HSBC, geçtiğimiz yaz Türkiye'de yeni bir sayfa açtı. Ağustos 2010'da
görevinden ayrılan genel müdür Piraye Antika'nın yerine bankanın global
yönetiminden Martin Spurling atandı. Yeni CEO'nun önderliğinde Türkiye
operasyonu mercek altına alındı. Yeni stratejik plana yönelik son 6
aydır devam eden hummalı çalışmalar henüz tamamlanmış değil. Ancak yol
haritasının ana unsurları belli. Yeni CEO Martin Spurling, HSBC'nin
bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da en büyük gücünün, uluslararası
tecrübe olacağını söylüyor. "Dünyayı Türkiye'ye, Türkiye'yi de dünyaya
taşıyacağız" diye konuşuyor. Hatta kendisini bu anlamda bir elçi olarak
görüyor. "Benim buraya gelmem HSBC'nin Türkiye'ye olan güveninin bir
ifadesidir. Çünkü bugüne kadarki görevlerimde hep gelecek vadeden
pazarlarda, gelecek potansiyeline yönelik platformlar hazırlamak için
çalıştım. Ayrıca Türkiye'den o kadar çok etkilendim ki Paris ya da
Londra'daki merkeze her gittiğimde oradaki arkadaşlarıma gerçek
Türkiye'yi öğretiyorum."diyor. HSBC'nin yeni dönemde lig atlama planı
yok. Spurling, "İlk 4 büyük bankayla rekabet edemeyiz. Ancak
uluslararası tecrübemizle rekabetçi olduğumuz varlık yönetimi, yatırım
bankacılığı, KOBİ kredileri gibi alanlarda iddialıyız" diye konuşuyor.
30 Eylül 2010 tarihi itibarıyla göreve gelen Martin Spurling, ilk
röportajını Capital'e verdi. HSBC'nin yeni dönem planlarını, grubun
Türkiye pazarına yönelik hedeflerini anlattı. Hoş ve samimi mizacıyla
Türkiye'nin geleceğine yönelik beklentilerini de paylaşan tecrübeli
yöneticinin, sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
Capital: Türkiye'yi ne kadar tanıyorsunuz? Buraya gelmeden önce bildiğiniz Türkiye ile burada gördüğünüz arasında fark var mı?
- Türkiye, bugüne kadar karşılaştığım en yanlış anlaşılmış ülkelerin
başında geliyor. Bugüne kadar HSBC bünyesinde 11-12 ülkede Bütün bunlar
pozitif, ancak önümüzdeki dönemde bankacılık sektörü üzerinde ciddi bir
baskı göreceğiz. Geçtiğimiz birkaç yılda sektör, yüzde 20'lerin üzerinde
özkaynak kârlılığı elde etti. Bu oranları önümüzdeki dönemde
göremeyeceğiz. BDDK'nın son verileri de bugün gelinen noktada bu
performansın gerilemeye başladığını gösteriyor. Bunun 2 nedeni var:
Birincisi, hükümetin munzam karşılıkları artırması. Elbette hükümet bunu
belli bir amaç için yaptı. Türkiye'de çok hızlı artan kredi büyümesini
frenlemek istedi. Ancak bu durum, bankalar üzerinde şimdiden
hissettiğimiz bir baskı yarattı. İkincisi, Türk bankacılık sektörü
bilançosunun ortalama yüzde 36'sı devlet tahviline yatırılmış durumda.
Faizler düştükçe buradaki gelirler de düşüyor. Diğer yandan bir üçüncü
kısıtlama da sektördeki rekabet olarak gösterilebilir. Sektördeki
rekabet çok ciddi düzeyde, marjlar artık dayanılabilir seviyede değil.
Yeni görev yaptım. Türkiye, arkadaşlarım ya da birlikte çalıştığım
insanlarca hiçbir zaman yaşanacak, hatta ziyaret edilecek bir ülke
olarak görülmedi. Türkiye zor bir ülke olarak düşünülüyor. İngilizcenin
çok iyi konuşulmadığı, muhafazakar bir kültürün olduğu, ailenizle
ziyaret edemeyeceğiniz bir ülke olarak biliniyor. Buraya gelince arkadaş
canlısı insanlardan, son derece sıcak kültürden çok etkilendim. Sadece
ofiste değil, ofis dışında da Türk arkadaş edinmek çok kolay. Bu benim
bugüne kadar hiçbir ülkede bulamadığım bir şey. Türkiye, bugün dünyanın
17'nci büyük ekonomisi. 2050 yılına kadar 12'nci sıraya yükselmesi
bekleniyor. Gelişmiş Batı Avrupa'ya kıyasla oldukça hızlı bir GSYİH
büyümesi gösteriyor. Kaliteli iş gücü Avrupa'ya kıyasla ucuz. Ayrıca çok
başarılı ekonomik ve politik bir yakınsama var. Bütün bunları
Türkiye'ye geldikten sonra gördüm ve şu anda Londra ya da Paris'teki
merkez ofislerimize gittiğimde oradakilere Türkiye'yi öğretiyorum.~
Capital: Türkiye'de bankacılık sektörünün bugünkü performansını nasıl buluyorsunuz? Geleceğe yönelik öngörüleriniz ne yönde?
- Türkiye bankacılık ürün ve hizmetlerinden yararlanan nüfus açısından
çok büyük bir potansiyel taşıyor. 75 milyonluk nüfusun bugün sadece 25
milyonu bankacılık ürün ve hizmetlerinden yararlanıyor. 2011 itibarıyla
banka sayısı 49. Nüfus artışı yaklaşık yüzde 2, GSYİH artışı yüzde 6
düzeyinde. Bütün bunlar pozitif ancak önümüzdeki dönemde kârlılığı
koruyabilmek için gerçekten çok akılcı davranmak lazım. Bankalar
önümüzdeki dönemde bilançonun hangi bölümünün, hangi bölümle sübvanse
edebileceği üzerine çok kafa yoracak. Her ne kadar Türkiye'nin kredi
notunun yükselmesi beklense de önümüzdeki 3-4 yılda konsolidasyonun da
gündeme gelebileceği zor bir dönem bizi bekliyor.
Capital: Bu ortamda HSBC geleceği nasıl planlıyor? Yeni döneme yönelik planlar nasıl?
- Gelecek için çok umutluyuz. Türkiye'yi, dünyada en güçlü büyüyen
gelişmekte olan ekonomilerden biri olarak görüyoruz. Grup stratejimizin
odağında da zaten gelişmekte olan ekonomiler var. HSBC olarak kendimizi
gelişmekte olan ekonomilerin bankası olarak tanımlıyoruz. Kariyerimin
büyük bölümünü bu ülkelerde geçirdim. Önümüzdeki 10-20 yılda ticari
hareketin gelişmekte olan ekonomilerde çok hızlı artacağını öngörüyoruz.
Türkiye için de bu geçerli. Türkiye'nin ithalat ve ihracat yaptığı
ekonomilerin yüzde 80'inde güçlü bir varlığımız mevcut. Diğer yandan
Türkiye önümüzdeki dönemde çok önemli özelleştirmelere sahne olacak. Bu
da doğrudan yabancı sermaye yatırımı anlamına geliyor. Bugün gelişmiş
Batı Avrupa'da çok sayıda şirket, Türkiye'ye yatırım için fırsat
kolluyor. HSBC ise Türkiye'de faaliyet gösteren uluslararası bankalar
içinde, piyasa değeri bakımından en büyük banka konumunda. Yerel
bankalar ise çok büyük. Çok güçlü yerel tabanları var. Onlarla rekabette
bir uluslararası banka olarak iki şey yapabileceğimizi düşünüyoruz:
Birincisi, dünyayı Türkiye'ye getirebilir, Türkiye'yi dünyaya
taşıyabiliriz. Türkiye'de ilişki bankacılığı yapılıyor. Biz de bir
ilişki bankasıyız. Türkiye'deki kurumsal müşterilerimizle doğru ilişkiyi
kurabilirsek onlara dünyanın her yerinde buradaki hiçbir bankanın
veremeyeceği hizmeti verebiliriz. Kurumsal bankacılık çok iyi olduğumuz
bir alan. Diğer yandan Türk insanı daha uluslararası düşünebilir hale
geldiğinde kişisel bankacılık alanında da çok iyi bir hizmet
sunabiliriz. Örneğin Premier International adlı global bir ürünümüz var.
Bu ürünü bugün, bankamızda 50 bin dolardan fazla tasarrufu bulunan 150
bin premier müşterimize sunuyoruz. Bu ürünle dünyanın her yerinde
seyahatten eğitime ücretsiz premier hizmet veriyoruz. Türkiye'deki
yeteneğin de çok yüksek düzeyde olduğunu görüyoruz. Önümüzdeki döneme
yönelik hedeflerimizden biri de buradaki bu yeteneği yurtdışına ihraç
edebilmek.
Capital: Krediler tarafında bir kısıtlama var biliyorsunuz. Burada nasıl bir stratejiyle hareket edeceksiniz?
- Yurtdışındaki arkadaşlarıma, "Türkiye'de kredi büyümesinin yüzde 25
ile sınırlandırıldığını" söylediğimde bana gülüyorlar. Çünkü bu onların
hayal bile edemeyeceği bir oran. Biz HSBC olarak Türkiye'de çok güçlü
muhafazakar kredi ölçeklerimizle hem bankanın hem müşterilerin faydasına
bir oranda kredi büyümesi sağlayabileceğimizi düşünüyoruz.Türk
bankacılık sektöründeki önemli zorluklardan biri bilançonun fonlanması.
Türk bankacılık sektöründe mevduatın krediye dönüş oranı yüzde 88
düzeyinde. Bu oldukça iyi bir oran. 2008'de yaşanılan krizde, Batı
dünyasında pek çok bankadaki çöküşün nedeni likiditeydi. İngiltere'de
batan ilk banka olan Northern Rock çöktüğünde mevduat/kredi oranı yüzde
141 düzeyindeydi. Türkiye'de sadece çok büyük bankaların düşük
kredi/mevduat oranı var. Biz de HSBC olarak kredi/mevduat oranımızı
güçlendirmek için çalışıyoruz. Şu anda yüzde 105 düzeyinde bir orana
sahibiz. Hedefimiz bunu yüzde 100'e indirmek yönünde. Geçtiğimiz birkaç
ayda bunun için ciddi bazı çalışmalar yaptık.~
Capital: Şubeleşme tarafında planlar nasıl?
- Şu anda 333 şubemiz var. 5 yıl önce bu rakam 158 düzeyindeydi.
Şubelerimize global krizin en yoğun hissedildiği 2008'de dahi yatırım
yaptık. Bu yıl ve sonrasında planımız şubelerimi güçlendirmek,
desteklemek yönünde. Şubeleşmenin pazar payı ve kârlı büyüme için
zorunlu olduğunu düşünüyoruz. Bin şubemiz olması gerekmiyor ama yeni
şubeler açacağız. Burada 3 ayaklı bir stratejimiz olacak. Birincisi,
mevcut şubeleri güçlendireceğiz. İkincisi, yeni şubeler açacağız.
Üçüncüsü de şubeleri farklılaştıracağız. Önümüzdeki dönemde şube
modelinin değişeceğini düşünüyorum. Maliyet nedeniyle büyük ölçekli,
içinde kahve makinesinden oturma gruplarına pek çok tefrişatın olduğu
şubeleri artık daha az göreceğiz. Bunlar belki sadece premier müşteriler
için olmaya devam edecek.
Capital: Perakende bankacılıkta öngörülen başka yenilikler var
mı? Örneğin kredi kartlarında yeni plan var mı? Yeni segmentlere
odaklanmak istiyor musunuz?
- Perakende bankacılıkta en rekabetçi olduğumuz ve en çok gelecek
potansiyeli gördüğümüz alan varlık yönetimi. Şu anda premier bankacılık
konusuna odaklanıyoruz. Bu segment bizim için çok önemli ancak
küçük bir pazar. Dolayısıyla yeni dönemde piramidin daha altına da
ulaşmak istiyoruz. Bunun için de elimizde oldukça iyi bir platform var.
Bugün HSBC kredi kartında pazarın 5-6 markasından birine sahip. Kart
pazarında yeni dönemde daha fazla konsolidasyon göreceğiz. Diğer yandan
bugün Türkiye'de banka müşterileri ortalama 2,1 karta sahip. Bu rakam
yeni ürünlerle 3-4'e çıkabilir. HSBC olarak kart işine odaklanmaya devam
edeceğiz. Burada hedefimiz banka müşterilerinin cüzdanında daha fazla
yer alabilmek. Bunun için katma değerli hizmetler üzerinde çalışıyoruz.
Bugün pazarda 2,5 milyon kartımız var. Bu rakam ortak platformlarla
3-3,5 milyona çıkıyor. Bu rakamı daha da artırmak istiyoruz. Kartın
ayrıca cüzdandaki marka olduğuna inanıyoruz. Ne kadar çok kişi cüzdanını
açtığında HSBC kredi kartı görülürse o kadar iyi. Kart işi bizim için
önemli bir alan olmaya devam edecek. Sigorta hızlı büyüdüğümüz bir diğer
alan. Türkiye'de insanlar daha çok tasarruf biriktirmeye başladıkça
sigortacılıkta da aynı ölçüde potansiyel açığa çıkacak. Her türlü
sigorta ürününde penetrasyonun çok hızlı büyüyeceğini düşünüyoruz. Şu
anda bir sigorta şirketimiz yok. Çok dikkatli bir seçimle pazardaki
sigorta şirketleri aracılığıyla ürün ve hizmet sunuyoruz.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?