Muhtar Kent, dünya devi Coca Cola’nın İcra Başkanı… CEO koltuğu için en ideal adaylardan biri olarak gösteriliyor. Kendisinin yakaladığı bu başarıya, diğer Türk yöneticilerinin de ulaşabileceğine d...
Muhtar Kent, dünya devi Coca Cola’nın İcra Başkanı… CEO koltuğu için en ideal adaylardan biri olarak gösteriliyor. Kendisinin yakaladığı bu başarıya, diğer Türk yöneticilerinin de ulaşabileceğine dikkat çekiyor. “Bizden hiç CEO çıkmadı diye düşünmemek lazım, önemli olan kritik kararlara yön verecek noktalarda yer alabilmek. Bu açıdan ben yetenekli Türk yöneticiler için büyük bir potansiyel görüyorum” diye konuşuyor. Ardından da ekliyor: “Dinamizm ve girişimcilik ruhu açısından Türk yöneticiler, Batı dünyasında giderek daha fazla fark ediliyorlar. Avrupalılara göre Amerikan düşünce yapısına daha yakın bir iş kültürümüz olduğunu söyleyebilirim.”
Türk profesyoneller içinde bir dünya devinde en üst noktaya gelmiş ilk ve tek kişi: Muhtar Kent. Geçtiğimiz yıl dünyanın en büyük alkolsüz içecek şirketi olan Coca-Cola’nın İcra Başkanlığına getirilen Kent’in önümüzdeki birkaç yıl içinde de şirketin en tepe noktasına gelmesi bekleniyor.
Peki Muhtar Kent bu noktaya nasıl geldi?
Kent 1953 yılında New York’ta dünyaya geldi. Babası Necdet Kent dönemin Türkiye Başkonsolusuydu. Çocukluk yıllarında baba mesleği yüzünden New York, Bangkok, Hindistan ve Tahran’da yaşadı. Tarsus Amerikan Koleji’ni bitirdi. Sıra üniversiteye gelince babası doktor olmasını istemesine rağmen İngiltere’de Hull Üniversitesi’nde ekonomi okudu. Bir gazete ilanı üzerine 1978 yılında Coca-Cola’da iş görüşmesine gitti ve böylelikle bir Türk yöneticinin dünyada en tepe noktaya gelişinin hikayesi de başladı.
Satış ve pazarlamadan çeşitli departmanlardaki müdürlüğe kadar 1999 yılına dek dünyanın çeşitli noktalarında çeşitli görevlerde bulundu. 1999-2005 arası Efes İçecek Grubu’nda başkanlık görevini üstlendi. 29 yıl önce kariyerine başladığı Coca-Cola şirketine 2005 yılında Coca-Cola’nın efsane yöneticisi ve CEO’su Neville Isdell’in isteği üzerine Kuzey Asya, Avrasya ve Orta Doğu Grup Başkanlığı göreviyle geri döndü.
Şirketin önemli uluslar arası pazarlarda elde ettiği büyüme performansına liderlik etti. 2006 yılında da Coca-Cola International’ın İcra Başkanlığı’na getirildi. Isdell, şirketin 2006 yılında elde ettiği büyümenin yüzde 95’inin Muhtar Kent’in yönettiği pazarlardan geldiğine dikkat çekerek “Muhtar Kent hızlı sonuç alma, şişeleyici ortaklarımızla uyum içinde çalışma ve disiplin konularında çok tecrübeli ve başarılı bir yönetici. Bu nedenle uzun dönemli büyümemiz ve stratejik kararlarımızı uygulamak üzere yönetim kuruluyla birlikte kendisinden bu yeni liderlik rolünü üstlenmesini istedik” dedi.
Son yıllardaki başarıları ve yükselişiyle dikkatleri üzerine çeken Coca Cola İcra Başkanı Muhtar Kent, Capital’in sorularını yanıtladı. İşe bakışını, Türk iş dünyasını nasıl değerlendirdiğini ve işin yanı sıra özel hayatını nasıl yönettiğini anlattı.
* Coca-Cola'nın tepesinde bir Türk yönetici olmak nasıl bir duygu?
Çok iyi bir duygu, çok da güzel. Coca-Cola 121 yaşında çok genç bir marka, çok dinamik, çok yaşayan bir marka. Biz Türkler de, herkesin kabul ettiği gibi çok girişken, hızlı hareket eden insanlarız, bu yüzden Coca-Cola’nın bu dinamik yapısı Türkler’e çok uygun.
* ABD'li bir global şirketin üst yönetiminde Türk yöneticiye olumsuz bakış var mı? Hiç böyle bir hisse kapıldınız mı?
Sadece Türkler değil, hangi ülkeden olursa olsun bütün yöneticiler, bir başka ülkenin ortamına girdiğinde biraz yadırganabilirler. Yani bu tedirginlik sadece Türk olmakla ilgili değil.
Örneğin, bugün bir Latin Amerikalı işadamı Uzakdoğu’da iş yapmaya kalksa ya da bir yabancı vatandaş Avrupa’da yöneticilik yapmaya kalkışsa da benzer sıkıntılar yaşayabilir. Ben farklı ülkelerde yöneticilik yaptım. Amerika değişik milletlerden gelen yöneticilere en açık olan ülke.
* Türkiye'den yurtdışına, özellikle yabancı ortaklı şirketlerin çeşitli ofislerine Türk yöneticiler gidiyor. Sizce önümüzdeki yıllarda daha çok yabancı şirketin başında Türk yönetici, CEO görebilecek miyiz?
Orta ve üst yönetim kademelerinde Türk yöneticiler giderek artıyor. CEO olmak ise ayrı bir şey. Sonuçta her şirkette sadece bir CEO oluyor ve bu pozisyonlar için de o şirketin kurulduğu ülkenin vatandaşı olmak her zaman daha fazla avantaj sağlıyor.
Bu açıdan bakınca, bizden hiç CEO çıkmadı diye olumsuz düşünmemek lazım, önemli olan kritik kararlara yön verecek noktalarda yer alabilmek. Bu açıdan ben yetenekli Türk yöneticiler için büyük bir potansiyel görüyorum.
-Türk yöneticilerini nasıl buluyorsunuz?
Bence dinamizm ve girişimcilik ruhu açısından Türk yöneticiler, Batı dünyasında giderek daha fazla fark ediliyorlar. Daha durağan ve sağlamcı adımlar atan Avrupalılar’a göre Amerikan düşünce yapısına daha yakın bir iş kültürümüz olduğunu söyleyebilirim.
Dinamizm ve girişkenlik, değişen koşullara hızla uyum sağlamak için şart olan esneklik gibi konularda, bence Türk yönetici ve işadamları çok iyi bir noktadalar.
-Peki şirketlerimizde durum nedir? Özellikle yönetim ve kurumsallaşma açısından?
Henüz sermaye birikimi ve köklü kurumsal yapıların yerleşmesi bakımından Avrupa ve Amerika ile arada bir uçurum var. Şirket yapıları açısından ise bizde halen kurumsallaşmada bazı eksiklikler mevcut.
Büyük sermayelere sahip olan önemli aile şirketlerimiz var, çok da başarılı işler yapıyorlar. Bu şirketlerimizin tam anlamıyla kurumsal yönetişim ilkeleri çerçevesinde tam profesyonel bir yapıya geçebilmeleri durumunda daha da başarılı noktalara gelebileceklerini düşünüyorum. Amerika’da hem iş ve hem de şahsi ilişkilere önem vermek gerekiyor.
* Bu noktada sizin Coca-Cola’nın yeni CEO’su olacağınız yönündeki beklentilere gelelim... Siz ne düşünüyorsunuz?
Benim bu konudaki fikirlerim çok açık. Ben öncelikle önümde duran görevi nasıl daha iyi yapabileceğime bakıyorum. Üstümdeki isimlerle beraber çalıştığım yönetici arkadaşlarla, iş ortaklarımızla ve tüm kademelerdeki çalışanlarla ilişkilerimi sağlıklı tutmaya çalışıyorum. Şirketimizin Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Neville Isdell ile birlikte çok iyi birbirini tamamlayan bir takım oluşturduk.
* Coca-Cola'da üst yönetimde olmak size liderlik açısından nasıl bir bakış açısı ve gelişim olanağı sunuyor?
Ben Coca-Cola şirketinde hem Amerika’da, hem Avrupa’da ve Türkiye’de, hem Asya’da önemli pozisyonlarda bulundum. Sistemin şişeleyici tarafında da çok önemli deneyimler edindim. Coca-Cola sisteminin güzelliği bu. Her ülke, her piyasa yeni bir bilgi demek.
Şimdi ben bütün bu değişik ülkelerde öğrendiklerimi, değişik piyasalarda gözlediğim yaklaşımları şirketin tüm dünyadaki uygulamalarına yansıtacak şekilde çalışmalar yapıyorum. Her gittiğim yerde müşterilerimizi geziyor, dolaşıyor ve her geçen gün, her seyahatimde yeni birşeyler öğrenmeye devam ediyorum.
* ABD'de iş dünyasında sizi etkileyen en önemli yanlar neler oldu?
Amerika’da güven duygusunun ne kadar önemli olduğunu görmek çok önemli. Burada boş konuşmak yerine karar almak ve iş yapmak gerekiyor. İnsanlar dediğinizle yaptıklarınızın birbiriyle tutuyor olmasına önem veriyorlar. Bu şekilde güven inşa edebiliyorsanız sonrasında çok ciddi destek buluyorsunuz.
* Çok yoğun bir iş yaşamınız var. Ailenize yeterince zaman ayırabiliyor musunuz?
Eşim Defne ile kariyerimin başında 29 yıl önce evlendik. Hayat arkadaşım olarak bana kariyerimde muazzam destek oldu. Hep “bardağın dolu olduğunu” düşünebilmemi sağladı. Şimdi de işimizden dolayı ayrı şehirlerde yaşıyor olmamıza rağmen telefonla, seyahatlerle aramızdaki yakınlığı canlı tutuyoruz. Ama ailenize ne kadar zaman ayırırsanız yine eksik kalır.
* Peki iş ve özel yaşam dengesini kurmada başarılı mısınız? Örneğin iş dışında neler yaparsınız?
Elimizden geldiğince bir denge kurmaya çalışıyoruz. Aileme yeterince zaman ayırmaya çalışıyorum, çocuklarımın okullarını ve gündelik hayatta yaşadıkları heyecanlarını takip etmek için çaba harcıyorum. Sporla ilgimi izleyici olarak sağlam tutuyorum. Oğlumuz motor sporlarıyla ilgileniyor, ben başta Efes Pilsen’in maçları olmak üzere önemli basketbol gelişmelerini takip ediyorum. Ama seyahatler nedeniyle ligleri çok da iyi takip ettiğimi söyleyemem. İstanbul’daki evimizde, Ayvalık’taki zeytinliğimizde, ya da Çeşme’deki yazlığımızda geçirdiğimiz zaman bizler için çok değerli. İstanbul’da, Çeşme’de ve Ayvalık’ta geçirdiğim her gün benim için büyük bir zevk kaynağı. Ayvalık’ta toprakla uğraşıyoruz, zeytinyağı yapıyoruz. Çeşme’de yaz aylarında keyifli tatillerimiz oluyor. Ayrıca tarihi eserlerle ilgilenmek, koleksiyonculuk yapmak gibi hobilerime de zaman ayırmaya gayret ediyorum.
Başarı Prensibim: Önce Önündeki İşi Layıkıyla Yapacaksın
* Bulunduğunuz noktaya gelmenizde en önemli etkenler neler oldu?
Serüvenim 26 Yaşında Başladı
Benim iş hayatımda değişmez bir prensibim var. Öncelikle önünde olan işi layıkıyla yapacaksın. Benim Coca-Cola serüvenim 26 yaşımda başladı. Üniversitenin ardından 1978 yılında master’ımı ve askerliğimi tamamlamıştım. İş hayatına hazırdım. Bütün gençler gibi özgeçmişimi birkaç şirkete gönderdim.
Gazete İlanıyla Coca-Cola’ya Girdim
Gazete ilanlarından hangi şirketin genç yönetici adayları aradığına bakarken Coca-Cola’yla görüşmek üzere Atlanya’ya geldim. Burası Coca-Cola’nın doğduğu kent. Her yerde karşınıza Coca-Cola çıkıyor. Hem konuştuğumuz iş fırsatını hem de şehri sevdim ve çalışmaya başladım. Çeşitli kademelerde görevlerde bulundum. Birkaç yıllık ayrılıktan sonra şirkete 2005 yılında geri döndüm.
Büyümeyi Neville Isdell’le Planladık
O zaman da önümüzdeki fırsatları düşündüm. Yakın arkadaşım ve CEO’muz Neville Isdell ile nasıl bir büyüme stratejisi izleyeceğimizi konuştuk. Ben öncelikle 2005 ortasında hem en geniş coğrafya olan, hem de şirketin büyüme potansiyelinin lokomotifi durumundaki Kuzey Asya, Avrasya ve Ortadoğu Grubu’nun başkanlığını üstlendim.
Kararlarımdaki Başarı Başkanlığı Getirdi
Çin, Japonya, Rusya ve Türkiye gibi çok önemli ülkelerdeki faaliyetlerimiz bu grup merkezinden yönlendirildi. Burada aldığımız kararlar kısa sürede başarılı olunca 2006 Ocak ayında bana Kuzey Amerika dışındaki tüm faaliyetlerin başkanlığı verildi. 2006 yılı içinde şirketin büyüme performansı içinde beynelmilel pazarların çok büyük ağırlığı olunca Kasım ayında yönetim kurulu bana tüm şirketin icradan sorumlu başkanlığı görevini verdi.
Olasılıklar Yerine Başarıya Odaklanıyorum
Ben her seferinde öncelikle önümde duran görevi nasıl daha iyi yapabileceğime odaklandım. Halen de aynı şekilde davranıyorum. Sonrasındaki olasılıklar yerine, şu andaki mevcut görevimde nasıl daha iyi sonuçlar alabileceğime bakıyorum. Herkese de bu prensibe göre çalışmasını tavsiye ediyorum.
Bir Global Yöneticinin 24 Saati
* Seyahat etmek işinizin bir parçası… Ayda ne kadar uçuyorsunuz, klasik bir gününüz, haftanız nasıl geçiyor?
Yılbaşından bu yana Kuzey Amerika’daki faaliyetlerimizin de sorumluluğunu üstlendiğim için artık Amerika’da daha fazla zaman geçiriyorum. Ama bu seyahatlerimin azaldığı anlamına gelmiyor, sadece Amerika içindeki seyahatlerimin oranı bir miktar arttı. Bizim işimizde klasik sabah 8’de işe git akşam 6’da evine dön sistemi pek olmaz. Zaten bu yeni iletişim olanakları gittiğiniz yere ofisinizi de taşımanızı sağlıyor.
Ben şirketin nabzı nerede atıyorsa orada olacak şekilde bir çalışma şekli kurmaya çalışıyorum. Bu bazen bir toplantı odasındaki yönetim kurulu toplantısı olabilir, bazen herhangi bir ülkedeki ofisimiz olabilir, ya da dünyanın herhangi bir yerindeki bir süpermarket olabilir. Genel prensibim müşteri, ortaklar ve tüketicilerimiz ile ofis dışında daha fazla zaman geçirmek.
* Türkiye’ye ne sıklıkta geliyorsunuz?
Yaklaşık olarak yılda ortalama beş-altı kez geliyorum. Avrupa gibi yakın bölgeleri ziyaret ettikçe hafta sonları Türkiye’ye kaçmaya çalışıyorum.
Babam En Önemli İlham Kaynağım Oldu
* Türkiye'nin önde gelen işadamı ve yöneticileri arasında özel bir araştırma hazırlıyoruz. Her işadamı ve yöneticinin iş hayatında, onu başarıya taşıyan, hayatını etkileyen insanlar vardır. Bu anlamda sizin hayatınızı etkileyenler kimler?
Pek çok isim sayabilirim. Yıllarca diplomat olarak Türkiye’ye hizmet eden ve bizleri yetiştiren rahmetli babam kuşkusuz en önemli ilham kaynağım oldu. İş hayatında ise Coca-Cola’nın efsane isimleri var, Robert Woodruff gibi, Robert Goizueta gibi, Don Keough gibi. Şu anda şirketimizin CEO’su olan Neville Isdell benim 20 yılı aşkın süredir çok iyi bir dostum. Bunun yanında kendisi hem insanlığıyla hem de liderlik ve yönetim anlayışıyla benim çok uyum sağladığım, beraber çalışmaktan çok keyif aldığım ve çok şeyler öğrendiğim önemli bir lider. Aynı şeyleri Türk iş hayatında eşsiz bir konumu olan ve yıllarca birlikte çalıştığımız sevgili dostum Tuncay Özilhan için de söyleyebilirim. Tüm bu isimlerin belli meziyetlerinden bir sentez yapabildiysem ne mutlu bana. Ama sonuçta belki de en büyük etkiyi, ev hayatımızın gerçek lideri olan sevgili eşimin tavırlarından görmüşümdür. Hepsine buradan binlerce teşekkür gönderiyorum.
Nilüfer Gözütok
ngozutok@capital.com.tr
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?