Doğru stratejik kararlarla başardık

Hacı Boydak'la Boydak Holding'in dönüşüm ve gelişim öyküsünü konuştuk.

1.04.2012 00:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Doğru stratejik kararlarla başardık
55'inci yılını geride bırakan Boydak Holding, Anadolu'dan çıkan en güçlü gruplardan biri. 5,3 milyar TL'lik dev grubun kaptan köşkünde oturan HACI BOYDAK, başarının tüm aile üyeleriyle ilgili olduğunu söylüyor. Babalarından şirketi devraldıklarında 500 metrekare fabrikaya, 50 çalışana sahip olduklarına dikkat çekiyor ve "Şu anda 1 milyon 250 bin metrekare kapalı alanımız, 12 bin 480 çalışanımız var. 100'ün üzerinde ülkeye 467 milyon dolarlık ihracat yapıyoruz." diye konuşuyor. Hacı Boydak'la Boydak Holding'in dönüşüm ve gelişim öyküsünü konuştuk. Küçük bir Anadolu markasını, global arenada tanınan bir markaya nasıl dönüştürmeyi başardığını kendi ağzından dinledik:

"Odaklanmayla başladık"
"Bizim hikayemiz 1957 yılına dayanıyor. Amcam ve babam şirketi kurup, 1981 yılına kadar başarıyla getirdi. 1981 yılında da Şükrü Bey, Yusuf Bey ve ben babalarımızdan işi devraldık. O sırada 500 metrekarelik küçük bir fabrika ve 50 çalışanımız vardı. O zamanlar hem mobilya hem çelik üretimi yapıyorduk. Bir tercih yapmamız gerektiğini anladık. Ya mobilyada bir numara olacaktık ya da çelik eşyada.... Çelik eşyayı, hammaddeleri peşin fiyata alıp, çıkan ürünü vadeli satmak zorunda kaldığımız için bırakma kararı aldık. O dönemde Avrupa'da da yeni yeni çekyatlar çıkmaya başlamıştı. Türkiye'ye de girmişti. İnsanlar eski somyalarını atıp çekyat alıyordu. Bu nedenle çekyat üretimine başladık.

"Şu anda 100'ün üzerinde ülkeye ihracatımız var. Yurtdışında kendi operasyonumuzu açma hedefimizi de başardık. Rusya ve Ukrayna'da iki ayrı fabrikayı satın aldık ve üretime başladık. Sadece panel mobilya üretimi yapıyorduk. Şimdi kanepe, koltuk, yatak da üretmeye başladık. 5-6 ay içinde üretimimizin katlanarak artacağını düşünüyoruz. Bu pazarlarda çok başarılı olacağımıza inanıyoruz. Kuzey Irak'ta da bir fabrikamız bitti. 4 ay sonra orası da faaliyete geçecek. Aslında ihracat olarak dünyanın her yerinde varız. Avrupa ve başka yerlerdeki fırsatlarla da ilgiliyiz. Ancak ilk amacımız yapmış olduğumuz bu 3 yatırımı iyi noktalara getirmek. Ondan sonra başka bölgelerle ilgileneceğiz."

"Boşluğu iyi gördük"

Bu kararımızla birlikte mobilya sektöründe tanınmaya başladık. Özellikle çekyatta marka olma yolunda ilerliyorduk. Rahmetli Özal, sayesinde toplu konutlar yaygınlaşmaya başladı. Yapılan konutların her birine 2'şer adet çekyat satacak olsak evlere çekyat yetişmez diye düşündük. Bu nedenle ikinci önemli kararımızı alarak ağırlığımızı çekyata verdik. Bu alanda hiç rekabet yoktu. Önemli bir boşluğu gördük ve oraya odaklandık. 1987 yılına kadar bu stratejiyle çalışmaya devam ettik. Büyüme ivmemiz çok iyiydi. Katlanarak büyüdük diyebilirim. Bu dönemde babalarımızdan devraldığımız 500 metrekare fabrikayı 5 bin metrekareye çıkardık.~

ÖNEMLİ BOŞLUĞU GÖRDÜK, ORAYA ODAKLANDIK

Biz babamızdan işi devraldığımızda 500 metrekare fabrikamız, 50 çalışanımız vardı. Şu anda 1 milyon 250 bin metrekare kapalı alanımız mevcut. 12 bin 480 çalışanımız var. Geçen yılki ciromuz 5,3 milyar TL. İhracat tutarımız ise 467 milyon dolar. Biz bunları hep doğduğumuz yerde, Anadolu'da Kayseri'de gerçekleştirdik. Genel merkezimiz halen orada. Ancak dünyanın her yeriyle iletişimimiz var. İstanbul'da depolarımız dağıtım yerlerimiz mevcut. Yaklaşık 1.200'e yakın İstikbal, 800'e yakın Bellona bayimiz var.

Yol ayrımı
1987 yılında tekrar bir yol ayrımına geldik. Yaylı kanepe üretimine başlayınca mobilyayı bırakmanın mantıklı olacağına karar verdik. Bu ürüne talep çok fazlaydı. Bu nedenle mobilyadan çıktık. Bu kararın ardından 5 bin metrekare olan fabrikamızı 10 bin metrekareye çıkardık. 1991 yılına kadar bu şekilde katlanarak büyümemizi sürdürdük. Büyümemizi de kendimiz finanse ediyorduk. Kazandığımız parayı işimize yatırıyorduk. Hiçbir lüks harcamamız yoktu. Bu arada Mustafa, Memduh ve Bekir Boydak'ı okuttuk. Bu da bizim açımızdan çok önemliydi.

Değişim kararı
İstanbul'da kanepelerimizin satıldığı yerleri geziyorduk. İstikbal logosunu görünce gururlanıyorduk açıkçası. Daha sonra gördük ki bizden 400 liraya çıkan kanepeyi 850 liraya satıyorlar. Perakendeye ulaşana kadar 2 aracıdan geçiyordu malımız. Bunlardan bir tanesini aradan çıkarmazsak rekabet şansımızın kalmayacağını anladık. İstanbul'da kendimize yer açmamız gerektiğini düşündük. Ailece bir karar aldık ve Memduh Bey'i İstanbul'u da iyi tanıdığı için buraya gönderdik.

"Tanıtıma meraklıydık"
Memduh Bey İstanbul'a taşındı. Bayrampaşa'da 150 metrekare bir dükkan tuttuk. İstanbul'daki operasyonda toplamda 5 kişi çalışıyordu. O zamanlar mobilyada markalaşma diye bir şey yoktu. Biz yine de reklama ve tanıtıma çok meraklıydık. Ürettiğimiz kanepeler için özel ambalaj yaptırmıştık. Logomuz ve sloganımız belliydi. İstanbul'da dükkanı açtıktan sonra sürekli aradım sordum durum nedir diye... "Ne gelen var, ne giden" diyorlar. Mem-duh Bey, gazeteye ilan vermemiz gerektiğini söyledi. 2 gazeteye kuşak reklam girdik. Adresimizi belirttik ve açıldığımızı yazdık, o kadar. İlanın ardından müşteriler akın akın gelmeye başladı.

"Marka yarattık"

1993 yılında Memduh ve Bekir Bey bizi İstanbul'a çağırdı. Memduh Bey, bizim televizyona reklam vermemizin yararlı olacağını söyledi. Biz reklam nedir bilmiyoruz o zamanlar. Bize anlattı, biz de olur dedik. O zaman Akademi Ajans vardı. Reklama da 500 milyon TL ayırdık. Sektörde rakibimiz de pek yoktu. 1,5 aylık reklam kampanyasının ardından ciromuz inanılmaz derecede arttı. O reklamlar çıktıktan sonra kimse önümüzde duramadı. Millet kapışıyordu mallarımızı. Bir stratejik kararın daha eşiğine geldik. Memduh Bey'i Kayseri'ye geri aldık. Organize Sanayi'ye adımımızı attık. 20 bin metrekarelik bir fabrika kurduk. Memduh Bey'i bu şirketin başına genel müdür yaptık.~

imaj oturdu
Reklam kampanyasından sonra imajımız iyice oturdu. Rakipler de çıkmaya başladı. Bu noktada yeni bir karar daha aldık. Çekyatın tamamlayıcısı olan oturma grupları, köşe takımları, ev tekstili gibi alanlara girebileceğimizi düşündük. Panel mobilya da yapmaya başladık. Kısacası 1993 yılından sonra her yıl kendimizi bu tür operasyonlarla daha da fazla büyüttük. Açıkçası bu noktalara geleceğimizi hayal dahi edemezdik. Sonuçta bizden fazla çalışanlar da oluyor ama Allah takdir etmeyince olmuyor işte. Bir de farklı bir ürüne odaklanmak bizi rakiplerimizden ayırdı. Bunun yanında doğru zamanda önemli stratejik kararlar almamız da ilerlememizde etkili oldu diye düşünüyorum."

"KRİZLERDEN GÜÇLÜ ÇIKTIK"

İş hayatımızda zorlanabileceğimiz pek çok durum da oldu. 1994, 1998 ve 2001 krizlerini atlattık. O zaman ekip çalışmasına inandık. Krizlerde işçilerimizi çıkarmadık, sokağa dökmedik. Hatta krizlerin hepsinden büyüyerek çıkmayı başardık. Kârlılığımızdan fedakarlık yaptık. Piyasadan uzak kalmadık. Hiç unutmuyorum, 1994 yılında diğer şirketler işçi çıkarıyordu. Bizim işçilerimiz 3 gün çalışıyordu. Yine de mal satılmıyordu. İşçilerimiz kendi aralarında dilekçe toplamış, "Bize yarım maaş verin" dediler. Biz kabul etmedik. Sadece "İleride eğer işlerimiz açılırsa siz bize fazla mesai yapın bize yeter" dedik. İşler açıldıktan sonra millet işçi bulamıyordu, biz bu sayede mal yetiştiremiyorduk. Biz hem çalışanımıza hem bayimize sahip çıktık. Bu nedenle krizlerden de hep güçlenerek çıkmayı başardık.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz