Eskiden
Anadolulu şirketler, kendi içlerine kapalı, mütevazı yapılara sahipti.
İş odaklı patronları ise daha çok bulundukları şehirlerde tanınırdı.
Bugün Anadolu şirketlerini ve onların patronlarını artık herkes tanıyor.
Bu gerçeğin ardında ise onların bakış açısındaki ve iş yapış
şekillerindeki değişim yatıyor. Anadolulu patronlar, yalın üretimden
inovasyona, kurumsallaşmadan AR-GE'ye pek çok konuda şirketlerini
sürekli değiştiriyor. İşleri profesyonellere devreden bu patronlar,
şirket dışında görev ve sorumluluklar alarak network oluşturuyor.
“DERS ALDIM DAHA GENİŞ BAKIYORUM”
Kipaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hanefi Öksüz, Kahramanmaraş’ın önde
gelen iş adamlarından. Ana felsefesi ise değişimin kendisini yakalamak.
“Temel prensiplerimize sadık kalarak biz de kendimizi geliştirdik” diye
konuşuyor. Öksüz’ün ve dolayısıyla Kipaş Holding’in değişim hikayesinde
birçok çarpıcı nokta var. İş alanları nın çeşitlendirilmesi, yönetimde
kurumsallaşma, inovasyon ve AR-GE’ye yatırımlar, son 5 yılda
öne çıkan başlıklar. Öksüz, iş adamı olarak yaşadığı değişimi şu
sözlerle anlatıyor: "Ana faaliyet konumuz olan tekstilde entegresyonu
tamamladıktan sonra ufkumuz daha da açıldı. Çimento, enerji, kağıt gibi
çok büyük yatırımlar gerçekleştirdik ve devam ediyoruz. Deneyimlerden
ders aldım, olaylara biraz daha geniş bir perspektiften bakmaya
çalıştım. Birçok şeyi aynı anda yapmak yerine, başladığımız işi en iyi
şekilde bitirip teknolojik gelişimi ve verimliliği, sistematik
sürekliliği sağladık." Hanefi Öksüz'ün bahsettiği bu değişimler şirketin
yönetim stratejisine de birebir yansımış. Bu gelişimi ise şöyle
özetliyor: "Yalın yönetimi benimsiyoruz. Sistemi hep birlikte
sorguluyoruz ve olabildiğince hızlı olmaya gayret ediyoruz. Bunun
yanında inovasyon ve AR-GE çalışmalarına ağırlık vermeye başladık. Temel
prensip olarak disiplinli biriyim. Tabii ki asıl olan insanın kendini
geliştirmesi ve eğitmesidir. Farklı iş çevreleri beraberinde de farklı
tecrübeler kazandırıyor. İnsanlar değişime ve gelişime açık olmalı.
Çünkü sadece değişime ayak uyduranlar geleceğe emin adımlarla
yürüyebilecek. Ben de bu doğrultuda temel prensiplerime sadık kalarak
her zaman daha iyiyi nasıl yapabilirim diye bakıyorum."
"İDDİALI ÜRÜNLERE ODAKLANDIK"
Güral Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral ise Kütahya denince akla
gelen ilk isimlerden biri. Nafi Güral, son dönemde yaşadıkları değişimde
en önemli faktörün "müşteriyi doğru anlamak" olduğunu söylüyor.
Kurumsallaşma ve iş yapış şekillerinde ciddi dönüşümler yaşadıklarını
anlatan Güral, şöyle konuşuyor: "İnanıyoruz ki şirketleri geliştiren ya
da gelişmesini engelleyen faktör müşteridir. Müşteri iddialı ürün
isterse gelişirsiniz, fiyat endeksli ürün isterse gelişme yolu kapanmış
olur. Bu nedenle sıradan çeşitler üretme uygulamamızı terk ettik,
iddialı üst segment üretimine odaklandık. Prensip olarak bütün
kulvarlardaki işlerimizi tek şirket şemsiyesi altında yürütüyoruz. Bu
uygulama sebebiyle kısmen hantallaşma oluyordu. Kulvarları müessese
haline getirdik. Böylece her müessesenin verimliliğini tam olarak
ölçebildik. O müesseseyi yönetenler de eskisinden daha dikkatli oldu.
Biri diğerinin tedarikçisi veya müşterisi konumuna geldi. Örneğin artık
üretim işletmesi beğenmediği hammaddeyi, hammadde hazırlama
işletmesinden teslim almayabiliyor. ~
Tabii ki bu durumda hataların belli noktalarda bloke edilmesi sağlanıyor
ve hatanın devamına izin verilmiyor." Tabii tüm bunlar olurken değişen
sadece Güral Grubu olmadı. Nafi Güral, bu süreçte yönetici olarak da
önemli değişimler yaşadığına inanıyor ve bunları şöyle özetliyor:
"Örneğin profesyonellerimin ve çocuklarımın benden daha iyi yönetici
olduklarını anladım. Ama bir şeyi daha fark ettim. Birinci adam var
olduğu sürece daha cesur oluyorlar. Bu nedenle operasyona katılmayan,
sadece varlığıyla güven veren bir patron olmalı." DİMES'TE NELER YAPILDI?
Dimes'in üçüncü kuşak yöneticisi Ozan Diren, şunları söylüyor: "Artık
kendi işini kendisi yönetebilen, daha yetkin bir ekiple birlikte
çalışıyorum. Kısa ve orta vadeden ziyade 3-4 yıllık perspektifte
düşünmeye başladım. Kurumsallaşma yolunda önemli adımlarımız oldu. Gerek
rakiplerle gerek devletle olan ilişkileri geliştirmek adına daha fazla
zaman harcıyorum. Ayrıca daha fazla sektörel sivil toplum örgütlerinin
faaliyetlerine iştirak ediyorum. Bir yönetici olarak da değiştim.
Performansı ölçen ve bu performansın karşılığını ödemeye çalışan bir
yapıya doğru gitmeye çalıştım. Beraber çalıştığım insanları daha iyi
tanımaya çaba harcıyorum. Kişisel olarak ise daha fazla kitap okumaya
çalışıyorum."
ECE BANYO NASIL DEĞİŞTİ?
Ece Banyo Yönetim Kurulu Üyesi Erdem Çenesiz ise son 5 yılda yaşadıkları
değişimi ve artık hangi konulara daha çok önem verdiğini şöyle
aktarıyor: "işin, kişisel, ailesel olduğu kadar bölgesel ve ulusal
değerler yaratması gerektiğine olan inancım daha da arttı. Daha hedef
odaklı yaklaşımlar izlemeye başladık. Şirket hedeflerini alt kırılımlara
ayırarak bölüm hedefleri haline getirdik ve detaya inerek bölümlere
daha net hedefler verdik. Uluslararası iş ilişkilerine ve yerel
stratejik iş ilişkilerine daha fazla önem vermeye başladım. Genç idareci
adaylarına daha fazla yetki verme konusunda cesur olmaya başladım.
Birey olarak ise artan iş temposu ve STK görevleri nedeniyle kişisel
hayat planlamasında daha titiz olmaya özen gösteriyorum."
"BÜYÜDÜKÇE MÜTEVAZILAŞTIK"
Altınbaş, temelleri 1950'de Gaziantep'te atılan, bugün enerjiden
finansa, eğitimden spora kadar birçok farklı sektörde faaliyet gösteren
bir holding. Şirketin yönetim kurulu başkanı İmam Altınbaş, değişimin
herkes için bir zorunluluk olduğuna inananlardan. "Hiçbir zaman durağan
olmadım. İşe bakış tarzımı 5-10 yılda bir değil, her yıl değiştiririm"
diyen Altınbaş, son dönemde dikey odaklanma, küresel markalaşma
çalışmaları ve iş süreçlerini kısaltma alanlarında değişim yaşadıklarını
söylüyor ve ekliyor: "Tüm katmanları birbirine yakınlaştırmaya
çalışıyorum. Çalışanlarımız ilk önce piyasayı ve birbirlerini duymalı ve
duyduklarını net şekilde üst yönetime anlatmalı. 4 milyar dolarlık
aktif büyüklük ancak böyle yönetilebilir. Çalışanlarımız, bayilerimiz,
iş ortaklarımız, müşterilerimiz bize gayet rahat ulaşır. Büyüdükçe
mü-tevazılaşmak Altınbaş'ın en önemli özelliğidir. Son yıllarda iki
önemli gerçeği gördüm. Birincisi, kurumsallaşmak için profesyonellere
ihtiyaç duyduğumuz, ikincisi ise şirketin sadece profesyonellere
bırakılamayacağı gerçeğidir. Bu sebeple bir yandan profesyonel yönetici
kalitesini artırırken diğer yandan ailenin yeni jenerasyonlarını gelecek
için hazırlıyoruz. İnovasyon ise bir diğer odaklandığım konu. Yoğun
tempolu iş hayatımda, kıymetli ve inovatif fikirlerin önümüzden geçip
gitmesine müsaade etmiyorum. Bunun için danışmanlarımızla toplantılar
gerçekleştiriyoruz. Yöneticilik anlayışımdaki değişime gelirsem...
Karşımdakini daha çok dinliyorum ve herkesin tecrübesini önemsiyorum.
Elbette modeller kuruyorum ancak o modellerin esiri olmuyorum. Huzurlu
çalışma ortamı yarattım. Yöneticiliğin en keyifli yanı da bu bence."
"DAHA ÇOK İŞİ DEVREDİYORUM"
Akü ve jant sektörünün lideri olan İnci Holding ise Anadolu'nun köklü
gruplarından bir diğeri. İzmirli İnci Holding'de de en çarpıcı değişim
kurumsallaşma alanında gözleniyor. Grubun yaşadığı bu dönüşümü, yeni
dönemde TÜSİAD yönetimine giren İnci Holding Yönetim Kurulu Üyesi Meral
İnci Zaim, şöyle anlatıyor: "Edindiğimiz tecrübe bize, başarılı
sonuçlara ulaşmak için iş stratejimizin odaklanma ve entegrasyon olması
gerektiğini öğretti. Artık yapılan iş değil, o işi yapış biçimi önem
kazanıyor. ~
İnci Grubu, geleceğin liderlerini kendi içinden yetiştiriyor ve onlara
yatırım yapıyor. Çalışma arkadaşlarıma duyduğum güvenle onlara işlerin
birçoğunu devrettim. Böylece odaklanmam gereken konulara daha çok vakit
ayırıyorum ve zaman yönetimimi verimli bir hale getirdiğime inanıyorum.
Kurumsal yönetim çalışmaları, holdingin geleceğe yönelik sürdürülebilir
büyüme politikasında çok yatırım yaptığımız bir alan. Aile şirketleri
kurumsal yönetim ilkelerine önem verdikleri ölçüde kuvvetli olur. Bizler
de bu yolda araştırıyor ve hep beraber sağlam adımlarla yol alıyoruz.
Kişisel olarak yöneticilik anlayışımda neleri değiştirdiğime gelirsem.
Gerçek başarıya ulaşmak için uygulamalarımızın sonuç odaklı ve verimli
olması gerektiğini daha da iyi anladım. Elde ettiğimiz başarılı
sonuçların, tespit edilen planların iyi bir icraat yönetimiyle
gerçekleştirildiğini görüyoruz. Ancak bunlar yeterli değil. Başarının
sırrında insan ilişkileri, sahip olunan ilişkileri koruma ve takım
çalışması vardır. Bir şirkette en önemli kaynak insan kaynağıdır."
YAVUZ ALTOP / YATAŞ YÖN. KURULU BAŞKANI
"GERİ PLANDA OLMAK GEREKTİĞİNİ ÖĞRENDİM"
KURUMSALLAŞMA ADIMLARI
Kurumsallaşma adına büyük adımlar atan Yataş da son yılları önemli
ataklarla geçiren Anadolu kökenli şirketler arasında. Şirketin kurucu
ortağı ve yönetim kurulu başkanı Kayserili işadamı Yavuz Altop,
değişimin herkes için geçerli olduğunu söylüyor. Yataş'taki değişimi ve
kendi adına yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor: "2010'da kurumsallaşma
adına çok önemli bir adım attık. Yönetim merkezimizi istanbul'a taşıdık.
Aile konseyi kurduk. Yönetimi profesyonellere devrettik. CEO'muz geldi.
Bu şirketi kuran, uzun yıllar yöneten biri olarak artık biraz geri
çekilmem gerekiyordu. Bunu yaptım.
"VAR OLMAK İÇİN DEĞİŞTİK"
Tüm bunları neden yaptık? Ben bu şirketi kuzenlerimle birlikte 36 yıl
önce kurdum. Bugünlere gelebilmek için çok çalıştık, çok yorulduk. ilk
kurduğumuz yıllarda kızım ABD'de yeni doğmuştu. O kadar yoğundum ki
kızımın doğumunda olamadım. Onu ilk kez 6 aylıkken görebilmiştim...
Böyle çalıştık yani. işte tüm değişimleri de bunca emek verdiğimiz
Yataş, ikinci ve üçüncü kuşaklarda da ayakta kalsın diye yaptık. Yıllar
boyunca her yurtdışı seyahatimde aile şirketleriyle ilgili seminerleri
takip ettim. ikinci, üçüncü kuşaklarda şirketlerin nasıl parçalandığını
öğrendim. Bunu yaşamamak için tek çare kurumsallaşmaktı. Son yıllarda iş
anlayışımdaki en önemli değişim bu oldu."
"DAHA GLOBAL DÜŞÜNÜYORUM"
Bursalı Yeşim Tekstil'in patronu Şenol Şankaya ise bir işadamı olarak
son 5 yılda neleri değiştirdiğini şöyle anlatıyor: "İşe bakış şeklimde
önemli değişimler oldu. Eskiden her işin ayrıntısına kadar girer
detayları takip ederdim. Şimdi ise işleri konuyla ilgili yönetici
arkadaşlarıma bırakıyorum. Yapılacak işlere daha yukarıdan bakarak
yönetici arkadaşlarıma gelecek vizyonunu veriyorum. Ayrıca daha global
düşünüyor ve üretim yerimizi sadece Bursa'daki fabrikamızdan ibaret
görmüyorum. Dünyada istediğimiz koşulları sağlayan her yer bizim için
üretim yeri olabilir. Bu konuda daha esnek oldum. Bu süreçte iş yapış
şekillerimiz de değişti. Şirketimiz, 2006'dan beri hem üretimde hem
yönetimde yalın yönetim sistemini kendisine model aldı. 5 yıl önce her
problemde yüz yüze görüştüğüm, bana direkt rapor eden yönetici sayısı 24
idi. Şu anda ise 8. Bu uygulama hem işlerimizi çok hızlandırdı hem bana
çok fazla vakit kazandırdı. Kurumsallaşma konusuna son yıllarda daha
fazla önem veriyorum. Bütün süreçlerde belirli kuralların olması ve bu
kuralların mümkün olduğunca yazılı olmasının işleyişin ömrünü
uzatacağını düşünüyorum. Son yıllarda şirketteki görevimin yanı sıra
birçok görev ve sorumluluklarım da oldu. 2006'da Uludağ İhracatçılar
Birlikleri'ne bağlı Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları
Birlikleri'nin başkanlığına seçildim. Dünya Hazır Giyim Federasyonun
(IAF) yönetim kuruluna seçildim. Bu tarz yeni görevler network ağımı
müthiş genişletti. Kişisel gelişimim için ise gerek yurtiçinde gerekse
yurtdışındaki eğitimlere katılmaya çalışıyorum."~
"YALIN ÜRETİME GEÇTİK"
Bursalı sanayici Muzaffer Çilek'e göre son dönemde yaşadıkları en önemli
değişim kurumsallaşma alanında oldu. "Bir aile şirketi olarak
kurduğumuz Çilek Odası'nın, nesilden nesle aktarılan ve aynı zamanda
dünyanın sayılı markaları arasında yer alan bir marka olmasını sağlamak
için öncelikle aile anayasamızı oluşturduk" diyen Çilek, şirket
yönetimine bağımsız üyeler getirdiklerini söylüyor ve ekliyor: "Bağımsız
üyelerimizin tecrübe ve farklı bakış açılarını kurumuza kazandırdık.
Ekibimizdeki yöneticilerin inisiyatif alanlarını genişleterek karar
mekanizmasında daha az yer aldık. Değişen piyasa koşullarına ve günün
gerekliliklerine uygun olarak dünyayla entegre bir şirket kurmak için
stratejik kararlar aldık ve uyguladık. Üretimde Kaizen Sistemi ile yalın
üretime geçerek üretim performansımızı artırdık. Daha etkili
kurumsallaşma için ERP sistemini uygulamaya geçirdik. Tüm bu süreçte
deneyimlerini paylaşan patron veya profesyonellerden oldukça
yararlandım. Onların kitaplarını okudum, başarı hikayelerini dinledim.
Kendi adıma da önemli değişimler yaşadığımı söyleyebilirim. 40 yaşımda
sigarayı bıraktım, düzenli spora başladım, yarım kalan eğitimlerimi
tamamlamaya devam ettim. Arkadaş çevremi değiştirdim, aileme daha fazla
zaman ayırmaya başladım. İşlerimi delege etmeyi öğrendim, sosyal
sorumluluk çerçevesinde iki ayrı vakıf kurdum ve iş hayatımın dörtte
birlik bölümünü sosyal sorumluluk projelerine ayırdım."
"YÖNETİM STRATEJİM DAHA ESNEK"
Keskinoğlu Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Keskin Keskinoğlu, şirket olarak
her zaman vizyoner bir bakış açısına sahip olduklarını söylüyor.
"Dünyanın küreselleşmesiyle artık zamanı en iyi şekilde kullanan
oyuncular daha başarılı oluyor" diyen Keskinoğlu, bu değişime ayak
uydurmanın hayati olduğunu inanıyor. Hangi alanlarda, nasıl
değiştiklerini ise şu sözlerle anlatıyor: "Sektördeki ve dünyadaki
gelişmeleri anlık olarak takip edip daha hızlı kararlar almaya başladık.
Bir işadamı olarak tüm süreçlere artık daha inovatif bakıyorum.
Tüketicilerimizi daha çok dinlemeye ve onlardan gelen yorumlara göre
ürün gamımızı yenilemeye özen gösterdik. Daha önce çok fazla
kullanmadığımız pazarlama ve tanıtım araçlarını daha çok kullanır olduk.
En önemlisi de değişimlere açık, daha esnek bir yönetim stratejisi
uygulamaya başladık. 49 yıllık bir aile şirketiyiz ama kurumsallaşma
yolunda da büyük adımlar attık. Şirketimiz son derece profesyonel bir
politikayla yönetiliyor. Birçok konuda destek aldığımız danışmanlarımız
ve profesyonel yöneticilerimiz var. Gıda sektöründe olduğumuz için güven
çok önemli. Var olan ilişkilerimizi daha da kuvvetlendirmeye yöneldik.
Ayrıca uluslararası pazarda gerek ticari işbirliklerimizi gerekse o
ülkelerin devlet büyükleriyle olan ilişkilerimizi daha aktif bir şekilde
sürdürüyoruz. Alışkanlıklarımda da değişimler oldu tabii. Pazarlama ve
marka yönetimiyle ilgili yurtiçi ve yurtdışı zirve ve konferanslara
katılmaya çalışıyorum. İş dünyasındaki biyografiler, başarı hikayeleri
ve kriz süreçlerindeki fırsatları görebilmiş çalışmalarla ilgili
kitapları okuyorum."
ELİF ÇOBAN / ŞÖLEN ÇİKOLATA CEO'SU
ŞÖLENDE YENİ NE VAR?
YENİ YÖNETİM KURULU
Şölen olarak 2009'da kurumsal yapımızı mercek altına alarak
kurumsallaşma yolumuzun temel adımlarını, farklı alanlarda aldığımız
danışmanlıklar sonucu belirledik. Yönetim kurulumuzu yeniden kurguladık,
bağımsız iki üyenin bilgi ve deneyiminden yaralanma şansı yarattık.
Çoban Ailesi'ne mensup kardeşler olarak, yetkinlik alanlarımıza göre
yönetim kurulu içinde görev ve sorumluluklarımızı belirledik. Şölen'in
yüksek hedeflerine ulaşması için uzman kadroların zenginleştirilmesi, bu
uzman kadronun da yüksek yönetsel becerilere sahip yöneticiler ve
liderlerce yönlendirilmesi gerekliliğini ortaya koyduk ve bunun
gereklerini yerine getirdik.
DANIŞMANLIK ALIYORUZ
Geçiş süreci olarak tanımladığımız son iki yıldır, büyük bir emek ve
özenle bugüne getirdiğimiz Şölen'in aile üyelerinin bilgi ve
birikiminden mahrum kalmaması için CEO'luk görevini aile üyelerinin
mutabakatı ve teveccühüyle ben üstlendim. Bir yandan da aile üyelerinin
ve gelecek kuşakların şirket içindeki konumunu netleştirmek, ilerleyen
yıllarda kuşaklararası devir ve geçişi sağlıklı şekilde yönetebilmek
üzere, aile şirketi danışmanlığı almaya başladık.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?