Özgörkey, Özakat, Esen, Özen, Özyavuz ve diğerleri... Hepsinin en önemli ortak noktası, İzmirli olmaları... Öne çıkmayan bir başka özellikleri de, bu ailelerin, iş yaşamında, ayrılık deneyimi yaşam...
Özgörkey, Özakat, Esen, Özen, Özyavuz ve diğerleri... Hepsinin en önemli ortak noktası, İzmirli olmaları... Öne çıkmayan bir başka özellikleri de, bu ailelerin, iş yaşamında, ayrılık deneyimi yaşamları... Bazıları gruplarını tamamen sattı, bazıları ikiye böldü. Kimi de hisselerini satıp, kendi işini kurdu. Aralarında işi tamamen bile bırakanlar var. Bu işadamları, “Ayrılık rüzgarı devam edecek. Bizim gibi aile şirketlerinde bunları yaşamak normal karşılanmalı” diyorlar.
Türkiye, 1990’lara girdiğinde, İzmir’e, Ege Bölgesi’ne yön veren birkaç grup vardı. Yaşar Holding, bunlardan öne çıkanı idi. Ancak, onunla birlikte Özakatlar Grubu’nun adından da söz ediliyordu. O dönemde bölgenin bir numaralı bankası Egebank’ın yanı sıra, Ege Fren ve Ege Otomotiv gibi büyük şirketlere sahipti.
Ancak, her şey yolunda giderken, birden grupta işler değişmeye başladı. Değişimin ana nedeni ise “Kardeş kavgası”ndan başka bir şey değildi. Melih ve Ergun Özakat arasındaki anlaşmazlık, grubu dağılma noktasına getirmişti. Zaten bir süre sonra da öyle oldu. İki kardeş grubu tamamen Hüseyin Bayraktar’a satarak kendi yollarını tuttular. Böylece, İzmirli büyük bir grubun da sonu gelmiş oldu. Dünyada birleşme ve satın alma yoluyla, “güçbirliği” yapma rüzgarının estiği bir dönemde, İzmirli aile tam tersini yapmayı tercih etti.
Aslında, İzmir’de, daha doğrusu Ege’de yaşanan bu bölünme, sadece Özakat Ailesi’nin sorunu değil. Son dönemde olağandan fazla grupta benzer bir gelişme yaşanıyor, bölünerek yoluna devam eden ailelerin sayısı artıyor.
Özakat, Özgörköy, Esen, Ösen-Özyavuzlar, Yaşar bunlar arasında ilk akla gelenler. Böylesine büyük ve köklü ailelerde yaşanan ayrılıklar dikkat çekici. Kimi uzmanlara ve işadamlarına göre ailelerin bölünmesi, ayrılıkların yaşanması doğal bir süreç. Farklı alana yönelmek isteyen girişimci, ayrılıp kendi yoluna gitmeyi tercih ediyor.
Kimilerine göre ise kurumsallaşmanın bir türlü becerilememesi nedeniyle, görüş ayrılıkları ve çatışmalar Egeli şirketlerde bu süreci hızlandırıyor. Ege Bölgesi’nin daha fazla dikkat çekmesini şirket sayısının azlığına bağlıyanlar da var.
Aile yönetimi başarısız oldu
Ege Bölgesi’nde 1950’li yıllarla birlikte kurulmaya başlayan aile şirketleri, 1970’lerin sonuna kadar birinci kuşak işadamları tarafından yönetildi. Bir iki ortaklı aile şirketlerinde, ikinci hatta üçüncü kuşağın aktif hale gelmesi 1980’lerle başladı. Yönetimde aile üyelerinin artması beraberinde sorunlar da getirdi. Özellikle büyüyen iş hacmi, bu yönetimsel sorunları daha da su yüzüne çıkardı. Şirket yönetimindeki anlaşmazlık da, beraberinde “ayrılık rüzgarları”nı getirdi.
Örneğin üçüncü jenerasyon sanayici olan İzmir’in ünlü ailesi Özgörkey’ler, neredeyse bu süreci tamı tamına yaşayan gruplardan biri. Ailenin sanayicilik geçmişi 1950’li yıllara kadar dayanıyor. Aile, Ege’deki en önemli ihracat kalemi olan incir, üzüm ambalajı sektörü için tahta kutu üretimi ile sanayiciliğe adım atmış. Gelişen yıllar içinde, Özgörkey Ailesi’nin ikinci jenerasyonu olan altı ferdinden sadece iki kardeş birlikte kalarak sanayiye devam etti. Nevzat ve Erdoğan Özgörkey meşrubat, ambalaj ve gıda sektörlerindeki işlerini 1980’li yıllara taşıdı.
“Sudan nedenle bölünme mi?”
Bu yıllarda Özgörkey Ailesi meşrubat sektöründe büyüdü. 1985 sonrasında da ailenin üçüncü jenerasyonu devreye girdi. Üçüncü jenerasyonun eğitimden iş hayatına atılmasıyla birlikte de görüş ayrılıkları ortaya çıkmaya başladı. Etap Endüstri ve Yatırım Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Cemal Özgörkey, aile içi bölünme ile ilgili olarak şöyle konuşuyor:
“Bu sadece ve sadece normaldir. Ancak, görüş ayrılıkları, çözümlenemeyecek problemler haline dönüştüğünde önemli sorunlar doğuruyor. Hiçbir aile ferdi, baba şirketini sudan nedenlerle terk etmez. Ancak, dünyanın gittiği yer, profesyonelleşme ve kurumsallaşma noktasıdır. Biz de, 1997 yılında Nevzat Özgörkey ve Erdoğan Özgörkey ailelerinin ayrılma kararını aldık. Bunun en önemli sebebi kurumsallaşmaktır.”
Kula’nın ilginç kaderi
Aslında aile şirketlerinde yaşanan bazı ayrılıklar eskiye dayanıyor. Genellikle kurucuların yönetimden çekilmeleri ile gelişen olaylar, bazen sadece ailenin değil, şirketlerin de dağılmasına neden oluyor. Hatta kimi zaman şirket ya iflas ediyor ya da el değiştiriyor. Ege’de buna verilen klasik örneklerden biri, Kula Mensucat’ın el değiştirmesi...
Kula Mensucat ve İzmir Yün’ün kurucusu Sait Çolak vefat ettikten sonra üç oğlundan Ethem Çolak şirketin yönetimine geçti. Fakat, diğer iki kardeş, yeğenler ve damatların varlığı aile içinde anlaşmazlıklara neden oldu. Bu anlaşmazlıkların derinleşmesiyle de şirketler zor duruma düştü. Sonunda da 1986'da iflas masasında şirketlerin satışı gerçekleşti. Kula Mensucat'ı da, Antalyalı Eğilik Ailesi satın aldı.
İzmir’in “Taç”ına ne oldu?
Taç Sanayi, İzmir’in önemli simgelerinden biri olarak kabul edilirdi. Bölgenin önde gelen şirketlerinden biriydi. Ayrıca, ev tekstili sektörüne de damgasını vurmuştu. Bu dev şirket, Ege Bölgesi’ndeki aile içi anlaşmazlıklar rüzgarından nasibini aldı.
Her şey Taç Sanayi’nin kurucusu Ahmet Tatari’nin vefatıyla başladı. İzmir’in önde gelen işadamlarından olan Tatari’nin ölümünü izleyen günlerde beş kardeş arasında tartışmalar başladı. Bir türlü paylaşılamayan yönetim kriz, şirketin zora girmesine, ardından da kapanmasına yol açtı.
Ege Bölgesi’nin en büyük sanayi kuruluşlarından Batı Anadolu Çimento, bu konuda bir başka örnek oluşturuyor. Batı Anadolu Çimento’nun kurucusu Kamil Tınaz’ın vefatıyla birlikte şirketin yapısı değişti, ortak sayısı arttı. Hissedarlardan oğul Yener Tınaz, hisselerini 3 kız kardeşine sattı ve kendi işini kurdu. Kız ve erkek kardeşler ayrı ayrı yollarına devam kararı aldılar.
Bir örnek de Özgöner Tütün’de. Özgöner Tütün’ün sahibi Erhan-Esin Özgöner kardeşlerden Erhan Özgöner ise hisselerini kardeşine devrederek hayvancılık işine girdi.
Ödül yetmedi!
Bir başka ayrılık hikayesi de Cevher Döküm Sanayi’nde yaşandı. Şirket, Tonguç Ösen ve eniştesi Hüseyin Özyavuz tarafından, 1958 yılında yüzde 50’şer paylarla ortak olarak kuruldu. Şirket, üretimdeki kalitesiyle General Motors’tan beş yıl boyunca “En İyi Tedarikçi Ödülü”nü aldı. Ancak, şirket geçtiğimiz yıl Ösen ve Özyavuz ailelerinin ayrılmasıyla, Cevher Makine Sanayi ve Cevher Döküm Sanayi olarak ikiye bölündü.
İkinci üçüncü kuşakta ayrılıkların sık sık yaşanıyor olmasını profesyonelleşmenin yeterince sağlanamamasına bağlayan CMS Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tonguç Ösen, sözlerine şöyle devam ediyor:
“Genel olarak kurucular birlikte çalışma kültürüne yatkın olmasına rağmen ikinci ve üçüncü kuşakta bu eğilim gözükmüyor. Halbuki sonradan gelenler daha iyi eğitim almış, lisan bilen, dünyaya açık olma özelliklerini taşıyor. Bunun sonucunda da birlikte çalışma ve sinerji yaratma kültürünün daha fazla olması beklenirken maalesef birinci kuşak kadar başarılı değiller. Ege Bölgesi’ndeki şirketler profesyonel yöneticileri elde tutma becerisini geliştiremiyor. Bunun öneminin farkında olarak biz yönetim kurulu ve şirket yönetiminde profesyonellerden azami ölçüde yararlanmaya çalışıyoruz.”
Ege Endüstri de satılmıştı
İzmir’in önde gelenlerinden Özakat Ailesi, Ege Endüstri Holding’in de sahibiydi. Holding, Egebank, Ege Otomobilcilik, Ege Fren gibi Türkiye’nin önde gelen şirketlerin çoğunluk hisselerine sahipti. Ancak holding yönetiminde Melih ve Ergun Özakat kardeşler arasındaki anlaşmazlık vardı. Bu anlaşmazlık, üst düzey profesyonellerin araya girmesi, çeşitli çözümler üretmeye çalışmasına rağmen çözülemedi. Sonuçta çözüm bulundu ve aile holdingi 1990’ların başında Hüseyin Bayraktar’a sattı. Şu anda Özakat kardeşler birbirlerinden bağımsız olarak çalışıyor.
Yaşar Holding, aile içi anlaşmazlığın yaşandığı bir başka büyük grup. Holding, sadece Ege’nin değil, Türkiye’nin önde gelen kuruluşlarından… Holding’in yönetim kurulu başkanı Selçuk Yaşar’ın kardeşi Selman Yaşar, vefat edene kadar holdingteki görevine devam etti. Ancak, çocukları amcaları Selçuk Yaşar ile anlaşmazlığa düştü ve hisselerini sattılar. Gruptaki anlaşmazlığın bittiği de söylenemez. Çünkü, Selçuk Yaşar’ın oğlu Selim Yaşar, gruptan ayrıldı ve kendi şirketini kurdu.
Kurumsallaşma eksikilği
Ege bölgesinde aile içi anlaşmazlıkların, ayrılıkları nedenleri üzerine çok sayıda görüş ortaya atılıyor. Yaşanan ayrılıkların nedenleri arasında “kurumsallaşma” ilk sırayı alıyor. Ege iş dünyasının duayenlerinden Kipa’nın yönetim kurulu başkanı Şinasi Ertan’a göre, oluşan tablonun ilk nedeni, aile şirketlerinin kurumsallaşamaması.
Ertan, konuyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Türkiye’nin genelinde bu tür sıkıntılar var ama İzmir’de bu sıkıntı biraz daha fazla oldu. 1950-60’larda ve daha sonrasında kurulan şirketler kurumlaşamadı. Kurumlaşma için çok sofistike organizasyonlara gerek yok ama ailenin bütün fertlerinin şirket yönetiminde başarılı olacak yetenekte olmadıklarına göre, şirketlerin yönetiminde birtakım sıkıntılar yaşanıyor.”
Strata Danışmanlık şirketinden Doç. Dr. Melih Baş da, İsviçre kökenli ABB şirketinin sahibinin bir aile olduğuna dikkat çekerek şöyle konuşuyor:
“Ailenin etkinliği korunarak şirketin kurumsallaşması olanaklı olabilir. Buna örnek olarak dünyada ’ülküsel küresel şirket’ olarak ABB şirketini ve onun efsanevi lideri olan Percy Barnevik'i gösterebiliriz. ABB şirketinin sahibi bir ailedir. Etkinliği de Barnevik ile birlikte ‘stratejik düzeyde’ sürmüştür. Ancak bu Türkiye'de biraz zor. Türkiye'de stratejik yönetim geleneği yok. Ne kökü var ne de filizi. Bizim ülkemizde planlama deyince sadece üretim planlaması anlaşılıyor. Bizde ailenin etkinliği, ücret ödeme gününden gümrükte takılan malın çekilmesine dek her türlü taktik veya günlük işle ilgilenme olarak algılanıyor.”
Artık torunlara sıra geldi
Ege Bölgesi’nde holding sayısının az olduğunu belirten NMC Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nail Kubalı da, aile içi anlaşmazlıkların, bölünmelere farklı bir yaklaşım getiriyor. Kubalı, diğer bölgelerdeki bölünmelerin bu kadar dikkat çekmediğini söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:
“Burada daha az sayıda holding olduğu için, bölünmeler dikkat çekiyor. Ege Bölgesi’ndeki şirketler krizlerden çok etkilendi. Ekonomik sıkıntıların da gündeme gelmesi bölünmeleri artırdı. Birinci kuşak yöneticiler, 1940’lardan itibaren şirketleri kurdular. İkinci kuşak yöneticiler de 1960’larda yönetime gelmeye başladı. Üçüncü kuşak artık gündemde. Üçüncü kuşağa gelindiğinde aile fertlerinin sayısı çok artıyor. İşbirliği zorlaşıyor. Artık torunlara sıra geldi.”
BÖLÜNMELER GÜCÜ ARTIRABİLİR
Esen Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Salih Esen, kardeşi Önder Esen ile geçtiğimiz yıl ayrılma kararı almıştı. Esen, sanayileşmenin çok eskiye gitmediği bir ülkede, aile şirketlerinde böyle ayrılıkların normal olduğunu söylüyor. Esen değerlendirmesine şöyle devam ediyor:
BAŞKA ŞİRKETLERDE DE OLACAK: Geçtiğimiz yıl kardeşimle işlerimizi ayırdık. Önder Bey, eğitim sektörünün başına geçti. Özel Çaka Bey Koleji’ni o aldı. Ben de sanayi yatırımlarımıza devam ediyorum. Kurumsallaşmayı beceremeyen veya kurumsallaşmanın henüz başlangıcında olan şirketlerin benzer bir olayı yaşayacağına inanıyorum. Kötü bir şey olduğunu da zannetmiyorum.
HERKES BİLDİĞİ İŞE: Gelişmelere baktığınızda, kardeşim eğitim alanında daha başarılı çalışmalar yapıyor. Ben bu sorumluluğu taşırken, o koleje yeterince zaman ayıramıyordum. Ben de sanayide daha fazla sorumluluk almak suretiyle, daha farklı adımlar atıyorum.
SİNERJİ DEVAM EDECEK: Önemli olan ayrılıktan ziyade, ayrıldıktan sonra gücün kaybedilmemesidir. Sinerji kaybedilirse, ayrılmadan dolayı şirketin finansmanında ya da yönetiminde birtakım zafiyetler meydana gelirse, o zaman oturup düşünmek lazım. Kişisel birtakım tepkiler ve ihtirasların doğduğu söylenebilir. Bizimkisi öyle değil. Bir noktaya gelindi ve böylesi bir büyümenin her iki taraf için daha iyi olacağına karar verildi.
Duygusal boyutuna baktığınızda insanları yaralayıcı ve üzücü yanları da var. Ama bunlardan kaçmanın yolu da profesyonelleşmenin değil kurumsallaşmanın becerilmesi.”
İZMİR’DE ÜRETİMDE AZALMA VAR
Cevher Döküm Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Özyavuz, özellikle İzmir’in profesyonelleşmenin çok gerisinde olduğuna dikkat çekerek, “ Sanayiciler çalışmak yerine Çeşme’ye gidiyor. Yönetimin başındakiler tek patron gibi davranıyor” diyor. İzmir’in sanayisini başta İstanbul olmak üzere başka şehirlere kaptırmaya başladığını belirten Özyavuz şöyle konuşuyor:
“Bunlar olayın ciddiye alınmamasından kaynaklanıyor. Ege Bölgesi özellikle İzmir profesyonelleşmenin, kurumsallaşmanın en uzak kaldığı bir yer. İzmir’de yaz aylarında verim düşüyor. Eğer sağlam bir aile anayasanız varsa, tarif ve limitleri de iyi tanımladıysanız bu tür sorunlarla karşılaşmazsınız. Birinci kuşak daha özverili çalışıyor. Ancak ikinci kuşak fedakarlık yapmaktan kaçınıyor. Ailenin genç kuşağı daha okul çağındayken eğer ileride aile ile birlikte çalışacaksa şirkette nasıl bir iş yapacağına uygun olarak yetiştirilmeli. Ona göre eğitim almalı.”
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?