“En Çok Etkilenen 3 Ülkeden Biri Türkiye Olacak”

Desmond Lachman, Amerika’nın önde gelen kuruluşlarından American Enterprise Institute’un gelişmekte olan ülkeler ekonomilerinden sorunlu direktörü. Daha önce IMF ve Salomon Smith Barney’de aynı kon...

1.04.2006 03:00:000
Paylaş Tweet Paylaş

Desmond Lachman, Amerika’nın önde gelen kuruluşlarından American Enterprise Institute’un gelişmekte olan ülkeler ekonomilerinden sorunlu direktörü. Daha önce IMF ve Salomon Smith Barney’de aynı konuda çalıştı, çok sayıda ülkeyi yakından analiz etti. Türk ekonomisini de yakından izliyor, performansı hakkında araştırmalar hazırlıyor.
Lachman, global ekonominin ciddi bir süreçten geçtiğini, birkaç önemli riskle karşı karşıya olduğuna dikkat çekiyor. Enerji fiyatları, Çin, ABD’nin cari açığı ve merkez bankalarının faiz artırımına gidecek olmasının, özellikle gelişmekte olan ülkeleri zorlayacağını belirtiyor. Türkiye’nin de bundan etkilenebileceğini belirtiyor ve “Yükselen piyasalarda görülecek herhangi bir gerileme döneminde, Macaristan, Filipinler ve Türkiye gibi dışsal temelleri zayıf olan ülkeler, dışarıdaki elverişli koşulların gerilemesinden en çok etkilenecek ülkeler olacaktır.”hed

İkinci Yarıya Dikkat
-Bugün global ekonomi, 2006’nın ilk yarısı için güçlü büyüme eğilimini sürdürerek dengeli bir şekilde gidecek gibi görünüyor. ABD için dördüncü çeyrekteki yavaşlamanın yankıları devam ediyor, Avrupa ve Japonya ekonomileri ise sağlıklarına kavuşmaktalar. Bununla birlikte, bu büyümenin uzun süre devam edip edemeyeceği başlı başına bir mesele. Zira global ekonomi, yılın ikinci yarısında ciddi bir yavaşlama sonucu verebilecek bir dizi büyük riskle karşı karşıya bulunuyor.

Gelişmekte olan ülkeler, orta vadede, Birleşik Devletler, Japonya ve Avrupa’nın likidite koşullarını eşzamanlı olarak sıkılaştırmaları durumuyla karşılaşacaklar. Uzun vadede ise global ekonomideki büyümenin yavaşlamasıyla ve global hisse senedi piyasalarının bugünkü canlılığını kaybetmesiyle, kendi piyasalarına geri dönme riskiyle karşılaşabilirler.

 Enerji Büyük Bir Risk
Global enerji piyasasında çok az yedek üretim söz konusu ve önemli arz kesintilerinin olabileceği birçok yer var. Geçtiğimiz 10 yıl boyunca, enerji sektörüne yapılan yatırım, örneğin Hint ve Çin ekonomilerindeki büyümeye yakın bir gelişme göstermedi. Daha acil örnekler olarak da, İran ve Nijerya’daki durumu görüyoruz ve buradaki sorunlar kısa zaman içerisinde çözülecek gibi durmuyor. Bunların yanı sıra Ekvator, Irak, Rusya ve Venezüella gibi ülkelerde de arz kesintilerine rastlayabiliyoruz.

Bugünkü seviyesinin üstünde yükselen petrol fiyatlarının global ekonomide bir yavaşlama sonucu vereceği tahmin edilebilir. Özellikle buradaki fiyat artışları, ABD ve Avrupa’da son dönemde rastladığımız sıkı para politikasının bütün etkilerinin açığa çıkmasıyla ve ABD’deki emlak piyasasının gerilemesiyle aynı dönemde olursa, bunun global ekonomi üzerindeki etkisi daha da kötü olacaktır.

Abd’de Emlak Yavaşlıyor
ABD’deki emlak piyasası yavaşlamanın bütün işaretlerini gösteriyor. Hali hazırda ev satışlarının düştüğünü, konut stoklarının yükseldiğini ve harcama düzeylerinin gerilediğini görüyoruz. ABD’de konut fiyatlarının daha aşağı düzeye çekilmesi, emlak piyasasından hisse çıkışı aniden düşeceği için, ABD’deki büyümeyi en az yüzde 1 oranında etkileyecektir. Bugüne kadar emlak, ABD ekonomisi için temel destek kaynağı oldu ve ekonominin yüksek enerji fiyatlarından etkilenmesinin önünde de bir kalkan vazifesi gördü.

Çin’deki Büyümenin Yarını
Çin’in döviz koru politikasında gösterdiği yönetim tarzı, ABD Kongresi’nin bu ülkeye karşı güçlü ve korumacı bir baskısını açığa çıkaracağı için, burada da ciddi bir riskle karşı karşıyayız. ABD yönetimi, Çin’in kendi para birimini daha esnek hale getirme yönünde ve büyüme stratejisini ABD’ye yaptığı ihracatı daha da artırmaya dayandırması konusunda uzlaşmaz bir tavır içerisine girmesinden, giderek büyüyen hayal kırıklığını ifade ediyor.

Bugüne kadar Çin, global ekonomideki büyümenin en büyük motor gücü oldu ve doğal kaynakların da en büyük satın alıcılarından. Çin’in büyümesinde meydana gelecek herhangi bir yavaşlama, bütün Asya kıtasında ciddi bir şekilde yankısını bulacaktır.

Global Cari Açık Tehlikesi
Dünya bugün, son 60 yıl içerisindeki en kötü global ödeme dengesizliğiyle karşı karşıya. Daha özel olarak bakıldığında, ABD’de GSYİH’nın yüzde 6’sına varan cari işlemler açığı, 1987 yılında krize yol açan düzeyini şimdiden ikiye katlamış durumda. Bu, dengesizlikleri yıkıcı bir biçimde açığa çıkarma ve dolayısıyla mali piyasaları ciddi bir şekilde etkileme riskini de taşımaktadır. Doların önemli düzeyde zayıflaması, diğer ülkelerde deflasyoncu bir baskıya dönüşebilecektir.

Gelişmekte Olanların Durumu
Gelişmekte olan ülkeler, son birkaç yıldır son derece uygun ve sağlıklı koşullarda yollarına devam ediyor. Emtia fiyatları yüksek, global faiz oranları düşük, global büyüme güçlü yapısını koruyor ve Çin pazarı genişlemeye devam ediyor.

Ancak, az önce işaret ettiğimiz riskler, bu koşulların uzun süre devam edemeyeceğini gösteriyor. Ve koşullar değiştiğinde, şimdiki tarihsel geriliklerini genişletip yayacakları ve halihazırdaki yüksek kambiyo değerlerinin, para birimlerinin zayıflamasıyla birlikte gerileyeceği tahmin edilebilir.

Yükselen piyasalarda görülecek herhangi bir gerileme döneminde, Macaristan, Filipinler ve Türkiye gibi dışsal temelleri zayıf olan ülkeler, dışarıdaki elverişli koşulların gerilemesinden en çok etkilenecek ülkeler olacaktır. Diğer tarafta, Meksika, Venezüella ve Rusya gibi petrol ihraç eden gelişmekte olan ülkeler ise en az etkilenenler olacaktır.

Türkiye’nin Temeli Güçlü
Öte yandan, yükselen piyasalarda görülecek herhangi bir gerileme, daha önceki gerileme dönemlerine oranla daha az ciddi sonuçlar doğuracaktır, zira toplam olarak bakıldığında bu ülkeler daha iyi temellere sahiptir.

Diğer gelişmekte olan ülkelerin standartlarıyla bakıldığında, Türkiye’nin ekonomik temelleri çok da güçlü görünmemektedir. Cari işlemler açığının GSYİH’nin yüzde 6’sına ulaştığı koşullarda, önemli ölçüde aşırı değerlenmiş bir para birimiyle ve zayıf yapılandırılmış, yüksek bir kamu borcuyla birlikte düşünüldüğünde, Türkiye, gelişmekte olan ülke borçlarından kaynaklanan dışsal ortamdaki değişimler karşısında, özellikle kırılgan bir konumdadır. Bu, Türkiye’nin kamu maliyesindeki yönetimine dair ciddi önlemlerin ve IMF’le ilişkilerinin tartışılması anlamına gelmektedir.

Global Likiditede Neler Olacak?
Önümüzdeki birkaç ay boyunca, global likidite koşullarındaki sıkılaşmanın daha ileri boyutlara taşınacağı beklenebilir ve bu da yükselen piyasalar için destekleyici olmayacaktır. Amerikan Merkez Bankası gelecek iki toplantısında da faiz oranlarını artırmayı planlıyor, Japonya Merkez bankası nicel gevşemeden uzak duracağının açık sinyallerini veriyor, Avrupa Merkez Bankası ise faiz oranlarını daha da artıracağına işaret etti. Tabii, global ekonomi yukarıda işaret ettiğimiz riskler yüzünden iyice yavaşlayabilir diye, G-3 merkez bankaları işi daha da fazla sıkılaştırmaktan geri durabilirler. Bununla birlikte, bu durum, kaderleri canlı bir ekonomiye bağlı olan gelişmekte olan ülkeler için, sadece bir züğürt tesellisi anlamına gelecektir. 

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz