Kapasite alarm veriyor

Birçok sektörde üretim kapasitesinde dengeler değişti. Gerek plansız yatırım ve teşvikler gerek iç ve dış pazarlarda yaşanan talep daralması çok sayıda sektörde kapasiteyi boşa çıkarmaya başladı...

15.04.2025 11:24:250
Paylaş Tweet Paylaş
Kapasite alarm veriyor

Nilüfer Gözütok Ünal

[email protected]

Geçtiğimiz yıl unda kapasitenin yüzde 51’i, camda yüzde 45- 50’si, seramikte yüzde 40’ı, çelikte yüzde 38’i, boyada yüzde 35’i, elektrolitik bakırda yüzde 34’ü, çimento, otomotiv ve kağıtta yüzde 30’u kullanılmadı. Bu yıl da bu tablonun değişeceğine yönelik güçlü bir beklenti yok. Kullanılamayan kapasitenin sektörlere faturası ise ağır. Başta kârlılık olmak üzere rekabetçilik alarm veriyor.

2022 ’de başlayan pek çok yatırımın 2025’te devreye alınması planlanıyor. Türkiye’de oluklu mukavva tüketimi 3 milyon ton civarındayken devam eden yatırımların tamamlanmasıyla birlikte üretim kapasitesi 6 milyon tona ulaşmış olcak. Önümüzdeki dönemin en önemli gündemlerinden birinin fazla kapasite sorunu olacağını düşünüyorum.” Bu sözler Kipaş Kağıt Genel Müdürü Sinem Öksüz’e ait. Oluklu mukavvadaki kapasite fazlasının ihracatta kullanılabileceğini dile getiren Öksüz, ancak ihracat pazarlarının durgun, rekabetin de yoğun olması nedeniyle fazla kapasitenin sektörü zorlayacağını ifade ediyor. Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren de kağıt sektörü için aynı noktaya dikkat çekiyor. Son dönemde sektörde şirketlerin birbirinden etkilenerek kapasite artışı ve yeni tesis yatırımı gerçekleştirdiğini anlatan Eren, “Türkiye’nin ihtiyacı 300-400 bin tonken bir anda 2 milyon tonluk bir kapasite oluştu. Orada maalesef büyük bir sıkıntı olacak. Satamayacaklar. Önümüzdeki 2-3 yılda bunların bir kısmı kapanacak” diyor. Elbette sadece oluklu mukavva ve kağıt değil, birçok sektörde fazla kapasite farklı sorunlar doğuruyor. Boya sektöründe 1,5 milyon ton kurulu kapasiteye karşın 600 bin tonluk bir üretim gerçekleştiriliyor. 160 ülkeye ihracat yapan ve üretim gücüyle dünyada beşinci olan sektörde fazla kapasite yapısal sorunları da tırmandırıyor. ATO Başkanı ve Dost Boya Genel Müdürü Gürsel Baran, fazla kapasite sorununun sektörde tehlikeli boyutlara ulaştığını belirtiyor. Özellikle boya üretiminde verilen teşviklere de değinen Baran, “Bu verimsizlik, milli servetin israfı anlamına geliyor, aynı zamanda kayıt dışılığı tetikliyor” diye konuşuyor. BOSAD Başkanı Kenan Baytaş, sektörün kapasitesini kullanabilmesi için tüketimin artması gerektiğine vurgu yapıyor. “Bunun için de satın alma gücünün yükselmesi en önemli ihtiyaç. Son 18 ayda sektörde fiyatlar sadece yüzde 25-30 artış gösterebildi” diyor. 

DÜŞÜŞÜN NEDENİ

Birçok sektörde kullanılmayan kapasitenin oldukça yüksek olduğu dikkat çekiyor. Geçtiğimiz yıl unda kapasitenin yüzde 51’i, camda yüzde 45-50’si, seramikte yüzde 40’ı, çelikte yüzde 38’i, boyada yüzde 35’i, elektrolitik bakırda yüzde 34’ü, çimento, otomotiv ve kağıtta yüzde 30’u kullanılmadı. Halihazırda kurulu gücün kullanılmamasının birçok nedeni var. Küresel olarak ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması, ihracat pazarlarında yaşanan durgunluk, iç pazarda üretim maliyetlerinin artması ve talebin ertelenmesi bu nedenlerin başında geliyor. Çağdaş Cam CEO’su Serdar Raşit Pirinç, yurt içi ve yurt dışı pazarlardaki ekonomik faaliyetlerdeki yavaşlamanın kapasite kullanımında etkili olduğunu belirtiyor. Metal sektöründe kapasite kullanımındaki düşüş Avrupa kaynaklı. Kutes Metal CEO’su Esat Kutmangil, “2024’te, Çin’de yaşanan ekonomik daralma Avrupa’daki üreticileri olumsuz etkiledi. Bu durum sektörümüzde belirli bir gerilemeye sebep oldu. Avrupalı ana üreticiler Çin pazarına bağımlı. Bu bağımlılık, Avrupa’daki talep dalgalanmalarının doğrudan sektöre yansımasına yol açarak kapasite kullanım oranlarını düşürdü” diyor. Çelikte kapasite kullanımının düşük seviyelerde seyretmesinde de yine Çin etkisi söz konusu. Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Veysel Yayan, Çin’in yurt içi tüketimindeki gerileme nedeniyle dış pazarlara yönelmesinin Türkiye’de ithalatı olağanüstü seviyelerde artırdığını dile getiriyor. “Düşük maliyetli gerçekleştirilen ürün ithalatı sektördeki sorunun derinleşmesine neden oldu” diyor. 

YAVAŞLAMA ETKİSİ 

Birçok sektörde de Türkiye ekonomisindeki ve tüketimdeki yavaşlama kapasite kullanımını düşürüyor. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu plastikte geçtiğimiz yıl kapasitenin yüzde 24 kullanılamamasının başlıca nedeninin ihracatın yüzde 3 artmasına rağmen yurt içi talebin yüzde 12 gerilemesi olduğunu açıklıyor. MOSFED Başkanı Ahmet Güleç, mobilyada yüksek seyreden faizlerin talebin ertelenmesine neden olduğunu söylüyor. “İçeride faizlerin yüksek olması, kredi kullanım oranlarının düşmesi, satın alma gücünün zayıflaması ve ihracat pazarlarımızdaki zayıflık, geçen yıl üretim kapasitemizi olumsuz etkiledi” diyor. Sarkuysan Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Çaycı, üretim maliyetlerindeki artış nedeniyle Avrupa’daki rakipleriyle baş edemediklerini, bu nedenle kapasite kullanımının düştüğünü anlatıyor. “Ayrıca Uzak Doğu ve Türk Cumhuriyetleri’nden gelen dampingli kalitesiz ürünlerin fiyatlarıyla da rekabet edemedik” diye konuşuyor. Bazı sektörlerde de atıl kapasite yapısal bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Uluslararası Un Sanayicileri ve Hububatçılar Birliği (IAOM) Avrasya Başkanı Dr. Eren Günhan Ulusoy, dünya genelinde un değirmenciliğinde kapasite kullanım oranının ortalama yüzde 65’ken Türkiye’de yüzde 49 olmasının sektörde atıl kapasite bulunduğuna işaret ettiğini belirtiyor. “Bu durum, Türkiye’nin un üretim kapasitesinin kendi tüketiminin yüksek olmasına rağmen kapasite kullanım oranının düşük kalmasına neden oluyor. 2024 özelindeyse buğday ithalat yasağı uygulaması kapasite kullanım oranlarını aşağıya çekti” diyor. Zeytinyağında ise yağışların mevsim normallerinden düşük seyretmesi rekolte kayıplarına neden oldu. Köklü Zeytincilik Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kürlek, ayrıca artan gübre maliyetleri karşısında çiftçilerin büyük bölümünün ağaç başı 3 kg yerine 1-1,5 kg seviyesinde gübre kullanmasının da sektördeki üretim düşüşünde rol oynadığını belirtiyor. 

2025 GÖRÜNÜMÜ 

2025 yılına dair beklentiler ağırlıklı kapasite kullanımında değişen bir şey olmayacağı yönünde. Cam, elektrolitik bakır, metal, temizlik kağıdı, un ve otomotivde beklentiler kapasitenin 2024 yılıyla aynı seviyede seyredeceğine işaret ediyor. Çağdaş Cam CEO’su Serdar Raşit Pirinç, 2025’in 2024 ile benzer bir yıl olacağını öngörüyor. “Özellikle ana ihracat pazarımız olan AB’de ekonomik faaliyetlerin düzelmesi için Ukrayna-Rusya savaşının sona ermesi ve AB kurumlarının dünya çapında rekabete uygun yeniden yapılanması adına önemli reformları yapması önemli” diyor. Çelikte tüketimin büyük bölümünün ithalat yoluyla karşılanması bu yıl da sektörü zorlamaya devam edecek gibi görünüyor. TÇÜD Genel Sekreteri Veysel Yayan, “Yurt içi tedariki önceleyen politikaların 2025 yılında geliştirilerek sürdürülmesine ihtiyaç duyuluyor” diye konuşuyor. Kutes Metal CEO’su Esat Kutmangil, sektöre yönelik bir öngörü yapmanın zor olduğunu dile getiriyor ama sözlerini şöyle sürdürüyor: “Gözlemlerimize göre hem teknolojik değişimler hem Asya Pasifik pazarında yaşanan daralma, Avrupalı üreticileri önemli bir dönüşüm sürecine zorluyor. Bu dönüşümün tam olarak normale dönmesi için 2025 yılı içinde gerekli olgunluğa ulaşacağına dair umutlar sınırlı. Ayrıca ülke ekonomisinde yaşanan enflasyonist ortam, öngörüde bulunmayı daha da zorlaştırıyor.” Lila Kağıt Genel Müdürü Alp Öğücü, bu yıl iç pazarda tüketimin yüzde 1-2 seviyesinde artma potansiyeli bulunsa da bunun kapasite kullanımında önemli bir etki yaratmayacağını söylüyor. Öte yandan kapasite kullanımında artış bekleyen sektörler de var. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, iyimser bir görüşle üretimde yüzde 5’lik artış tahmin edildiğini dile getiriyor. “Bu artışı getirecek en önemli faktör yurt içi satışlar ve ihracat artışı olacak” diyor. Endüstriyel mutfak sektörü de ikinci yarıda ihracat pazarlarından gelecek talepte artış bekliyor. TÜSİD Başkanı Bekir Topuz, “Özellikle Avrupa pazarında yaşanacak toparlanma doğal olarak sektörümüzün kapasite kullanımına olumlu yansıyacak” diye konuşuyor. 

YATIRIMLARIN SEYRİ

Peki tüm bu tabloya rağmen sektörlerde kapasite artıracak yatırımlar devam ediyor mu? Bu durum sektörüne göre değişiyor. Yatırımların devam ettiği sektörlerde nedenler çeşitli. Örneğin bazılarında yatırım stratejik bir zorunluluk olarak görülüyor. Yatırımda hareket olmayan sektörlerdeyse kapasite fazlalığından çok yüksek finansman maliyetleri en büyük engel olarak görülüyor. İKMİB Başkanı Adil Pelister kimya sektöründe kullanılmayan kapasiteye rağmen yatırımların arttığını söylüyor. “Özellikle petrokimya ve yüksek katma değerli kimyasallar gibi stratejik alanlarda özel sektör ve kamu destekli projelere odaklanılmış durumda. Örneğin, Ceyhan Petrokimya Sanayi Bölgesi gibi projeler, bu yatırımlara örnek teşkil ediyor. Bu tür yatırımlar Türkiye’nin ithalat bağımlılığını azaltarak yerli üretimini artırmasına ve uluslararası pazarlarda daha rekabetçi bir konuma gelmesine zemin hazırlıyor” diyor. MOSFED Başkanı Ahmet Güleç de mobilya sektöründe imalatçı sayısının her yıl arttığına dikkat çekiyor. “Bu da kapasitenin arttığı anlamına geliyor” diye konuşuyor. Çağdaş Cam CEO’su Serdar Raşit Pirinç, finansman maliyetlerinin yüksek olması sebebiyle birçok yatırımın askıya alındığını belirtiyor. Lila Kağıt Genel Müdürü Alp Öğücü, sektörde üretimin yarısı kadar tüketim olduğunu ve kapasite fazlası bulunduğunu hatırlatıyor. “Bu nedenle 2027 yılına kadar Türkiye’de yeni bir yatırım planı görünmüyor” diye konuşuyor. IAOM Avrasya Başkanı Dr. Eren Günhan Ulusoy, unda bazı şirketlerin kapasite artırıcı yatırımlar yapmaya devam ettiğini açıklıyor. “Bu durum, özellikle ölçek ekonomilerinden yararlanmak ve rekabet avantajı elde etmek, verimsizlikleri ortadan kaldırmak isteyen şirketler arasında yaygın” diyor. KESİD Başkanı Senur Akın Biçer de küçük ev aletleri sektöründe kapasite kullanımı sorunu olsa da yatırımların durmaması gerektiğini savunuyor. “Çünkü mevcudu korumak için bile yatırımların devam etmesi gerekiyor” diye konuşuyor. 

AĞIR FATURA

Atıl kapasitenin sektörlere faturası ağır. Mevcut durum en çok sektörlerin kârlılığını düşürüyor, verimliliğe engel oluyor. Rekabette dengeler bozulurken şirketler finansal olarak zorluk yaşıyor. PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu, kapasitenin tam kullanılamaması nedeniyle sektördeki kâr kaybının 1 milyar dolar olduğunu ifade ediyor. Eroğlu, çıkışın yüksek katma değerli ürünlerde olduğunu savunuyor. Kimyada da talebin kapasiteyle paralel gitmemesi kâr kaybına neden oluyor. İKMİB Başkanı Adil Pelister, “Bu durumda çözüm olarak tavsiyemiz ihracat pazarlarına erişimin artırılması” diyor. Çelik sektöründe de çözüm ithalatı önlemekte görülüyor. TÇÜD Genel Sekreteri Veysel Yayan, “Yurt içi tüketimin yurt içi üretimle karşılanmasının getireceği ölçek ekonomisi, bıçak sırtı marjlarla faaliyet göstermek zorunda kalan çelikte hem üretimi hem ihracatı artırmaya katkıda bulunacak” diye konuşuyor. Şirketler mevcut olumsuzluklardan etkilenmemek için kendi çözümlerini devreye alıyor. Çağdaş Cam, verimlilik artırıcı yatırımlarla fiyat maliyet yapısını güçlendirmeye odaklanıyor. Lila Kağıt, katma değeri yüksek ürünlerle pazarı büyütmeye çalışıyor. Fazla kapasite yüzünden sektörün yüzde 50’lik kâr kaybı yaşadığını hatırlatan Sarkuysan Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin Çaycı, ilerleyen dönemde kârlılığın yine yarıya düşme ihtimalini kaçınılmaz buluyor. “Bu kaybın telafisi mümkün değil. Bu durum sektörün tedbirlerini aşıyor. Devletin gerek yatırımlara gerek ithalata yaptırım uygulaması gerekir” diyor. MODOKO Başkanı Koray Çalışkan, katma değerli ürünlere yönelmenin, yeni coğrafi pazarlar keşfetmenin ve iç talebi canlandıracak stratejiler geliştirmenin mobilya sektöründeki kapasite sorunu için çözüm olabileceğini söylüyor.


“İHRACATTAKİ YÜZDE 13 AZALIŞ, KAPASİTE KULLANIMINI YÜZDE 4 DÜŞÜRDÜ”
VOLKAN BOZAY TÜRKÇİMENTO CEO’SU

ABD VE İSRAİL ETKİSİ
Türkiye çimento sektörü olarak dünyada beşinci büyük üretici, ikinci büyük ihracatçı konumundayız. Türkiye genelinde 77 fabrikayla üretime devam ediyoruz. Sektörümüzün 2024 çimento kapasitesi yaklaşık 123 milyon ton. Yıl sonunda kapasite kullanım oranının yüzde 70’ler düzeyinde gerçekleşmesi ve çimento üretiminin 85 milyon tonun üzerine çıkması bekleniyor. Geçici Ticaret Bakanlığı verilerine göre 2024 yılında çimento ihracatı yüzde 13 azaldı. Başka bir ifadeyle çimento ihracatında 2 milyon ton azalma görüldü. Bu düşüş kapasite kullanımını yüzde 4 negatif etkiledi. Bu düşüşte, ABD’deki talep azalması ve İsrail’e ihracat yasağı etkili oldu.

OLUMLU BEKLENTİ Sektör, 2025 yılında büyüme potansiyelini koruyor. Yakın coğrafyamızda son dönemdeki olumlu bölgesel siyasi gelişmelerin etkisinin özellikle Suriye, Orta Doğu ülkeleri ve Ukrayna pazarına olumlu yansıması beklentisi her geçen gün artıyor. Ayrıca yılın ikinci yarısından itibaren iç piyasada inşaat faaliyetlerinin hareketlenmesi ve ihraç pazarlarındaki muhtemel talep artışlarının üretim artışına destek olacağını düşünüyoruz. 2025’te 2024’ün üstünde bir kapasite kullanım oranını yakalayacağımızı ümit ediyoruz. Diğer taraftan sektörümüz düşük karbonlu üretim sağlamayı amaçlıyor. Doğal olarak bu alanlarda kaydedeceğimiz gelişmelerin üretim kabiliyetini ve kapasitesini doğrudan etkileyeceği aşikar. Dolayısıyla düşük karbonlu üretim yolundaki değişim sürecinin sağlıklı yürütülebilmesi ve kapasite kullanım oranları atıl kalmadan gerekli yatırımların yapılabilmesi için sağlanacak finansmanın sürekliliği önemli.



“YATIRIMLARDA DÜŞME GÖRÜYORUZ”
İLTER YURTBAY / TÜRKİYE SERAMİK FEDERASYONU BAŞKANI


KUR ETKİSİ 
Türkiye’de seramik karo üretim kapasitesi yıllık 650 milyon metrekare, seramik sağlık gereçleri 35 milyon adet seviyesinde. Her iki sektörde de kapasite kullanım oranı yüzde 60 seviyelerinde. Seramik ihracatçı bir sektör. Gerek Türkiye gerek AB gerekse ABD ekonomilerindeki daralma, kapasite kullanım oranının düşmesine neden oldu. Maliyetlerin enflasyon oranında artmasına rağmen kur artışının çok düşük kalması bir diğer önemli neden. Kur bu şekilde devam ederse 2025 için ihracat ciddi şekilde tehlikeye girer.

İHRACATTAKİ TEHLİKE Yılın ikinci yarısından sonra, ekonomilerde bir düzelme bekliyoruz. Bu da kapasite kullanım oranının daha yüksek gerçekleşmesine yol açar. Ancak kur gelişiminin mutlaka bunu desteklemesi gerekiyor. Aksi takdirde ihracatta ciddi bir tehlike söz konusu olur. Sektörümüzde son yıllarda kapasite artışına yönelik yatırımlarda bir düşme görüyoruz. Daha çok ürün portföyünü genişletmeye yönelik yatırımlar yapılıyor. Sektör, 2024 yılını kârsız veya zararla kapattı. 2025’te beklenen pozitif gelişmeler olmazsa sektör ciddi bir zararla karşı karşıya kalacak.



“YERLİ ARAÇTAKİ GERİLEME TEDİRGİN EDİYOR”
CENGİZ EROLDU / OSD BAŞKANI

KAPASİTE KULLANIMI GERİLEDİ
Otomotiv sanayinin yıllık üretim kapasitesi yaklaşık 2 milyon adet seviyesinde. 2024 yılı toplam otomotiv üretimi 1 milyon 365 bin adet seviyesinde gerçekleşti. Böylelikle 2023’te yüzde 74 olan yıllık kapasite kullanım oranı 2024’te yüzde 70’e gerilemiş oldu. 2024 yılında kapasite kullanım oranındaki düşüşün temel nedenleri, Avrupa’daki talep daralması ve ülkemiz iç pazarında yerli araç payının yüzde 37’den 31’e gerilemesi oldu.

2025’TE DURUM NE OLUR? 2025 yılı için üretim tahminimiz ortalamada 1,4 milyon adet seviyesinde. Dolayısıyla 2025 yılında da 2024’e benzer bir kapasite kullanımı öngörüyoruz. 2025 birçok kritik konunun üst üste geldiği, öngörülmesi zor, güçlüklerle dolu bir yıl olacak. Otomotivde küresel anlamda bir kapasite fazlası mevcut. Çin’de şu anda büyük bir kapasite fazlası yaratılmış durumda. Avrupa’da kapasite fazlası oluşmaya doğru gidiyor. Elektrifikasyon sürecinin getirdiği kârlılık ve maliyettalep baskısı değişimleri söz konusu olacak. Bu açıdan da bakarsak aslında otomotiv OEM’lerini zor bir 3-5 yıl bekliyor.

İHRACATTAKİ RİSKLER Türkiye’ye baktığımızdaysa iç pazarda yerli araç payının azalması riski bizi tedirgin ediyor. Tabii Avrupa’da bütün yaşananlar Türkiye ihracatı açısından da bir risk. Türkiye’nin yaşadığı rekabetçilik kaybıyla birlikte de bu riskin bizim üzerimizde daha büyümesi söz konusu. Bir yanda Avrupa’da bu sorunlar yaşanırken Türkiye’nin de göreceli rekabet kaybına uğraması, otomotiv sanayisinin gelecek hakkında kaygılanmasına yol açıyor. Bu noktada Türk otomotiv sanayisinin rekabetçiliğinin dolayısıyla kârlılığının artırılması, teknoloji, pazar ve verimlilik odaklı stratejik atılımlarla yüksek katma değerli üretim yapmasına bağlı.



Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz