“Artan Şirket Sayısı Beni Kaygılandırıyor”

BP Türkiye Genel Müdürü Tahir Uysal, 1 Ocak 2005’le birlikte Yeni Petrol Yasası’nın devreye gireceğini, pazarda çok büyük bir hareket olacağını tahmin ediyor. İthalatın serbest hale geleceğini, Tüp...

1.10.2004 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

BP Türkiye Genel Müdürü Tahir Uysal, 1 Ocak 2005’le birlikte Yeni Petrol Yasası’nın devreye gireceğini, pazarda çok büyük bir hareket olacağını tahmin ediyor. İthalatın serbest hale geleceğini, Tüpraş’ın da dikey olarak pazara gireceğini söylüyor. Şu anda 22 olan şirket sayısının, yeni başvurularla artacağını belirtiyor. “Bu sayı beni bir ölçüde kaygılandırıyor” sözleriyle konuya dikkat çekiyor. Uysal, “Bu kadar cazip olan ortalıkta ne vardı ki, bu şirketler şu ana kadar beklediler ve şu an ortaya çıkıp sunum yapmak istiyorlar. Bu beni kaygılandırıyor” diyor.
 
Geçen yılın aralık ayında “Yeni Petrol Yasası” kabul edildi. Bu yasa ile akaryakıtta Ocak 2005 itibariyle yeni bir döneme girilecek. İthalat sınırlamaları kaldırılacak ve fiyatlar serbest piyasada belirlenecek. Bunun sektörde çok önemli sonuçları olacak. BP Türkiye Başkanı Tahir Uysal, ilk etapta kâr marjlarının bir miktar yükseleceğini söylüyor. Bu da kârlarda memnuniyeti getirecek ve yeni oyuncuları pazara çekecek. Ancak, daha sonra artan rekabet düşüşe neden olacak.

İşte bu noktada bazı oyuncular piyasadan çekilirken bazıları da birleşme veya satın alma gibi alternatif yollara başvuracak. Bu gelişmeler ürün cephesinde de kendini gösterecek. Bugün örneklerini gördüğümüz benzinde 98 Oktan ve motorinde 350 ppm gibi yeni ürünleri şirketler, önümüzdeki dönemde daha fazla sayıda tüketiciye sunacak.

BP Türkiye de yeni döneme ayak uydurmak için çalışmalarını sürdürüyor. Şirket, akaryakıt pazarında ikinci sırada yer alıyor. Tahir Uysal, “İkinciliğimizi korumak istiyoruz. Bunun için de gereken yatırımlara devam edeceğiz. Pazarda lider olma hedefimiz yok. Kârlılıkta birinci olmayı önemsiyoruz. Yaptığımız yatırımı en iyi şekilde değerlendirmek istiyoruz” diyor. Müşteri memnuniyeti konusunda ise çalışmalar sürüyor. Bunun için alt yapıya 30 milyon dolar, filo yatırımı için ise 20 milyon dolar harcandı.

BP Türkiye Başkanı Tahir Uysal, yeni dönemde rekabeti ve şirketini Capital’e anlattı:

BP Türkiye 2003’te nasıl bir performans sergiledi?

BP, solar enerji hariç, enerjide dünyada gerçekleştirdiği bütün faaliyetleri Türkiye’de de yapıyor. Bunlardan ilki, istasyonlardan akaryakıt satışı, ticari satışlar, LPG satışları, madeni yağ satışı, deniz satışları, uçaklara ikmal gibi geniş çerçevede müşteriye dönük hizmet olarak ele aldığımız faaliyetlerdir.

Diğer faaliyetimiz arama ve üretime yönelik yürüttüğümüz işlerdir. Gaz ve enerji konusunda bir birim oluşturduk. Bu birim doğal gazın Türkiye’de pazarlanması faaliyetlerine bakmak üzere kuruldu. Kimyasallar konusunda da satışlarımız var.

Yani, 4 ana alan dünyada faaliyet gösterdiğimiz temel konulardır. Müşteri cephesinde en görünen yüzümüz olan akaryakıtta, geçtiğimiz 3-4 yıl içinde istasyonlarımızdaki alt yapımızı desteklemeye çalıştık. 2000’de durumumuzu gözden geçirdiğimizde belirli alt yapı eksikliklerimiz olduğunu gördük. Alt yapımızı daha düzgün bir duruma getirebilmek için 30 milyon dolara yakın para harcadık. Geçen yıl 21, bu yıl ise 12 tane istasyon açtık. Bütün faaliyet alanlarımızda müşteri memnuniyetini en iyi duruma getirmek için çalıştık.

2004 yılı bittiğinde bir önceki yıla göre nasıl bir değişim geçirmiş olacaksınız?

2003’de 65 milyon dolar seviyesinde bir kârımız vardı. Bu seviye, yapmış olduğumuz yatırımların geri dönüşünü hemen hemen sağlar düzeyde oldu. 2001 krizini ve ondan sonrasını düşündüğümüzde beklentilerimizi karşılar seviyede bir kâr oluştu. 2001 krizinin tabii ki çok önemli etkileri oldu. 2002’de müşterilerimiz tüketim anlamında bir duraklama dönemine girdi. 2003’de bu bir miktar çözüldü. Asıl iyileşmenin ise 2004 içersinde olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla 2004 yılı için çok daha pozitif beklentilerimiz var. 2003’te yaptığımız 21 istasyonun geri dönüşünü de bu yıl içinde görmeye başlayacağız. İleriye dönük beklentilerimiz bu anlamda olumlu yönde. Ama şu an da ise 2001 krizi sonrasında değişen tüketici alışkanlığının tamamen yerine gelmesini ve ekonominin bu anlamda rayına oturmasını bekliyoruz.

Tüketimdeki bu duraklama rekabeti nasıl etkiledi?

Pazarda çok ciddi bir rekabet söz konusu. 1990’lı yıllarda nerdeyse bir elin parmakları kadar olan dağıtım şirketlerinin sayısı geçen yıl içinde 22 oldu. Bunların bazıları aynı markaya ait olmakla birlikte sayı oldukça fazla. Bu da bize şunu söylüyor; demek ki müşterinin aradığı değişik hizmetler var. Bazı şirketlerin de bunu verebilmek konusunda iyi olduklarını varsayarak pazara girdiklerini düşünmek istiyoruz.

Tabii bu rekabetin bir de doğru olmayan yüzü var. Bu iki değişik unsur aslında piyasada bir arada yaşamaya devam ediyor. Kaçak mal satmayan, vergisini veren, pazar içersinde rekabet eden dağıtıcı şirketlere baktığımız takdirde bunların sunumları içersinde sürekli bir rekabet söz konusu. Bütün oyuncular daha kaliteli ürün ve hizmet konusunda bir biriyle yarışıyor. Bu rekabet önümüzdeki yıllarda daha da yoğunlaşacak. Bu çerçevede Yeni Petrol Yasası’nın Aralık 2003’te yürürlüğe girmesi ve bunun getirdiği belirli serbestilerin piyasaya yansıması olacak.

Bu yansımalar neler olabilir?

Bu kanun ilk olarak ithalat serbestisi getiriyor. Bütün şirketler ürünlerini Tüpraş’a bağlı olmadan ithal edebilecekler. Bu, maliyet unsurları konusunu şirketlerin farklı ele alabilmelerini getirecek. Tüpraş’ın dikey entegrasyon içine girmesini de sağlayacak. Yani, Tüpraş bir dağıtım şirketi olarak pazara girebilecek. Bu unsurların sonuçları ise 2005 yılında piyasanın şeklini çizecek. Tüpraş dağıtım şirketi kurarak pazara girerse çok değişik bir rakip söz konusu olacak.

Diğer dağıtıcılar boyutundaki iş ise bu dağıtıcıların ithalat serbestisi ile pazarı nasıl ele alacakları, nasıl bir rekabet içersine girecekleri, ikmal maliyetlerini nasıl değiştirecekleri ile şekillenecek. Yasanın yürürlüğe girmesiyle pazarda yeni sunumların arttığını görüyoruz. Benzinlerde 98 Oktan, motorinde 350 ppm gibi yeni ürünler piyasaya çıktı. Önümüzdeki dönemde de yeni ürünlerin çıkışı sürecek, sunumlar daha önemli olacak.

Kâr marjların düşük olduğuna yönelik sektörden bilgi geliyor. Yeni yasa ile fiyatlar serbestleşecek. Bu nasıl etkiler sizleri?

Marjların hükümet kontrollünde olduğu ve sonra liberalleşmenin yaşandığı bu tür piyasalara baktığımızda, genellikle ilk etapta, marjların en azından bir süre daha serbest olarak ele alındığını ve bir miktar artış yaşandığını görüyoruz. Çünkü, ne derseniz deyin, hükümet kontrollü fiyat mekanizmaları içersinde bu tür marjlar genellikle düşük tutulmaktadır. Hükümetler ya maliyetlerin ne olduğu konusunda fikri doğru oluşturamamakta ya da enflasyonist baskılar doğrultusunda marjları aşağıda tutabilmeyi yeğlemektedirler. Bu ülkemiz için de geçerli.

Peki daha sonraki dönem içersinde ne oluyor?

Rekabet yoğun olarak kendini gösteriyor. Daha sonra marjlarda bir miktar erezyona gidiliyor. Yani, önce biraz artış, arkasında bir azalış ve dengeye geliyor. Ancak, bu süreç 3-5 yıllık dilimlerde gerçekleşecektir. Rekabet sonunda marjların tekrar azalması ile oyuncuların yerlerini sınamaları ve bunun sonucunda da devam etmek isteyen oyuncuların kaldığını görüyoruz.

Türkiye’ye baktığımızda şu anda 22 tane dağıtım şirketi var. Basından duyduğumuz kadarıyla bir o kadar sayıda şirket de başvuruda bulunmuş. Bu çok yüksek bir sayı. Piyasada doğru rekabet eden şirket olması bizim açımızdan hiç problem değil. Bu nedenle herhangi bir sayıyı yüksek bulmuyorum. Benim kaygılandığım nokta, 22 olan sayının belirli bir ortam değişikliği çerçevesinde 37 gibi bir sayıya çıkıyor olmasıdır.

Sayının 37 olması sizi neden kaygılandırıyor?

Bu kadar cazip olan ortalıkta ne vardı ki, bu şirketler şu ana kadar beklediler ve şu an ortaya çıkıp sunum yapmak istiyorlar. Bu beni kaygılandırıyor. Acaba bu şirketler başka yararlanabilecekleri unsurlar buldular da onun için mi başvurdular bunu bilemiyorum.

Fiyat serbestisi olmadığı için birçok yabancı firmanın Türkiye’ye girmekten çekindiğini duyuyoruz. Bu yeni yasa ile yeni oyuncu girişi olur mu?

Türkiye’ye her zaman için yabancı bir oyuncunun girmesi beklenmeli. İleriye dönük olarak baktığımızda Türkiye doğru ve iyi bir pazar. Fakat, çok sayıda yabancı şirketin Türkiye’ye girmesini beklemiyorum. 1-3 gibi sayılarla sınırlı olabilir.

Çünkü, yabancılar geldikleri takdirde pazardan belli bir pay almak isteyeceklerdir. Şu anki piyasa paylar anlamında oturmuş bir pazardır. Çok uzun vadeli bakan şirketler girebilirler. Ancak, sayının çok olacağını düşünmüyorum.

Yerliler ile birlikte dağıtıcı firma sayısında artış olacak. Sayı çoğaldıkça birleşme ve satın almalar gündeme gelir. Bu anlamında nasıl gelişmeler yaşanabilir?

1 Ocak 2005 itibariyle fiyat serbestisi başlayacak. İlk etaptaki marjlarda rahatlama döneminde şirketler kârlılıklarından daha memnun olacaklar. Hata yeni oyuncular girecek. Fakat, daha sonraki dönemde rekabet yoğunlaşacak. İşte bu dönemde birleşme veya satın almalar olası olabilir. Yine bu dönemde aşırı arza karşılık talebin aynı şekilde artmaması kârlılığın azalmasına neden olacak.

Bu da iki sonuç doğuracak. Öncelikle, uzun vadeli bakmayan oyuncular piyasadan çıkmayı tercih edeceklerdir. İkinci olarak ise uzun dönemli bakıp da kârlılıktan memnun olmayanlar ise birleşme ve satın alma yöntemlerine bakacaklardır.

Şu an pazarda yoğun bir rekabet olduğundan bahsediyorsunuz. BP Türkiye’nin pazardaki konumu nedir ve kimlerle rekabet eder?

Akaryakıt dağıtımında ikinci sırada yer alıyoruz. Piyasadaki en büyük hacmi satan tabii ki Petrol Ofisi’dir. Petrol Ofisi ile de aramızda belirgin bir pazar payı farkı var. Endüstriyel satışları da dahil ederek pazara genel olarak baktığımızda yüzde 16 payımız var. Bize bu anlamda rakip olan Shell’de de benzer rakamları görüyoruz.

Sıkı bir rekabet yaşanıyor. Petrol Ofisi ile ise bir boyut farkı var. Ancak, istasyonların akaryakıt satışını dikkate alırsak en verimli istasyon ağına sahibiz. Bir istasyonumuz Türkiye ortalamasının 3 katı miktarda satış yapmaktadır. Bu gerçekten büyük bir rakam. İstasyona yaptığınız yatırımdan en fazla verimi alabiliyorsanız kârlılığınızı artırabiliyorsunuz demektir. Bu bizim için önemli.

Peki pazarla ilgili hedefiniz nedir?

Biz ikinciliğimizi korumak istiyoruz. Bunun için de gereken yatırımlara devam edeceğiz. Bu pazarda lider olma hedefimiz yok. Kârlılıkta birinci olmayı önemsiyoruz. Yaptığımız yatırımı en iyi şekilde değerlendirmek istiyoruz.

Hacim konusunda her zaman çok daha fazlasını yapabilmek olası. Ama acaba bu kârlılığa nasıl yansıyacak? İleri ki dönemde piyasa oyuncularının bunu sorgulayacaklarını düşünüyorum. Mesela, ikinci markaların arkasında yatırım baskılarının oyuncular tarafından hissediliyor olması yatmaktadır.

Yani, yatırım baskısı mı oluşturdu ikinci markaları?

Yeni yasaya göre, piyasada beyaz bayraklı istasyon kalmayacak. Bu pozitif bir getiridir. Dolayısıyla, her istasyon akaryakıtını nereden aldığını belgeleyebilecek. Bu tüketici açısından da doğru bir yaklaşım. Şirketler zaten bu beyaz bayraklı istasyonlara satış yapmaktadırlar. Dolayısıyla pazar payı rakamları içersinde bu satışları da görmektesiniz. Beyaz bayraklı istasyonun markalı hale dönüşmesi belirli yatırım yapma gereksinimi ortaya çıkaracaktır. Ama bu yatırımı ana marka ile yaparsanız maliyetler ciddi boyutlara çıkar. Bu nedenle ikinci markalar yaratıyor ki bu markaların sunum kaliteleri ana markanın altındadır. Dolayısıyla maliyet unsurları daha az olduğu satış noktaları yaratmaya çalışıyorlar. Bizim kesinlikle ikinci bir markamız olmayacak. Bunu da doğru bulmuyoruz. Sektördeki bazı oyuncular farklı düşünüyorlar. Hangi unsurdan fedakarlık edeceksiniz? Sağlık, kalite, çevre ve emniyetten mi, güler yüzlü hizmetten mi? Bu işi yapanların yanlış düşündüklerine inanıyorum.

Türkiye akaryakıt pazarını nasıl görüyorsunuz?

Üyesi bulunduğumuz Petrol Sanayicileri Derneği’nin yaptığı çalışmaya göre, Türkiye’de yaklaşık 2 milyar dolara varan boyutta bir kayıp olduğu görülüyor. Bunun yarısı benzinden yarısı motorinden geliyor. Bu çok önemli bir miktardır. Dönemsel olarak hükümetin aldığı tedbirlerle bunun azaldığını biliyoruz. Örneğin, mart ayında bu işe daha dikkat edilmesiyle satışlarımızda yüzde 5-10 artışlar söz konusu oldu. Fakat, bunun sürekli olması gerekiyor. Yani, kayıt dışının yüzde 10-15 civarında olduğunu tahmin ediyoruz.

Türkiye’de ithalatı da dikkate aldığımızda yılda 30 milyon ton petrol tüketildiğini görüyoruz. Bunun dışında akaryakıt pazarında çeşitli değişimler yaşanıyor. Mesela fuel oil ile doğal gaz arasında bir rekabet var. Doğal gazın tüketiciye daha fazla ulaşmasıyla fuel oil’in kullanımında gerileme yaşanacak. Dolayısıyla sektörde siyah üründen beyaza doğru bir kayış söz konusu. Bu anlamda da piyasanın doğal gaza kaydığını göreceğiz. Bu yıl başlayan değişik ürün talebi önümüzdeki dönemde bizim gibi şirketlerin sunumlarıyla farklılaşacak.

Türkiye pazarına uzun vadeli nasıl bakıyorsunuz? Nasıl planlarınız var?

Akaryakıtta 50 yıl, BP olarak ise 92 yıldan fazla bir süredir bu coğrafyadayız. Uzun yıllardır Türkiye’deyiz ve uzun yıllar da kalmayı planlıyoruz. Türkiye’de belli bir pazar payımız ve hedeflerimiz var. Bu önümüzdeki yıllarda da devam edecek.

Bölge içindeki diğer faaliyetlerimiz markamız açısından çok önemli. 2005 yılında Karadeniz’de açacağımız iki kuyu bize heyecan veriyor. Şu an yapımı devam etmekte olan Bakü Tiflis doğal gaz boru hattında yönetici ortağız. Bu proje dünya petrol pazarları açısından çok önemli. Hazar bölgesinin kaynaklarını Akdeniz’e aktarmak için yapılan 1740 kilometre uzunluğunda bir boru hattır.

Gelecek yıl içersinde ilk petrol Akdeniz’e akacak bu da bizi heyecanlandırıyor. 2006’da ise Hazar bölgesinden Türkiye’ye doğal gaz aktarımı söz konusu. Yönetici ortak olduğumuz bu projeyle 6,7 milyar metreküp doğal gaz Türkiye’ye gelecek. Görüldüğü gibi bütün faaliyet alanlarımız içinde Türkiye’ye uzun vadeli bir bakışımız var. Bahsettiğimiz bu projeler çok uzun solukludur.

“Lpg’ye Girilmesi Değişimin Sonucudur”

Potansiyel Fazla LPG’de Türkiye, Avrupa içinde önemli bir pazardır. Şu anda 3’üncü konumda. Gelecekte daha iyi noktalarda yer alma potansiyeline sahip. Dolayısıyla, gerek şu an ki hacmi ile gerekse gelecek potansiyeliyle önemli bir pazar. Bu bizim için önemli unsurlardan biri oldu.

Oyuncu Sayısı Fazla Şu anda 50’yi aşkın dağıtıcı şirket var. LPG’ye geçişler piyasanın değişim evrelerinden biriydi ve bu çok normal. İleri de rekabetin artması ile birleşmeler ve bazı oyuncuların pazardan çekilmesi yaşanacak. LPG, bu anlamda çok canlı bir örnek olabilir.

İki Şirket Alındı Biz yüzde 5 paya sahip bir şirketi aldık. Geçen yıl yaptığımız bir diğer satın almayla payımızı yüzde 7’ye çıkardık. Bu dönemde piyasayı anlamak, öğrenmek ve ismimizi yerleştirmek istiyoruz. Tabii ki hedefimiz çok daha büyük. LPG ilginç bir pazar. Temiz bir enerji kaynağı. Pazarın cazip olması nedeniyle yer almak istediğimiz bir alan.

“Filomuz Bayilerimizin Yüzde 60’ına Ulaşıyor”

Bir açıklamanızda büyümek değil, ürün ve hizmette farklılaşmak istediğinizi söylediniz. Akaryakıtta nasıl farklılaşılır?

Bu aslında bizim gibi hizmet veren birçok kuruluş için geçerli. Müşteri geliyor, akaryakıtını alıyor, yoluna devam ediyor. Aslında bunun arkasında yatan her şeyi kapsıyor. Müşterinin istasyonumuzda kaldığı 5-10 dakika sonunda memnun bir şekilde ayrılması bizim için çok önemli. Güler yüz görmesi, temiz bir istasyon bulması, ihtiyacı olan ürünleri temin edebilmesini istiyoruz. Bu deneyimin sonucunda müşteri not verecek ve aklında kalan marka imajı olacaktır. Doğru ve iyi deneyimi yaşamalarını istiyoruz. Bunun alt unsurlarını temin edebilmek gerekiyor.

Örneğin, 1998’den beri kendi kurduğumuz bir filo ile bayilerimizin yüzde 60’ına ikmali biz yapıyoruz. Bu program devam edecek ve bütün istasyonlarımıza ulaşmayı hedefliyoruz. Çünkü, işin sağlık, emniyet ve çevre unsuru çok önemli. Kaliteli bir şekilde ürünü kirliliğe neden olmadan sağlıklı ve güvenli bir şekilde istasyona temin etmek istiyoruz. Bunun için 20 milyon dolara yakın bir yatırım yaptık. Bu bizim pazar payımızı etkileyen bir şey değil. Önemli olan sorumluluklarının bilincinde bir şirket olarak kaliteli, güvenli bir şekilde ürünü müşteriye sunmak istiyoruz.

“Gazda Yeni Şirketler Girmeliydi”

Kanun Geçti Ya Sonuç? Elektrik ve doğal gazla ilgili 2 kanun 2001’de Meclis’ten geçti. Ancak, son 2-3 yıla baktığımızda önemli değişimler gözlemlemiyoruz. Hala ciddi bir şekilde bu iki kanunun yansımalarının ne olacağını anlamak isteyen bir piyasa görüyoruz. Doğal gaz konusunda kanun 2003’den başlamak üzere her yıl yüzde 10 olmak üzere 2009’a kadar piyasanın Botaş tekelinden alınıp serbest piyasaya aktarılmasını öngörüyordu.Bu aslında çok ciddi bir hedef. Piyasanın yüzde 70’ini 8 yıl gibi bir sürede özel sektöre devredildiği başka örnek yok.

Gazda Serbestleşme Önemli Zaten kanunun uygulanmasında çeşitli zorluklar yaşandığını gördük. Nitekim, Botaş bunu yapamayacağını söyledi. Onun yanında da Enerji Piyasası Denetleme Kurulu da kanunun yerine getirilmesi konusundaki sıkıntıyı dile getirdi. Gaz piyasasının serbestleşmesi yönünde bir adım olacağı için yasa önemli. Çünkü, kanunla birlikte liberal anlamda sunum yapmak isteyen şirketlerin girmesi gerekliydi. Bunun 2004 içinde gerçekleşeceğini düşünüyorduk. Olmadı.

“Değişimi Yaşayan Bir Pazar”

Elektrikte De Durum Aynı Elektrik Yasası Kanunu da belirli bölgelerde dağıtımın yapılmasını öngörüyordu. Bu gerçekleşebilmiş değil. Dağıtım tarifeleri konusunda belirli bir serbestliğin getirilmesi öngörülüyordu. Bu da gerçekleşemedi. Bu anlamda da yapılması gereken değişiklikler var. Ayrıca, daha önceki yıllar içersinde açıklanan serbestleştirme programı da henüz yapılabilmiş değil. Devlet doğal gaz santrallerini 2006’da özelleştirileceğini açıklandı. Çerçeve çizmesi açısından bu doğrudur. Ancak, piyasanın ne yöne gitmesi gerektiği konusunda beklentileri çok fazla karşıladığını söylemek zor.

Ne Hedeflendiği Önemli? Enerji sektörünü değişimi yaşayan bir pazar olarak görüyorum. Değişim içersinde yaşanan sancılar belirli anlamlarda normal. 90’lara baktığımızda neredeyse tamamıyla devlet kontrolünde olan bir sektörden bahsediyoruz. 10 yıllık dönem içersinde devlet tekelinden çıkıp serbest piyasaya geçişini göreceğiz. Önemli olan şey ne hedeflendiğidir. Hedefte bir değişiklik yok. Ancak, neler yapılabileceği konusunun daha iyi ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Yatırımları teşvik edici bir ortamın, güvenin sağlanması gerekiyor. Çünkü, enerjide yatırımlar ciddi boyutlardadır. Şu anda olmamakla birlikte gelecekte elektrik ihtiyacı ortaya çıkacak. Santral yapımları söz konusu olacak. Doğal gaz yatırımları başladı. Doğal gazda başka ikmal terminalleri gibi maliyet alan yatırımlar gerekecek.

Ebru Fırat
efirat@capital.com.tr

 

 

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz