Büyük Krizi Nasıl Atlattık?

Nurettin Eroğlu / Eroğlu Giyim Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Eroğlu’nun iş hayatı tam bir başarı öyküsü. İş hayatına konfeksiyon işçisi olarak başladı. En büyük hayali kendi atölyesini kurmaktı...

1.09.2001 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Nurettin Eroğlu / Eroğlu Giyim Yönetim Kurulu Başkanı

Nurettin Eroğlu’nun iş hayatı tam bir başarı öyküsü. İş hayatına konfeksiyon işçisi olarak başladı. En büyük hayali kendi atölyesini kurmaktı. Buna birkaç yıl sonra ulaştı. Üretime önce çocuk anorakları ile başladı, ardından denime yöneldi. Adım adım şirketlerini büyüterek Eroğlu Şirketler Grubu’nu oluşturdu. Grup bugün Loft ve Colins markalarıyla tanınıyor ve Türkiye’de denim de ilk üç yerli üreticiden biri. 65 milyon dolarlık ciroya ulaşan şirket, Rusya ve İngiltere’den sonra ABD pazarına da giriyor. Nurettin Eroğlu, “2001 yılı krizler yılı oldu. Biz ihracat ağırlıklı çalıştığımız için aslında pek etkilenmedik” diyor.

Eroğlu Giyim, Loft ve Colins markalarıyla jean pazarının en büyük üç yerli üreticisinden biri. Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Eroğlu, bu işe, kendi deyimiyle sıfırdan, yani “işcilikten” başladı. 1970’li yılların ikinci yarısında ailesi iş için İstanbul’a göç edince, Nurettin Eroğlu da dönemin gözde işi konfeksiyonda çalışmaya başladı. Küçük bir atölyede ceket dikerek başladığı işte önce çıraklık, sonra kalfalık yaptı. Bugün bulunduğu noktanın o dönem hayalini bile kuramayan Nurettin Eroğlu, “en büyük hayalim kardeşlerim ile birlikte büyük bir atölye kurmaktı” diyor.

Askerden döndükten sonra hayalini gerçekleştiren Nurettin Eroğlu’nun Kadırga’da başlayan serüveni bugün Eroğlu Şirketler Grubu adı altında sürüyor. Grup 2000 yılında 65 milyon dolar ciro yaptı. Ağırlıklı olarak jean’e yönelik çalışan grup, üretimini Amerika, İngiltere, Rusya ve Balkan ülkelerine ihraç ediyor. Loft markasını iç pazara, Colins markasını ise yurt dışına pazarlıyor.

Ayrıca, dünyaca ünlü uluslararası markalara fason üretim yapan grup, 2000 yılında 8 milyon adet ürün sattı. Türkiye’nin en önemli avantajı olan ucuz emeğin giderek pahalılaştığını söyleyen Nurettin Eroğlu, tasarım ve organizasyonda başarılı olmak gerektiğine dikkat çekiyor. Önümüzdeki dönemde ise markalaşma, tasarım ve organizasyon alanında çalışmalarına ağırlık vereceklerini söylüyor.

40 yaşındaki  genç ve başarılı işadamı Nurettin Eroğlu,  Eroğlu Şirketler Grubu’nun kuruluş öyküsünü, şirketlerinin bugünkü durumunu Capital’e şöyle anlattı:

İş hayatına nasıl başladınız?

Aslen Aksaray’lıyız. Babam serbest meslekle ilgileniyordu. Anadolu’da çok fazla iş olanağı yoktu. Dolayısıyla çalışmak için İstanbul’a geldi. “Büyük şehirde simit satsak geçiniriz” mantığıyla daha sonra biz de İstanbul’a taşındık.

Konfeksiyonla ilgilenen bir akrabamızın yanında işçi olarak çalışmaya başladım. Bu atölyede Mithat Giyim’e ceket dikiliyordu. O dönemin atölyelerinin en büyüğü 40 makineliydi. Benim çalıştığım atölye ise 24 metrekareydi. Günde 10-15 adet ceket dikiyorduk. O yıllarda konfeksiyon bu kadar yaygın bir iş kolu değildi, mevsimlik çalışılıyordu. Bu atölyede 3 yıl çıraklık, kalfalık yaptım. Sonra daha iyi ücret veren başka atölyelerde çalıştım. Daha sonra askere gittim. Bu sırada diğer kardeşlerimi de kendi işimizi kurmak için teşvik ettim. Aynı meslekle ilgilenmeleri, iş kurmamız için önemliydi.

O dönem bugünkü işinizi hayal etmiş miydiniz?

Hayır, bugünü hayal etmek o gün için çok zordu. Hedefim 30-40 makinelik bir atölye kurmaktı. Askerden döndükten sonra bu hayalimi gerçekleştirdim. 1982 yılında, kardeşlerimle birlikte 63 metrekareli bir alanda 6 makineyle bir imalathane kurduk. Haki parka, naylon mont gibi spor giyim üretmeye başladık.

İmalathanemiz Kadırga’daydı. Mercan’daki bir firmaya fason iş yapmaya başladık. İşlerimiz gelişti ve makine sayımızı 12’ye çıkardık. 1983 yılında Eroğlu Konfeksiyon’u kurduk. Fason olarak çalıştığımız imalatçı yerini cadde üzerine taşıyınca eski yerini bize devretti.

Şirketleştiniz mi?

Hayır şirketleşmedik. 1986 yılına kadar, Anadolu’ya mal satan toptancılara üretim yaptık. Çocuk montları, anoraklar, parkalar satıyorduk. Dolayısıyla kışın işlerimiz iyi iken yazın kötüleşiyordu. Buna çözüm aramaya başladık. O sıralar denim kumaşının piyasası hareketlenmeye başlamıştı. Yazın denim, kışın da mont satmaya karar verdik ve denim makineleri satın aldık. İki sene bu şekilde devam ettik. Bu arada bizimle çalışan sayısı da 40-50 kişiyi bulmuştu. Kulis adında bir marka oluşturduk. İşler büyüdükçe sürekli denim satmaya başladık. Denimin ve diğer ürünlerin imalat yerlerini de ayırdık.

Bu arada Fransa ve Almanya’da birer müşterimiz oldu. Haftalık 70-80 bin parça mal yolluyorduk ki o dönem bunlar iyi adetlerdi. Yerimizi de cadde üzerinde bir yere taşıdık.

Perakende mi satıyordunuz, yoksa toptancılık mı yapıyordunuz?

Toptancılık yaygındı. 5-10 ilde büyük toptancılarımız oluştu. Bunlara 100-150 bin adet civarında mal yolluyorduk. İşlerimiz de iyice büyüdüğü için Kadırga’dan Sefaköy’e taşındık. Ancak bir süre sonra burası da yetmemeye başladı. Cennet Mahallesi’nde bir cadde üzerindeki dükkanların neredeyse tamamını kiraladık. Beraber çalıştığımız insanlar Firuzköy’den geliyorlardı. Çalışanlarımıza yakın olmak için Firuzköy’de bir yer aldık ve 1991 yılında fabrika inşaatına başladık.

1992 yılında Eroğlu Konfeksiyon, Eroğlu Giyim Sanayi adını aldı. Ardından Türkiye’de büyük bir kriz çıktı. O yıllarda Doğu Blok’u ucuz ama iyi miktarlarda mal alıyordu. Kriz çıkınca işler tamamen durdu.

Krizden nasıl çıktınız?

Elimizde yüksek miktarlarda çekler dönmeye başladı. Bir kısır döngüye girdik. Yine çözüm arayışlarına girdik. Laleli piyasası oldukça hareketliydi. Bir arkadaşımız vasıtasıyla Laleli’de tanıştığımız bir esnaf Rusya pazarına girmemize yardımcı oldu. Rusya pazarı krizde önümüze açılmış bir nimet oldu. Rus müşterileri getirip tesisimizi gezdiriyorduk. Böylece aramızda güven de oluştu. Rusya pazarına çok güzel işler yapmaya başladık.

Loft ve Collins markaları nasıl doğdu?

Loft markasının isim hakkını İzmirli bir işadamından aldık. Bir dönem Loft markasıyla kuyrukta mal satılırdı. Loft’un dışarıda da güçlü bir imajı vardır. Fransa’da güçlü bir marka. Amerika’da 460 mağazası bulunuyor. Tabii bunlar başkalarına ait. Zaten bu üreticilerin çizgisi de bizden farklı. Colins ise kendi markamız. Kulis’ten esinlenerek yarattık. 1993 yılında patentini aldık. Colins özellikle Rusya pazarıyla büyümüştür. 

Colins’i Rus pazarı için mi yarattınız?

Tabii. Ruslar her zaman gelmeyebilirlerdi. Kendi markamızla oraya gitme kararı aldık. 1997 yılında Rusya’da bir ofis açtık ve bir pazarlama birimi oluşturduk. Eğer pazarın içinde olursanız orada nelerin satılacağını da öğrenirsiniz. Rusya’da mağazalar açtık, ciddi reklam çalışmaları yaptık. Bu arada Slovakya, Balkan ülkeleri pazarlarımız da gelişti. Amerika ve Avrupa’yı da ihmal etmedik, yüksek adetlerde olmasa bile mutlaka mal gönderdik.

1998 yılındaki Rusya krizi sizi nasıl etkiledi?

1998 yılına kadar çok parlak bir dönem geçirdik. 3-5 milyon dolara ulaşan reklam harcamalarımız vardı. Dolayısıyla Colins’in bilinirliği ve yaygınlığı oldukça yüksekti. Krizden çok etkilendik. 500-600 bin adet olan satışlarımız, 200-250 binlere düştü. Kriz patlayınca hemen yönümüzü Amerika’ya çevirdik. O dönem Avcılar’daki 37 bin metrekarelik diğer tesisimiz de devreye girmişti. Bu tesisin de bize çok faydası oldu. Krizle birlikte pazarlarımızı çeşitlendirerek,  pazar sayımızı 4’e çıkardık. Amerika bir numaralı pazarımız oldu. Ardından Rusya, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerine ihracat yaptık.

Bu dönemde iç pazarda durumunuz nasıldı?

Rusya pazarı çok iyi olduğu için 1994-1996 yılları arasında iç pazara mal satmadık. Kulis markasını kapatıp tamamen yurt dışına odaklandık. Pazarı hep çeşitlendirmek istiyorduk ki bir pazarda sorun çıkarsa diğeri bizi kurtarsın. Dolayısıyla 1996 yılında Colins markasıyla Türkiye pazarına tekrar girdik. Reklamla markamızı destekledik.

Türkiye’de mağazamızın olmamasına Ruslar bile şaşırıyordu. Kendi ülkesinde marka olamayan bir ürünün yurt dışında güçlü olması çok bir şey ifade etmiyordu. Zaten Loft markasını iç pazarı düşünerek aldık.

Neden ikinci bir marka almaya gerek duydunuz?

Türkiye’de bir kente nüfusuna göre giriyorsunuz. Ancak, talep geldiğinde aynı kentte iki mağazadan sonra aynı markayı kullanamıyorsunuz. Loft’un Türkiye’deki imajı gayet iyiydi. İki ayrı marka, iki ayrı şirket, iki ayrı organizasyonla iç pazarda güçlenmeye başladık. Daha sonra Loft iç pazardaki markamız oldu. Loft üretiminin yüzde 85’ini Türkiye’de, yüzde 15’ini ise dış pazarlarda satıyoruz. Colins’te ise tam tersidir.  Yüzde 85’i yurt dışına, yüzde 15’i ise iç pazara satılıyor.

Eroğlu Şirketler Grubu çatısı altında kaç şirket bulunuyor?

İki tane üretim şirketimiz bulunuyor. Eroğlu Giyim dokuma üretiyor ve burada bin kişi istihdam ediliyor. Ers Örme adlı şirketimiz ise 15 bin metre karelik bir kapalı alanda kurulu. Burada 450-500 kişi çalışıyor.

Bunun dışında 3 tane pazarlama şirketimiz var. Erk Pazarlama, Loft markasını satıyor, Erma adlı şirketimiz ise Colins’in toptan pazarlamasını yapıyor. Colins Mağazacılık adında bir tane de mağazacılık şirketimiz var. Türkiye genelinde kendi işlettiğimiz 17 tane mağazamız var. Marka and Marka adlı çok katlı bir mağazamız bulunuyor. Yenibosna’daki bu mağaza ile çok katlı mağazacılığı öğreniyoruz.

Erpa adındaki dış ticaret şirketimiz, bütün grubun ihracat ve ithalatını gerçekleştiriyor. Bir de Erko İnşaat adlı şirketimiz var. Yani toplam bin 760 kişi, dışarıda ise 400 kişi istihdam ediyoruz. İki markamızın yaklaşık 600 civarında bayisi bulunuyor.

Eroğlu Şirketler Grubu olarak 2000 yılında ne kadar ciro yaptınız?

Grubumuz 2000 yılında toplam 65 milyon dolar ciro yaptı. Bu cironun 54 milyon 500 bin doları ihracattan sağlandı. 10 milyon 500 bin doları ise iç pazardan elde ettik. 1 milyon 300 bin adet mali iç piyasada sattık. 2 milyon 200 bin adet ürünü dış piyasada sattık.

Ayrıca, uluslararası markalara toplam 4 milyon 500 bin adet fason üretim yaptık. Yani 2000 yılında toplam 8 milyon adet satış yapmış olduk.

Toplam üretim kapasiteniz ne kadar?

Aylık üretim kapasitemiz yaklaşık 900 bin adet civarında. Aylık dokuma kapasitemiz 500 bin adet civarında. Örme kapasitemiz ise 350-400 bin adet. Bu üretimin yüzde 14’ünü Türkiye pazarına satıyoruz, yüzde 86’sını da yurt dışına satıyoruz. Ancak bu rakamlar aylara göre değişiyor.

Hala Rusya birinci pazarınız mı?

İhracat yaptığımız ülkelerin ağırlığı sezona göre değişiyor. Ancak son dönemde İngiltere bir numaralı pazarımız oldu. İngiltere’nin ardından Rusya, Amerika ve Balkan ülkeleri geliyor. İhracatımızın yüzde 40’ını İngiltere, yüzde 30-35’i Rusya, geri kalanını da Amerika ve Balkan ülkeleri oluşturuyor.

2001 yılı sizin için nasıl geçiyor?

Biliyorsunuz 2001 yılı krizler yılı oldu. Biz ihracat ağırlıklı çalıştığımız için aslında pek etkilenmedik. Ancak, iç piyasada çekler dönmedi. Satışlarımız düştü. Dış piyasada ise devalüasyondan sonra iş yaptığımız şirketler bizden iskontolar istediler. Yani söylenildiği gibi öyle çok büyük karlar elde etmedik. Ama genel olarak 2001 yılına baktığımızda ciddi endişelerimiz oldu. Bu sene Amerika kotası haziran ayında bitti. Geçen sene ekim ayında bitmişti. Dolayısıyla bizde 2001 yılında İngiltere pazarına ağırlık verdik.

“ANADOLU’DA DENİM TÜKETİLMİYOR”

Türkiye’de denim pazarının potansiyelini nasıl buluyorsunuz?

Amerika’da kişi başına düşen denim tüketimi 3 metre civarında. Türkiye’de ise 60 santim olduğu söyleniyor, ki ben bu rakama inanıyorum. Çünkü, Anadolu’da çok fazla denim tüketilmiyor. Geleneksel giyim özellikle kadınlar arasında çok yaygın. Anadolu’da genellikle erkekler denim tüketiyor.

Türkiye’de denim daha çok büyük şehirlerde tüketiliyor. Bence Türkiye’de denim pazarı genç nüfus düşünülürse, çok büyük bir potansiyel taşıyor. Ancak, Türkiye’nin ekonomik koşulları bu pazarı zorluyor. Türkiye’deki yabancı markaların satışlarında bile ciddi düşüş var. Çünkü onların Türkiye’de iş yapması bize göre daha zor. Bizde her şey gerilla savaşı gibi sürüyor. Neyin ne zaman olacağını kestirmek çok güç.

“İÇ PAZARDA ZARAR ETTİK”

Yerli üreticiler son dönemde ciddi ataklar yaptılar. Mavi Jeans, Little Big, Loft son dönemin gözde yerli markaları. İç pazarda nasıl bir rekabet yaşanıyor?

Türkiye denim pazarında biz, Mavi  Jeans ve Çak Tekstil olmak üzere 3 tane büyük yerli üretici faaliyetlerini sürdürüyor. Levis ve Lee adlı iki tane de yabancı marka var. Bu beş markanın dışında pazarın önemli bir bölümüne sahip markasız üretici bulunuyor. Büyük markaların yeri adete ve imaja göre değişiyor. Birinin imajı güçlü ama adetleri küçük. İmajı kötü olanın ise adetleri büyük.

Adet olarak Levis’tan iki markayla daha önde olduğumuzu söyleyebilirim. Türkiye’de çok büyümek zaten pek avantajlı değil. Son dört ayda iç pazarda ciddi zarar ettik. Bizden daha çok adeti olan daha fazla zarar etti. Müşteriden aldığınız çekler kriz öncesi dolar kuruna göreydi. Dolardaki yükseliş üreticilerin çok ciddi zarar etmelerine yol açtı. Sürekli kriz olduğunu da düşünürseniz, çok parlak değil.

“TASARIM VE ORGANİZASYONA AĞIRLIK VERECEĞİZ”

Hedefleriniz nedir? Geleceğe nasıl bakıyorsunuz?

Dünyaya şu anda emeğimizi satıyoruz. Dünyada tasarım, organizasyon ve emek çok önemli. Emeğimiz rakiplerimize göre pahalı. Dolayısıyla tasarım ve organizasyonda başarılı olursak gelişebiliriz. Markalaşmamız gerekiyor. Bunun için de tasarımı güçlendirmek gerekiyor.

Sonra da organizasyonu sağlamak gerekiyor. Artık biz bu noktaya geldik. Türkiye’de yatırım planımız yok. Ancak yeni mağazalar açmaya devam ediyoruz. Yeni tesis kurma planımız yok. Zaten henüz kapasitemizin tamamını kullanamıyoruz. Markalaşma, organizasyon alanında çalışmalarımız yoğunlaşacak. İki ülkede yatırım düşünüyoruz. Rusya’da yatırımımız başladı.

Burada pazara daha kolay ulaşmayı hedefliyoruz. Ukrayna’da bir yatırım yapmak istiyoruz. 

Ayrıca ihracat yaptığımız pazarlarda markamızı güçlendirmek istiyoruz. Amerika pazarına kendi markamızı vermiyoruz. Bununla ilgili girişimlerimiz başladı. Avrupa’ya ise ihracatımızın yüzde 10’unu kendi markamızla yapıyoruz. Rusya pazarında Colins adıyla satış yapabiliyoruz.


 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz