Yıllardır hep aynı istatistikleri kullandık. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da benzer bir eğilim var. Herkes kişi başına milli gelir rakamını esas alır, ona göre analizini yapar. Ancak, yaklaşıml...
Kişi başı milli gelir rakamı, bir ülkenin gayri safi milli hasılasının nüfusuna bölünmesiyle bulunur. Kişi başına gelir, bir ülkenin yaşam standardının genel bir göstergesidir. “Satın alma gücü paritesine göre kişi başı milli gelir” rakamları ise her ülkede malların aynı fiyatta satılmasını içeren, nominal döviz kurunun fiyat farklılıklarını yansıtır. Böylece, fiyat farklılıklarını da ortadan kaldırır. Bu yolla, ülkeler arası refah karşılaştırması yapabilmek olanaklı hale gelir.
Çünkü, Türkiye’de 2001 yılında 2 bin 200 dolara düştüğü tahmin edilen kişi başı milli gelirin satın alma gücü, ABD veya Almanya ile aynı değil. ABD’de 2,5 dolar olan bir hamburgeri Türkiye’de 1,5 milyona yaklaşık 1 dolara satın alabiliyoruz.
Ortalama kişi başı milli gelir rakamları ülkedeki tüm insanları kapsar. Ancak, tüm dünya ülkelerinde gelir, erkek ve kadın arasında eşit biçimde paylaşılamıyor. Kadınlar, gelişmekte olan ülkelerde kırsal alanlarda yaşanlar gelirden hakkettikleri payı alamayan grupların başında geliyor.
Gelirin kadın ve erkek arasında eşit olarak paylaşılmaması sorunu sadece Türkiye’de değil, Avustralya ve Finlandiya gibi “sosyal devlet”in öne çıktığı ülkelerde bile kendini gösteriyor. Bu nedenle, önümüzdeki yeni dönemde kadın ve erkek için ayrı ayrı kişi başı milli gelir hesabı yapılması çok daha anlamlı olacak.
Kadın ve erkek için ayrı ayrı hesaplanan rakamlar, iki cins arasındaki sosyo – ekonomik farkları ortaya koyan gösterge olması nedeniyle çok önemli... Ayrıca, hem sosyal bilimciler hem de “tüketim” konusuna odaklanan pazarlama uzmanlarına yönelik hayati mesajlar da içeriyor. Özellikle de iller arasında yapılan analizler...
Capital, UNDP (United Nations Development Programme/ Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından hazırlanan “2001 Türkiye İnsani Gelişmişlik Raporu”ndaki verileri kullanarak kadın ve erkek arasındaki gelir farklılıklarını ortaya koyan bir çalışma hazırladı.
Bu çalışma, Türkiye’nin 80 ili için ortalama gelir, kadın ve erkek için kişi başı gayri safi yurtiçi hasıla rakamlarını içeriyor.
Biz kadın ve erkek arasındaki gelir farklarını iller bazında analiz ederken, Türkiye’ye yönelik bazı mesajları da ortaya koymaya çalışacağız.
Gelir farklılıkları, kadınlar ve erkekler arasındaki gelir ve kazanç farklılıklarının, ancak dolaylı bir göstergesi... Kadın ve erkekler arasında görülen kişi başı gelir farklılıkları, birçok farklı etkeni içeriyor. Kadın ve gelir konusundaki çalışmalarıyla tanınan Ortadoğu Teknik Üniversitesi emekli öğretim üyesi Profesör Dr. Zehra Kasnakoğlu, bu etkenlerin, “Çalışan kadın ve erkek sayılarının farklı olmasından, kadın ve erkekler arasında eğitim, deneyim, çalışılan saat, meslek, işteki durum (statü) farklılıklarına ve piyasa talep koşullarına” kadar uzandığını söylüyor. Kasnakoğlu şöyle devam ediyor:
“Kişi başı gayri safi yurtiçi hasıla farklılığının bir başka nedeni de, Türkiye’de kadınların sahip olduğu taşınmaz malların sınırlılığı olabilir. Ev ve tarla gibi taşınmaz malların tapusu, banka hesapları genellikle erkeklerin üzerindedir ve bu mallardan elde edilen kira, faiz gibi gelirler de, erkekler tarafından kontrol edilmektedir” .
Kadının gelirini hesaplamak zor
Kadın ve erkek için gelir rakamlarını ayrı ayrı bilmek çok önemli. Buna rağmen bu konuda direkt ölçümler yapılmıyor. Bu nedenle, İnsani Gelişmişlik Raporu’nda kadın ve erkek için gelir rakamları matematiksel bir hesap yöntemi kullanılarak kabaca tahmin ediliyor.
Gelir iki şekilde görülebilir: Tüketim için kaynak olarak ve bireylerin kazancı olarak. Kadın ve erkek arasındaki farklılıkları hanehalkı anketi gibi çalışmalarla ölçmek de çok güç. Çünkü, kadın ve erkek aile birimi içinde kaynakları (elektrik, su, yiyecek, elektrikli eşyaların kullanımı vb...) ortak paylaşıyorlar. Bunun tersine, kazanılmış gelirleri birbirinden ayrılabilir. Çünkü, ailenin farklı üyelerinin kazançları, farklı olma eğilimindedir.
İnsani Gelişmişlik Raporu’nda kadın ve erkek için “kazanılmış gelir” hesaplamak için, “kadınların tarım dışı alanlardaki ücretlerinin erkeklerin (tarım dışı) ücretlerine oranı”, “ekonomik olarak aktif nüfus içindeki kadın ve erkek oranları”, “toplam kadın ve erkek nüfusu”, “Amerikan Doları cinsinden satın alma gücü paritesine göre kişi başı milli gelir” verileri kullanılıyor.
Veriler nasıl hesaplandı?
Türkiye için hazırlanan İnsani Gelişmişlik Raporu, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Halis Akder’in yönetiminde hazırlandı. Prof. Dr. Akder, kadın ve erkek için gelirlerini hesaplarken kullandığı yöntemi şöyle anlatıyor:
* Raporda belirttiğim gibi, Birleşmiş Milletlerin geliştirdiği bir formülü kullandım. Bu formül, New York’ta basılan 2001 raporda bir örnekle detaylı olarak gösterilmiştir. Formül elbette kendi başına yeterli değil.
* Devlet İstatistik Enstitüsü’nün sunduğu “illere göre milli gelir” verilerini kullandım. İlk adımda, illere göre kişi başı milli gelir rakamını, satın alma gücü paritesine göre yeniden hesapladım.
* Sonraki adımda ise, Devlet İstatistik Enstitüsü’nün, 1994 yılı için yayınladığı "İstihdam ve Ücret Yapısı" adlı yayınındaki ortalama kadın ve erkek ücretlerinden ve nüfus paylarından yararlanarak kadın ve erkek gelir paylarını tahmin ettim. Türkiye’nin 80 ili için hesapladığım paylar (Earned income share) ve miktarlar, Birleşmiş Milletler Gelişme Programı için hazırlanan 2001 Türkiye Ulusal İnsani Gelişmişlik Raporu’nda sunuldu.
Prof. Dr. Halis Akder, verilerin kısıtlı olması nedeniyle, kadının gelirini, kadın ve erkek arasındaki farkların, 7 bölge ve 4 büyük kent için hesaplanabildiğini belirtiyor. Prof. Dr. Akder, bu hesabının yöntemini açıklamaya şöyle devam ediyor:
* Raporda da belirtildiği gibi, hesaplamaları yedi coğrafi bölge ve dört büyük kent için vardı. Başka deyişle, bölgenin içinde kalan her il için aynı oranları kullandım. Bu yöntemin, kadın ve erkeğin gelirden aldığı payları çok hassas biçimde tahmin ettiğini ileri sürmek güç.
Refah ligi şampiyonları
Kadının en fazla gelire sahip olduğu iller sırasıyla Kocaeli, İstanbul, Yalova ve Adana. Kadın ve erkek arasındaki gelir farkının en düşük olduğu iller ise Adana, Kilis, Siirt ve Adıyaman şeklinde sıralanıyor. Kadın ve erkek arasındaki gelir farklılıklarının en fazla olduğu iller ise Kırşehir, Bolu ve Antalya.
Prof. Dr. Halis Akder, “eşitsizliğin temel kaynağı eğitim” diyor. Eğitim indeksi ve gelir farklılıkları karşılaştırıldığında, Prof. Dr. Akder’in saptamasını doğrulayan sonuçlar elde ediliyor.
Adana, 4 büyük il içinde gelirin kadın ve erkek arasında en eşit dağıldığı il olarak karşımıza çıkıyor. Oysa, Akdeniz Bölgesi’nin genelinde kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik yüksek oranda çıkıyor. Adana ise Akdeniz Bölgesi’nden daha farklı konumda, çok daha eşitlikçi. Prof. Dr. Halis Akder “Bunun sebebi Adana’nın gelenekçi bir il olması ve çalışan kadınların kamu sektöründe istihdam edilmesinden kaynaklanabilir” yorumunu yapıyor.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Zehra Kasnakoğlu, büyük kentlerdeki farklılıkların sebebine ilişkin şu yorumu yapıyor:
“Cinsiyet güç ölçütü (Gender empowerment measure/GEM) ekonomik ve politik alanlarda, karar alma mekanizmalarında kadın ve erkek arasındaki farklılıkları ölçmek üzere geliştirilmiş bir ölçüttür. İstanbul, İzmir ve Kocaeli’nde kişi başı gayri safi milli hasıla farklılıklarının yüksek olması, buna karşın GEM sıralamasında önde olmasının bir nedeni, halen bu illerdeki mevcut düşük eğitimli ve vasıfsız kadın işgücünün varlığı ve bu kadınların büyük bir kısmının gıda ve tekstil sektöründe düşük ücretle, vasıfsız isçi olarak çalışmalarından kaynaklanabilir.
* İkinci nedeni, bu illerde bir piyasa ayrımcılığın varlığı olabilir. Aynı meslek, eğitim ve deneyim düzeyinde olan ve benzer isi yapan kadınlara işverence erkeklerden daha düşük ücret ödenmesi gibi. Daha önceki yıllara ait çalışmalarımız, Marmara Bölgesi’nde yüksek düzeyde bir piyasa ayrımcılığının varlığını ortaya koymuştur.
* Üçüncü neden, kadınların daha çok informal sektörde çalışması ve bu sektördeki gelirlerin milli gelire yansımaması olabilir.”
Yaptığımız analiz, Ankara’da erkeklerin gelirinin, kadınlardan 1, 38 kat, yani yüzde 38 daha fazla olduğunu ortaya koyuyor. İstanbul’da ise bu fark yüzde 47’ye çıkıyor. “Ankara’da, kadınlar ve erkekler arası gelir farklılıklarının daha az olmasını beklerdim” diyen Prof. Dr. Zehra Kasnakoğlu, Ankara’daki farkla ilgili şu yorumu yapıyor:
“Ankara, beklenildiği gibi, GEM sıralamasında öndedir. Ekonomik ve politik hayata kadının katılımı ve karar mekanizmalarında ağırlığı, diğer illere çok daha fazladır. Bu konuda Ankara sıralamanın başındadır.
Ancak, kadınlar ve erkekler arası gelir farklılıklarının orta düzeyde olduğu görülmektedir. 1997’de Ankara’da kadınların, kazanılan gelirdeki payları yüzde 41 idi. Üst düzey yönetime katılma ve politik katılım Ankara’da yüksektir. Gelir dağılımı çalışmalarında da, Ankara bir memur kenti olduğundan, gelir dağılımının oldukça eşit olduğu bir kent olarak ortaya çıkmaktadır. Son dönemde, ekonomik kriz nedeniyle kadınların arasında işsizliğin artması, Ankara’da kadınların konumunu sarmış olma olasılığı var.”
Eskişehir, Ankara’dan sonra eğitim düzeyinin en yüksek olduğu ikinci il konumunda. Anadolu Üniversitesi’nin varlığı da, kadınların konumunu olumlu yönde etkiliyor.
Eskişehir’de erkeklerin gelir kadınların gelirinden yüzde 43 daha fazla. Vestel Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Ziya Öztürk; “Ankara’dan kültürel anlamada çok etkilenmiştir. Adeta uydusu gibidir. Birçok benzerlikler yakalanabilir. Bu da kadın erkek arasında her alanda ayrımcılığı azaltıyor” diyor.
Diyarbakır, Batman, Şanlıurfa, Van, Muş, Erzurum gibi Doğu ve Güneydoğu illeri, kişi başına düşen gayri safi milli hasılanın en düşük olduğu yerler. Bu nedenle, kadın ve erkek arasındaki gelir farklılıkları da çok yüksek değil. Kadının geliri, erkeğinkinden sadece yüzde 20- 25 oranında daha düşük. Gelir kadın ve erkek arasında diğer yörelere göre daha eşitlikçi biçimde paylaşılıyor.
Vestel Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Ziya Öztürk, “Kadın bu yörelerde toplumsal hayatta eğitim, çalışma hayatına katılma gibi konularda büyük ayrımcılığa maruz kalıyor. Ancak, şaşırtıcı biçimde beyaz eşya satın alma kararlarında çok öne çıkıyor. Batı’da karar vermede kadın ve erkeğin etkisi yüzde 50 iken, Doğu illerinde markaya, modele yüzde 100 oranında kadın karar veriyor. Çok ilginçtir; traktör alma kararından Doğu illerinde kadının etkisi erkeğin etkisinden daha fazla” diyor.
Gaziantep, Güneydoğu Anadolu’da geliri yüksek olmasına rağmen kadın/erkek arasındaki gelir farkının düşük olduğu bir il. Kadınların kazanılan gelirde yüzde 44.8 gibi önemli bir payı var. Vestel Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Ziya Öztürk, “Gaziantep, Kilis yöresi için Güneydoğu’nun Paris’i diyebiliriz. Adana ile sosyo-kültürel anlamda benzerlikleri vardır. Bu üç ilimizde kadınların ziynet eşyası bulundurma oranı da yüksektir” yorumunu yapıyor.
ANADOLU’NUN KADIN GELİRİ AÇISINDAN ANALİZİ
Prof. Dr. Zehra Kasnakoğlu/ODTÜ
Ortadoğu Teknik Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Zehra Kasnakoğlu, Anadolu’da kadın gelirinin dağılımını ve gelir paylaşımında kadın/erkek arasındaki farklılıkları şöyle analiz etti:
KONYA VE KARADENİZ’DEKİ FARKLAR Konya ve Karadeniz illerinin sonuçları çok şaşırtıcı değil. Kültürel nedenlerle bu yörelerde, öncelik erkek çocuklarına verilmektedir ve ailelerin kısıtlı mali kaynakları onların eğitimine ayrılmaktadır. Karadeniz’de kadının konumunun kentsel ve kırsal bölgelerde çok farklı olduğunu da belirtmek gerekiyor. Erkekler ailenin kazancını sağlayan bireyler olarak düşünüldüğünden kadınlar ikinci planda kalmaktadır.
DÜŞÜK GELİRLİ İLLERİN SIRRI 1994’de yapılan gelir dağılımı çalışması da, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde, ortalama gelirlerin düşük olduğunu ve gelirin daha eşit dağıldığını göstermiştir. Bu sonuçla tutarlı olarak, kadın ve erkekler arasındaki fark da düşüktür. Fakat bu yörelerde kadın nüfusunun doğru saptanamadığı, gerçekte daha fazla olduğu bilinen iddialar arasındadır.
KAYIT DIŞI SEKTÖR FAKTÖRÜ Son olarak, informal sektörden elde edilen kazançların tümünün milli gelir hesaplarına yansıtılamadığını söylemekte yarar var. Kadınların daha fazla bu sektörde çalıştıkları düşünülürse, bu hem ortalama kişi başı gayri safi yurtiçi hasıla, hem kadın-erkek arası farklılıkları, hem de illerin göreli konumlarını etkileyecektir.
Kadın ve erkek gelir farklılıklarını doğru irdelemek, sağlıklı sonuçlara ve politikalara ulaşmak için, bölge ve iller bazında, “piyasa koşulları”, “kadın erkek arası eğitim farkları”, “çalışan kadın ve erkek sayıları” gibi çeşitli etmenleri dikkate alarak çalışmalar yapmak gereklidir.
“KADINLAR İLE İLGİLİ DEYİMLER FARKLILIKLARIN TEMEL NEDENLERİNİ ORTAYA KOYABİLİR”
Prof Dr. Gülten Kazgan/Bilgi Üniversitesi
Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Gülten Kazgan, kadın gelirinin düşük olmasının farklı yörelerdeki farklı sebeplerine ilişkin şu yorumları yaptı:
İstanbul’da kadınla erkek arasındaki gelir farkı, Ankara’ya göre daha yüksek. İzmir ise üç büyük il arasında kadın ve erkek arasındaki gelir farklarının en yüksek olduğu il. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye’nin dört büyük kentinde, toplam nüfusun yaklaşık dörtte biri yaşıyor. Bu büyük illerdeki kadın ve erkek arasındaki gelir farklılıklarını incelemek bile ilginç sonuçlar verebilir. Ankara’nın eğitim seviyesi, İstanbul’a göre daha yüksek. Memur kenti olması dolayısıyla gelir dağılımının eşitlikçi olduğu bir kenttir. Kadın ve erkek arasındaki ücret farkları İstanbul’daki kadar fazla olmayabilir. Çünkü, İstanbul’da özel sektör ağırlıklıdır ve ücret farkları daha çarpıcıdır.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kişi başı gelirin çok düşük olduğu bazı illerde kadın ve erkek arasındaki gelir farklarının çok büyük olmaması, gelirin çok düşük olmasından kaynaklanıyor olabilir mi?
Anadolu’da kadının gelirini düşüren gelenekler var. Ama göç ve gecekondulaşmanın artmasıyla birlikte, bunları İstanbul’da da görüyoruz artık. Ailede miras bölüşülürken kadınlara hiç pay vermiyorlar. Tüm miras erkek çocuğa gidiyor. Bu gelenek şu an için Anadolu’da ne oranda ve nerelerde geçerli bilemiyorum. Ancak, Karadeniz’de çok yaygın olduğunu biliyorum. Kimi illerde ise çok eşlilik yaygın. Bu da kadının toplumda geri plana iten gelir seviyesini düşüren, eğitim almasını engelleyen bir zihniyet.
İller bazında ve kadın ve erkek için ayrı ayrı kişi başı geliri saptamak çok güç. Hanehalkı anketleri bu konuda sonuçlar elde edebilmek için yeterli detay bilgi içermiyor. Türkiye’de ücretli kısım nüfusun sadece yüzde 30’u ve bazı bölgelerde ücretli çalışan oranı çok düşük. Bu nedenle, ücret farklılıklarına bakarakta anlamlı sonuçlar elde edilmesi zor.
Sosyo – kültürel unsurlar, kadının gelirden aldığı pay üzerinde ne kadar etkili?
Türkiye’de kadın ile erkek arasındaki gelir farklılıklarının, hangi ilde, ne gibi sebeplerden kaynaklandığını incelemek istiyorsanız, o yörenin gelir ve eğitim düzeyi, o bölgedeki iş olanakları ve kadının iş gücüne katılımı gibi göstergelere bakmanız gerek. Ayrıca, mutlaka sosyo-kültürel yapısını da incelemek gerekiyor. Balkan göçmenleri farlıdır, Kafkas göçmenleri farklıdır. Adapazarı, Bolu civarında yerleşmiş çok sayıda Balkan göçmeni vardır.
Türkçe’de kadın ile ilgili deyimleri toplayın, yörelere ve illere göre sınıflayın. Muhtemelen kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik ile bu deyimlerin verdiği mesajlar arasında bir paralellik saptarsınız. “Kaşık düşmanı”, “Eksik etek”, hiç böyle deyim olur mu? Ama olmuş işte.
Büyük kentlerde sosyal ve kültürel yapı daha eşitlikçi. Kadının çalışma hayatına katılımı daha yüksek ama halen kadın ve erkek arasındaki uçurum fazla...
Eski İstanbul ailelerinde böyle terimler yoktur. Kadınların evlenme yaşı 20’inci yüzyılın başında bile 25 civarındadır İstanbul’da. Benim ailem 400 yıllık İstanbullu. Miras paylaşımında ayrımcılık yapılmamıştır, çok çocukluluk yoktur.
İzmir’de de azınlık ailelerinin yarattığı bir kültür vardır. Onlarda da kadınlara eşit davranılır.
Kars, Ardahan ve Iğdır’da Kafkas gelenekleri hakimdir. Bu bölgelerde kadının konumu ve kadına yaklaşım Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’nun diğer birçok ilinden daha farklıdır.
Doç. Dr. Uğur Çağlı, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde pazarlama dersleri veriyor. Kadının gelir düzeyinin ve kadın/erkek arasındaki gelir farklılıklarının, son kararı kimin vereceği konusunda belirleyici olduğunu söylüyor. “Kadın ve erkek arasındaki gelir farklarının arttığı durumlarda, nihai karar verme otoritesi mali gücü elinde bulunduran tarafta yoğunlaşması beklenir” diyen Doç. Dr. Çağlı şu analizi yapıyor:
FARKLI ROLLER
Hanehalkını oluşturan bireyler, hanenin karar verme sürecinde farklı roller üstlenirler. Alışveriş konusundaki ihtiyacı fark edip hanenin gündemine getirme, alışverişle ilgili bilgi toplama ve bilgiyi haneyle paylaşma, nihai karar verici olma, alışveriş işlemini gerçekleştirme ve alınan ürünü kullanıcısı olma şeklinde sıralayabileceğimiz bu 5 değişik rolden söz edilebilir. Bu rollerin tamamı kimi hanelerde ve ürün gruplarında tek bir hanehalkı üyesi tarafından üstlenilirken, kimi hanelerde ve ürün gruplarında ise değişik roller değişik hanehalkı üyeleri tarafından üstlenilebilir.
ÜRÜN GRUBU BELİRLEYİCİ
Örneğin, yeni bir müzik seti ihtiyacını ilk kez evin genç çocukları gündeme getirebilir. Bu ihtiyacın ebeveynler tarafından olumlu değerlendirilmesi üzerine, piyasa araştırması yapma görevi gençlere verilebilir. Gençler piyasa araştırmasını takiben, alınmasını arzu ettikleri markalar hakkındaki bilgileri ebeveynleriyle paylaşırken, diğer markalar hakkında hiç söz etmemeyi tercih edebilir, mali gücü ve nihai karar verme otoritesini elinde bulunduran baba veya anne nihai alım kararını verebilir. Kredi kartı sahibi anne veya baba bizzat mağazaya giderek alış veriş işlemini tamamlayabilir ve gençler alınan yeni müzik setini kullanmaya başlayabilirler.
PAZARLAMACILAR NE YAPMALI?
Aynı şekilde, hanehalkı içerisinde nihai karar verme gücü ve otoritesini elinde bulunduran anne ve/veya baba, pazarlamacıların en önemli hedeflerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır. Bazı ürün gruplarında daha etkin olan kişi anne olduğu halde, bazı ürün gruplarında baba ya da mali gücü elinde bulunduran bir başka hanehalkı üyesi karara hakim olabilir. Kadın ve erkek gelir dağılımı farklılığı ise işte burada anlamlı olabilir.
Kadın-erkek gelir dağılımının farklılaştığı durumlarda, nihai karar verme otoritesinin mali gücü elinde bulunduran tarafta yoğunlaşması bekleneceğinden, pazarlamacıların bu durumun bilinci içerisinde hareket ederek nihai karar vericiyi saptama ve son noktadaki ikna edici faaliyetleri bu kişiye yönlendirme zorunluluğu vardır. Kadın erkek gelir dağılımının fazla farklı olmadığı durumlarda ise nihai karar verme otoritesi sadece mali gücün odaklanması ile değil, ürün grubu ile olan ilgi ve diğer konular tarafından da belirleneceğinden, karar vericilik daha farklı bir gelişme gösterecektir.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?