Dünya Şirketi Olmak Zorundayız

Nedim Esgin / Arçelik Genel Müdürü   Arçelik Genel Müdürü Nedim Esgin, “Türkiye’nin en büyük şirketiyiz” diyor, ancak bu konumu yeterli bulmuyor. Hedeflerini çok açık çiziyor. 1-3 milyar do...

1.05.2002 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Nedim Esgin / Arçelik Genel Müdürü

 

Arçelik Genel Müdürü Nedim Esgin, “Türkiye’nin en büyük şirketiyiz” diyor, ancak bu konumu yeterli bulmuyor. Hedeflerini çok açık çiziyor. 1-3 milyar dolar arası ciro. Satışlarda, ihracatın payını yüzde 50’ye çıkarmak. Marka sayısını kısa sürede artırmak... Hatta yeni şirket alımlarına imza atmak. Esgin, “Rakiplerimize baktığımızda, şirket satın alarak büyüdüklerini görüyoruz. Biz de bu yola girdik” diye konuşuyor. Ardından da, yurtdışında yeni yatırım kararlarına dikkat çekiyor. Ve yeni vizyonunu açıklıyor: “Önümüzdeki 5 yılda dünya şirketi olma hedefi içinde, yurtdışında büyümeyi çok önemli görüyoruz.”

 

Geçtiğimiz yılın Kasım ayında sonuçlanan Capital’in, “Türkiye’nin En Beğenilen Şirketleri” araştırmasında Arçelik, Türkiye’nin en beğenilen şirketi olmuştu. Gerçekten de Arçelik gösterdiği performans ve izlediği stratejilerle iş dünyasının en çok takip ettiği şirketlerin başında geliyor. Türkiye’nin en bilinen markası olması ve iç pazarda ulaştığı pay da tüketici cephesindeki beğeniyi açıkça ortaya koyuyor.

 

Arçelik Genel Müdürü Nedim Esgin de bütün bu ilginin farkında. “Türkiye’nin bir numaralı şirketiyiz” diyor ama hemen arkasından “Yerimizi korumaktan ziyade bir dünya şirketi olma mecburiyetimiz var” diye konuşuyor.

 

Gerek Arçelik gerekse Koç Holding yöneticileri neredeyse her platformda Arçelik’in bir dünya şirketi olacağını söylüyorlar. Bu noktada en çok merak edilen konuların başında, Arçelik’in nereye yatırım yapacağı, hangi şirketin peşinde olduğu geliyor.

 

Dünya şirketi olma hedefi doğrultusunda iki ayrı yatırım stratejisi belirlendi. Buzdolabında üretim kapasitesini artırmak için Avrupa’da bir yatırım yapılması planlanıyor. Ancak, henüz ülke konusunda kesin karar verilmedi. İkinci yatırım ise Rusya’da gerçekleştirilecek. Bu yatırım, Rusya pazarı hedeflenerek yapılıyor.

 

Şirketin, satın alma arayışları da sürüyor. Uluslararası veya lokal bir şirket satın alarak büyümek istediklerini söyleyen Esgin, Almanya’daki Blomberg’i alarak ilk adımı attıklarına dikkat çekiyor.

 

Yatırım ve satın alma hedeflerinin dışında, dünya şirketi olmak için ihracata da ağırlık verilecek. 2002 için hedef 350 milyon dolar. Yeni bir aksilik olmazsa, bu hedefi gerçekleştireceklerini söyleyen Esgin, 2003 için ise hedeflerini 550 milyon dolar olarak açıklıyor.

 

Arçelik’in Genel Müdürü Nedim Esgin, dünya şirketi olma hedeflerinde ne kadar yol aldıklarını, daha ne kadar yol alacaklarını, yani yarının Arçelik’ini Capital’e anlattı:

 

Arçelik’i dünya şirketi yapma yolunda ne kadar yol kat ettiniz?

 

Bir şirketin cirosu 1 milyar doların altındaysa ve bunun önemli bir bölümünü sadece bir ülkede yapıyorsa ve cirosunun çok az bir kısmını ihracattan sağlıyorsa, bunlara daha çok “ülke şirketleri” diyoruz. Ama, şirketin cirosu 1-3 milyar dolar arasındaysa, o şirket uluslararası sayılıyor.

 

Bu noktada da cironun ve karın ne kadarının yurtdışından sağlandığı önem kazanıyor. Yönetiminin ne kadarının ülke içinde veya dışında olduğu da önemli. Çünkü, yurtdışında iş yapmaya başladığınız anda, oradaki insan kaynağını da şirketinize taşımanız gerekiyor. Uluslararası şirketler birkaç ülkede faaliyet gösteriyor. Üçüncü grupta ise global şirketler yer alıyor. Bunlar hemen hemen her kıtaya gidiyor, birçok ülkede faaliyet gösteriyor ve ciroları da 3 milyar doları geçiyor.

 

Peki Arçelik bu üç gruptan hangisinde olmak istiyor?

 

Ciromuz 1.5 milyar dolara ulaşmıştı. Ama krizle birlikte bu yıl 1 milyar doların üstünde bir ciro gerçekleştirdik. Ciro anlamında Arçelik uluslararası bir şirket konumunda.

 

Faaliyetlerimize, ciromuza ve karımıza baktığımız zaman, önemli bir bölümünün Türkiye’den sağlandığını görüyoruz. Hızlı bir şekilde bu durumu değiştirerek ciromuzun, karımızın ve faaliyetlerimizin, yönetim tekniklerimizin önemli bir ağırlığının yurtdışından kaynaklanması için çalışıyoruz.

 

Önümüzdeki birkaç yıl içinde ciromuzun yüzde 50’sinin yurtdışından gelmesini hedefliyoruz. Bunu yaptığımızda, Türkiye’deki krizlere karşı bağımlılığımızı da azaltmış olacağız.

 

Türkiye’nin bir numaralı şirketiyiz. Yerimizi korumaktan ziyade, bir dünya şirketi olma mecburiyetimiz var. Bu hedefi koyunca, dönüp içeriye bakmak gerekiyor. İyi oyuncular, antrenör var mı, kondisyonunuz yeterli mi diye sorulmalı.

 

Sizce bunlar Arçelik’te var mı?

 

Her şirketin zayıf ve kuvvetli yönleri vardır. Dünyanın en büyük şirketi de olsa, analiz yaptığında zayıf yönlerini görür. Ama kendimize baktığımız zaman, bunu yapacak ürünlerimiz, ürün ve üretim teknolojimiz, insan kaynağımız ve kaliteli bir yönetim anlayışımızın olduğunu görüyoruz. Mesela iyi finansçılar Ford’dan, pazarlamacılar P&G’den çıkar gibi bir anlayış var. Arçelik ise yurtiçinde önemli sayıda yönetici yetiştiriyor. Burası bir okul.

 

Dünya şirketi olmanın kriterlerini anlattınız. Yurtdışından kaynaklanan cironun önemini ortaya koydunuz. Bu açıdan ne durumdasınız?

 

2000 yılındaki ciromuzun yüzde 17’sini ihracattan sağladık. Geçen yıl bu oranı yüzde 30’a çıkardık. Şu andaki bütçeye baktığımızda, bu oranın yüzde 40’lara doğru gittiğini görüyoruz.

 

Bundan 2 yıl önce 200 milyon dolar ihracat yapıyorduk. Bunu 3 yıl içinde 550 milyon dolara çıkarmayı hedefledik. “İlk yıl 250, ikinci yıl 350, üçüncü yıl ise 550 milyon dolar ihracat cirosu yapacağız” dedik. İlk yıl 250 milyon dolar hedefine ulaştık. Bu sene için 350 milyon dolar belirlemiştik. İlk 3 ayı bitirdik. Bir terslik olmazsa, bu rakama ulaşacağız. 2003’te de 550 milyon dolara çıkacağız. Bunlar çok ciddi hedeflerdir.

 

Almanya’daki Blomberg’i satın aldınız. Blomberg bu hedefte size nasıl bir yol aldıracak?

 

Avrupa’nın en büyük beyaz eşya pazarlarının başında Almanya geliyor. Bu pazara da Alman rakiplerden dolayı giriş çok zordur. Kapalı bir pazar, çok büyük bir rekabet var. Almanya’da 9 milyon dolarlık faaliyetimiz var. Oranın insan kaynağını zenginleştirerek şirketi yeniden yapılandırdık. Önümüzdeki 5 yıllık büyüme hedeflerimize bakarak bu pazar için hedefimizi 50 milyon dolara çıkardık.

 

Bu güzel bir büyüme. Ama bize yetmiyor. Almanya gibi çok önemli bir pazarda 5 yıl içinde bu rakama çıkmak, bizi dünya şirketi yapmaz. İşte o zaman bu pazarda bir şeyler yapmamız gerektiğine karar verdik. Blomberg’in, üretimi, markası ve konumu ile bize önemli bir ciro getireceğini görerek satın aldık. Blomberg ile 130 milyon Euro hacim sağladık. Bu hacmi önümüzdeki 3-5 yıl içinde 250 milyon Euro’ya çıkartmak istiyoruz. Bu çok ciddi bir rakam.

 

Marka satın aldık. Piyasada giremediğimiz veya girmekte zorlandığımız distribüsyon kanallarına giriş kolaylığı sağladık. Onların kurutma makineleri teknolojisini aldık. Biz de bir tek bu ürün yoktu. Bizim kalitemize ve teknolojimize katkıda bulunacak. Yani ürün, marka ve ciro aldık. Ayrıca, çok zor bir pazar için penetrasyon sağlama olanağımız arttı.

 

Bu satın alma diğer Avrupa pazarlarındaki konumunuzu etkileyecek mi?

 

Hayır, zaten Avrupa pazarına yönelik 550 milyon dolarlık hedefimiz devam ediyor. Konumlandırma olarak bazı ürünlerimizi Blomberg markasıyla daha üst seviyeye satma imkanı sağlayacak.

 

Arçelik’in Avrupa’da yatırım yapmak istediğini duyuyoruz. Hangi aşamadasınız?

 

Buzdolabı fabrikamız şu anda 1 milyon 600 bin adet kapasiteye sahip. Önümüzdeki dönem için belirlediğimiz hedefler için bu kapasite yetmiyor. Yeni bir kapasite ihtiyacımız var. Bunun için de yatırımlar yapmamız lazım. Ya mevcut Eskişehir’deki fabrikamızın yanında bir fabrika yapacağız veya da bu yatırımı yurtdışında gerçekleştireceğiz.

 

Önümüzdeki 5 yılda dünya şirketi olma hedefi içinde, yurtdışında büyümeyi çok önemli görüyoruz. Dolayısıyla ürünleri Türkiye’de yapıp, Avrupa’ya taşıyacağımıza, orada yapmamız daha avantajlı olur mu diye araştırmaya başladık. Eğer Brandt’ı alsaydık, Fransa’daki buzdolabı fabrikasına yatırım yapacaktık. Önümüzdeki dönemde bu yatırıma ihtiyacımız var. Bulgaristan, Slovenya, Slovakya, Macaristan gibi ülkelerde araştırma yaptık. Bu araştırmaların neticesinde projeyi son şekline getireceğiz.

 

Araştırmayı yapan arkadaşlarımız bugünlerde yatırım kararını almamız gerektiğini söylediler. Henüz Arçelik yönetim kurulu olarak bu kararı üst yönetime götürmedik. Acaba bugünlerde bir şirket daha alabilir miyiz diye düşünüyoruz.

 

Yatırımınız hangi alanda olacak?

 

Buzdolabı için bir yatırım yapmayı düşünüyoruz. Rusya’da da bir yatırım planımız var. Orada bir şirket kurduk. Fason mal üretmek istiyoruz. Büyük bir ihtimalle St Petersburg’da olacak. Bunların yatırım programı da yakın bir zamanda yapılacak. Onaylanırsa, Arçelik hem Slovenya veya bir başka Avrupa ülkesinde hem de Rusya’da yatırım gerçekleştirecek. Yani şimdilik iki yatırım planımız var. Bu iki yatırım dışında hedeflerimize uygun olan Avrupa’da veya başka bir ülkede şirket satın alacağız.

 

Ulusal şirket mi alacaksınız, yoksa uluslararası bir şirketle stratejik ortaklık mı gerçekleştireceksiniz?

 

Uluslararası bir şirketle stratejik anlaşmalar yapabiliriz. Bu anlaşma, bazı ürünlerin karşılıklı alınmasını kapsayabilir. Bizim üretmediğimiz ürünleri onlardan alırız, onların üretmediklerini ise biz veririz. Veya ortak teknoloji, araştırma-geliştirme yapmak için de anlaşma yapılabilir. Üçüncü yol ise şirket satın alma ya da ortaklık...

 

Bu tip görüşmelerimiz var. Ama bu, şirketimizin hisselerini satmak şeklinde algılanmasın. Bizim gibi büyük şirketlerle ortak üç-dört konuda projeler yapabiliriz. Bu projelerin bizi ileri götüreceğine inanıyoruz. Ayrıca, uluslararası, birçok ülkede faaliyeti olan bir şirket veya  markası, üretimi ile bir ülkede çok iyi bir konumda olan lokal bir şirket satın alabiliriz.

 

Whirlpool’un 5, Elektrolux’un 4 tane markası var. Diğer küresel şirketlerin de marka sayıları fazla. Marka sayısını artırma konusunda bir çalışmanız olacak mı?

 

Rakiplerimizin birçok markası var. Bu şirketlerin son 40 yılına baktığımızda, başka şirketleri alarak büyüdüklerini görüyoruz. Şirketleri satın aldığınızda, markasını da alıyorsunuz. Biz de bu sürece girdik. İlk olarak Blomberg’i aldık. Başka bir şirket daha satın aldığımızda bir başka markamız daha olacak.

 

Küresel yatırımlara baktığımız zaman uluslararası şirketlerin Çin, Hindistan, Vietnam ve Tayland gibi ülkelere yatırım yaptıklarını görüyoruz. Sizin bu ülkelerle ilgili yatırım planlarınız var mı?

 

Çin’de bir fabrikada hat kiraladık. O hattı, kendi mühendislerimizle 6-8 ay gibi bir sürede, modellerimize, teknolojimize ve kalitemize uygun duruma getirdik. Bu yıl üreteceğimiz 200 bin adet malı başta İngiltere olmak üzere Avrupa’ya satacağız. Yani oraya gitmiş durumdayız. Çin’de birkaç tane şirket bizimle ortak olmak için temasta.

 

Çin’e iki şekilde gidiliyor. Birinci yol, Çin’e, Uzakdoğu pazarlarına yönelik faaliyetler için gidiyorsunuz. Orada üretim yapıp, orada satıyorsunuz. Bu konuda başarılı olmuş fazla örnek yok. İkinci yol ise Çin’e gidiyor, üretim yapıyor, dünya pazarlarına satıyorsunuz. Bu son derece başarılı bir yöntem.

 

Ancak, buzdolabı ve çamaşır makinesi gibi hacmi büyük olan ürünlerin nakliye dezavantajı, üretim avantajını karşılamıyor. Ama biz hacmi küçük malları üreterek nakliyeden para kaybetmiyoruz. Avrupalılar bu konuda bize imrenerek bakıyorlar.

 

Çin’in çok büyük bir pazar olduğu konuşuluyor. Neden buralara ürün satarken başarılı olunamıyor?

 

Hepimiz Batı kültürüyle, sistemiyle okuyoruz. Muhasebemiz, para sistemimiz Batı’ya yakın. Bu ülkelere gittiğimizde sistemler çok farklı. Mesela Çin, birçok bölgeciklere ayrılmış. Dağıtım sistemleri çok dağılmış. Oradaki lokal sisteme, şu andaki sistemimizi taşıdığımız zaman olmuyor. Pazar tam olarak açık bir sisteme dönüşmediği için başarı oranı düşük. Risk çok yüksek. Ama, bu pazarları unutacağımız anlamına gelmiyor.

 

Bu ülkeler, önümüzdeki 5-10 yılın en önemli pazarları olacak. Muhakkak burada da yerimizi alacağız. Geçen yıl 1 milyon dolar sermayeli Arsin adlı bir şirket kurduk. Amacımız, oradaki işlerimizi geliştirmek, mal alıp satabilmek, araştırma yapabilmekti. Burası için de ileriye dönük hedefler belirledik. Ama, şu an oradan bir şirket almaya biraz çekiniyoruz. 

 

Peki Avrupa dışında gidilmesi gereken başka cazip ülkeler var mı?

 

Türkiye’nin çevresindeki ülkeleri stratejik olarak hedef alıyoruz. Burada Irak, İran, Rusya ve Ukrayna pazarları son derece cazip. Bu pazarlar önümüzdeki yıllarda çok büyüyecek.

 

Ancak, bugün çeşitli kısıtlamalar var. Şimdilik pazar şartları elverişli değil. Ancak, Arçelik 47 yıllık bir şirket. Bu kısıtlamalar bir gün mutlaka bitecek.

 

3-5 yıl sonra Irak ve İran’ın en büyük pazarlardan biri olacağını düşünüyoruz. Geleceğimizi düşündüğümüz zaman kendimizi şanslı hissediyoruz. Çünkü, bu pazarlara biz rakiplerimizden daha yakınız. Onların kültürlerini, pazar şartlarını daha iyi biliyoruz. İleride çok daha iyi bir konumda olacağımızı bildiğimiz için de kendimize güveniyoruz.

 

Afrika pazarları cazip değil mi?

 

Afrika pazarları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Çevremizde bu kadar cazip pazar varken, Afrika bize uzak geliyor. Coğrafi olarak uzak, ticaretimiz çok fazla olmadığı için gemi hatları çok az. Gemi hatları az olunca, navlun fiyatı çok yüksek. Pazarın alım gücü de düşük.

 

Servisinizi götürecek kadar hacim olmadığı için cazip değil. O nedenle daha çok oportünist bir yaklaşım izliyoruz. Bazı ithalatçılarımıza mal satıyoruz. Hemen hemen her ülkede satışımız var. Ama bizim için stratejik, çok önemli bir pazar değil.

 

Ağırlıklı olarak Avrupa’da hangi pazardasınız?

 

 Satışlarımızın çoğu Batı Avrupa’da gerçekleşiyor. En önemli pazarımız da İngiltere’dir.

 

Avrupa pazarında en büyük rakipleriniz kim?

 

İtalyanlar, en büyük rakibimiz. Çünkü, fiyat konumlandırması olarak bizle aynı seviyedeler.  İtalya’da üretilen malların yüzde 80’i ihraç ediliyor. Korkunç bir yan sanayileri mevcut. Muazzam bir rekabet güçleri var. 30 milyon adet üretim yapıyorlar. Böyle bir ülkeyle rekabet ediyoruz.

 

Türkiye’deki yerli ve yabancı rakiplerimiz yatırım yaptıkça seviniyoruz. Çünkü, ne kadar çok üretim yapılırsa, yan sanayii o kadar gelişir. Yan sanayii geliştikçe, biz onlardan daha rekabetçi ürünler alacağız. Dolayısıyla, İtalyanlarla rekabet edebileceğiz.

 

Otomobil üretimi Türkiye’ye kayıyor. Çünkü yan sanayi çok gelişti. Beyaz eşya sanayinde de yan sanayimiz gelişirse otomotivdeki gibi bir platform olma şansımız var. Umarım bu fırsatı kaçırmayız. Yoksa Doğu Avrupa’ya kaptıracağız.

 

Avrupa pazarın doyduğu konuşuluyor. Ama, ihracatınızda Avrupa çok önemli bir yer alıyor.  Kime hitap ediyorsunuz?

 

Avrupa’da 10 yılda bir ürünler yenileniyor. Bu da çok önemli bir hareket yaratıyor. Devamlılığı olan bir pazar. Türkiye gibi değil. Avrupa’da durgunluk olduğunda, pazar yüzde 3-4 küçülüyor. Çok iyi olduğu zaman da ise en fazla yüzde 2-3 artıyor. Yani, son derece tutarlı bir seyir izliyor.

 

Ürün ömrünü doldurduğu zaman hemen değiştiriyorlar. Bu da pazarı son derece cazip hale getiriyor. Avrupalı tüketici beyaz eşya alırken, Türkiye’den gelen ürünlerimizin kalitesinin, daha önce aldığı ürünlerden daha iyi olduğunu görüyor. Fiyat olarak da ürünlerimiz çok iyi konumda. Dolayısıyla, satışlarımız her geçen gün artıyor.

 

5 yıl içinde hedeflediğiniz ihracat rakamlarına ulaşırsanız, Arçelik’in Avrupa ve dünyadaki yeri ne olacak?

 

Eğer Brandt’ı alsaydık, Avrupa’da iki yıl içinde üçüncü olacaktık. Çünkü, Brandt’ın ve Arçelik’in cirosunu üst üste koyduğunuz zaman matematiksel olarak üçüncü oluyorduk

 

Bugün için Avrupa’da üçüncü ya da beşinci olacağız diye konuşmayı doğru bulmuyorum.

 

Çünkü, yarın bir şirket alırız ikinci oluruz ya da 5 küçük şirket alıp dördüncü oluruz. Bunu şimdiden saptamak kolay değil. Rakiplerimiz de şirket satın alabilir. O zaman dengeler yeniden değişir. Yani dış etkenler de belirleyici. En kısa zamanda 2 milyar Euro’ya çıkmak istiyoruz.

 

“İYİ BİR YIL GEÇİRECEĞİZ”

 

2002’nin ilk çeyreğini geride bıraktık. Bu aylardaki satışlara baktığınızda, iç pazarda nasıl bir hareket yaşandığını görüyorsunuz?

 

İlk çeyrekte beklediklerimiz oldu. Geçtiğimiz yıl verilen KDV’den dolayı bekletilmiş bir talep vardı. O talep yıl sonunda çok yüksek bir satış getirdi. Ocak ayının ağır geçeceğini tahmin ediyorduk. Gerçekten de ilk çeyrek ağır geçti. Daha sonra dağıtım kanallarına mallar dağıtılmaya başlandı.

 

Şu anda özellikle nisan ayı içinde ciddi bir hareketlilik başladı. Bu beklediğimiz bir durumdu. Ancak, biz daha konservatif bir beklenti içine girip planlarımızı buna göre oluşturduk. İç pazarın bir parça hareketlenmesi bekleniyordu. Bu beklenti gerçekleşti. Belki tüketici krize gün geçtikçe alışıyor, belki de pazarın şartları bu. Dükkanlarımıza giriş çıkışlar fazlalaştı. Alışveriş yavaş yavaş normal seyrine oturuyor.

 

2002 için iç pazara yönelik nasıl hedefler belirlediniz?

 

Geçen yıl ulaştığımız rakamların çok az üstünde bir bütçe yaptık. Çünkü, temkinli olmamız gerektiğine inanıyoruz. Bütçeyi yaparken bundan daha iyisi olabilir diye düşündük.

 

Türkiye’de şartlar değişir ve moraller düzelirse, daha iyi olacağını tahmin ediyoruz. Ama, fiziki bütçe olarak beklentilerimizi çok yüksek koymadık. Ama ümitlerimiz de var. 2002’de dört ana ürün kaleminde toplam 1.4 milyon adet satmayı planlıyoruz. Bana göre iyi bir yıl geçireceğiz.

 

“HAZIR MUTFAK BÜYÜMEMİZİN BİR PARÇASI”

 

Mutfak mobilyaları konusunda projeleriniz var. Bu çalışmalarınız hangi aşamada?

 

Hazır mutfağı, büyümemizin bir parçası olarak görüyoruz. Ürünlerimizin çoğu mutfaklarda kullanılıyor. Avrupalı çamaşır makinesini de mutfağa koyuyor. Avrupa’da ve gelişmiş ülkelerde entegre mutfak dediğimiz mobilyalı mutfak ve beyaz eşya satışı çok önemli bir yere geldi. Bu entegre ürünlerin satışları yüzde 40’lara ulaştı.

 

Bu trendden yola çıkarak geçen yıl biz de bu işe girdik. Kriz yılı olmasına rağmen, değişik bir konsept yaratıp üst gelir grubuna hitap ettik. Şehrin canlı semtlerinde daha küçük dükkanlar açarak, daha ortada olarak bu ürünlerimizi tanıtmaya devam edeceğiz. Yani konsept olarak bir değişikliğe gidiyoruz.

 

Bu Arçelik’in beyaz eşya üreticisi olmaktan çıkıp başka bir konsepte doğru gittiği anlamına mı geliyor?

 

Hayır, beyaz eşya üreticisi olmaktan çıkmıyoruz. Ama, Arçelik, bayilerini, evle ilgili mobilya, yatak, masa, sandalye, koltuk, belki ileri de kumaş ya da perde gibi ürünleri de satan bir yöne götürmek istiyor. Yıllardan beri kazandığımız Arçelik servisine olan güveni oraya taşımayı düşünüyoruz. Müşterilerimizin Arçelik bayisine gittiği zaman evinin diğer ihtiyaçlarını da almak isteyeceğine inanıyor ve hissediyoruz.

 

“GLOBAL OYUNCULAR TÜRKİYE’YE GELECEK”

 

Türkiye beyaz eşya sektörünü 10 yıl sonra nerede görüyorsunuz?

 

İki senaryom var. Birinci senaryom, Türkiye’nin, İtalya gibi, Avrupa’nın üretim üssü olması yönünde. Tahminim ve temennim bu doğrultuda. Eğer üretim üssü olursak, Arçelik bu durumdan çok iyi faydalanır ve bir dünya şirketi olur.

 

İkincisi senaryom ise üretim üssü olmasa bile, Türkiye’nin, dünyanın en önemli pazarlarından biri olması yönünde. Beyaz eşya sektörü, bugün Avrupa’nın altıncı büyük pazarı.  Eğer yan sanayimiz gelişir ve başka üreticiler burayı üs olarak seçerse, çok büyük bir pazar oluruz. Bu durumda Arçelik’in Türkiye’nin en önemli üreticisi olacağını düşünüyorum. 

 

Uluslararası büyük şirketlerden Türkiye pazarına girmek isteyenler var mı?

 

Dünyanın en büyük bir ve iki numaralı üreticileri Electrolux ve Whirlpool Türkiye pazarında henüz yok. Dünyanın hemen hemen her ülkesinde bu firmaların yatırımları var. Türkiye’den çok daha önemsiz pazarlarda faaliyetteler. Ama Türkiye pazarında yoklar. Kendi olanaklarıyla pek çok kereler geldiler, pazara girmeye çabaladılar. Bu iki firma gibi global oyuncuların Türkiye’ye geleceğini düşünüyorum.

 

“YURTDIŞINA TEKNOLOJİ SATIYORUZ”

 

Beyaz eşyalarda da önemli değişimler yaşanıyor. Akıllı evler, eşyalar konuşuluyor. Arçelik bu konuda ne durumda?

 

Son 1-2 yıldır ortaya çıkan “home automation” dediğimiz akıllı evler gelecekteki evleri çok güzel tasvir ediyor. Arçelik de bu konuda dünyanın en ileri şirketlerden  biri. 2 yıl önce ABD’de, Silikon Vadisi’nde yatırım yaptık. Bu teknolojiye sahip bir şirketle anlaşma yaptık. Mühendislerimiz ABD’ye gitti, onlar geldi ve muazzam ürünler geliştirdik. Hatta Bluetooth’u beyaz eşyadaki tüm ürünlerde kullanan ve Almanya’da fuarda sunan ilk beyaz eşya üreticisi biz olduk. Bu konudaki çalışmalarımız sürüyor.

 

Bu konsepteki ürünlerimiz piyasaya çıkabilecek durumda. 10 yıl sonra bu ürünlerin evlerde daha fazla kullanılacağına inanıyorum. Arçelik, en fazla patent alan, yurtdışına patent satan, teknoloji satan bir şirket. ABD’ye teknoloji satıyoruz. Dünyanın önde gelen şirketleriyle teknolojik anlaşmalar yapıyoruz. İki kere teknoloji ödülü aldık. 

 

Rakiplerinizle kıyaslandığında, teknolojik olarak durumunuz nedir?

 

Bir ürün teknolojisi var, bir de üretim teknolojisi var. Bizim üretim teknolojisinde hiçbir problemimiz yok. Üretimi çok iyi biliyoruz. Dünyadaki tüm gelişmiş üretim teknolojileri fabrikalarımızda var. Ürün teknolojilerinde ise çalışmalarımız sürüyor. Soğutucu gibi bazı ürünlerde, dünyanın önde gelen üretim teknolojilerine sahibiz.  Bazı ürünlerde biraz daha ekmek yememiz gerekiyor.

 

“ÜSTÜMÜZE DÜŞENİ YAPACAĞIZ”

 

Koç Holding 2016 yılına kadar dünyanın en büyük 200 şirketi arasında yer almayı hedefliyor. Bu hedefe ulaşmada Arçelik’e düşecek pay nedir?

 

Arçelik bu hedefte çok önemli bir pay alacak. Holding yaptığı planda ilk 5 yılda 3.5 milyar dolar ciro bize tahakkuk ediyor. Tabii bu rakama bütün dayanıklı tüketim grubu dahil. Bunun içinde Beko Elektronik de bulunuyor. Bu hedefe ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Koç Holding’in master programı içinde dayanıklı tüketim grubunun yeri çok kuvvetlidir. Beko Elektronik’in televizyon üretimini alıp, Arçelik’in de hedeflerini de koyduğumuzda, Koç Holding’in hedefine ulaşmasında üstümüze düşeni yapacağımıza inanıyorum.

 

 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz