olacak. Dolayısıyla bugünden bu yatırımın yapılması gerekiyor. Biz şu anda geleceğimizi harcıyoruz.
Dünyadaki Kriz
Dünyada da konuşulan en önemli konu mortgage krizi. Bu krizin özünde de insanların kazandıklarından daha fazlasını harcamaları yatıyor. Kısmen kendi yaşam biçimimde de benimsediğim “anı iyi yaşa” felsefesine kendimizi fazla kaptırmış durumdayız. Çok gelişmiş ülkelerde bile bugün bu sorun yaşanıyor. Diğer yandan dünyanın para dışındaki kaynaklarını da harcıyoruz. Geleceğin suyunu harcıyoruz, geleceğin havasını kirletiyoruz. Hiçbir noktada geleceği planlamıyoruz. Bugünü tüket, hep tüket, daha çok tüket mesajlarıyla karşı karşıyayız. Biz bu noktada geleceği biriktirin derken herkesin söylemediğini söylüyoruz ve “durun, geleceği biriktirin” diyoruz.
Hedefte İki Kat Bilinirlik Var
İlk etapta 2 aylık bir kampanya planlıyoruz. İlk ölçümlerimizde AvivaSa’nın hatırlanma oranı Ak Emeklilik ya da Aviva’nın arkasında çıkmıştı. Bu kampanyayla ilk etapta AvivaSa’nın hatırlanma oranını yüzde 20’lerin üzerine taşımak hedefindeyiz. 2’inci ayın sonunda dönüp bakacağız. Kampanyanın kimsenin söylemediğini söylemesi, bazılarına dokunması sebebiyle ses getireceğini düşünüyoruz. Şayet kampanya amacına ulaşırsa uzatacağız. Çok geniş mecralı bir kampanya olacak. Marka bilinirliğimizi iki katına çıkarmayı hedefliyoruz.
Hande D. Süzer
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?