“Bu yılki daralmayı 2025’te telafi ederiz”

Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren ile son dönemde grubun büyüme yolculuğunu, yatırım planlarını konuştuk...

19.12.2024 11:39:540
Paylaş Tweet Paylaş
“Bu yılki daralmayı 2025’te telafi ederiz”

Nilüfer Gözütok Ünal

ngozutok@capital.com.tr

Eren Holding, 2023 yılından sonra 2024’te de ciroda dolar bazında yüzde 10 daralacak. Bunun enerji fiyatlarındaki düşüş ve ekonomideki yavaşlamadan kaynaklandığını belirten grubun patronu AHMET EREN, 2025’ten umutlu. Özellikle perakendedeki atılımlarıyla yeni yılda yüzde 10’luk daralmayı telafi edeceklerini söylüyor. Bir taraftan büyük ölçekli yatırımlara devam eden grup, yeni dev yatırımlara da hazır. Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren, çelikte 3-4 milyar dolarlık bir yatırımı hayata geçirmek için devletin kendilerine bir arazi göstermesini bekliyor.

Eren Holding, 38 şirketi ve 15 bin kişilik istihdamıyla Türkiye’nin önde gelen gruplarından… 2022’de ciroda 5 milyar doları gören grup, 2023’te daralma yaşadı. Bu yılın geçtiğimiz yıldan daha kötü olduğunu ifade eden Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren, yıl sonunda dolar bazında cirolarının yine yüzde 10 daralacağını öngörüyor. Ekonomide düze çıkışın en az 1 yıl daha süreceğini dile getiren Eren, grup cirosu açısından yeni yıldan umutlu. “2025’te kağıtta biraz daha daralma öngörüyoruz. Çimentoda büyüme olmaz. Perakendedeki artış kağıttaki daralmayı telafi eder. 2025 yılında bu yılki yüzde 10’luk daralmayı telafi edeceğiz” diyor. Bu konjonktürde Eren Holding, yatırımlara da ara vermiyor. Son birkaç yılda 2 milyar dolarlık yatırımı hayata geçiren grup, halihazırda 1,5 milyar dolarlık yatırımla İngiltere’nin en büyük kağıt fabrikasını kuruyor. Yurt dışından çok yurt içinde yatırım yapmanın kendisini mutlu ettiğinin altını çizen Ahmet Eren’in gündemindeki en önemli konu ise Türkiye’de doğrudan, 2 bin 500 dolaylı olmak üzere 6 bin kişiye istihdam yaratacak bir çelik fabrikası kurmak. Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren ile son dönemde grubun büyüme yolculuğunu, portföyde yaşanan değişimleri, konjonktürün sektörleri üzerindeki etkisini ve yeni yatırım planlarını konuştuk: 

Sizinle 2022 başında görüşmüştük. O zamandan bu zamana Eren Holding nasıl büyüdü?

 2022’de her ne kadar Türkiye ekonomisinde pandeminin etkileri olsa da bizim bulunduğumuz sektörlerde özellikle kağıt ve ambalajda hızlı büyüdüğümüz bir yıl oldu. O nedenle 2022’yi daha iyi geçirdik. 2023 ise 2022’ye nazaran daha düşük performans gerçekleştirdiğimiz bir yıl oldu. 2023’te ciroda yüzde 10 daraldık. 2024 de 2023’e nazaran daha kötü geçiyor. İnşallah ekonomi yumuşak bir iniş yapar, bundan sonra da kalkışa geçer. 

Ekonomiyi soğutma yönündeki ekonomi politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Olumlu değerlendiriyorum. Türkiye, geçtiğimiz yıllarda hak etmediği bir tüketim seviyesiyle yaşadı. Bu tüketim büyük ölçüde ithalatla karşılandı. Bu yaklaşım da ekonomiyi zora soktu. Enflasyonu kontrol altına almak için halkın yüksek tüketim seviyesinden vazgeçmesi lazımdı. Öyle de oluyor. Şu anda uygulanan reçete bunu gerektiriyor. 

Bu politikalar iş dünyasına nasıl yansıyor? 

Öncelikle sabit gelirli gruplar çok olumsuz etkileniyor. İnsanı asıl üzmesi gereken nokta bu. Ama iş insanı, sanayici ve yatırımcı da bu yüksek faizlerle yatırım yapmaktan çekiniyor. Küçüğünden büyüğüne tüm şirketler için istihdamda küçülmeye gitmek, işten çıkarma yapmak büyük bir ızdırap. Bazı işletmeler buna mecbur kalıyor. Önümüzdeki günlerde de maalesef mecbur kalmaya devam edecekler. 

Siz çıkışı ne zaman görüyorsunuz? 

Bir yıl daha sürer diye tahmin ediyorum. 

2024’e girerken grup olarak nasıl bir büyüme planı yapmıştınız? 

Büyüme hedefi olarak bu yıl, 2023 rakamlarımızı sağlarız diye düşündük. Ama görüyoruz ki öyle olmayacak. Bu nedenle ikinci yarı hedefimizi değiştirdik. Dolar bazında yüzde 10 civarında daralacağımızı öngörüyoruz. 

Cironuz ne olur? 

Bu yıl 4 milyar doları aşarız. Ama 2022’de 5 milyar doları bulmuştuk. Sonra gerek elektrik fiyatlarındaki gerek kağıt ve ambalaj tüketimindeki düşüş bizi olumsuz etkiledi. 

2020’de gelirlerinizde enerji yüzde 38, ambalaj ve kağıt yüzde 30, çimento yüzde 20, perakende ve tekstil yüzde 7-8’er paya sahipti. Bu oranlar nasıl değişti? 

Şu anda enerjinin payı yüzde 30, kağıt ve ambalajın payı yüzde 30. Kağıt ve ambalajda son yıllarda büyük yatırımlar yapmış olmamıza rağmen daralma nedeniyle bu sektörler yeterli ciro yapamadı. Çimentonun payı yüzde 15’e geriledi. Perakendede çok mağaza açtık. Geçtiğimiz yılın ortasından başlayarak perakendede büyük bir atak gerçekleştirdik. Perakendenin cirodan aldığı pay yüzde 25’e çıktı. 2020’de mağaza sayımız belki 150’ydi. Bu yılın sonunda 600’e çıkıyor. 

Perakendede atağa geçme kararını nasıl aldınız? 

Bu karar bizim temsilcisi olduğumuz markaların bize olan teveccühlerinden doğdu. “Türkiye’de satışlar iyi gidiyor, biraz daha yatırım yapalım” dediler. Lacoste ile yüzde 50-50 ortağız. Diğer markalarda ortaklığımız yok, biz götürüyoruz. Bir de yurt dışı mağazalarımız çoğaldı. Özellikle Türk Cumhuriyetleri’nde çok mağaza açtık. Avrupa’da, Polonya’da, Belçika’da, Macaristan’da mağaza açılışları yaptık. Bizde yüksek gelir grubuna hitap eden markalar olduğu için Türkiye’deki daralmadan olumsuz etkilenmiyor. Dolayısıyla konjonktürden en az olumsuz etkilenen perakende sektörümüz oldu. Son dönemde burada yaptığımız atılımların asıl sonuçlarını da 2026-2027 yıllarında görmeye başlayacağız. 

Bu süreçte portföyünüze yeni markalar katıldı mı? 

Converse ayakkabı katıldı. Converse’in Türkiye temsilcisi olduk. Üretimi de Türkiye’de yapacağız. Lacoste’un bütün ürünlerini Türkiye’de üretiyoruz. Daha önce ayakkabılarını üretmiyorduk, iki yıldır ayakkabılarını da üretiyoruz. Şimdi Converse’in de ayakkabısını Türkiye’de üreteceğiz. Bunları da sadece Türkiye’de değil yurt dışında 30 ülkeye satacağız. 

Tekstilde zor bir dönemden geçiliyor. Olumsuzluklar sizi de etkiliyor mu? 

Tekstilde markası olmayan, son ürüne dönüşmeyen tekstilcilere nazaran daha rahatız. Bitlis’te ürettiğimiz iplik, Çorlu’da Lacoste ya da Nautica markasıyla son ürün oluyor. Bu sayede diğer tekstilci dostlarımıza nazaran daha az etkileniyoruz. Elbette olumsuz etkilendiğimizi söyleyebilirim. Çünkü gerek iplik gerek kumaş ihracatında Türkiye zorluklarla karşılaşıyor. Özellikle de konfeksiyonda Türkiye’deki maliyetler yüksek. Birçok tekstilci konfeksiyon bölümlerini Mısır’a kaydırdı. Üzüntü verici bir şey, fakat başka da çare yok. Tekstildeki rekabet oldukça güçleşecek, çünkü emek yoğun bir üretim var. Ucuz emek neredeyse tekstil orada gelişmeye başlıyor. Mısır, Pakistan ve Bangladeş gibi ülkeler maalesef Türkiye’nin rakibi durumunda. Türkiye artık daha teknik tekstil ürünlerine kaymalı. 

Bitlis’teki iplik fabrikanızı yeni üretime açtınız. Ne kadarlık bir yatırım gerçekleştirdiniz?

Yatırım toplam 150 milyon doları bulacak. Kademe kademe yatırım yapıyoruz. Toplamda 1.200 kişi istihdam edeceğiz. Şu anda 600’e yakın kişi istihdam ediyoruz. Bu benim için sosyal amaçlı bir yatırım. Gençlere özellikle de kadın çalışanlara iş kazandırmak çok önemli. Bir de bu şekilde modern bir fabrikanın servisiyle yemeğiyle, sendikalı işçileriyle olması bambaşka bir görünüm veriyor orada. Çorlu’daki yaşam tarzını oraya taşımış oluyoruz. O bakımdan da bu bizi mutlu ediyor. Hiç para kazanmasa da mutlu oluyoruz. 

Oradaki üretim ağırlıklı iç pazarda mı ihracatta mı değerlendirilecek? 

İç pazarda kendi ürünlerimizde kullanacağız. Bir kısmını ihraç edeceğiz. Yüzde 70 iç pazarda kullanılacak, yüzde 30 ihraç edilecek. 

Tekstilde yeni bir tesis yatırımı daha planlıyor musunuz? 

Yeni iplik fabrikası kurmayız. Ama perakendede mağazalarımızı çoğaltmaya hızla devam edeceğiz. 3 yıl sonra 1.000 mağazaya çıkacağız. Bunun yüzde 60’ı Türkiye’de, yüzde 40’ı yurt dışında olacak. 

Diğer tekstilciler gibi üretimi yurt dışına taşıma gibi bir düşünceniz var mı? 

Hayır yok. Tekstilde yurt dışına çıkmayız. 

Enerjide nasıl büyüyorsunuz? 

Enerjide Türkiye’nin en büyük elektrik üreticisiyiz. Elektrik satış fiyatlarında devletin kontrolü var. Serbest değil. Hammaddemiz kömür. Kömürü büyük çapta yurt dışından ithal ediyoruz. Türkiye’de kaliteli kömür olmadığı için biz ithale dayalı santral kurduk. Bugün kömüre dayalı santraller Türkiye elektrik ihtiyacının yüzde 25’ini karşılıyor. Biz de yüzde 6’sını karşılıyoruz. Türkiye’de rüzgar ve güneş enerjisi hızla büyüyor. Onlar ne kadar büyürse büyüsün baz santral olmadığı için Türkiye’nin kömür ve gaz santrallerine ihtiyacı olacak. Bizim şu anda enerjide bir sıkıntımız yok. Gerçi devlet vaktiyle haksız bir vergi getirerek tabiri caizse bizim canımızı okudu. Üretime geçtiğimizde ithal kömüre yüzde 45 vergi getirdi. Hammaddeye yüzde 45 vergi gelir mi? O nedenle bizim gibi birçok enerji şirketi sıkıntıya girdi, yeniden yapılandırmalara girdi. Biz girmedik. Bizim diğer sektörlerimizin oluşu bizi kurtardı. Şimdi çok şükür enerjinin borcu 17 yıl sonra bitti. Tüm bu yaşananlardan sonra da enerjide ne doğal gazda ne kömürde kimse baz santrali yatırımına girmedi. Artık yenilenebilir enerji yatırımları yapılıyor ama onların yatırımları küçük. Bir gaz santrali normal kapasitede 500-600 megavatta 500-600 milyon dolara kurulabilir. Kömür santralinde de rakamlar aynı. 

Tüm bu süreç size ne öğretti? 

Eren Grubu olarak enerjiye girmekten memnun olmadık. Bir de şuna kanaat getirdik: Eğer devletin parmağı bir işin içinde fazla varsa o işe girmeyeceksin. 

Yenilenebilir enerji yatırımları düşünmüyor musunuz? 

Yenilenebilir enerjiye de yatırım yaptık. Mersin ve Çorlu’da tesislerimizin üzerine güneş panelleri kurduk. Rüzgar santrallerimiz de var. Bir de atık yakarak enerji üreten bir tesisimiz var. O da Çorlu’da 22 megavatlık büyük bir tesis. 

Kağıt son birkaç yılda önemli yatırımlar yaptığınız bir alan… 

Kağıtta çok iyi yatırımlar yaptık, evet. Zonguldak’ ta gaz santralimizin yanına büyük bir tesis kurduk. O da aşağı yukarı 700-800 milyon dolarlık bir yatırım. Orada kağıt üreteceğiz. Gelecek yıl üretime geçecek. 

Kağıtta İngiltere’de de bir yatırımınız vardı. Hangi aşamada?

İngiltere’de gazete kağıdı üretmekte olan Finli bir şirketin 1.000 dönümlük bir arazi üzerindeki fabrikasını satın aldık. Binaları yıktık, yeüreniden yapıyoruz. İngiltere’nin en büyük kağıt fabrikasını yapıyoruz. 1,5 milyar dolarlık bir yatırım. Orada hem ambalaj kağıdı hem temizlik kağıdı üreteceğiz. 

Üretim Avrupa pazarı için mi olacak? 

Orası İngiltere için. Biz Türkiye’de ürettiğimiz ambalaj kağıdının hammaddesini İngiltere’den alırız. Türkiye, atık kağıdı büyük çapta ithal eder. Çünkü Türkiye’de yeteri kadar atık toplanmıyor. Hammaddesini ithal edip Türkiye’de ürettiğimiz ürünleri de İngiltere’ye ihraç ediyoruz. Şimdi hem hammaddesi orada hem pazar. Tesis bir yıl sonra faaliyete geçmiş olacak. 

Bu yatırımlarla kağıt ve ambalajın cirodaki payı da değişecek değil mi? 

Bu yatırımlarla grup içindeki en büyük pay kağıda geçecek. Enerji iki olur, perakende onun peşine takılır. Çimento en sonda kalır. Çimentoda da aslında Türkiye’nin büyük gruplarından biriyiz. Mersin’de 6,5 milyon tonluk tek lokasyonda üretim yapan bir fabrikamız var. Üretimin yüzde 80-90’ını ihraç ediyoruz. 

Çimentoda işlerin yolunda gitmeme nedeni nedir? 

Türkiye’de çimento üretim kapasitesi Türkiye tüketim kapasitesinin üstünde. Bu nedenle Türkiye en az 20 milyon ton çimentoyu ihraç etmek durumunda. Ne var ki son deprem ve oradaki inşaat faaliyetleri deprem bölgesindeki çimento tüketimini yüksek bir boyuta taşıdı. Yurt içi fiyatlar o bölgede iyi ama ülkenin diğer bölgelerinde iyi değil. Çimentocular fiyatlardan memnun değil. 

Önümüzdeki dönemde ne olur?

Deprem bölgesinin yatırımları devam edecektir. Daha yollar, köprüler yapılacak. Önümüzdeki yıllarda Türkiye çimento fazlalığı devam edecek. Sonuçta kurulmuş tesisler var. Ama yeniden herhangi bir kimsenin çimento tesisi kuracağına ihtimal vermiyorum. 

O fazlalık nasıl oluştu? 

Bu fazlalık biraz da iş insanlarının birbirine bakıp etkilenmesinden oluştu. “Şu kapasite artırıyor, ben de artırayım” ya da “Yeni fabrika kuruluyor, ben de kuruyorum” deniliyor. Size kağıttan bahsederken bizim için 2022 çok iyi geçti dedim. Onu görenler kağıt üretimi için büyük yatırımlara girdi. Şimdi maalesef önümüzdeki 2-3 yılda bunların bir kısmı kapanacak. Satamayacaklar. Çimentoda biz içeride yeterince talep olmadığını biliyoruz. O yüzden perakende ve kağıtta olduğu gibi benzeri bir dışa açılmayı çimentoda da yapıyoruz. Çimentoda Kamerun’da, Tunus’ta tesisimiz var. İngiltere’de 2 tesisimiz bulunuyor. Amerika’da da bir tesis açmak üzereyiz. Bizim çimentodan yana hiçbir sıkıntımız olmayacak. Zaten pazarımız Türkiye değil. 

Bu tesisleri son birkaç yılda mı açtınız? 

Evet. Biri faaliyete geçti. Londra’ya yakın bir yerde terminalimiz var. Buradan oraya kül de gönderiyoruz. Zonguldak’taki santralimizden çıkan külleri İngiltere’deki tesisimize yolluyoruz. Kül çimentoya karıştırılınca çimentonun ve betonun kalitesi yükseliyor. Aynı zamanda büyük bir kül ihracatçısıyız. Sadece kendi santralimizin külünü değil diğer santrallerin külünü de ihraç ediyoruz. 

Grup cirosunda yurt dışının payı nedir?

Ciromuzun yüzde 12-13’ü yurt dışından geliyor. Ama bu değişecek. İngiltere’deki fabrika üretime başlayacak, çimento tesisleri gelecek yıl üretime geçecek ve yurt dışı mağazalar da açılınca o oran yüzde 30’a çıkabilir. 

Bu dönemde bu yatırımları yaparken nasıl hareket ediyorsunuz? Yatırımda kriterleriniz neler? 

Yatırımlarımızda daha çok özsermaye kullanmamız önemli bir faktör. Bu bankalar açısından da büyük bir itibar sağlıyor. Bankalar kredi vermek, desteklemek istiyorlar. İngiltere’deki tesisimize uluslararası bankalar konsorsiyumu 840 milyon Euro kredi verdi. Tabii bunda o yatırımın yeşil oluşunun da büyük etkisi vardı. Çünkü üretimi atıktan yapıyoruz, enerjisini kendi üretiyor. Bir de bankalar geçmişimize bakıyor. Kurulduğu 1969 yılından itibaren Eren Grubu bir kere bile, “Bunu ödeyemiyorum, şu borcumu erteler misin” dememiş. Bu temiz sicilden dolayı bankalar nezdinde bir itibarımız var. 

Yatırımlarınızda özsermaye oranı nedir? 

Genellikle biz yüzde 40 özsermaye, yüzde 60 kredi kullanıyoruz. 

2025 ve sonrasında bu yatırımların devamı gelir mi? 

Kafamızda yine yatırım var. Samimi olarak söyleyeyim İngiltere’deki yatırım çok güzel, büyük bir yatırım. Takdir ettiler, devletimiz de takdir etti. Ama ben Türk işsizine yararı olmayan yatırımlara karşıyım. İstiyorum ki Türk işçisi çalışsın, üretsin. Böyle düşünerek bir de Türkiye’de özellikle ithalatı önleyici kaliteli çelik yatırımı yapalım istedik. O yatırım da aşağı yukarı 3-4 milyar dolarlık bir yatırım. Buna soyunduk, ancak henüz kamu kurumları bize uygun bir yer gösteremedi. Yerin mutlaka deniz kıyısında olması gerekiyor. Çünkü cevheri ithal edeceğiz ve doğal gazla çalışacak. Ürettiğimiz öyle bir çelik olacak ki yılda 6 milyar dolarlık ithalatı durduracak. Bunu yetkililerle konuştuk. Ama yetkililerin işleri de fazla, pek vakit ayıramadılar. Biz de talebimizi sürdürüyoruz. Olursa, böyle bir yatırımı yaparsak ben kendi adıma çok sevineceğim. Yatırım yapmayı kişisel olarak da seviyorum, grup da seviyor. Elde ettiğimiz kârları dağıtalım, aile mensupları yesinler, keyiflerine baksınlar öyle bir şey yok bizde. Sınırlı sayıda sınırlı miktarda kâr dağıtımı yapıyoruz, gerisini yatırıma ayırıyoruz. 

Beklediğiniz gibi arazi gösterildiğinde bu yatırım için hemen düğmeye basacak mısınız? 

Fizibilite çalışmasını yaptık. Kazmayı vurmak için 1 yıl gerekir. 

Ne kadarlık bir istihdam yaratılır? 

Kamuya sunduk, o tesiste 2 bin 500 kişi çalışacak. Dolaylı olarak da istihdam edilen kişi sayısı 6 bine çıkıyor. 

2025 nasıl bir yıl olur? 

2025’te kağıtta biraz daha daralma öngörüyoruz. Çimentoda büyüme olmaz. Perakendedeki artış kağıttaki daralmayı telafi eder. 2025 yılında bu yılki yüzde 10’luk daralmayı telafi edeceğiz. Bu yıl da yine 4 milyar doların üzerine çıkarız. Dolayısıyla biz 2025’te 2024 sonuçlarından daha kötü olmayız. Ama Türkiye ekonomisi öyle olacak.


“YENİ SEKTÖR ARAYIŞIMIZ VAR”

“FRANSIZ İLAÇ ŞİRKETİYLE İLGİLENDİK” 
Yeni iş arayışımız var. Mesela çelik yatırımını yapamayınca elimizde bir fon birikiyor. Başka bir şeye yatıralım diye bir Fransız ilaç şirketiyle ilgilendik. Sonra vazgeçtik. Hem bilmediğimiz bir sektör oluşu hem başka bir ülkede olması iki bilinmeyenli bir denklem oluşturuyordu. Nakit bakımından yeterli gücümüz olduğu için bakmaya devam ediyoruz. Türkiye ve İngiltere’de veri merkezi yatırımına girmek istedik. Zaten ilintili işlerde yeni yeni tesisler satın almaya çalışıyoruz. İngiltere’de ürettiğimiz kağıdın ileri doğru entegrasyonunu sağlamak üzere hazır kutu fabrikaları varsa onları almaya çalışıyoruz şimdi.

“KAĞITTA FAZLA KAPASİTE OLUŞTU”
Yurt içinde fırsat arayışımız yok. Yurt içinde zaten yeni tesisler kurduk. Yeni tesisler, kullandıkları otomasyon ve makineler açısından daha rekabetçi olabiliyor. Bir kağıt fabrikası da almayı düşünmeyiz, çünkü yeteri kadar kapasite var. Kağıtta şanssız bir durum oldu, bir anda Türkiye’nin ihtiyacı 300 bin- 400 bin tonken 2 milyon tonluk bir kapasite oluştu. Orada maalesef büyük bir sıkıntı olacak.



“YATIRIMLARIMIZIN YÜZDE 10’UNU BAĞIŞLIYORUZ”

3 YILDA 250 MİLYON DOLAR BAĞIŞLAYACAK
Son birkaç yılda 2 milyar dolarlık bir yatırım yaptıysak bunun yüzde 10’unu bağışlıyoruz. Bağış için yatırım yapıyoruz. Önümüzdeki 3 yılda yapacağımız bağış cinsi yatırımların tutarı 250 milyon dolar. Zaten bir hastane 110 milyon dolar. Devlete bağışlıyoruz. Bitlisliyim. Ama sosyal yatırımlarım sadece Bitlis’te değil Türkiye’nin diğer bölgelerine de nerede varsak orada yatırım yapıyoruz.

“HALKIN AYDINLATILMASI ÖNEMLİ” Ama Bitlis, Türkiye’nin üçüncü yoksul şehri. Oralı olmasak da sosyal adalet de oraya yatırımı gerektiriyor. Oradaki halkın aydınlatılması önemli. Türkiye Cumhuriyeti devletinin tam bir vatandaşı olduklarını hissettirmek bakımından bu tür yatırımlara ihtiyaç var Bitlis’te. Onu yapıyoruz. Açtığımız fen ve teknoloji lisesi güzel bir örnek. Yatılı bir lise. İngilizce ve Çince eğitim veriyor. Geçtiğimiz yıl hazırlık sınıfını okuyanların bir kısmı yaz tatilinde İngiltere’ye, bir kısmı Çin’e gitti. Aynı şey devam edecek.

“YÖNETİCİLERİMİZ DE İSTEDİ AMA TUTTURAMADI” 
Standartları çok yüksek bir okul. Türkiye’de belki de bu standartta iki üç okul vardır. LGS sınavıyla giriliyor. Sınavda yüzde 2’ye girenler girebildi. Gelecek yıl belki yüzde 1’dekiler girecek. Öğretim kadrosu ve eğitim kalitesi de yüksek. Öğretmenleri İstanbul’dan iyi okullardan transfer ettik. Eğitim görenler arasında Ankara’dan ve İstanbul’dan öğrenciler var. Yöneticilerimiz de çocukları o okula gitsin istedi ama dereceyi tutturamadı.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz