Vodafone CEO'su Serpil Timuray, Gübretaş Genel Müdürü Mehmet Koca,
Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane ve Cargill Türkiye CEO'su Murat
Tarakçıoğlu... Tüm bu yöneticilerin ortak noktası göreve geldikleri
şirketlerde "büyük dönüşüm" gerçekleştirerek, onların kaderlerini
etkileyen başarılar yakalamaları. Kimi atıl durumda kimi dibi görmüş
pozisyonda devraldığı şirketi sektörlerinde üst noktalara taşıyan bu
liderler, güçlü vizyonlarının yanında kararlılıklarıyla da öne çıkıyor.
Capital, şirketini değiştirmek için gelen ve bunu başaranları bir araya
getirdi. DOUG CONANT, 2001 YILINDA Campbell Solp'un başına geçtiğinde
şirket yılların yıpranmıllığını üzerinde taşıyordu. Borsada 3 yıl
boyunca zor bir dönem geçirmiş, özellikle firmada yaşadığı sorunlar
nedeniyle rekabette geri plana düşmüştü. Üstelik hazır çorba
kategorisine de ölüyor gözüyle bakılıyordu. İşte böyle bir ortamda
değişimi gerçekleştirmek için başa gelen Conant, radikal bir kararla
sadece hazır çorbaya odaklanacağını açıkladı. Başarı için de kendisine 2
hedef koydu. Bu hedeflerden birincisi çalışanlarını, ikincisi de
pazardaki rekabeti kazanmaktı. "Eğer ofis ortamında kazanamazsanız,
pazarda sürdürülebilir bir başarınız olamaz" felsefesiyle yola çıktı.
Tabloyu görmek için görsele tıklayın.
Çalışanlarla muhteşem bir bağ kurarak, yenilikçilik konusunda atağa
geçti. Kategoride yaptığı yenilikler ve cesur uygulamalarla şirketi
sürdürülebilir şekilde kâra geçirmeyi başardı. Şirket, 2010 sonunda
çalışan bağlılığında dünyanın en iyi kuruluşları arasına girerken yüzde
64'lük hisse değeri kazanımıyla, S&P 500 şirketlerine kıyasla
hissedarlarına 5 kat daha iyi bir geri dönüş sağladı. Leif Johansson da
hüsranla biten bir satış girişimi sonrasında Volvo'da liderlik koltuğuna
oturduğunda yıl 1993'tü. Volvo ve Renault'nun birleşmesiyle dünyanın en
büyük 6'ncı araba ve kamyon üreticisi olmaları planlanmıştı. Ancak,
Volvo'nun bu ortaklıkta sadece yüzde 35 payının olması İsveçliler'in
tepkisini çekince ortaklık gerçekleşemedi. Tüm planlarını bu ortaklığa
yönelik yapan şirket, adeta yönünü kaybetmiş oldu. Johannsson bu şekilde
devraldığı şirketi, içinde bulunduğu zor durumdan kurtarmak için cesur
bir karar alarak Volvo'nun otomobil bölümünü Ford'a sattı. Bu satış çok
tepki çekmesine rağmen geri adım atmadı. Onun yerine ticari araç
segmentine odaklandı. Yapılan bu dev dönüşümle Volvo, dünyanın en
başarılı ticari araç üreticisi haline gelirken, borsada hisse değeri de
3'e katlandı.~
"HAYAT ÖPÜCÜĞÜ" TALEBİ ARTIYOR! Conant ve Johansson iş dünyasında cesur ve kararlı tutumlarıyla
efsaneleşen iki örnek. İş dünyasında şirketler, her dönem radikal
dönüşümlere ihtiyaç duyuyor. Bugün de işteki değişim durmaksızın devam
ediyor. Krizler, birleşme ve satın almalar, yeniden yapılanmalar
sürerken, değişimleri gerçekleştirebilecek liderlere ihtiyaç da artıyor.
Yönetim uzmanları da özellikle değişim liderlerine olan talebin
arttığını doğruluyor. Egon Zehnder International Yönetici Ortağı Murat
Yeşildere,"Zorda giden şirketlere 'hayat öpücüğü' verebilecek,
organizasyonu yeniden yapılandıracak, dinamizmi artıracak liderler daha
çok talep görüyor" diyor. Management Center Türkiye Genel Müdürü Tanyer
Sönmezer de Yeşildere'ye katılıyor. "Bu artık biraz da bir gereklilik
halini aldı. Zira dönüşümü gerçekleştirmeyen şirketlerin başarıya
ulaşmasının mümkün olmadığına tanık oluyoruz" diye konuşuyor. Türk iş
dünyasına baktığımızda son birkaç yılda şirketlerin, dönüşüm
gerçekleştirecek lider arayışlarını hızlandırdıkları dikkatlerden
kaçmıyor. Yataş'ın yeniden yapılanmak için dönüşüm lideri olarak ön
plana çıkan Serdar Kitapçı ile anlaşması, Yıldız Holding'in
yenilikçilikte beklediği atılımı gerçekleştirmesi için
dünyanın 25 inovasyon lideri arasında yer alan Bilal Kaafarani'yi
transfer etmesi, PO'nun Şişecam'da bir başarı hikayesi yazan Gülsüm
Azeri'yle yola devam etme kararı almasının arkasında da yine bu arayış
yatıyor. Bu isimler henüz değişim için düğmeye basmışken, değişimi
hayata geçiren ve oldukça başarılı sonuçlar alan birçok iş insanı da
var. İşte Capital Türk iş dünyasında son 5 yılda yarattığı değişimle ön
plana çıkan liderleri, onların hangi alanda ne tür bir değişime imza
attıklarını ortaya koydu.
KATILIMCI VE AGRESİF REKABET
Serpil Timuray, 2009 yılı başında Vodafone Türkiye'de CEO'luk koltuğuna
oturduğunda tüm dünya global krizin etkilerini ağır bir şekilde
hissediyordu. Şirket de Türkiye pazarında beklediğini henüz bulamamıştı
ve hatta Timuray'ın ifadesiyle neredeyse dibi görmüştü. Timuray, göreve
gelir gelmez "U dönüşü" olarak adlandırılacak büyük dönüşüm için düğmeye
bastı. Bu dönüşüm doğrultusunda, organizasyonel anlamda fonksiyonlara
dayalı bir yönetim yapısına geçti. 33 kişilik bir ekiple katılımcı
yönetimi benimsedi, şirketin gelecek stratejilerini belirledi. Hedef
onun sözleriyle, "İstikrarlı, kalıcı bir büyüme programını yaratmak
suretiyle Türkiye'de en çok
pazar payı büyümesi kazanan takım olmaktı." Markayı, özellikle yüksek
gelirli Türk tüketicisine tanıtmak için çalışma kararı aldı.
Erişilebilirliğe odaklandı. Satış noktalarında mağaza içi yeni bir
konsept yaratarak görünürlüğünün kalitesini artırdı. Ücretlendirme ve
tarifeleri yeniden gözden geçirdi. Daha rekabetçi tarifeler ve paketler
hazırladı. Tüm bu süreçte Vodafone Timuray'ın liderliğinde muazzam bir
başarı yakaladı. 2008 yılı cirosu 2,7 milyar TL iken şirketin 20102011
mali yılı cirosu, 3,7 milyar TL olarak gerçekleşti. Vodafone Türkiye,
rekabetin en yoğun yaşandığı mobil iletişim pazarındaki gelir payını son
2 yılda 8,5 puan artırarak yüzde 27,1 seviyesine yükseltti.~
YALIN YÖNETİMLE GÖZDE OLDU
Yaşar Büyükçetin, hem bir girişimci hem profesyonel yönetici olarak iş
dünyasında çeşitli başarılara imza attıktan sonra Eylül 2007'de
Sofra'nın CEO'luğuna geldi. Ondan beklenen şirketin yeniden yapılanması
ve kalıcı büyümeyi yakalamasıydı. Büyükçetin, öncelikle bütçeye göz
attı. Bütçeyi sağlam temellere oturtmak için Hyperion ve SAP yatırımı
yaptı. Böylelikle operasyonel ve finansal yönetimi izlenebilir ve kolay
yönetilebilir hale getirdi. Ardından yalın yönetim modeline geçilmesini
sağlayarak verimli olamayan çalışanlarla yolları ayırdı. "Bunun adı
'değişim yönetimi'" diyen Büyükçetin neden bazı çalışanlarla yollarını
ayırdığını şöyle açıklıyor: "Geleneksel ve feodal yönetim biçimleriyle
ileriye gitmek gayet riskli, bunun fark edilmesi lazım. Değişim
yönetimini, işi bilmeyen ve korkan çalışanlarla yapamazsınız." Tüm bu
değişimler sayesinde Büyükçetin, 4 yılda şirkete tarihinin en büyük
atılımını yaşattı. 4 yıl önce Sofra Grubu, çatı şirketi Compass Group'un
55 ülke operasyonları içinde 23'üncü sıradayken, 2011'de ilk defa ilk
10 ülke arasına girdi. Üstelik bu süreçte büyüme performansından memnun
kalan Compass, Sofra Grubu'nun ortağı STFA'dan sahip olduğu yüzde 50
hisseyi satın aldı. Büyükçetin şirketteki büyümenin süreceğini
belirtiyor, "Yakın zamanda Türkiye'nin bu alandaki en büyük
şirketlerinden biri olan Obasan Grubu'nu bünyemize katıyoruz. 2015
hedefimiz Compass Group'ta Türkiye olarak 6'ncı sıraya çıkmak" diyor.
DAĞINIK YAPIYI TOPLANDI
Murat Tarakçıoğlu, Cargill Türkiye'nin ilk Türk genel müdürü. Son 5
yıldır genel müdürlüğünü yaptığı şirket, onunla çok farklı bir noktaya
geldi. Genel müdürlüğe geldiğinde şirketin durumunu, "Cargill,
Türkiye'de sadece nişasta ve tatlandırıcı üreticisi olarak biliniyordu.
Oysa dünyada gıda alanında çok geniş bir ürün yelpazesine sahip. O güne
kadar bu ürün portföyü Türkiye'de ya hiç tanınmıyor ya farklı
distribütörlükler altında ama çok karmaşık bir yapıda müşterilerimize
sunuluyordu" sözleriyle ifade eden Tarakçıoğlu, özellikle bu noktaya
odaklanma kararı aldı. Bu yapıyı daha iyi hale getirebilmek adına tüm
ürün portföyünü genişletip Cargill Gıda Türkiye çatısı altında topladı.
Uzun yıllar Cargill Nişasta ve Tatlandırıcılar olan şirket ismi Cargill
Gıda Türkiye'ye dönüştü. Tarakçıoğlu'nun imza attığı bir diğer değişim, o
güne kadar kabuğunda kapalı kalmış bir yapıyı ileriye götürmek ve yeni
yatırım alanlarına bakmak oldu. Üstelik bunu sadece Türkiye'de değil,
bölgesel ölçekte gerçekleştirebilmeyi hedefledi. Bölgesel stratejiyi
oluşturmak ve fırsatları değerlendirebilmek adına iş geliştirme
fonksiyonunu ayrı departman olarak konumladı. Tüm bu değişimler
Cargill'i çok farklı bir yere taşıdı. Tarakçıoğlu, bu yeri şöyle
anlatıyor: "Bir çatı altında gıda piyasasındaki oyunculara çok geniş bir
ürün portföyüyle toplam çözümler sunabiliyoruz. Bunun sonucu olarak son
5 yılda bu alanda yüzde 400'lük bir büyüme gerçekleştirdik. 2008
yılından itibaren Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da gıda alanında iş
geliştirme görevi Cargill Türkiye'ye verildi."
HAMMADDENİN KAYNAĞINA GİTTİ
Mehmet Koca, 2006 yılında Gübretaş'ın genel müdürü olarak görevi
devraldığında şirket atıl vaziyetteydi. Misyon açısından önemli bir
potansiyeli bulunmasına rağmen bu potansiyeli ortaya çıkaramıyordu. Bu
saptamadan yola çıkan Koca, şirkete hızlı büyüme getirecek aksiyonlara
girişti. Tarım Kredi Kooperatifleri'yle yaptığı bayilik anlaşmasıyla
gübre konusunda kurumun tek tedarikçisi haline geldi. İç piyasada
verimliliği artırmaya, operasyonları hızlandırmaya ve ürün çeşitliliğini
geliştirmeye odaklandı. Satış ağını yeniden örgütleyip bölge
müdürlükleri açtı, lojistik merkezleri kurdu. Koca'nın bu dönemdeki en
kritik hamlesi ise hammadde kaynaklarına yakın ya da sahip olma
stratejisini geliştirmesi oldu. Sektörde hammaddenin neredeyse tamamının
yurtdışından sağlanmak zorunda olduğunu belirten Koca, "Hammadde
kaynaklarına sahip ülkelerde yatırım yapmanın şirketin üretim
kabiliyetini, tedarik imkanlarını ve pazar gücünü artıracağını
düşünüyorduk" diyor. Bu kararın hemen arkasından Gübretaş, 2007'de
İran'daki Razi Petrokimya tesislerinin özelleştirmesine girdi ve 656
milyon dolarlık bu yatırımla Türkiye tarihinin yurtdışındaki en büyük
sanayi yatırımına imza attı. Bugün artan ürün çeşitliliği, genişleyen
üretim ve satış ağıyla birlikte Gübretaş, sektörünün en büyük
devlerinden birine dönüştü. 2005 yılında 413,6 milyon TL ciro, yüzde 24
pazar payı, 1,2 milyon TL net kârlılık ve 50 milyon TL'lik piyasa değeri
ile faaliyet gösteren şirket, 2010 sonu itibarıyla 1 milyar 385 milyon
TL ciroya, yüzde 30 pazar payına, 119,9 milyon TL'lik net kâra ve 1,5
milyar TL'lik bir piyasa değerine sahip.~
İŞ ORTAKLARINA ODAKLANDI
Murat Mediciler, 2010 yılı Ağustos ayında Dell Türkiye kurumsal
ürünlerden sorumlu ülke müdürü olarak göreve geldi ve 1 yıldan az bir
zamanda beklentilerin üzerinde bir performansla şirketi çok farklı bir
noktaya taşıdı. "Şirket benden Dell'i Türkiye'de hak ettiği yere
getirmemi ve bunu sağlayacak organizasyonu oluşturmamı bekliyordu" diyen
Mediciler, iş başına geldiğinde şirketin pozisyonunu da şöyle
özetliyor: "Altyapısı yeni yeni oluşmaya başlamıştı. Pazar payımız
artmaya başlamıştı fakat istenen noktadan oldukça uzaktı. Kanal
altyapısı da istenen noktada değildi. Dell sunucu pazarında 3'üncü
sırada, masa üstü ve diz üstü grupta ise ilk 10'da bile değildi..."
Hedefini hızlı büyümek olarak belirleyen Mediciler, büyümeyi getirecek
bileşenleri tespit ederek işe başladı. Ekibi takviye ederek güçlendirdi
ve düzenli eğitimlerle destekledi. Kanal altyapısını oluşturdu. Şirketi
ürün odaklı bir yapıdan çözüm odaklı bir yapıya taşıdı. Servis
alanındaki yatırımlarla desteklenen bu değişimin müşterileri tarafından
çok olumlu karşılandığını belirten Mediciler, "Bu sayede Türkiye'nin
önde gelen projelerine imza attık" diyor. Yaşanan bu dönüşümün rakamlara
yansıyan sonuçlarına gelince... Mediciler'le birlikte Dell Türkiye
pazardan 6 kat daha hızlı büyüyerek 1 yıl içinde cirosunu yüzde 100
artırdı. Şirket, sunucu pazarında 3'üncülükten 2'nciliğe çıkarken,
masaüstü ve dizüstü grupta da ilk 5'e yerleşti.
MÜŞTERİYE YAKINLAŞMANIN ÖDÜLÜ
Teknosa Türkiye'de teknoloji perakendeciliğinin öncüsü oldu. 2000
yılında kurulan şirket, asıl ivmeyi ise son 5 yılda yakaladı.
Türkiye'nin en yaygın teknoloji lideri olma yolculuğunda şirkete yön
veren de Teknosa Genel Müdürü Mehmet T. Nane'ydi. Nane, 2005 yılında
genel müdürlüğe atandığında şirketin cirosu 300 milyon dolar
seviyelerindeydi. Toplam 24 ilde 100 mağazayla faaliyet gösteriyordu.
Teknoloji perakendeciliği pazarında henüz mağazalaşma yarışı bu derece
hızlı değildi. Ancak tam bir ekip çalışmasıyla liderliği benimseyen
Nane, özellikle yenilikçi uygulamalarla Teknosa'ya önemli bir atılım
yaşattı. Teknoloji ürünlerinde alım kararını önemli ölçüde etkileyen
satış sonrası hizmetlere odaklanması, teknik desteği mağaza içinde veren
öncü uygulamalar, müşteri önerileri üzerine gerçekleştirilen yenilikçi
çözümler de şirketi müşteriye daha fazla yakınlaştırdı. İnsan kaynağına
yönelik eğitimler de Teknosa'yı sektöründe daha farklı bir noktaya
oturttu. 2011 yılı sonunda 1 milyar dolarlık ciroya ulaşmayı bekleyen
Nane, "Bu süreç içinde Teknosa büyüdü ve hep öncü çalışmalara imzasını
atarak çıtayı yukarıya taşımaya devam etti. Gelinen noktaya baktığımızda
71 ilde 260'ın üzerinde mağazası ile hizmet veren, Türkiye'nin 7
bölgesine son teknoloji ürünleri ulaştıran bir markanın olduğunu
görüyoruz" diyor.
KARA VE VERİMLİLİĞE ODAKLANDI
Aytuğ İğneli, 2009 Haziran ayında Hepsiburada.com'un genel müdürlüğüne
transfer oldu. Perakende sektörünün bu deneyimli isminin transfer
edilmesinin nedeni ise İğneli'nin sözleriyle şöyleydi, "Sektörün en
köklü, en büyük ve en güvenilir markasını sürdürülebilir bir büyüklüğe
ve başarıya taşımaktı." İğneli, hedefe doğru ilk adımını 2010'u, şirket
için yeniden yapılanma ve değişim süreci olarak belirleyerek attı. Kısa
vadeli agresif cirolara odaklanmak yerine geleceğe taşıyacak yatırım ve
uygulamalara odaklandı. İnsan kaynağı ayağında lojistikten pazarlamaya,
müşteri hizmetlerinden bilgi teknolojileri ve tasarım departmanlarına
kadar pek çok alanda profesyonel ve yeni kadrolar istihdam etti. Sistem
altyapılarının yanı sıra site tasarımını yeniledi. Pazarlama araçlarını,
iletişim dilini yenileyerek farklılaştırdı. ~
CRM alanında önemli yatırımlar gerçekleştirerek, bu konuya özel bir önem
verdi.İğneli, 2011 ilk yarı yıla baktığında sonuçlardan memnun.
"Türkiye'de online alışveriş yapan 6 milyon kişiden 3,3 milyonu
Hepsiburada.com üyesi ve 36 kategoride 350 bin çeşit ürün satıyoruz.
Kârlılık ve verimlilikle ilgili 2009-2011 ilk 6 ayına karşılaştırmalı
olarak baktığımızda, verilmiş bir ilana geri dönüş oranında yüzde 36,
üye sayımızda yüzde 57, satılan ürün adetleri ve gelirlerimizde yüzde
60, operasyonel kârlılığımızda yüzde 80 oranında büyümeler kaydettik"
diyor. Şirkette ilk göreve başladığında 2013 için 1 milyar TL ciro hedef
koyan İğneli, "Daha şimdiden bu hedefe çok yaklaştığımız görünüyor"
diye de ekliyor.
YENİ KONSEPTİN BAŞARISI
Bülent Başaran Tekin Acar Büyük Mağazacılık'a adımını attığında Tekin
Acar kurumsallaşma yolunda ilk adımları atmaya çalışıyordu. Kurumsal
kimliğini geliştirirken, Türkiye'nin en yaygın ve kârlı mağazalar
zincirine dönüşmek istiyordu. Başaran, 2009 Ekim'de şirkette bu değişimi
yönetmek üzere genel müdür koltuğuna oturdu. Göreve gelir gelmez
değişim adına beklentileri önceliklendirerek bir iş planı hazırladığını
belirten Başaran, ilk dönemde ağırlıklı olarak mağazacılık operasyonunda
verimlilik ve kârlılık odaklı bir çalışma planı uyguladığını ifade
ediyor. Yaptıklarını da şöyle anlatıyor, "Tekin Acar Cosmetics markası
için bir ideal mağazacılık modeli ve bu modeli hayata geçirecek
altyapıyı oluşturduk. Ayrıca sektörde konusunda uzmanlaşmış
profesyonellerin katılımıyla ekibimizi güçlendirdik." Başaran, ideal
mağaza formatını tanımlama sonrasında, hızla mağazalaşmaya ağırlık
verdi. Bir yandan mağaza sayısını artırırken bir yandan operasyonel
verimlilik, exclusive ürünlerin satış payının artışı ve kârlılık üzerine
yoğunlaştı. Alınan sonuç ise beklentileri karşılar nitelikte.
Yeniliklerin marka algısını yukarı taşıdığını belirten Başaran, "Son 2
yılda AYD ve GFK Türkiye işbirliği ile gerçekleştirilen 'AVM'lerde en
beğenilen ve tercih edilen markalar' araştırmasında kişisel bakım ve
kozmetik dalında üst üste 2 kez birinci olduk. Mağaza sayımız 46'dan
63'e, yıllık büyüme hızımız yüzde 16'dan yüzde 24'e geldi. Brüt
kârlılıkta 11 puan, pazar payında 5 puanlık artış oldu, pazar payımız
yüzde 39'a ulaştı" diyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?