Hedefimiz Dünyada Bir Numara Olmak

Mustafa Sak / Adopen Yöneticisi    Antalyalı Sak Ailesi, iş dünyasının son dönem yükselen gruplarından… Temili 1959 yılında kauçuk ayakkabı imalatıyla başlamış. Şimdi PVC pencere, madenci...

1.03.2004 02:00:000
Paylaş Tweet Paylaş
Mustafa Sak / Adopen Yöneticisi  
 
Antalyalı Sak Ailesi, iş dünyasının son dönem yükselen gruplarından… Temili 1959 yılında kauçuk ayakkabı imalatıyla başlamış. Şimdi PVC pencere, madencilik ve çimento işleri var. Üç kardeş ve baba tarafından yönetiliyor. Ancak, diğer gruplarının tersine, burada her kardeş bağımsız olarak bir şirketi yönetiyor. Aile’nin önemli işlerinden Adopen’i ise Mustafa Sak yönetiyor. 1997 yılında kurduğu şirket, şimdi 40 ülkeye ihracat yapıyor, 53 milyon dolarlık ciro gerçekleştiriyor. Hedefi ise dünyanın en büyük PVC pencere üreticisi olmak.    
 
Türkiye PVC pencere pazarı henüz genç bir pazar olmasına rağmen hızlı bir büyüme kaydetti. Son 10 yıl içerisinde oyuncu sayısı katlanarak arttı. 2004’e gelindiğinde pazarın büyüklüğü 1 milyar dolara ulaştı. 2001 krizinden her sektör gibi bu sektör de olumsuz etkilendi ve yüzde 30 oranında küçülme kaydetti. Ancak, bu süreçte pazardaki oyuncular ihracat fırsatlarını keşfettiler. Dünya pazarlarında pek çok yeni müşteri edindiler.  
 
Bu süreçte büyümesini sürdüren ve uluslararası pazarlara da açılmayı başaran şirketlerden biri de Adopen oldu. Çok fazla ön plana çıkmayan, Antalya merkezli olduğu için de sessiz, ancak istikrarlı büyümesine devam eden şirket sadece 7 yıllık bir geçmişe sahip. 1997 yılında kurulan firma bugün 40’a yakın ülkeye ihracat yapıyor. Adopen’in kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Sak, Türkiye’nin çok kısa sürede dünyanın PVC pencere üreticisi olabileceğine inanıyor. Sak, “Pvc pencere dünyada da yeni bir pazar. Markalarımıza ve ar-ge’ye yatırım yaptığımız sürece tüm dünya pazarlarına üretim yapabilecek potansiyelimiz var” diye konuşuyor.  
 
Mustafa Sak, üç kuşak sanayici bir aileden geliyor. Dedesi 1956 yılında işe bir kauçuk ayakkabı fabrikası kurarak başlamış. Fabrikanın üretimi günde 5 bin çift kapasiteye ulaşınca, işini büyütmüş ve bugün Türkiye’nin en büyük plastik üreticilerinden biri olan Çağlar Plastik’in temellerini atmış. Bir süre sonra dedesinin kurduğu işi babası devralmış. Derken sıra üçüncü kuşağa yani Mustafa Sak ve kardeşlerine gelmiş. Ancak, burada farklı bir yöntem uygulanmış ve grup yerine, sektörel dağılım tercih edilmiş. Böylece, kardeşler ayrı ayrı şirketlerin başına geçmiş ve bağımsız yönetmeye başlamışlar.  
 
Mustafa Sak, bu dağılımda babasının etken olduğunu söylüyor ve şöyle konuşuyor: “Babam, çoğu babanın yapamayacağını yaptı ve üç oğluna da ayrı bir iş kolu açtı. Bana pencere profil işini, ortanca kardeşime barit ve çimentoyu, en küçüğümüze de dededen kalma boru işini verdi”.  
 
Halen üç kardeşin başında olduğu Ado Madencilik, Ado Çimento, Adopen ve Çağlar Plastik şirketleri birbirinden tamamen bağımsız olarak faaliyet gösteriyorlar. Ado Madencilik tüm dünyaya petrol aramada kullanılan barit madenini ihraç ediyor. Ado Çimento, 2004 yılında hizmete geçecek yeni entegre tesisiyle çimento sektörünün büyük üreticilerinden biri olmayı hedefliyor. Çağlar Plastik ise Türkiye’nin en büyük plastik boru üreticilerinden.  
 
Mustafa Sak, üç kardeşin en büyüğü… ABD’de eğitim aldıktan sonra Türkiye’ye dönüyor ve ilk olarak dedesinin kurduğu Çağlar Plastik’te yönetici yardımcısı olarak işe başlıyor. Derken şirketin genel müdürü oluyor ve 1997 yılında ABD’de kafasına koyduğu pvc pencere işine giriyor.  
 
Adopen’i 1997 yılında Antalya’da kuruyor. Buradaki ilk fabrikanın arazisi istimlak olunca babasının da desteğiyle İstanbul’daki fırsatları araştırmaya gidiyor. 2001 yılında Plaspen’i satın alıyor ve üretime İstanbul’da devam ediyor. Plaspen’i satın alması ihracat hedeflerini büyütmesine yardımcı oluyor. Plaspen ve Adopen markalarının yanı sıra, yurtdışı pazarlarında da WinTech markasıyla adını duyuruyor. Krizle birlikte Antalya’ya geri dönüyor ve Organize Sanayi Bölgesi’nde 100 dönüm arazi üzerine entegre bir üretim tesisi kuruyor.  
 
Mustafa Sak, her ne kadar “2003 yılı bizim için adaptasyon süreci oldu” dese de Adopen aynı yıl toplam 53 milyon dolarlık bir satış hacmine ulaşıyor. Mustafa Sak, bu rakamın yüzde 20’sinin ihracattan geldiğini söylüyor. Yaklaşık 10-11 milyon dolar düzeyinde olan ihracatı 2004 yılında 25 milyon dolara çıkaracaklarını söyleyen Sak, “2004 yılında 70 milyon dolar ciro hedefliyoruz” diyor.  Son olarak Tunus’ta bir fabrika kurduklarını söyleyen Sak, “Buradan Kuzey Afrika pazarlarına üretim yapacağız. Bir sonraki hedefimiz ise Rusya” diye konuşuyor.  
Adopen Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Sak’la Adopen’in başarı öyküsünü konuştuk. Sak’ın Capital’in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:  
 
Adopen nasıl, ne zaman kuruldu?  
 
Adopen, 1997 yılında Çağlar Plastik bünyesinde kuruldu. 2000 yılında şirketleşti. “paranın gireceği yer çuvaldır” derler. Ben de bu  hesapla İstanbul’a gittim. Sanayicilikte dededen kalma agresif bir yapım var. Üretimi çok seviyorum.  Orada Plaspen markasını satın aldım. İlk fabrikamız Antalya’da Havalimanı’nın yanındaydı. Burası istimlak olunca, üretimi İstanbul’a taşıdık.  
 
Zaman içerisinde İstanbul’un üretim için çok da cazip olmadığını gördüm ve yeniden Antalya’da üretim yapmaya karar verdim. Bu süreç, krizin yaşandığı döneme de denk geldi. Yeni dönemde ihracata ağırlık vermek istememiz de daha büyük bir üretim tesisini gerektiriyordu. Antalya Organize Sanayi Bölgesi içerisinde 100 dönüm arazi üzerine, İstanbul’da yapabileceğimizden çok daha düşük bir maliyete mükemmel bir tesis inşa ettik. Bu tesis 2003 yılında üretime geçti.  
 
Şu anda tüm üretim birimlerimiz ve yönetim buradan gerçekleşiyor. Yurtdışındaki yatırımlarımızı da buradan yönetiyoruz. İstanbul’daki fabrikamızı ise artık sadece depo olarak kullanıyoruz.  
 
Adopen’in bugün itibariyle ulaştığı ciro, üretim kapasitesi ve ihracat ne düzeyde?  
 
Rakamsal olarak 2003 yılında 53 milyon dolarlık bir satışımız oldu. İhracat bunun içerisinde yüzde 20’lik bir pay alıyor. Yaklaşık 10-11 milyon dolar düzeyinde. 2004 yılında ihracatımızı 25 milyon dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Ciro olarak da yaklaşık 70 milyon dolar gibi bir rakam hedefledik. Üretim kapasitemiz 18 bin ton civarında. 2004’te 25 bin tonu geçmeyi planlıyoruz.  
Yerel pazarda 2003, yeni tesisimizin ilk yılı olması nedeniyle bizim için bir adaptasyon yılı oldu. 2004’te artık ciddi bir büyüme hedefliyoruz. 2003 Ocak ayında Tunus’ta bir joint venture yaptık. Oraya teknoloji transfer ettik ve Tunuslu bir aile ile yüzde 50-50 ortaklıkla yöneteceğimiz bir şirket kurduk. Buradaki fabrika yılda 4 bin ton üretim yapıyor. Buradan Kuzey Afrika pazarlarına satış yapmayı hedefliyoruz.  
 
Yurtdışında başka ne gibi yatırımlarınız var?  
 
Plastik pencere, dünyada da henüz yeni bir sektör. Söylediğim gibi, Tunus’daki şirketimizle Afrika’yı hedefliyoruz. Afrika pazarında çok ciddi gümrük sorunları var. Buradan o pazarlara mal göndermek çok zor. Tunus’ta kurduğumuz şirket bu işi çok kolaylaştıracak.  
Bunun yanı sıra, Rusya’da, Moskova bölgesinde bir fabrika inşaatına başladık. Bu fabrika da bir aksilik olmazsa 8 ay içerisinde tamamlanacak. Türkiye’deki markamız Adopen, ancak yurtdışında WinTech adı altında üretim yapıyoruz ve onunla tanınıyoruz.  
 
Bugün hali hazırda tüm Avrupa, Afrika ve Ortadoğu’da yaklaşık 40 ülkeye ihracat yapıyoruz. Ancak, malımızın kabul gördüğü yıldız ülkeler var. Bunlar içerisinde CIS ülkeleri, Balkanlar, Fransa ve İran gibi pazarlar yer alıyor.  
 
Adopen’i yerel bir marka olarak tanıdık. Ancak, Türkiye geneline yayılması ve kabul görmesi çok hızlı bir şekilde oldu. Markalaşma sürecinde nasıl bir strateji izlediniz?  
 
Türkiye’de selpak, sana yağı gibi plastik pencere de Pimapen ile tanındı. Ürünün önünde böyle bir marka geçince, biz de kendi markamızı ön plana çıkarmak için yatırım yaptık. Diğer yandan ben reklamın gücüne çok inanıyorum ve kesinlikle ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.  
Dünyada durum Türkiye’deki gibi değil. Dünyada plastik pencere, sadece plastik pencere olarak biliniyor. Türkiye’deki gibi önünde bir marka yok. Ama biz dünya pazarlarında da reklama ağırlık veriyoruz. Hem Türkiye’de hem de uluslararası pazarlarda kalıcı olmak için bu şart.  
 
Adopen’in Türkiye çapında 342, yurtdışında 110 adet bayisi var. Bu kadar geniş bir bayi ağına birdenbire sahip olmadık. Babamla beraber Çağlar Plastik markasıyla plastik boru üretirken zaten bütün Türkiye’de bağlantılarımız vardı. Adopen için bölge temsilciliklerini belirlememiz yeterli oldu. Marmara, Ege, Ankara, Adana ve Antalya' da kurduğumuz bölge müdürlükleri ile hizmet ağımız kısa zamanda yaygınlaştı. Sonuçta Adopen’in hızlı gelişiminde Çağlar Plastik’ten gelen altyapı çok etkili oldu.  
 
Adopen olarak kendinizi Türkiye pazarında nasıl konumlandırıyorsunuz? Bundan sonra pazarın nasıl şekilleneceğini düşünüyorsunuz?  
 
Türkiye’de PVC pencere alanında faaliyet gösteren büyük firmaların üye olduğu Plastik Profil Üreticileri Derneği adı altında bir dernek var. Bu dernek bünyesinde büyük oyuncular olarak verilerimizi paylaşıyoruz. Derneğin son yayınladığı verilere göre PVC pencere sektöründe şu anda pazar lideri Fırat Pen olarak gözüküyor. Fırat Pen’in ardından da sırasıyla Adopen, Pimapen ve Egepen Deceuninck geliyor. Bu verilere göre pazarda ikinciyiz.  
 
Ben kendi adıma sektörün daha da büyümesini ve daha çok oyuncu olsun arzu ediyorum. Hatta Türkiye olarak plastik pencere işine soyunalım, yakın pazarlarda “pen” diyince akla Türkiye gelsin istiyorum. Bugün dünya haritası üzerinde ihracat yapamayacağımız hiçbir yer yok. Çünkü, biz plastik pencere kullanmıyoruz diyen hiçbir ülke yok. Biz işimizi iyi yaparsak, fırsatları kovalamak da o kadar kolay olacaktır.  
 
Yani dış pazarlarda Türk üreticilerin şansının yüksek olduğunu mu söylüyorsunuz?  
 
Türkiye pazarında son dönemde iyiden iyiye kızışan rekabet pazardaki oyuncuların sadece iç pazarda üretim ve satış yaparak bu işi devam ettiremeyeceklerini gösterdi. Pek çok firma ihracata yöneldi. Bugün artık ihracat yapmayan pencereci yok gibi. Ancak, artık sadece ihracat yapmak da yeterli olmuyor. Dış pazarlarda da kalıcı olmak gerekiyor.  
 
Bugün artık ürettiğiniz malı uygun fiyata, iyi bir hizmetle vermeniz yeterli değil. Çin tam tamları çala çala geliyor. Bizim bu noktada akıllı hareket etmemiz gerekiyor. Ar-ge’ye yatırım yapıp markamızı güçlendirmeliyiz. Ancak, bu şekilde kalıcı olabiliriz. Dünyada da pvc pencere pazarı çok yeni bir pazar. Ar-ge’ye ve markaya yatırım yapılırsa Türk pencerecileri dünya pazarlarında liderliğe oynayabilirler. Bu konuda çıtayı hep yüksek tutuyoruz. Özellikle Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da 2008 yılına kadar pazar ikincisi olabiliriz diye düşünüyorum.  
 
Türkiye’de ikinci sırada olduğunuzu söylüyorsunuz. Antalya ve bölgesinde pazar payınız ne düzeyde, buradaki rakipleriniz kimler?  
 
Antalya ve civarı için de hemen hemen Türkiye geneliyle aynı bir sıralama var sanıyorum. Ancak, bu bölgede PVC pencere işinde biraz dağınık bir pazar söz konusu. Çok sayıda oyuncu var, bu nedenle burada pazar ciddi biçimde bölünüyor.  
 
“ÜÇ KUŞAK SANAYİCİYİZ”  
 
KAUÇUK AYAKKABIYLA İŞE BAŞLADIK  
 
Öncelikle bir grup olmadığımızı belirtmek istiyorum. Üç kardeş olarak ayrı ayrı şirketleri yönetiyoruz. Yani ailenin birbirinden bağımsız şirketleri var. Ben üçüncü kuşak sanayiciyim.  
İlk kuşak adını taşıdığım rahmetli dedemdir. Dedem, Burdur’un Bucak ilçesinde 1956 yılında kauçuk ayakkabı üreterek işe başlamış. Günde 5 bin çift kapasiteyle naylon ayakkabı üreten Doruk adında bir şirket kurmuş. Plastik işine benim doğduğum 1969 yılında girmiş. İtalya’dan getirttiği makinelerle Çağlar Plastik markasıyla plastik üretimine başlamış. Ailenin tek erkek çocuğu babam olduğu için dedemden sonra da işi babam devralmış. Babamdan sonra da üç erkek kardeş olarak işin başına biz geçtik.  
 
ÜÇ KARDEŞİN İŞLERİ DE AYRI  
 
Babam üçümüzü de ayrı ayrı iş alanlarına yöneltti. Hatta eğitimimizde bile üçümüzü farklılaştırma yoluna gitti. Beni ABD’de, kardeşlerimi Rusya ve İngiltere’de eğitim almaya yolladı. Ben kardeşlerin en büyüğüyüm. Eğitimimi tamamladıktan sonra ilk olarak Çağlar Plastik’te PVC boru üretiminde çalışmaya başladım. Şirkette önce yönetici yardımcısı, sonra genel müdür oldum. 1997 yılında da PVC pencere işine girdim ve Adopen markasını yarattım. Kardeşlerim ise Ado Çimento ve Ado Madencilik şirketlerinin başına geçtiler. Şu anda herkes kendi işini ileriye taşımak için çalışıyor. İşlerimiz ayrı olduğu için aramızda herhangi bir çatışma da söz konusu olmuyor.  
 
BAŞARILI ŞİRKETLER  
 
Ado Çimento şirketi işe ilk olarak paketleme ile başladı. Bu yılın sonunda Antalya-Burdur sınırında entegre üretim tesisleri faaliyete geçecek. Ado Madencilik ise petrol aramasında kullanılan barit madenini üretiyor. Bugün dünyadaki barit üretiminin yaklaşık yüzde 35’i Antalya’da yapılıyor. Ado Madencilik de bu üretimin büyük bir bölümünü gerçekleştiriyor. İtalya, Romanya, Cezayir, Mısır, Suriye, Tunus, Yemen ve Türk Cumhuriyetleri gibi petrol araması yapan ülkelere ihraç ediyor. Bugün üçümüz de başarılı şirketler yönetiyoruz. Farklı alanlarda çalışmaktan çok memnunuz. Babam belki de üçüncü kuşak olarak aramızda herhangi bir çatışma olmaması için bu yolu seçti diye düşünüyorum.  
 
“AR-GE İLE BÜYÜYECEĞİZ”  
 
HEDEFİMİZ BÜYÜME  
 
Yeni üretim tesisimiz 2003 yılında faaliyete geçti. Dolayısıyla, 2003 yılı bizim için bir adaptasyon yılı oldu. 2004 yılında artık büyüme hedefliyoruz. Ar-ge’ye dayalı teknoloji üreterek büyüme yolunu seçtik. Şu anda bulunduğumuz fabrikanın hemen karşısında 120 dönüm alan üzerine ar-ge’ye dayalı yeni bir üretim tesisi kuracağız. Burası için 27 milyon dolarlık yatırım yapmayı planlıyoruz. Yurtdışındaki yatırımlarımız devam ediyor. PVC pencerede uluslararası bir firma olmak istiyoruz.  
 
YENİ ÜRÜNLER YOLDA  
 
Yeni ürünler için çalışmalarımız hızla devam ediyor. Bunlar kompozit ürünler olacak ve çok ses getirecek. Tesisimizi 2004 yılı içerisinde tamamlamayı ve 2005’te yeni ürünlerimizi pazara sunmayı hedefliyoruz. Yine profil üreteceğiz, ancak bu profillerin kullanım alanları sınırsız olacak. İlk olarak yurtdışı pazarları hedefliyoruz. Türkiye’de de belki biraz daha yüksek fiyatlar olarak pazara sunabiliriz.  
 
BAŞKA İŞ YAPMAYACAĞIZ  
 
Biz ailecek işimizi büyütmekten önce işimizi iyi yapmak felsefesiyle hareket ediyoruz. Bu nedenle sadece Adopen değil,Ado başlığı ile yapılan işlere yenilerini eklemek gibi bir hedefimiz yok. Adopen, PVC pencere işi yapıyor ve bu işi yapmaya devam edecek. Temel hedefimiz, işimizi daha iyi yapmak ve yeni teknolojiler geliştirerek pazara yeni ürünler sunabilmek.    
 
“MİLYAR DOLARLIK PAZAR”  
 
KRİZDE YENİ MÜŞTERİ KAZANDIK  
 
Cam ve pencereyle birlikte baktığımızda bugün 1 milyar dolarlık bir pazardan söz ediyoruz. 2001’de yaşanan kriz tüm sektörlerde olduğu gibi PVC pencere sektörünü de olumsuz etkiledi. Sektör yüzde 30 oranında küçüldü. Ancak, bu süreçte ihracat fırsatları ön plana çıktı. Bir anlamda kriz sektörü ihracata sevk etti. Pek çok yeni müşteri kazandık. 2003 yılında sektör yüzde 25 oranında büyüdü. Önümüzdeki yıllar için de yılda yaklaşık yüzde 10 büyüme öngörüyoruz.  
 
REKABET 8-10 FİRMA ARASINDA  
 
Pazarda rekabet iyi bir şey ancak rekabet kaliteyi de beraberinde getirmelidir diye düşünüyorum. Eğer rekabet kaliteyi getirmiyorsa o zaman sıkıntı olur. Çok büyük bir gemi bizimki. Bu nedenle oyuncu sayısının fazla olması kötü değil. Yine de pazarda konsolidasyonlar oluyor, olmaya devam edecek. Pazara yeni giren oyuncuların büyük bölümü pencere üreticileri oluyor. Asıl rekabet bizim gibi profil üreten 8-10 tane büyük firma arasında yaşanıyor.  

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Yorum Yaz