Süreyya Ciliv, Turkcell’in yeni Genel Müdürü. Türk iş dünyasının yakından tanıdığı bir isim. Microsoft Türkiye’nin Genel Müdürlüğü'nü yürüttüğü dönemde her sektörden işadamlarıyla iyi ilişkiler kur...
Süreyya Ciliv, Turkcell’in yeni Genel Müdürü. Türk iş dünyasının yakından tanıdığı bir isim. Microsoft Türkiye’nin Genel Müdürlüğü'nü yürüttüğü dönemde her sektörden işadamlarıyla iyi ilişkiler kurmuş ve ekibiyle birlikte önemli başarılar kazanmıştı. Ardından Microsoft’un genel merkezi Seattle’a gitti ve orada 6 yılda satıştan pazarlamaya, ürün ve hizmet geliştirmeden, strateji ve iş geliştirmeye kadar 4 farklı pozisyonda üst düzey yöneticilik yaptı. Sürpriz bir şekilde Turkcell’in CEO’luğu için Türkiye’ye döndü. Yeni döneminde ilk özel görüşmesini ise Capital’e verdi. İş hayatına başlamasından ailesine, duygularından hedeflerine kadar çok geniş bir alandaki görüşlerini paylaştı. Hepsinden önemlisi Turkcell için hedeflerini, yeni planlarını ve 10 yıllık vizyonunu ortaya koydu.
Türk iş dünyası Süreyya Ciliv adına yabancı değil. Ciliv, 1997 yılı sonunda Microsoft Türkiye’nin Genel Müdürlüğü'ne atandı ve 2000 yılına kadar bu görevi yürüttü. O dönemde korsanla mücadeleden, KOBİ’lerde teknoloji kullanımını artırmaya bir dizi konuda önemli başarılar elde etti. Türkiye organizasyonunun cirosu onun döneminde 5 katına çıktı söylendi.
Capital okurlarının Ciliv ile tanışması ise daha eski. 1997’nin temmuz ayında onunla söyleşi yaptığımız dönemde ABD’de kendi kurduğu Novasoft adlı doküman ve iş akışı şirketini yönetiyordu. Doküman yönetimi ve iş akışı yazılımlarını geliştiren bu 120 kişilik şirketin 1997 yılı ciro hedefi ise 18 milyon dolardı. Ardından şirketini sattı ve profesyonel yönetici olarak Microsoft’a katıldı.
Süreyya Ciliv’in genç bir girişimci olduğu, o yıllarda ben de henüz yeni işe başlamış, deneyimsiz bir muhabirdim. Onunla Microsoft Türkiye’nin genel müdürü olarak çalıştığı 1997-2000 yıllarında birçok kez görüştük. Hatta bir süre Capital’in köşe yazarı oldu ve yeni teknolojilerin etkilerini anlatan yazılar hazırladı. Onun 2000 yılının ekim ayında Microsoft Türkiye ekibinin düzenlediği son derece duygusal ve sıcak bir veda gecesi ile Microsoft’un merkezi Seattle’daki görevine uğurladık.
Ciliv, Microsoft’un merkezinde satış-pazarlama, iş geliştirme ve strateji gibi konularda önemli sorumluluklar üstlendi. Son olarak Microsoft Global Saha Hazırlık Stratejileri ve Sistemleri Genel Müdürü olarak başkan Jeff Raikes’e bağlı çalışıyordu. Turkcell’e CEO olarak gelişi büyük heyecan yarattı. İlk ve tek özel söyleşisini de Capital’e verdi. Onunla 9’uncu iş gününü doldurduğu bir Cuma akşamı tam 2 saat sohbet ettik. Kişisel hedeflerinden, Turkcell’e ilişkin izlenim ve planlarına kadar çok sayıda konuda derinlemesine konuştuk.
İşte her yönüyle Turkcell’in yeni CEO’su:
* Bundan 1 yıl önceye yani 2006 yılı başına dönelim. Microsoft Global Saha Hazırlık Stratejileri ve Sistemleri Genel Müdürü olarak çalıştığınız, o dönemde kişisel hayat ve kariyer planlarınız nasıldı?
Hakikaten 2006’nın başı enteresandı. Çok açıkça söyleyeceğim; 2005 yılında Microsoft’tan ayrılmaya karar verdim. Çünkü, şunu düşündüm. Microsoft’ta bugün başkan olan Jeff Raikes’e bağlı olarak çalıştım. Jeff Raikes de CEO Steve Ballmer’a bağlıydı. Yani artık gidilebilecek pek bir yer kalmamıştı. Ayrılmaya karar verdim, hatta istifamı da sundum. Fakat Microsoft’un başkanı olan arkadaşlarım kalmam için çok ısrar ettiler… Ondan sonra fikir değiştirdim ve kaldım.
Sonra önüme şu seçenekleri koydum. Microsoft’ta bir ara 1.200 kişinin olduğu bir grubun başındaydım. Dünyanın devi olan, 108 ülkede faaliyet gösteren bir şirketin merkezinde 6 yıl boyunca satış, pazarlama, strateji ve planlama konularında çalışmıştım. Bu nedenle tecrübemin daha büyük bir firmayı idare etmeye uygun olduğunu düşünüyordum.
Yani 2006’nın başında kafamda 3 tane olay vardı. Ya Microsoft’ta devam edecektim, ya tamamen girişimci olacaktım, ya da büyük bir şirketin başına geçecektim.
* Ne iş yapacağınız bile aklınızdaydı demek ki…
Evet, yapacağım işler vardı. Zaten şu anda Amerika’da 3 tane firmam var. Onlar da faaliyete geçmiş durumda. Biri biyoteknoloji alanında faaliyet gösteriyor. İkincisi, bir yatırım firması. Bir de yatırım ile ilgili özel bir firma kurdum. Şirketlerin kurulması fikri bana ait ve ana sermayesini ben sağladım. Ancak, sonra o şirketin başına o konuya hakim genç genel müdürler getirdim. Bu şirketlerden biri 4 milyon doların üzerinde venture capital çekti.
* Peki Turkcell’e gelişinizin öyküsünü öğrenebilir miyiz?
Turkcell’in genel müdürlüğünün boş olduğunu gazetelerden takip ediyordum. Ancak, kafamdaki 3 seçenekten hangisini yapacağıma tam olarak karar vermemiştim. 2006’nın kasım ayının başında babam rahatsızlandı ve onu ziyarete geldim. Bu ziyaretten önce Turkcell’deki bu pozisyonu doldurmaktan sorumlu olan Korn Ferry şirketindeki arkadaşlar benimle daha önceden temas etmişlerdi. Türkiye’ye geldiğimde bu fırsattan yararlanıp onlarla da görüştüm. Ardından Turkcell’in tüm ana ortaklarıyla teker teker görüşmeler yaptım.
Bu toplantılar sonucunda şunu öğrendim ki, hakikaten lise yıllarından beri yaşadığım her tecrübe beni bu pozisyon için hazırlamış. Turkcell gibi büyük ve önemli bir şirketin başına geçmenin sorumluluğu büyük… Ancak, kendi hayat tecrübeme bakınca, her yıl çok şey öğrendiğimi, bu pozisyona hazır olduğumu gördüm. Türk olmam, Türkiye pazarını iyi bilmemin yanı sıra, teknoloji dünyasını da yakından tanıyordum. Bunlar CEO pozisyonunun hakkını vermemi kolaylaştıracaktı.
Teknoloji dünyasında ürün geliştirme, satış –pazarlama ve iş ortaklarının idaresi gibi konularda 3-4 yıllık tecrübem var. Bu tecrübeler beni bir CEO olmaya iyi hazırladı. Bu yüzden kendimi “biçilmiş kaftan” gibi görüyorum. Açıkçası içim rahat… Bazı görevler olur, sabah-akşam “bunun altından nasıl kalkacağım” diye düşünürsün… Öyle bir telaşım yok, bir sakinlik ve güven var. Ancak, yanlış anlaşılmasın, büyük de bir heyecan içindeyim.
Görevim Turkcell ekibine ağabeylik yapmak, motivasyonlarını artırmak, şirket değerini yükseltmek ve şirketin büyümesini sağlamak.
* Aileniz, eşiniz ve çocuklarınız bu kararınızı karşıladı?
11 yaşında bir oğlum ve 9 yaşında bir kızım var. Oğlum hakikaten şanslı bir çocuk ve çok iyi yüzücü. Amerika’da ilk 10’a, ilk 20’ye girdi. Washington bölgesinde devamlı birinci oluyor, rekorlar filan kırıyor. Onun yanında yüzde 1’in kabul edildiği bir devlet okuluna kabul edildi.. Futbol oynuyor ve başka sporları da yapıyor. Çok yoğun bir hayatı var ve benim Türkiye’ye gelme sevdamı duyunca, kendi yaşantısı değişecek diye üzüldü.
Oğluma şunu söyledim: “Hayatta devamlı ileriye gitmek için değişiklik yapmaya hazır olmalısın. Ben Türkiye’deyken burs kazandım ve Amerika’da üniversite eğitimi yapmaya geldim. Oradan tekrar Türkiye’ye geldim. Türkiye’den tekrar Amerika’ya döndüm. Şimdi tekrar Türkiye’ye gidiyorum.”
İnanın Microsoft Türkiye’de iken inanılmaz güzel bir işim vardı, Microsoft Türkiye olarak dünyada birinci olmuştuk. Ancak dünya devi Microsoft’un merkezine, çok daha büyük kapsamlı işleri öğrenmek ve o tecrübeyi yaşamak için gittim. Microsoft Türkiye’den ayrılırken bir veda gecesi oldu. Bilmiyorum, hatırlıyor musun o veda gecesinde, “Ben orada yeni tecrübeler yaşamaya, kendimi geliştirmeye gidiyorum ama tekrar geriye geleceğim” dedim. Bunu hep verilmiş bir söz gibi aklımın bir kenarında tuttum. Bu duygular da dönüşümde etkili oldu.
Fakat eşim Turkcell’e gelişimi çok destekledi. “Sen neredeysen, biz de oradayız” diyerek bana güç verdi. Bir de kızım var ve çok özel bir çocuk. Kızım 6,5 aylık doğdu ve bu nedenle yürüyemiyor. Ancak, o, ailenin en kuvvetli karakteri. Üçüncü sınıf öğrencisi ve kafa açısından çok kuvvetli ve mücadeleci bir yapısı var. O da benim yanımda yer aldı.
* Sizi Türkiye’ye çeken duygusal faktörler de var mı?
Beni duygusal, idealist hatta biraz saf bulanlar olabilir. Ancak, bütün hayat mücadelem sırasında bana tavsiyeleri ve yol göstermeleriyle yardım eden insanlar oldu. Zorlukları bazı çok değerli insanların desteğiyle aştım. Amerika’da cebimde sadece 25 sentin olduğu günleri yaşadım. 25 senti cebimde tutarak ondan güç aldım. Sonra MBA yaptım, iş hayatına girdim.
Hayat koşuşturma içinde hayat geçerken, 1997 yılında bir de baktım, 2 çocuğum olmuş ve annem benim çocuğumu göremeden, onlara doyamadan ölmüş. Microsoft Türkiye’ye gelişimde yaşadığım bu olayın etkisi olmuştu. Her şey para değil ve onun da satın alamadığı şeyler var.
Turkcell’e gelişimde ise şimdi “Türkiye’nin lider GSM operatörü” olarak tanımlanan bu şirketi, Avrupa, hatta dünya çapında bir iletişim ve teknoloji şirketine dönüştürme hedefi etkili oldu. Bu, ulaşılamaz bir hedef değil. Microsoft’ta yaşadığım deneyimlerden bunu öğrendim.
Bill Gates ve Steve Ballmer gibi insanlardan çok şey öğrendim. Steve, ayrılacağımı Vista’nın tanıtımında bir Türk gazeteciden öğrenmiş. Bana “Önce seni vazgeçirmek istedim. Ama Turkcell adını duyunca, ülkene gitmek ve orada daha değerli bir şirket yaratmak istediğini anladım” dedi. Finlandiya gibi küçük bir ülkeden çıkan Nokia bunu yapabildiyse, Turkcell de yapabilir.
* Turkcell’de 9 iş gününü tamamladınız. Nasıl bir izlenim ediniz şirket ile ilgili?
Bu 9 günde çok pozitif bir izlenim edindim. Geldiğim günden bu yana çalışanlarla, iş ortaklarıyla, bayilerle tanışıyorum. Turkcell’deki arkadaşlarla çok gurur duyuyorum. Bu arkadaşlar hakikaten çok dinamik ve kendilerini çok iyi yetiştirmişler. İş ve teknoloji dünyasındaki gelişmeleri yakından takip eden, dünya standartlarında bir çalışan kadrosu var…
Hepsinden önemlisi açık fikirli olmaları beni çok etkiledi. Çünkü, ne de olsa ben dışarıdan yeni bir bakış açısıyla geliyorum. Turkcell, bu arkadaşlarla birçok şeyi çok doğru yapıyor ve bizim çok büyük değişiklikler gerçekleştirmemize gerek yok. Fakat şimdi arkadaşları ben de zorluyorum. Bir yerde dünyanın en iyi teknoloji firmasından gelen biri olarak şunu da nasıl daha iyi yaparız diye zorluyorum. Arkadaşlar çok açık fikirliler ve bazı yerlerde “push – back” yapıyor, yani fikirleri doğrudan kabullenmiyor ve itiyorlar. Ancak, bazı fikirleri de çok güzel kabul ediyorlar. İnanın şimdiden muazzam iyi bir takım oyunu oynamaya başladık. Bazı çok zor konularda önemli kararlar aldık ve bazı karışık konuları çok netleştirdik. Bu yüzden bu 9 günlük gelişmelerden çok memnunum. Turkcell ailesi de beni çok sıcak bir şekilde kabul etti. Bu samimi ve sıcak havadan memnunum.
* Turkcell gibi bir şirketin CEO’luğunu ne kadar yürütmeyi planlıyorsunuz? Böyle bir plan var mı kafanızda?
Ben bugün 48 yaşındayım. Kendi kafamda önümüzdeki 10 yılı Turkcell’e adamaya karar verdim. Ancak, her an bir kaza olabilir. Yarın bir trafik kazası olabilir ve ben sağ çıkmayabilirim. Yönetim kurulunda yolunda gitmeyen bir şeyler olabilir. Şu olabilir, bu olabilir. Önümüzdeki 10 yıl, benim en verimli yıllarım. Bugüne kadar edindiğim tüm tecrübelerimi uygulamaya dökebileceğim, fark yaratabileceğim bir dönem. Bu nedenle ekibimle ve iş ortaklarımızla birlikte çalışarak Turkcell’i bir Avrupa lideri, dünyanın en iyi teknoloji firmalarından bir tanesi haline getirmeyi arzuluyorum.
Buna inanmayanlar çıkabilir. Fakat ben belki çok safım ama Microsoft’ta, dünya lideri olan firmada bu işi kendimizin başardığını gördüm. Finlandiya gibi 3,5 milyon nüfuslu bir ülkede ayakkabı, tuvalet kağıdı üreten bir firmanın nasıl dünya devi olduğuna tanıklık yaptım. 31 yıl önce üniversiteyi bitirmemiş Bill Gates’in nasıl bir firmayı kurup, büyüttüğünü ve binlerce rakiple nasıl baş ettiğini gördüm, yaşadım.
O yüzden bana Turkcell’in Avrupa’nın lider şirketi olmasını yüzde 60- yüzde 70’lik bir ihtimal olarak görüyorum. Bu hedefime ulaşabileceğimi düşünüyorum.
* Microsoft’un çok gelişmiş bir şirket kültürü var. Turkcell’de şirket kültürü oluşturma bakımından Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden biri. Tam 6 ay gibi uzunca bir süre genel müdürü olmadan, finansal göstergelerini bozmadan yoluna devam edebildi. Siz Turkcell’in kültürüne Süreyya Ciliv olarak neler eklemeyi hedefliyorsunuz?
Üç ana hedefim var. Birincisi, “Pazarda kazanmaya devam etmeliyiz”. İkincisi, “32 milyona yakın müşterimiz var. Bu müşterilerin memnuniyetini ve müşterilerin Turkcell’e bağımlılığını maksimum hale getirmek istiyorum.” Üçüncüsü ise “Şirketi büyütmek”.
*Peki şirketi büyütmek için ne planlıyorsunuz? Kafanızda ne var?
Biz Turkcell ailesi olarak kendimizi sadece bir GSM operatörü olarak görmüyoruz. Kendimizi en azından bir iletişim firması ama gerçekte bir teknoloji firması olarak değerlendiriyoruz. Bu nedenle hem değişik ülkelere girerek coğrafik büyüme hedefliyoruz. Orada GSM operatörlüğü konusundaki bilgimizi, tecrübelerimizi ve süreçlerimizi uygulamaya sokmak istiyoruz. Bunların yanı sıra, yeni iletişim ve teknolojiyle ilgili değişik iş konularına girmek için fırsat kollayacağız.
Microsoft’ta birçok ürünün geliştirilmesinde Türk mühendisleri çalışıyor. Microsoft, onları Türkiye’deki üniversitelerden alıyor ve Redmond’a götürüyor. Orada onları organize ediyor, güven veriyor ve “yürü aslanım” diyor. Bu aslanlar da yürüyor. Bu niye Türkiye’de olmasın? Ben bu nedenle Turkcell’de Ar-Ge’yi destekleyeceğim…O ekibe söz verdim.
*Bu konuda neler olabilir, biraz açabilir misiniz?
Burada Microsoft’tan örnek vereceğim. Microsoft, iş hayatına bir DOS İşletim Sistemi ile başlamıştı. Sonra teknolojiler değişti ve büyük rekabete rağmen Windows pazarına girdi, büyümeye devam etti. Şimdi Windows’tan kazanılan paraları Microsoft Office gibi yeni iş konularına yatırıyor.
Office yazılımları küçük bir iş olarak başlıyor ve bugün 12-13 milyar dolarlık büyük bir iş haline dönüşüyor. Bugün 400–500 milyon kullanıcısı var. İyi bir işadamı olarak spekülatif değil ama teknolojiyle ilgili, pazarda 1 veya 2 numara olabileceğimiz işlere girmek niyetindeyiz.
* Bu 9 günlük sürede Turkcell’de neler yaptınız?
Ekibimle ve Turkcell ailesi ile tanıştım. En büyük zamanı buna ayırdım.
Çalışanlar hakikaten Turkcell’i seviyorlar. Çok yaman, çok becerikli bir Turkcell ailesi var ve odaklılar. Bana bağlı yöneticilerle direkt, bire bir uzun görüşmeler yaptım. Sonra onların altındaki insanlarla görüşmeler yaptım.
Bizim değişik bölgelerde binalarımız var. Mümkün olduğu kadar o binalara gittim ve toplantılar yaptım. Tanıştım ve onların sorularına cevaplar verdim. Bir tane bayi toplantısına katıldım. Bu bayi toplantısı 9 Ocak’ta göreve başlamadan önceydi. Ancak, senelik bir toplantıydı ve bu fırsatı kaçırmadım. Bayilerimizin çoğu Turkcell ile birlikte büyümüş, başarılı olmuşlar. Bu yüzden Turkcell’e çok bağlılar, biz de onlara çok değer veriyoruz. Başarımızda payları büyük ve onlarla ilişkilerimizi geliştireceğiz.
Turkcell ekosistemi bizimle birlikte büyüyecek, daha güçlenecek. Bütün iş ortaklarımız bunun çok iyi farkında.
* Sizin de söylediğiniz gibi bir CEO olarak “İyi bir şirketi daha iyiye götürmek” için uğraşacaksınız. Siz Turkcell’de nerelerde iyileştirmeler yapılabileceğini düşünüyorsunuz?
Ne zaman kendinizi geliştirmeye gerek olmadığını düşünürseniz, o zaman olay biter. Kazanma şansınız kalmaz. İnanın sadece ben değil, Turkcell’deki bütün arkadaşlar şöyle düşünüyor: “Türkiye’de en iyiyiz. Farklı ve çok iyiyiz. Ancak, çok daha geliştirip, dünya standartlarının üzerine çıkabileceğimiz ve dünya pazarlarında rol oynayabileceğimiz, önemli yerlere geleceğimiz işler var.”
Ben de bir yerde Turkcell’e bunu getiriyorum. Dünya liderliği yapmış bir firmada kazandığım tecrübe ve bilgiyi getiriyorum. Buradaki arkadaşlara ağabeylik, mentorluk yapacağım. Bazen onları sadece “Doğru yoldasınız” diyerek desteklemek bile yeterli olabilir.
* Turkcell’e pazarlama alanında yeni bir soluk getirecek misiniz?
Pazarlama konusunda çok iyi bir şirketiz. Ancak, Garanti Teknoloji’nin genel müdürü Hüsnü Erel ile konuşurken şu ortaya çıktı. Bizim 180 tane hizmetimiz var. Hepsini birden iyi anlatmamız zor iş. Bu konuda yeni bir düzenleme yapabiliriz yakın zaman içinde.
* Telia Sonera, Çukurova Holding ve Alfa yani Turkcell’in büyük ortakları arasında anlaşmazlıklar yaşandı. Yönetim kurulunu oluşturan bu ortaklar arasında uzlaşma sağlanmış durumda mı şu an?
Uzlaştıkları konu, Turkcell’in ileriye gitmesi. Sonuçta 3’ünün de şirkette ortaklıkları var. Eğer Turkcell başarı kazanırsa, 3’ü de daha mutlu olacak. Tabii 3’ününde hissedarlık oranı farklı. Aralarından bazen “Biz kontrolü ele geçirmek istiyoruz” diye görüşler çıkıyor. Fakat, ortak birleştikleri nokta şu; “Turkcell’in tüm bu zorluklara karşı önündeki bu fırsatları çok iyi değerlendirmesi lazım ve değerini artırıp, büyümesi lazım.” Bu konuda hemfikirler.
İnanın 3 ortağın olduğu bir yönetim kurulu benim için bir zorluk. Bir kolaylık değil. Ama ben biraz “birleştirici” bir insanım.
Ben Turkcell’in başarısını devam ettirmeye odaklanacağım. Bunu başarırsak, yönetim kurulu da memnun kalacak.
* “Birleştirici” ve “ikna gücü yüksek” bir insan olmanız da bu görev için seçilmenizde bir önemli bir etken oldu mu?
Bu göreve hazırlanmam 23 yıl aldı. Süreyya Ciliv, sadece tek bir yönüyle bu işi almadı. Teknolojiden anlamam, Microsoft gibi çok uluslu bir firmada çeşitli görevlerde bulunmam, ürün geliştirme de tecrübem olması etkili oldu. Strateji geliştirme ve iş ortakları yönetimi konusundaki deneyimlerim bu işi yapmamı kolaylaştıracak.
* Lider olarak kendinizi nasıl buluyorsunuz?
İyi bir lider olduğumu düşünüyorum. Liderlik içten gelen bir şey… Ben insanları çok sevdiğim için iyi bir liderim. Onlarla özel olarak ilgilenmeyi seviyorum. Ben kendimi çoğu zaman sıfırdan başlamış bir insan olarak gördüm. Burada iki imtihandan geçerek fen lisesine kabul edildim. Ondan sonra burs kazanarak Amerika’ya gittim. Michigan Üniversitesi Endüstri ve Operasyon Mühendisliği ile Bilgisayar Mühendisliği bölümlerinden mezun oldum ve Harvard’a MBA eğitimine kabul edildim.
Cebimdeki bütün paranın 25 sent olduğu dönemlerde yaşadım. Ama yılmadım, elimdeki imkanları değerlendirdim. Bu nedenle insanlara fırsat vermeye çok önem veriyorum. Bardağın dolu tarafını gör��yorum ve Turkcell’deki arkadaşlardan hangi görevlerde en iyi biçimde faydalanabiliriz diye düşünüyorum. Liderlik yaklaşımım bu.
* Üç ortağı yönetmek sizi hangi kararlarda zorlayabilir? Turkcell ile CEO adayı olarak hangi konuları en çok müzakere ettiniz ve hangi alanlarda ne gibi yetkileriniz olacak?
Yetkiler konusunda çok detaylara girmedik. Bir CEO, şirketin “Chief Executive Officer”ıdır diye tanımladık. Amerika’daki bir şirketin CEO’su ne koşullarda çalışıyorsa, ben de o koşullarda çalışacağım. Mesaimin tamamını şirketin gelişmesine harcayacağım. Aylık olarak yönetim kurulu toplantılarında görüşüyoruz.
* Siz de yönetim kurulunda üye olarak bulunacak mısınız?
Hayır. Şirketin şu an 7 tane yönetim kurulu üyesi var ve bu sayıyı sabit tutmak niyeti var. Bu nedenle ben yönetim kuruluna girmedim.
* Ukrayna pazarı şu an için kârlı bir operasyon değil. Şimdi başına Tansu Yeğen gidiyor. Oradaki hedefler nedir?
Oradaki hedefleri rakamsal olarak vermeyeceğim. İlk 9-10 gün boyunca odağım Turkcell Türkiye idi. Ancak, Ukrayna’nın bilhassa yatırımcıların çok ilgisini çektiğini görüyorum. Orada 400 milyon dolar civarında bir yatırımımız var ve şirket gelişme kaydediyor. Geçmişte orada bazı yanlışlar yapıldığını da biliyorum ve görüyorum. Onları da en kısa zamanda düzelteceğiz. Ukrayna güzel bir pazar. Biz orada kalacağız ve başarılı olacağız.
Süreyya Ciliv Kimdir?
Turkcell’in yeni patronunun ilk karşılaştığınız andan itibaren sıcak, insanları kucaklayan bir lider olduğunu hissediyorsunuz. Ciliv’in hayat öyküsünü ilk kez 1997 yılında onunla yaptığımız söyleşide dinlemiştim. Onu yakından tanımak isteyenler için bu öyküyü onun ağzından tekrar aktarmak istiyorum:
İlkokul Ve Lise Yılları
Ben 1958 yılında Zonguldak’ta doğdum. Üç kardeşin en büyüğüydüm ve ben daha ilkokul çağındayken annem ile babam ayrılmaya karar verdi. İlkokulu tam 7 farklı okulda okudum. Sonra o zamanki adıyla Kadıköy Maarif Koleji’ne girdim. Ankara Fen Lisesi’ni kazandığımda inanın hiç gitmek istemedim. Ancak babamı teşviki ve ısrarıyla Ankara Fen Lisesi’ne başladım. Benim ailemin durumu oradaki pek çok arkadaşa göre daha iyiydi. Çoğunun annesi veya babası öğretmen olan cin gibi Anadolu çocuklarıyla orada tanıştım.
Abd’de Üniversite Bursu
1976’da Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ne elektrik mühendisliği bölümüne girdim ama Hasan Tan boykotu nedeniyle 1 yıl okula gidemedim. Ben 1 yılım boşa geçtiği için çok üzüldü ve bir burs kazanarak 1977 yılında ABD’ye Michigan Üniversitesi’ne endüstri mühendisliği okumaya gittim. Orada 7 dolarlık bir otelde kaldım birkaç gece… Esrar içen insanların üzerinden atlayarak odama girdim ve bana saldırmasınlar diye odamın arkasına sandalye ve masayla barikat kurdum. Uyuyamadım. O gece bir karar aldım. Bursum endüstri mühendisliği olmasına rağmen fark derslerini de alarak bilgisayar mühendisliği diploması da aldım.
Mastır Ve Çalışma Yaşamı
Ardından Harvard Business School’da MBA yaptım. O yıllarda HP’de çalışıyordum ve şirketin Türkiye’ye giriş stratejisi ile ilgili bir rapor yazdım ve o rapor uygulandı. Mezun olduktan sonra Intel, HP gibi büyük 11 firmadan iş teklifi aldım ama kendi şirketimi kurmak istiyordum. Meta Graphics isimli bir yazılım şirketinde pazarlama müdürü olarak çalıştım. Bütün dünyayı dolaştım. Meta Graphics ürünlerinin müşteri isteklerini tam olarak karşılamadığını gördüm ve strateji değişikliği önerdim. Genel müdür önerimi kabul etmeyince şirketten ayrıldım ve 8 ay sonra şirket battı.
Girişimcilik Ve Mıcrosoft Günleri
1987’nin ekim ayında Amerikalı bir arkadaşımla birlikte Novasoft’u kurduk. MetaGraphics batınca 1988 temmuz ayında onların yazılım haklarını devraldık. Doküman ve iş akışı konusunda o yazılımı hızla geliştirdik ve pazarlamaya başladık. 96 yılında 10 milyon dolar ciro yaptık. 97’de ise şirket 18 milyon dolar ciroya ulaştı. 96 yılında Amerikalı yatırımcı şirketler Novasoft’u almak için 70 milyon dolar teklif ettiler. Novasoft’u sattıktan sonra 1997 yılı sonunda Microsoft Türkiye’nin genel müdürlüğünü üstlendim. 2000 yılı ekim ayında ise Seattle’a Microsoft’un genel merkezine gittim ve orada 4 farklı pozisyon üstlendim.
Yeni Ceo Rakipleriyle İlgili Ne Düşünüyor
Güçlü Rekabet Daha Heyecanlı
Turkcell’deki görev heyecan veriyor. Çünkü daha güçlü bir rekabet var. Yani eski Telsim ile bugünkü Vodafone arasında büyük fark var. Bugün Vodafone, dünyanın en büyük şirketlerinden bir tanesi. Ama kendimize güveniyoruz. Turkcell’in bugünkü başarısını nasıl yakaladığını biliyoruz. Rakiplerimiz çetin, bazıları dünya çapında bizden çok daha büyük firma. Ancak bizde başarımızı devam ettirme konusunda iddialıyız ve kendimize güveniyoruz.
En İyi Kalite Bizde
En iyi kalite bugün Turkcell’de… Ses ve data kalitesi, teknoloji altyapısındaki üstünlük, müşteri hizmetlerindeki üstünlük… Yani hakikaten altyapısına 6,1 milyar dolarlık bir yatırım yapılmış, 12 bin tane baz istasyonu var. Bunun yanında 3.500 kişinin çalıştığı bir call-center’ımız var ve sadece Turkcell’e değil başka firmalara da hizmet veriyor. Bugün Avrupa’nın en büyük ve en iyi hizmet veren call-center’larından biri olarak kabul ediliyor.
Rakiplerin Sorunları Var
Oysa rakiplerimizin altyapı yatırımlarında sorunlar var. Biz bu dünyanın Mercedes’i sayılan Ericsson cihazlarıyla kurulmuş ve 6,5 milyar dolara mal olmuş iyi bir altyapıya sahibiz. Oysa Telsim’in altyapısı Nokia ve Motorola’ya ödemedikleri 3,5 milyar dolarlık borç nedeniyle geliştirilemedi. Yıllarca yedek parça alamadılar. Oradan buradan farklı marka ve teknolojilerden yedek parça alarak bir sistem kurdular ve entegrasyonu ve işletimi zor.
Fiyatta Avantajlıyız
Rekabet ortamında kalitemizi, müşteri hizmetlerimizi, çözümler ve servislerimizi devam ettireceğiz. Burada inovasyona önem vereceğiz ve fiyattaki avantajımızı devam ettireceğiz.
Esasında burada bir yanlış algılama var. Birçok kişi Turkcell’in kalitesi yüksek ama fiyatları da yüksek diye biliyor. Esasında bakınca pazardaki 32 milyon Turkcell kullanıcısıyla en uygun fiyatlarla yine Turkcell konuşturuyor. Rakiplerimizin fiyatı bizim 2 misli yüksek. Burada da ciddi bir avantajımız var.
2007 Yılında Hangi Fırsatlara Odaklanacak?
* Turkcell-im adı altındaki katma değerli servislerin gelirler içindeki payı ne düzeylerde ve nasıl bir artış eğilimi gösteriyor?
Gelirlerdeki payı yüzde 13 düzeyinde ve artış eğiliminde. Bizim araştırma –geliştirme de en önem verdiğimiz konular, katma değerli servisler.
Katma değerli servisler konusunda işbirliği yaptığımız firmaların bazılarıyla tanıştım. Bizim için çok önemli şirketler.
* Sanal operatörlük Turkcell için düşünebilir bir iş kolu olur mu?
Sanal operatörlük şöyle bir iş. İşin sahibi Türk Telekom. Size belli bir yüzde veriyor. Oradan siz onu satarak, para kazanmaya çalışıyorsunuz. Bu soruya şöyle bir cevap vereyim. Dediğim gibi 1 veya 2 numaralı olabileceğimiz işler bana heyecan veriyor.
* Şu an belli olan ve 2007’de Turkcell’in takip edeceği yeni fırsatlar var mı?
GSM alanında bazı ülkelerde bizim büyük şanslarımız, iştiraklerimiz var. Bunu değerlendireceğiz ortaklarımızla beraber. Bunun yanında yine sektörümüzle ilgili teknoloji, yazılım gibi alanlarda… Biliyorsun dünyada cep telefonu ve bilgisayar birleşiyor. Bizim de artık bu konulara mutlaka girmemiz gerekiyor. Dışarıdaki operatörlere bakarsanız hem mobility, hem broadband hem de BT olayları da iç içe girmiş vaziyette.
Şu an Microsoft’taki en hızlı büyüyen iş Windows Mobile… Bu yüzden de önümüzdeki 3-5 yıl içinde bu olayın nasıl gelişeceğine ilişkin bazı öngörülerim var.
“Numara Taşınabilirliği Bugün Çıksın İstiyorum”
* 3G Türkiye’de nasıl bir takvimde hayata geçecek, Turkcell bundan nasıl faydalanacak?
İnanın 3G Teknolojisinin Türkiye’de olmamasına inanamıyorum. Avrupa’da bir Arnavutluk’ta yok, bir de Makedonya’da yok.
Biz “Çok muazzam mühendislerimiz var ve büyük potansiyelimiz var” diyoruz. Ondan sonra bir bakıyoruz ki, Avrupa’da sondan üçüncüyüz. Bu nasıl olur? Bu yeni teknolojiler burada yoksa, Türk mühendisleri nasıl ileriye gidecek ve dünya pazarlarında rekabet edebilecek ürünler yaratacak?
* Rakip şirketler “Önce numara taşınabilirliği uygulaması başlasın, sonra 3G lisansları verilsin” gibi bir yaklaşım içinde…
Ben bu yaklaşımı da anlamıyorum. Yani önce o başlasa, değişen ne olacak? Ben numara taşınabilirliğinin bugün çıkmasını isterim. Ancak bu işin arkasında inanılmaz bir prosedür var.
Herkes yakında 4G’ye geçecek. Biz 3G’ye geçelim mi, geçmeyelim mi diye tartışıyoruz. Burası Türkiye, Afrika değil. Bunu hala savunanları ben anlamıyorum.
* Peki neden bir türlü 3G’ye geçilemiyor?
Bazıları gelişen bir pazarda rekabet edebileceklerine güvenemiyor demek ki. Ben diğer firmaların 3G’ye karşı olmalarını anlayamıyorum.
* “Karşıyız” demiyorlar “Önce numara taşınabilirliği başlasın. Sonra 3G’ye geçilsin” diyorlar…
Numara taşınabilirliği uygulaması başladığında dünyadaki birçok örnekte pazarda sadece yüzde 3-4 civarında bir hareket yaşanmış. Yani Türkiye’de değişen ne olacak ki?
Bu iki işin birbiriyle alakası ne? 3G, cep telefonlarını ne kadar hızlı bir şekilde birbirine bağlarız olayı. Bu bir teknoloji işi, yatırım işi, geliştirme işi. Onla onun alakası yok ki.
* 3G başladığında Turkcell için, sektördeki diğer firmalar için ve kullanıcılar için ne değişir?
İnsanlar daha net konuşur, daha hızlı data alır verir. Türkiye’deki insanların hayatı kolaylaşır. Türkiye’de çözüm üreten şirketler 3G’ye göre çözüm üretebilirler ve onu da dünyanın diğer ülkelerine satabilirler.Fiyatlar da büyük bir ihtimalle düşer.
Dünyadaki En Güçlü Teknoloji Trendleri Neler?
Birleşen Ekranlar
Dünyada üç ekrandan bahsediliyor. Televizyon ekranı, bilgisayar ekranı ve cep telefonu ekranı… Cep telefonu ekranı da gitgide büyüyen bir ekran.
Bu ekran gittikçe hızlı bir şekilde internete bağlanabilen bir ekran. Bütün dünyada bu böyle. Nedense Türkiye’de bugüne dek 3G’ye geçememişiz ve teknolojik altyapı anlamında Avrupa’nın sondan 3’üncü ülkesi olmayı kabul etmişiz bugüne kadar.
Ama eminim ki yakın zamanda doğru kararlar verilecek. Bilgisayar ve cep telefonu iç içe geçmiş durumda.
Bilgisayar İkinci Planda
Ben Artık Bilgisayarımı İkinci Plana Attım, Her Gittiğim yerde bu elimdeki gelişmiş telefon ile dolaşıyorum. Hem elektronik postamı alıyorum hem internete ulaşıyorum hem bütün Microsoft world, excel, powerpoint dokümanlarım var. Ailemin resimleri var, insanlarla anında mesajlaşabiliyorum. Her şeyim var. Ofisimde olduğum zaman yine büyük ekranı tercih ediyorum. Ama telefonumla bilgisayarım hep yan yana duruyor ofiste iken ve birbirlerine senkronize oluyorlar. İnanılmaz fırsatlar var. Bu yeni nesil cihazların insanların ve şirketlerin verimliliklerinde muazzam bir katkısı olabilir.
Youtube Değişimin Habercisi
Amerika’da Youtube’u görünce cep telefonu ve bilgisayar teknolojilerinin birleşmesinin geleceğe damgasını vuracağını iyice anladım. You Tube’a girdiğinizde videolar küçücük çıkıyor. Bir gün Bill Clinton’un bir görüşme sırasında televizyon spikeri ile bir münakaşaya girdiği dinledim ve merak ettim. Youtube’a girdim ve o videoyu seyrettim. Türkiye’de bazı maçların gollerini Youtube’dan izledim. Televizyon izlemeye vakti olmayan benim gibi bir insan için o küçük ekrandaki görüntülerin birçok konuda yeterli olabileceğini hissettim. Bir de şu broadband olayı olursa 3’üncü nesil teknolojiler insanların hayatı hakikaten kolaylaşacak.
Sedef Seçkin Büyük
[email protected]
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?