“Ege’de Toparlanma Dönemi Yaşanıyor”

Samim Sivri / ESİAD Divan Üyesi Samim Sivri, Ege’nin önde gelen işadamlarından… Bölgedeki gelişmeleri yakından izliyor, iş dünyasının nabzını tutuyor. Son yıllarda Ege’nin ekonomik gücünde büyük ...

1.09.2003 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Samim Sivri / ESİAD Divan Üyesi

Samim Sivri, Ege’nin önde gelen işadamlarından… Bölgedeki gelişmeleri yakından izliyor, iş dünyasının nabzını tutuyor. Son yıllarda Ege’nin ekonomik gücünde büyük bir düşüş yaşandığına dikkat çekiyor. Ancak, son iki yıldır yaşanan “yeniden yapılanma” sürecinin sonuna gelindiğini söylüyor. Sivri, “Egeli işadamları, şirketleri,  2002 başından başlayan, hatta 2003’ün sonuna kadar devam edecek bir toparlanma dönemi yaşıyor. Doğrusu da yapıyor” diyor.

Son yıllarda Ege Bölgesi’nin, özellikle İzmir’nin ekonomik etkinliğinde bir azalma yaşanıyor. Bir zamanlar Türk ekonomisinin lokomotifi olan İzmir, eski gücüne bir türlü ulaşamıyor. Büyük grupları krize girdi, bankaları tasfiye edildi, hatta futbol kulüpleri bile Süper Lig’den düştü. 1980’lerin sonunda başlayan kay kaybı devam ediyor. Ancak, umutlar sönmüş değil… İşadamları özellikle 2003 yılı sonundan itibaren hareketlenme bekliyorlar.

Özellikle bazı il ve sektörlerde canlılık var. Yatırım yapılıyor, ortaklık görüşmeleri gerçekleştiriliyor. Tekstil, konfeksiyon, çimento, demir-çelik ve elektronik sektörlerinin ağırlığı hissedilen Ege’de, ihracata yönelme dikkati çekiyor.

Bölgenin nabzını tutan işadamlarından Egeli Sanayici ve İşadamları Derneği (ESİAD) Yüksek İstişare Divan Üyesi Samim Sivri, “Son iki yıldır Egeli sanayiciler yeniden yapılanma sürecinden geçiyor” diye konuşuyor. Aynı zamanda İzmir Demir-Çelik (İDÇ) Yönetim Kurulu Başkan Vekili de olan Sivri, “Bu süreçte herkes verimliliğini ve kalitesini artırmaya çalışıyor, dış pazarlardaki ağırlığını artırmaya uğraşıyor” diyor.

Samim Sivri, bölge illeri ve ağırlıklı sektörlerin faaliyetlerini, öne çıkan grupları Capital’e anlattı:

Ege Bölgesi şirketleri, iş dünyası 2002’yi nasıl geçirdi?

Ege Bölgesi’ndeki sanayici, banka ve finans dünyasıyla yan yana çalışıyor. Yatırımların büyük bir çoğunluğu da, bu kurumların desteğiyle yapıldı. Sanayiciler, sahip oldukları öz varlıklarını da yıllardan beri, küçük sanayiden büyük sanayile geçiş dönemlerinde harcadılar. Tabi ki krizde çok etkilendiler. Finans kuruluşları ile yaptıkları yaklaşımlarla bu faaliyetlerini devam ettirmekte kararlı olduklarını gösterdiler.

Birçok Egeli firma, finans kuruluşlarıyla anlaşarak borçlarını vadeye yaydı ve yeniden ihracata çalışmaya başladılar. Yeniden yapılanmadan ziyade devamlı yapılanmaya geçtiler. Egeli işadamlarının büyük bir bölümü, belki yeni yatırım yapmadı ama verimlilik, kalite ve dış ticarette çalışma azmi ile işlerine sarıldılar. Belki büyümediler ama en azından işlerini toparlama dönemine girdiler.

Bunların arasında işlerini büyüten, performansını artıran var mı?

Benim görebildiğim kadarıyla Egelilerin içinde işlerini büyüten sadece birkaç kuruluş var. Bunlardan bir tanesi, tütün ve çeşitli faaliyetlerde çalışan Gürel Ailesi. Bu aile yatırımlarına, dolayısıyla büyümeye devam ediyor.

Bölgede yoğunluklu olan sektörlerin performans değerlendirmesini yapar mısınız?

Tekstil dünyasında yeni yatırımlar gözlenmedi ama var olan şirketler verimlilik ve kalitelerini geliştirerek ihracata ağırlık verdiler. Çimentoda da yeni yatırım yok, bölgenin şirketleri dış pazarlardaki faaliyetlerini artırmaya çalışıyorlar.

Bölgenin bir diğer etkin sektörlerinden olan demir-çelik ise rekabetin yoğun olduğu bir sektör. Uzakdoğu’daki SARS hastalığı nedeniyle ihracatta bir miktar gerileme oldu. Fakat, eylül ayından itibaren toparlanma olacağını ümit ediyorum.

Ege’de bir de makarna sektörü var. İzmir’de kurulu Piyale ve Kartal makarna şirketlerinin ikisi de satıldı. Biri Koç, biri de Sabancı Grubu’na gelin oldu. Şirketlerin yeni hissedarları, ek yatırımlarla şirketleri yeniden yapılandırdı ve üretimlerine devam ediyorlar. Benim gördüğüm kadarıyla da gayet iyi gidiyorlar.

İç pazarda 2001’de başlanan daralma ile birlikte Egeli şirketlerin ihracata yüklendiğini söylemek mümkün mü?

Mümkün. Çünkü, 2001’den beri iç pazar kayboldu. Bu yıl için de aynı durum söz konusu ve belki de 2004’de de böyle olacak. O nedenle orta ölçekli olsun, büyük olsun bütün sanayi kuruluşları ihracata yöneldiler. Bu kuruluşların hepsi ihracat ve yeni pazar  peşinde koşuyorlar.

Bu yılın ilk 6 aylık verilerine baktığımız zaman, Egeli ihracatçıların rakamlarında bir artış var. Tabii yılın ikinci yarısında kur engeli, ihracatı ne kadar engelleyeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.

İller bazında baktığımızda öne çıkan veya sıkıntı çekenler hangileri?

Denizli, en çok öne çıkan ve sıkıntı çeken il oldu. Çünkü, çoğu yatırımda yakalandı ama enerjik çalışmaları ile dış pazarlarda koşturmalarıyla bu sıkıntıyı aşma peşindeler. Gördüğüm kadarıyla sıkıntı henüz atılmış değil ama en azından yol aldılar.

Aydın’da zaten sanayi yavaş yavaş büyüyor. Yatırımlarını borçla değil, kendi öz varlıklarına dayandırarak yaptılar ve emin adımlarla büyüyorlar. Uşak’ta tekstil ve halıcılık önde ama yeni bir yatırım yok.

Balıkesir ve Aydın gibi yine ayakları üzerinde gidiyor. İzmir ise yeni organize sanayi bölgeleriyle yeniden yaratıldı. Organize sanayi bölgelerindeki çok sayıda şirket, büyüyen iş hacmiyle, çalışma temposuyla faaliyetlerine devam ediyorlar.

Tabi sıkıntı var ama bu sıkıntı sadece bölgenin değil, Türkiye’nin, hatta dünyanın sıkıntısı. Bu sıkıntının eylül ayından sonra dünyada, özellikle Avrupa’da daha artacağı söyleniyor. Ama buradan yara almadan geçmenin çaresi ise verimlilik, kalite ve yeni pazarlara açılmak.
Egeli işadamı bunu görüyor, düşünüyor ve sık sık da fuar ve pazar gezmelerine gidiyor. Ege’de büyük sermaye yatırımı yok belki ama Ege kendi içinde devam ediyor. Burada halka açık bazı ortaklıklarda sıkıntılar var.

Çok ortaklı yapılarda, Kipa, Enda ve Elda gibi iyi örnekler var. EGS ise kötü bir örnek değil ama sıkıntılı bir dönemden geçiyor. BDDK ile anlaşacak ve yeni düzenlerini kuracaklarını, ihracata yüklenerek dış ticaret hacimlerini genişleteceklerini tahmin ediyorum.

Manisa için ne söyleyeceksiniz?

Manisa Organize Sanayi Bölgesi, Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgelerinden biridir. Sadece Ege kökenli değil, yabancı yatırımları, şirketleri de faaliyet gösteriyor. Vestel’in bayrakçılığında gerçekten hızlı bir faaliyet devam ediyor. Manisa’da gerileme yok. Tabii Vestel’in ilde büyük bir gücü var.

Burada ön plana çıkan gruplar var mı?

Tuborg ve Çimentaş gibi şirketler yabancılara satıldı ama Egeli işadamlarının birlikte yeni kurdukları işler de var. Örneğin, Cem Bakioğlu, Öner Akgerman ve Tufan Ünal, benim de aralarında bulunduğun 20 civarında işadamı büyük bir hastane kuruyoruz. Bu hastane de muhtemelen eylül ayında açılacak.

Yine 5 – 6 arkadaş el ele vererek güçlerimizi birleştirip bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Yeni yatırım değil ama kaliteyi ve verimliliği yükseltmek için sürekli yatırım yapılıyor. Mesela benimde ortak olduğum İzmir Demir Çelik, oksijen tesisi yatırımı yaptı ve sistem şu anda çalışıyor.

Aliağa bölgesine doğal gaz geldi. İDÇ de doğal gazı kullanıyor. Doğalgaz Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’ne kadar ulaştı, Ege Seramik gibi büyük kuruluşlar da bu işten kısa sürede yararlanmaya başlayacak. Bu durum, hem üretimi, verimliliği artıracak, hem de çevre sorunlarını çözecek. Bu durum bölge için uluslararası pazarda rekabet imkanı yaratacak. Bu da hepimizi ferahlatacak bir durum.

Sektör olarak öne çıkanlar oldu mu?

İnşaat sektöründe çok büyük bir sıkıntı var. Özellikle tuğla sektörü çok büyük bir sıkıntıda. Çünkü, tuğlanın büyük bir ihracat potansiyeli yok. Demir-çelik sektörü sürekli olarak dış pazarlara çalıştığı için o sıkıntıyı fazla hissetmiyor. Demir-çelik üretimi Türkiye’de yüksek ve yıllardan beri sektör üretiminin yüzde 60’ını dış pazarlarda satıyor.

Bölgede yeni sivrilen bir grup yok. Egeli işadamları, şirketleri,  2002 başından başlayan, hatta 2003’ün sonuna kadar devam edecek bir toparlanma dönemi yaşıyor. Doğrusunu da yapıyor. Çünkü, kurun bu kadar düşeceği tahmin edilemeyen bir Türkiye’de, kârlılık olmadığı için sermaye birikiminin de olması mümkün değil. Önce sermaye birikimi olacak, ardından yatırım olacak. Borçla yatırım dönemi artık Türkiye’de bitmiştir.

Tekstil sektörü için bütün odak dış pazarlar mı?

Denizli başta olmak üzere, İzmir ve bölgedeki tekstilcilerin hiçbiri iç pazara çalışmıyor. Hepsinin gözü dışarıda. Bütün tekstil sektörü, yurt dışında fuarlarda bire bir koşturarak pazarlama imkanları açtı.

Krizin bize en azından şu faydası oldu: Verimlilik ve pazarlama, üretim kadar öne geçti. Bu kriz Türk ve Egeli sanayicilere, “Bir elin nesi var, iki elin sesi var”ı öğretti. Aynı zamanda, birbirleriyle anlaşmayı, verimliliği, işçi-işveren barışını öğretti. Yani, temel taşlar yeniden inşa ediliyor.

Tekstil’in yüzde 90’ı ihracat ediliyor dediniz. İhracat açısından başarılı bulduğunuz diğer sektörler hangileri?

İhracat başarısında tekstil, konfeksiyon, demir-çelik ve çimento başı çekiyor. Demir-çelik sektöründe iç tüketim sınırlı. Duble yollar dışında başka inşaat alanı yok. Bir de halkın katkılarıyla okul yapılıyor. Artık hastane bile yapılmıyor.

Konut sektörü sıkıntıda, kooperatifler evleri de artık yapılmıyor. Bu nedenle, seramik dahil olmak üzere inşaat sektörünün tamamı yurt dışına çalışıyor.

Orada sizin dikkatinizi çeken örnek gösterebileceğiniz şirketler var mı?

Örneğin, elektronik sanayinde sadece Vestel değil, küçük ve orta ölçek sanayiciler de ilerlemeye başladı. Otomotiv yedek parçalarında, jant sanayinde iç tüketim olmadığı için yüzde 100 ihracata çalışılıyor.

Bunlar dışında zeytinyağı makineleri, presler, takım tezgahları, bilgisayar kontrol üniteleri ihracatı yapılıyor. Benim de bildiğim bayağı başarılı İzmirli elektronik şirketleri var. Bu şirketlerin ihracatları son derece iyi gidiyor.

Organik tarım dikkatinizi çekiyor mu?

Organik tarımda yeni gelişmeler var. Özellikle ticaret borsası, organik tarımla uğraşanların önünü açmak için bir hayli çalışıyor. Türkiye’deki organik tarımın merkezi de Ege bölgesi. Çünkü, burada başladı ve sürekli büyüyor.

2003 yılının ilk 6 ayına baktığımız zaman 2002’nin devamını mı görüyorsunuz yoksa dikkat çekici bir gelişme var mı?

2001’de başlayan kriz nedeniyle sanayici, yarattıklarını kurtarmak için kendini dışarıya attı. Dışarıda öğrendiklerini, denediklerini, gördüklerini içeride kaliteden taviz vermeden en ucuz şekilde hatta kaliteyi yükselterek nasıl elde edeceğini düşündü. Çok ufak tefek kalite yatırımları yaptı. Kalite ile ilgili arayış içine girdi. Uluslararası pazarda kalite laboratuarlarını, ar-ge görgülerini aldı getirdi. Ve bu çalışmalar sonucunda sanayici kendisini yavaş yavaş kurtarıyor.

Yeni bir finansman kaynağına ihtiyaç var ama öyle bir kaynağın olmadığını çok iyi biliyorlar. Mümkün olduğu kadar kendi öz sermayeleriyle bu işleri bitirmeye çalışıyorlar. Ama şunu da söylemeliyim ki, Egeli sanayici ve şirketleri, büyük bir borç altında.

En büyük sıkıntı burada mı diyorsunuz?

Burada başlıyor ama buna rağmen bu sıkıntıyı aşmak içinde hiçbiri teslim olmadı.

“YURT DIŞINA GİDENLER DÖNÜYOR”

Tekstil başta olmak üzere, bazı şirketler maliyetlerin yüksekliği nedeniyle fabrikalarını yurt dışına taşımasından bahsediliyordu. Bu Ege Bölgesi için geçerli mi?

Evet, bunu birkaç arkadaş denemeye çalıştı. Çünkü, gördü ki bunun sonu yok. Sürekli olarak Bulgaristan ve Romanya konuşuldu. Bu ülkelerde işçilik Türkiye’ye göre belki daha ucuz ama iş verimliliği henüz o noktaya çıkmadı. 8 saatlik çalışmada, işçiden 8 saatin karşılığını alamıyorsunuz.

Eski sosyalist sistemden kurtulmanın getirdiği rahatlıkla, çoğu durdu, geri kaldı. Bu yüzden o ülkelere giden işadamları da, “Benim ülkem daha iyi” demeye başladılar. Gidilen dönemde elektrik sıkıntısı vardı, o aşıldı. Kotalar konusunda sıkıntılar vardı, şimdi kotalarda öyle bir sıkıntı yok.

KAYA TUNCER’E TEBRİK

Yabancı sermayeli kuruluşları Yaşar’dan Tuborg’u, Akgerman Ailesi’nden de Çimentaş’ı satın aldılar. Tire’de BAT, sigara fabrikası kuruyor. Bunun dışında gelen yabancı yatırımcı oldu mu?

Büyük kuruluş olarak benim bildiğim yok. Ama küçük bazlı girişimler olabilir. Özellikle de Ege Serbest Bölgesi’nde. Serbest bölge bir hayli hareketli ve yabancı sermaye geliyor. Kaya Tuncer, orada bayağı faal. Her ay yabancı bir ülkenin elçisini veya sanayicilerini Ege Serbest Bölgesi’ne getiriyor, ağırlıyor. Bunda da bayağı başarılı oluyor. Serbest bölge önce eleştirildi ama bugün gelinen nokta için de Kaya Tuncer’i tebrik etmek gerekiyor.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz