2016 nasıl geçecek?

Bankacılığa yön veren isimler, zorlu geçen 2015’i, sektörün değişen parametrelerini ve gelecek yılı değerlendirdi...

2.02.2016 11:28:050
Paylaş Tweet Paylaş
2016 nasıl geçecek?
“OLUMLU BİR SEYİR VAR”
“2015 yılı boyunca FED’in ne yapacağını biliyoruz ama ne zaman yapacağını bilmiyoruz dedik, hala da bilmiyoruz. Çin’de yavaşlamanın bu kadar hızlı olacağını bilmiyorduk. AB’den çok ümitliydik ama toparlanma son derece yavaş gidiyor. Emtia fiyatlarının aşağı seyrini biliyorduk, bunların katkılarını da ölçebiliyorduk. İçeriye döndüğümüzde demokrasilerin vazgeçilmezi olan seçimler; elbette yapılacak. Ama 2’inci seçim bir sürprizdi. Bu yıl bu denli yoğun terör olayı beklemiyorduk. TL’de bu şekilde değer kaybı beklemiyorduk. Kurlardaki bu hareketliliğin, enflasyon üzerindeki etkilerinin bir bölümünü hesap etmiştik, bir bölümünü etmemiştik.” Ziraat Bankası Genel Müdürü Hüseyin Aydın, bu yıl yaşanılanları yukarıdaki sözlerle özetledi. Aydın, değerlendirmesine şöyle devam etti: “Sektörde bilanço büyüklüğü açısından beklentimizle uyumlu bir büyüme elde ettik. Kredi büyümesi yüzde 17 oldu. 2015’te kullandırdığımız kredilerin yüzde 75’i kurumsal ve yüzde 25’i bireysel oldu. Bu konuda biraz makas değişmiş gibi… Patronlar yeni kaynak getirmiyor, o zaman parayı kazanıp özkaynağı güçlü kılmamız gerekiyor. Hiçbir sektörde bu denli yüksek özkaynak bulunmuyor. Özkaynak getirisi yüzde 11. Kredi verebilmek için para kazanmamız şart. TL değer kaybediyor, kurlar böyle giderse krediler patlar, ne yapacaksınız diye soruyorlar. Bugün sektör ortalamasına baktığımızda olumlu bir seyir görüyoruz. Sorunlu kredi oranı yüzde 3’lerde. Demek ki bankacılık sektörü, krizleri de kredileri de tahsis ve sonraki aşamada doğru yönetiyor. Özel sektör bankaları da reel sektörde risk yönetimini doğru yapabiliyor.” 
“FİYATLAMALAR YAPILDI, RAHATLAYACAĞIZ” 
Garanti Bankası Genel Müdürü Fuat Erbil, 2016’nın 2015’ten daha iyi bir yıl olacağı yönünde beklentileri olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor: “2016, ihtiyatlı olmayı sürdürmemiz gereken bir yıl. Dünyadaki gelişmelerin etkisini görmeye devam edeceğiz. FED’le ilgili beklenti, artık sokaktaki vatandaş tarafından da konuşulmaya başlandı. Demek ki bununla lgili fiyatların satın alınması sürecinin çoğunu gördük. Dolayısıyla Türkiye’nin kredi risk swap’ı rakamlarından, bankaların borçlanma rakamlarına piyasadaki yabancı para faizlerine kadar hepsine ciddi şekilde yansıdı. Ama FED’in ne zaman ve nasıl bir hareket içinde olacağı daha da önemli. Bu hepimizin planlarını netleştirecek. Beklentimiz şu ki FED, global büyüme endişesi taşıyor. Global büyümede Çin’de çok da dramatik bir düşüş beklemiyoruz. Dünya büyümesinin en önemli iki öğesinden biri imalat, diğeri de yüzde 70’e yakın oranla servis. Burada özellikle imalat tarafındaki baskıyı görüyoruz ama servis hala çok güçlü. Dolayısıyla artık dünya daha da daralmayacak, küçülmeyecek. Bu da bizim için olumlu bir haber... FED faizleri nasıl bir seviyede ve hızda artıracak? Bir yönteme göre 2016’da faizleri yüzde 0,60’ta bitireceğiz, FED üyelerinin verilerine göre yüzde 1-1,5 göreceğiz. Ama önümüzdeki 2 yıla baktığımızda faizin herhalde yüzde 1,5- 2 arasına geleceği, belki daha düşük olabileceği beklentisi var. Dolayısıyla bu, Türkiye gibi dış kaynak ihtiyacı olan ülkelerin bankaları için kötü haber değil. Fiyatlamanın çoğu yapılmış, bu kademeli artışı da gördükten sonra daha rahatlayacağız.”~“KÂR ETSEK KABAHAT OLUYOR”
Türkiye bankacılık sektörüne yönelik eleştirileri değerlendiren DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, “Kâr etseniz kabahat oluyor” diyerek şöyle devam ediyor: “Sektörün 2 trilyon 350 milyar TL aktif büyüklüğü, 246 milyar TL özvarlığı var. Borsa İstanbul işlem hacminin yüzde 43’ünü yapıyor. Peki bankacılık ne kadar kazanmış? Yüzde 10,7. On yıllık Hazine kağıtları da aşağı yukarı aynı veriyordur, mevduatta koysak yüzde 12-13 kazanır. Ağustos itibarıyla bankacılığın 16 milyar TL kârı var, geçen yılın ilk 8 ay rakamının yüzde 3 gerisinde. Türkiye muhasebe sistemine göre gelişmiş ülkelerde mortgage kredilerine ayrılan karşılık yüzde 20’dir; bizde ise yüzde 50. Tüketici kredilerinde 100 TL verirseniz, dünyada sermayenizden 0,75 alınır, bizde ise yüzde 200. Bizde KOBİ’lerde risk ağırlığı da yüzde 100’dür. Seçim öncesi reklamlara şahit oluyoruz, ‘Kredi kartı faiz borçlarının yüzde 80’ini sileceğiz’ diyorlar. Biz o zaman mevduatın faizini nasıl ödeyeceğiz? Yüzde 95’i borcunu ödüyor, yüzde 5’i ödemiyor. Bankaların faiz gelir ve giderine kimse bakmıyor mu? Biz kaynak fazlasıyla eksiğini buluşturan bir kurumuz. Bu hala anlaşılmadı mı? İkincisi paranın zaman değeri var. Dünyada bankalar negatif kârlılıktaydı, hepsi büyük zararlar yazdı. Şimdi 5-6 miyar dolar kâr yazıyorlar, ekonomilerinin filizlerine can suyu verecek bankacılığı canlandırdılar. Bizdeyse bankacıları nasıl kontrol ederiz, nasıl bastırabiliriz? Bankacılığın ekim ayı itibarıyla kurdan arındırılmış büyümesi yüzde 8,5. Enflasyon da bu kadar… Sözün özü şu: Bankacılık çok önemli bir sektör, gerçekten sahip çıkmak lazım.”
“TİCARİ KREDİLERE YÖNELME VAR” 
Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil, ihtiyaç ve kredi kartlarında yüzde 5, ticari kredilerde ise yüzde 22 büyüme olduğunu aktarıp şöyle devam ediyor: “Demek ki toplam içinde bireysel kredilerin payı azaldı. Bunun çeşitli nedenleri var: Birincisi kurlar, ticari taraf döviz kredileriyle daha yüksek büyümüş gibi duruyor. İkincisi cari açık, 1-2 yıl önce alınan makro ihtiyati tedbirlerin özellikle tüketici kredilerinin büyümesi üzerinde negatif anlamda etkileri oldu. Ayrıca tabii bankalar da aktif kalitesini korumakla yükümlü. Tüketici kredilerinde takibe dönüş oranı alarm verici seviyelerde değil ama kıyasladığınızda yükselen bir trend var. Bu nedenle iştahta azalma demeyeyim ama ticari kredilere doğru bir yönelme olabilir. Dördüncü neden, 5-6 yıl önce sektörün sermaye yeterliliği yüzde 19-20’ler seviyesindeydi; çeşitli nedenlerle bugün yüzde 14-15’lere indi. Hatta özel sektöre baktığınız zaman yüzde 12’lere doğru indi. Kredi verebilmek için belli bir sermayemizin olması lazım ve kredi gruplarına göre de değişik sermaye gereksinimleri var. Örneğin 100 TL sermayeniz varsa ve 24 aydan fazla tüketici kredisi vermek istiyorsak ancak 417 TL’lik kredi verebiliriz ama kurumsal tarafta 833 TL kredi verebiliriz.”~“YATIRIM KREDİLERİ ÖNEM KAZANACAK”
Şekerbank Genel Müdürü Halit Yıldız, tasarruf ve sermaye birikiminin az olduğu ülkemizde bankacılık sektörüne katma değerli büyüme konusunda çok ciddi görevler düştüğüne dikkat çekiyor. Yıldız’ın değerlendirmesi şöyle: “Özellikle GSMH’ye bankacılığın katkısı ciddi boyutlarda. Son 10 yılda kredilerin aktiflere oranı yüzde 22’lerden yüzde 62’lere geldi. Yani sektörümüz uzunca bir süredir reel sektörü fonluyor. Mayıs 2013’te FED’in faiz artırımı sinyalleri vermeye başlamasıyla gelişmekte olan ülkelerde çok ciddi değişiklikler oldu. Özellikle sermaye akımının etkisiyle haddinden fazla değerlenmiş gelişmekte olan ülkelerin paralarıyla oluşan zenginlik sanrısı, yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Artık ülkeler, ürettikleri kadar tüketmek durumunda. Tabii bu bizim için de geçerli. Bu anlamda üretim kredilerini çok ciddi anlamda geliştirmeliyiz. Önümüzdeki günlerde yatırım kredileri çok önemli olacak. Yatırım kredilerinin yeniden tanımlanması gerekecek. Bu kredilere, ciddi katkılar gelmesi, bir sürü özendirici tedbirlerin alınması gerekiyor. KOBİ’lere de çok önem vermeliyiz. Aslında son 5 yılda KOBİ kredilerinin yüzde 300 arttığını görüyoruz ama adetsel anlamda yüzde 105’lik artış var. Yani bu krediler, büyük boy işletmelerde yoğunlaşılıyor. Hala orta küçük ve mikroda gidecek çok yolumuz var.” 
“DÜNYADA BÜYÜK DEĞİŞİM VAR” 
Dünyadaki bazı önemli araştırmaların sonuçlarına dikkat çeken Citibank Türkiye CEO’su Serra Akçaoğlu’nun değerlendirmesi şöyle: “OECD’nin enteresan bir çalışması var ve dünya ekonomisinin 2020 yılında ikiye katlayacağını ve 2050’de tekrar yine ikiye katlayacağını açıklıyor. Yine başka bir çalışmada aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan 7 ülke, Çin Hindistan Brezilya, Rusya, Endonezya ve Meksika’nın 2020 yılında dünya gayrisafi milli hasılasından, G7 ülkelerinden daha fazla pay alacağı tahmin ediliyor. Başka bir araştırmaya göre dış ticarette gelişmekte olan ülkelerin kendi aralarındaki ticaret payı, 2000’de sadece yüzde 6 iken 2013’te yüzde 18 ve 2030’da yüzde 20’lere çıkacağını tahmin ediliyor. Özetle dünya çok büyük bir değişimden geçiyor. Gelişmekte olan ülkelerin birbirleriyle olan ticaretlerinin artması, ülkemizde değerli firmalarımızın daha fazla globalleşmesi ve ülkelerinin şampiyonları olması anlamına geliyor. THY, Arçelik gibi çok değerli firmalar birçok ülkede faaliyet gösteriyor.”
~ÜMİT LEBLEBİCİ / TEB GENEL MÜDÜRÜ
“GİRİŞİMCİLİK İÇİN ORTAM OLUŞMALI”
İHRAÇLARDA DEĞİŞİKLİK

Türkiye’de gerçekten iyi bankacılar var ve herkes yavaş yavaş girişimciliğe odaklanmaya başladı. TEB’in tek farkı, biz biraz daha önce odaklandık. İnovasyon ve girişimcilik çok önemli. Türkiye’de verimliliği bu girişimciler sağlayacak, büyük şirketlerin nasıl verimli olması gerektiğiyle ilgili işlere kafa yoruyorlar. Eminim 10 yıl sonra Türkiye’de bu ortam çok daha gelişmiş olacak. Sermaye piyasaları kanunlarının bu işe odaklanması lazım, o alanı geliştirmeliyiz. Son dönemde devlet tarafında çok iyi adımlar atıldı ama ihraçlar kısmında yeni değişiklikler yapılırsa o zaman iyi bir ortamımız olur.
TÜREV KÖTÜ DEĞİL
2008’de 200 trilyon dolar olan türev kağıtlar hacmi, merkezi otoritelerin her türlü denetimine rağmen şu an 700 trilyon dolara çıktı deniyor. Türev ürünler kötü müdür değil midir bu bir soru… Aslında türev ürünlerin doğru yatırımcıya, daha doğrusu iyi kullanacak insanlara satılması önemli. Türk bankacılık sistemi, bu konuya aşırı önem gösterdi. O nedenle de çok büyük bir problem yok. Burada hacmin büyümesi, dünya dış ticaret hacminin büyümesine bağlı. O yüzden rakamlara çok takılmalıyız.

FUAT ERBİL / GARANTİ BANKASI GENEL MÜDÜRÜ
“GLOBAL DÜZENLEMELER BAŞ AĞRITACAK” 
DAHA PAHALI BORÇLANACAĞIZ 

Maalesef global düzenlemeler, başımızı ağrıtmaya devam edecek. Basel 3 ile hissedar ve kreditörlere birtakım yükümlülüklerin yüklenmesi bizi etkileyecek. Bundan sonra daha pahalı borçlanacağız. Dolayısıyla fonlama maliyetlerimiz artacak. Ayrıca 2018’de muhasebe standartları 9’a geçeceğiz. Beklenen zararı artık muhasebeleştireceğiz, yani belli standart bir karşılıkla değil o ilgili varlıkla bütçeleyeceğiz. Maalesef Türk bankacılığın bugünkü kredi yapısında bu da bizi olumsuz etkileyecek. Dolayısıyla global oyunun bir parçasıyız, ihtiyatlı olmalıyız. Ama 2016, 2015’e göre daha iyi olacak. 
ÖLÇEK ÖNEM KAZANIYOR 
Kâr edemiyoruz dolayısıyla belli bir ölçeğe ihtiyaç duyulmaya başlandı. Daha önce ölçek, sermaye konu değildi. Ama örneğin bizim bankanın 30 milyar TL sermayesi var. Babam ‘Oğlum şu 30 milyar TL’yi al, ne yaparsan yap’ dese herhalde Hazine kağıdı almak veya mevduat yatırmak daha kârlı. Bu, ciddi bir sıkıntı. Bu durumda ölçek önemli hale geliyor, verimliliğimizi artırmaya, daha az kişiyle, az şubeyle çalışmaya çalışıyorsunuz. Hayat kolay olmayacak. Fiyatlamada, rekabetimizde, sermayeyi yönetmemizde akıllı olmalıyız.~HÜSEYİN AYDIN / ZİRAAT BANKASI GENEL MÜDÜRÜ
“EN KÖTÜ GERİDE KALDI”
BELİRSİZLİKLER

2016’da, 2015’e göre nispeten belirsizlikler ortadan kalkacak. Seçimi yapacağız ve sonuçlarını göreceğiz. FED’in ne yapıp ne yapmayacağını görmüş olacağız. Çin’in büyümesine alışacağız. Avrupa Birliği’nden ümidimizi kesmedik, toparlanma biraz daha hız kazanacak. Dış taleple ilgili sıkıntılarımızı çözmüş olacağız.  
GELECEK YIL
Gerek uluslararası toplantılarda gerek ülke içi görüşmelerimizde, artık en kötü geride kaldı fikri oluşuyor. Hem dünyada hem Türkiye’de en kötü günler geride kaldı. Böylece 2016’yı daha pozitif algılıyoruz. Türkiye, 2015’teki tüm sıkıntılara rağmen ciddi bir mali disiplin bulur. Reel sektör ve bankacılık sektörünün gücü ve becerisi ortada. Biz 2016 yılını olumlu bekliyoruz. Türk bankacılık sistemi, Türkiye’nin büyümesine ve kredi vermeye devam edecek, bu konudaki gücü de aşikar.

HAKAN BİNBAŞGİL / AKBANK GENEL MÜDÜRÜ
BUGÜNE KADAR LÜKS İÇİNDEYDİK
ANALİTİK YAKLAŞMALIYIZ 

Sermaye yeterlilikleri belli bir noktaya inince ister istemez bankalar kredi verme matematiği içine giriyor. Bugüne kadar bankalar, bunu yapmaya gereksinim duymuyordu; çünkü çok yüksek rasyolarla çalışıyorduk. Aslında bu dünyanın da bir gerçeği, söylemem lazım, belki bugüne kadar da lüks içinde gidiyorduk. Birçok Amerika ve Avrupa bankasında yıllardır yapılan bir şey bu… Bizim artık biraz daha matematiksel, analitik olarak bu konulara yaklaşmamız gerekiyor. 
KÂRLILIK SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL 
Fakat şu bir gerçek bu işin sürdürülebilirliği açısından bugünkü kârlılık seviyeleri gerçekten çok düşük. Bunun getirilerinin yüzde 10-11 olduğu bir ortamda, bankaların yüzde 10-11 sermaye getirisi düşük bir rakam. İç hesaplamalarımıza göre Türkiye’de ekonominin büyümesi, altyapı yatırımlarının yapılması için gelecek 5-10 yıl boyunca yıllık yüzde 15 kredi büyümesi gerekiyor. Bunu yapabilmek için de sektörün tekrar yüzde 15 sermaye getirilerine dönmesi gerekiyor.”

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz