İyi eğitim almışlardı. Bazıları kariyerinin başında, bazıları ise yönetimde söz sahibi idi... İyi bir gelirleri, belli bir yaşam tarzları vardı. Tüketim açısından Türkiye’de örnek bir kitleyi temsi...
İyi eğitim almışlardı. Bazıları kariyerinin başında, bazıları ise yönetimde söz sahibi idi... İyi bir gelirleri, belli bir yaşam tarzları vardı. Tüketim açısından Türkiye’de örnek bir kitleyi temsil ediyorlardı... Ancak, ekonomideki kriz her şeyi alt üst etti. Bir bölümü işlerinden oldu, bazıları da “diken” üstünde. İşlerini koruyanlar arasında gelir düşüşüne uğrayanlar da var. Benzer bir trendi, yaşayan ABD’de bu kuşağa, “Humbled Generation” (Kayıp Kuşak) deniyor... Uzmanlar, Türkiye’dekilerin de benzer özellikler gösterdiğini, aynı kaderi paylaştıklarına dikkat çekiyor...
Uzun zamandır arka arkaya yaşanan krizlerin maliyetinin hesabı üzerine konuşuyor herkes. Dövizi bırakıp, faizleri tutuyorlar, faizleri bırakıp borçlanmaya bakıyorlar ve “bu krizler neye mal oldu?” sorusunu yanıtlamaya çalışıyorlar.
Krizler kuşkusuz tüm ekonomik göstergeleri ciddi şekilde etkiledi. Ama en çok “işsizlik” rakamlarını etkilediğini söylesek, kimse itiraz etmez herhalde...
Çeşitli rakamlar dolaşıyor kulislerde. Son ekonomik krizin 800-900 bin işsiz yarattığı tahmin ediliyor. Daha ötesi, bu işsizlerin büyük bir kısmını beyaz yakalıların oluşturduğu belirtiliyor. Sık sık üst düzey yöneticilerin de etkilendiği söyleniyor. Hatta belki de en çok onlar etkilendi deniyor. Çünkü, daha önce hiçbir krizde üst düzey yöneticilerin zemini bu kadar sarsılmamıştı. Herkes kariyer planlarını yeniden tanımlamak zorunda kaldı.
Andersen Uzman Yöneticisi Müge Yalçın, iş piyasası daraldığı için herkesin kariyerinin çok etkilendiğini söylüyor. Müge Yalçın, “İlk defa böyle oluyor. Beyaz yakalıların, yönetici adaylarının ve yöneticilerin işten çıkarılması ilk defa oluyor” diyor.
Andersen’a ait İnsankaynakları.com sitesine son dönemde CV göndererek başvuran insan sayısı 60 bin 000. Yapılan değerlendirmelerde en çok CV’nin, yüzde 12,5 ile, finans sektörü üst düzey yöneticilerden geldiği görülüyor.Bunu yüzde 10 ile bilişim izliyor. Daha sonra sırasıyla telekomünikasyon, otomotiv ve medya geliyor.
Adı “Humbled generation”
Aslına bakarsanız, yalnız değiliz. Son dönemde dünyanın hiçbir yerinde “işler iyi gitmiyor.” İşsizlik, özellikle yönetici düzeyinde, Amerika’da da dikkat çekici boyutlara ulaştı. Dot.com’larda yaşanan kriz nedeniyle pek çok parlak ve genç yönetici işinden oldu. ABD’li yönetim ve demografi uzmanları, büyük çoğunluğunu işsiz ve hayal kırıklığı içindeki yöneticilerin oluşturduğu kuşağa şimdiden isim buldular: “Humbled Generation” (Kayıp Kuşak)...
Dot.com şirketlerinin kriz girmesiyle birlikte, pek çok yöneticinin kariyerinin alt üst olması ve bunların önemli bir bölümünün daha alt pozisyonlarda çalışmak durumunda kalması, “Kayıp Kuşak” üye sayısını da artırıyor.
Bu kuşağın en önemli özelliklerinden biri, hepsinin de kariyer patikalarını, rotalarını yeniden çizmek zorunda kalmış olmaları... Ve muhtemelen de daha az ile yetinecekler... İşte, bu nedenle, ABD’deki hayal kırıklığı içindeki yöneticilere ya da parlak gençlere, düşen, gururu kırılan anlamına gelen “humbled generation”değerlendirmesi uygun bulunmuş.
Amerikalı uzmanların deyimiyle “humbled generation”, yani kayıp kuşak ciddi bir sarsıntı yaşıyor. Çünkü, bu kuşağa dahil olan insanlar hayata atıldıklarında önlerinde çok parlak günler olduğunu düşünüyorlardı. Çok genç insanlar çok kısa zamanda çok paralar kazandı ve çok hızlı yükseldi.
Onlar her şeyi daha önceki kuşaklardan daha iyi, daha fazla biliyorlar. Eğitimleri oldukça iyi. Kaybedecek çok şeyleri yoktu ve bu nedenle risk almak konusunda endişe duymadılar. Böylece kısa zamanda büyük başarılara imza attılar. Zamanlarının büyük bir kısmını ofiste geçirdiler. Kendilerine güvenli, atılgan ve iyimserlerdi. Zaman onların zamanıydı.
Uzmanlara göre, maalesef hiçbir şey planlandığı gibi gelişmedi ve bu insanlar kayıp kuşağı oluşturdular.
Bir kuşağın kayboluş hikayesi
Bütün bunların ışığında, tüm insan kaynakları uzmanları, yaşanan krizle birlikte bizde de “bir kuşağın kaybolduğu” görüşünde birleşiyor.
Prometheus İnsan Kaynakları ve Danışmanlık Yönetici Direktörü Yücel Atış, krizden önce yaptıkları bir araştırmaya dikkat çekiyor. Kariyeri parlak, önü açık çalışanlara yaşamınızda en değer verdiğiniz şeyler nedir diyor sorduklarında, “Daha çok kazanmak, daha iyi yaşamak, daha cazip bir iş, daha iyi bir sosyal çevre, daha iyi bir araba” şeklinde yanıt aldıklarını anlatıyor. Yücel Atış, “Bütün bunlar söyleniyordu. Krizden sonra tabii her şey bir anda değişti” diyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme Bölümü öğretim görevlisi Yrd. Doç. Dr. Sera Özbaşar, Türkiye’de “kayıp kuşağın”, özellikle finans sektörü için geçerli olabileceğini, bu alanda prestijini kaybetmiş çok sayıda orta ve üst düzey yöneticinin bulunduğunu söylüyor.
Yrd. Doç. Dr. Sera Özbaşar bu bu kuşağın bir takım ortak özellikleri olabileceğini anlatıyor: “Farklı bir nesil. Krize kadar çok az zorluk yaşadılar. 80’leri tam olarak bilmiyorlar, çünkü çok gençtiler. Ya da 80’lerde hayat daha yeni atılmışlardı. 83’ten sonraki patlamanın içine düşenler bu gruba giriyor. Onları tabi hep iyimser, atılgan ve hızlı gördük. Mevcut kariyerlerini devam ettirerek, belirli bir gelir düzeyini tutturmuş insanlar.”
Yaşam tarzı hızlı değişiyor
Andersen’dan Müge Yalçın, “Çok büyük umutlarla işe başlayan, ben olmazsam şirkette olmaz diye düşünürken bir anda, biz de sana teşekkür ederiz denmesi çok moral bozucuydu” diye açıklıyor.
Yücel Atış, üst düzey yöneticilerin etkilendiğini, çünkü en çok parayı onların kazandığını söylüyor. Ona göre, kayıp kuşağa girenlerin yaşam düzeyleri de düştü. Yücel Atış, kayıp kuşağın yaşadıklarını şu şekilde anlatıyor:
“Kriz öncesinde bu insanların 10 bin dolar gelirleri vardı. Üç bin dolara düştü. Yaşamını 10 bin doların üstüne kurmuş biri, örneğin Kemer Country’de oturuyordu. Altında son model arabası vardı. Zaten 3 bin dolar kira veriyor. Bir anda dediler ki ‘Artık 10 bin dolar veremiyoruz, 3 bin dolar verebiliriz’. İşsiz kalmamak için teklifi kabul ettiler. Dolayısıyla, orta ve üst düzey yöneticiler daha çok etkilendiler.”
Sera Özbaşar, yaşananlar sonucunda kayıp kuşağın yöneticilerinin planlarını ertelediğini belirtiyor. Artık, herkesin olduğu yerde tutunmanın peşinde olduğunu söylüyor ve devam ediyor: “Yeni dönemde işsiz kalanlar ne buldularsa, koşarak kabul etmeye başladılar. Doğal olarak daha düşük yaşam düzeyine razı oluyorlar”.
Sektörlerin “kuşak” haritası
Türkiye’de yaşanan ekonomik krizden çok sayıda yöneticinin etkilendiği bir gerçek... Fakat, en çok etkilenenler ise finans sektöründen çıktı... Banka, leasing, factoring ve aracı kurumlarda çalışan üst düzey yöneticiler çok sarsıldılar. Bunun dışında IT sektöründe çalışan üst düzey yöneticilerin de nasiplerini aldığı belirtiliyor. Yücel Atış, “Türkiye’de finansman ve IT sektörü ciddi etkilendi. Piyasaları birbirine çok yakındı. Çünkü, Türkiye’de IT piyasasını finansman sektörü besledi” sözleriyle gelişmenin yönüne dikkat çekiyor.
Andersen Uzman Yöneticisi Müge Yalçın, IT sektöründeki üst düzey yöneticilerin “kayıp kuşağa” girişini şöyle anlatıyor: “IT sektöründe karlar yüksek değil. Borsadan kazanıyorlardı. Krizle o da gitti. Bu kadar yüksek maaşlar vererek devam edelim mi diye baktılar. Çok çabuk karar verdiler. O insanlara yaptıkları yatırımları göz ardı ettiler.”
Uzmanlara göre, finans ve IT sektöründen sonra telekomünikasyon, medya, otomotiv ve reklam sektöründeki yöneticiler kayıp kuşağın içinde yer alıyor.
Yeni rotalar çizildi
Genç Yönetici İşadamları Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cem Pensoy, “Yeni sektörlere yeni işlere yönelmemiz gerekiyor. Global durgunluk varken yeni fikirlere yatırımlara yönelmek çok zor olacak” diyor.
Cem Pensoy, Yalova Elyaf’ın sahibi. Krizle birlikte işletmesini durdurdu. Şimdi bir finans kuruluşunda üst düzey yönetimde görev yapıyor. Pensoy çevresine baktığında, insanlarda genel ruh hali açısından çöküntü yaşandığını anlatıyor. Cem Pensoy kayıp kuşağı şöyle anlatıyor:
“Türk girişimcisinin ruh hali çok kötü, elbette. Küçülmeden dolayı. Yarını görememe, durgunluk... Tüm bunlar insanları çok etkiliyor. Yaklaşık 30 bin insanın işsiz olması da buna tuz biber. Bizim de bazı üyelerimiz zorda. İşini kaybeden insanlar var.
Yarınlarını zor hesaplayabiliyorlar. Üst düzey yönetici bu krizden nasibini aldı.”
Cem Pensoy, “Kriz sizin planlarınızı değiştirmenize neden oldu mu,”sorusuna, “Tabi ki herkes kendisine yeni bir rota çizmek zorunda kaldı”diye cevap veriyor.
“Asla pes etmek yok”
Kayıp kuşağın içinde ismi sayılan üst düzey yöneticilerin bir çoğu finans sektöründen. Şaşırmıyoruz... Sayılan isimlerden biri Ulusal Bank’ın eski genel müdürü Tayfun Öztürk. Tayfun Öztürk, Ulusal Bank’tan sonra bir süre Cıngıllıoğlu Holding’te çalıştı. Şimdi piyasalar düzelene kadar bir süreliğine ara verdiği söyleniyor. Aynı listede EGS Bank eski genel müdürü Ragıp Yergin de bulunuyor. Ragıp Yergin şu sıralar Sabancı Holding Banka ve Sigorta Grubu İş Geliştirme Direktörü olarak görev yapıyor.
Emek Sigorta genel müdürlüğü yapan Ercüment Bilgin ise şimdi kendi işini kurdu. Ercüment Bilgin sigorta acentesi işletiyor. Ixir’in genel müdürü olan Babür Özden, online perakende sitesi Deppo’ya geçti.
Kısaca, bu kadar olumsuzlukların arasında bir kuşak mücadele ediyor. Belki şanssız oldukları söylenebilir. Ama görülüyor ki kimse pes etmiyor.
Pek çok yönetici işten ayrıldıktan sonra daha küçük işletmelerde ya da daha alt pozisyonlarda çalışmaya razı oldu. Belki kendilerinden çok şey feda ederek... Bir kısmı kendi işini kurmaya karar verdi. Daha orta ve küçük çaptaki şirketlere danışmanlık hizmeti verenler de var. Yurt dışına gitmeye çalışanlar oluyor. Aile işine geri dönenlerin de sayısı az değil...
Müge Yalçın/Andersen Uzman Yönetici
Andersen Uzman Yöneticisi Müge Yalçın krizin yöneticileri çok etkilediğini belirtiyor. Müge Yalçın, ortaya çıkan etkileri şu şekilde açıklıyor:
DALGA HALİNDE YAYILDI: Bu krizin en belirgin özelliklerinden biri, beyaz yakalıların, yani yönetici pozisyonunda çalışanların işten çıkarılmalarıdır. Krizin başlamasıyla birlikte, hızlı bir dalga halinde başlayan işten çıkartmalar sadece işten çıkarılanların değil, kalanlarında etkilenmesine neden oldu. En fazla işten çıkartma finans, telekom, bilişim, otomotiv ve medya sektörlerinde yaşandı.
HASSASİYET ARTTI: Şimdi çalışanlar, “sıra bana da gelir mi, ben de çıkarılırsam ne yapmalıyım, böyle bir duruma nasıl hazırlıklı olurum” gibi soruları hem kendilerine soruyorlar. İş sohbetlerinin bir kısmını da bu konular oluşturuyor.
Ayrıca, çalışanlar da şirkete kendi katkılarını daha fazla inceliyorlar ve yaptıkları işte nasıl daha vazgeçilmez olacaklarını araştırıyorlar. İşverenler de çalışanlarının performansını ve şirkete katkılarını iyi günlerde olduğundan daha hassasiyetle gözlemliyorlar.
PERFORMANS ÖNEM KAZANDI: Aslında hem işveren hem de çalışanlar performansları konusunda her zamankinden daha hassaslar. Çünkü, bu dönemi daha verimli çalışarak, herkesin ortak katkısı ve çabasıyla aşabileceklerinin farkındalar. Bize gelen müşterilerin taleplerinden de bunu gözlemleyebiliyoruz; son bir kaç ayda bizden performans değerlendirme sistemlerinin kurulması konusunda danışmanlık isteyen şirketlerin sayısında büyük artış var.
“KARİYERLERİMİZDEN FERAGAT ETTİK”
Murat Yeşildere/Egon Zehnder
Üst düzey yöneticilerin kariyeri krizden etkilendi mi?
Bence, Türkiye'de krizden herkes etkilendi. Büyük bir çoğunluğu da olumsuz yönde etkilendi. Bu, işi olup çalışanlar için de işini kaybedenler için de geçerli… Kariyer anlamında etkilerine bakıldığında, kuşkusuz büyüyen bir ülke, gelişen bir ekonomi olarak Türkiye çok farklı fırsatlar sunabiliyor size. Bunun da getirdiği normal çalışan bir mekanizmada, siz kurumlara kazandırdığınız veya kattığınız ek değer kadar da değerli olacaksınızdır. Dolayısıyla, bunu da paylaşma noktasına geliyorsunuz. Daha iyi bir hayat, daha iyi bir unvan, daha iyi bir ücret paketi ve yan haklara sahip oluyorsunuz. Ancak, kriz olduğunda otomatik olarak bunların hepsinden feragat etmek zorunda kalıyorsunuz. Temel nokta burası.
“HERKES OLDUĞU YERE TUTUNACAK”
Yrd. Doç. Dr. Sera Özbaşar/İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme Bölümü
Önümüzdeki dönemde “Kayıp Kuşak” olarak adlandırılan yöneticiler, parlak gençler için neler olacak? Yorumunuz nedir?
“SIRA BANA GELİR Mİ” ENDİŞESİ: Herkes olduğu yere tutunmaya çalışacak. Daralma her yerde hissedildiği için, sıra bana da gelir mi endişesi ile daha düşük profillere tazı olacağız. Daha az atılgan olacağız. Çünkü, alternatif yok.
ACIMASIZ REKABET DÖNEMİ: Bu kısmen iş hayatına da yansıyacak. İnsanlar biraz daha acımasız olacak. “Ben mi gideceğim, öbürü mü gidecek” şeklinde bir rekabet başlayacak. Bu birbirlerinden bilginin saklanması ya da sinerji yaratılmaması yönüne doğru bir etki yapabilir. İnsanların aklının yarısını meşgul eden bir düşünce haline gelince, büyük ölçüde, sanıyorum verimi de etkileyecektir.
KAFASI KARIŞIK İNSANLAR ORDUSU: Şirketlerde daha az bir hedefe ulaşma söz konusu olacak. Gelecekten emin değiller. Bu psikoloji insanlar arasındaki iletişimi de etkileyecek. Hele üzerine tuz biber eken olaylar olunca. Şu anda herkesin kafası çok karışık. Aslında herkesin bir araya gelip bu tehlikeleri fırsata dönüştürebilir miyiz? Düşünmek gerekiyor. Ama düşünüldüğünden müthiş şüphem var.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?