Oğuz N. Özgen, gündemden düşmeyen şirketlerden Erdemir’in genel müdürü… 25 yıldır Erdemir’de çalışan Özgen, Oyak’a geçişi, “Özgürleştik, özerkleştik, işimize konsantre olduk” diye yorumluyor. Devir...
Oğuz N. Özgen, gündemden düşmeyen şirketlerden Erdemir’in genel müdürü… 25 yıldır Erdemir’de çalışan Özgen, Oyak’a geçişi, “Özgürleştik, özerkleştik, işimize konsantre olduk” diye yorumluyor. Devir sonrasında şirketteki bütün yapıları değiştirdiklerini, kâr odaklı bir yapı kurduklarını anlatıyor. Türkiye’de demir çelik tüketiminin artığını, bunun da rekabeti şiddetlendireceğini öngören Özgen, Erdemir’in bu savaşa barışta hazırlandığını söylüyor. Özgen, “Birinci hedefimiz grup olarak köprüden sağ salim geçebilmektir. 2008’de yatırımlar bittiğinde tonaj, teknoloji ve rakamlarla biz dünyanın her şirketini ve ülkesini zorlayabilecek konuma gelmiş olacağız” diye konuşuyor.
Türkiye’nin en büyük demir çelik şirketi özelleştirme süreci sonucunda 27 Şubat 2006 tarihinde Oyak Grubu tarafından devir alındı. Şirket, 10 aylık sürede Oyak Grubu ile adeta sıçrama yaptı. 2006 kârı bir önceki yıla göre 3,5 kat artan şirkette, esas faaliyet kârı aynı dönemde 4 kat arttı. 2006’da üretim rekoru kıran şirket, 110 milyon dolar ile tasarruf rekoru kırdı. 2006’da Ereğli’de 41 projeye 132 milyon dolar harcanırken, İsdemir’de ise 43 projeye 541 milyon dolar yatırıldı.
Bu süreçte ise Erdemir’i genel müdür Oğuz Özgen yönetti. Stajyer mühendis olarak Erdemir’de çalışma hayatına başlayan Özgen, şirketin son 25 yılda yaşadığı her ana tanık oldu. Oyak’a geçişle birlikte kendilerini daha özgür hissettiklerini söyleyen Özgen, Oyak’la gelen en radikal değişimin şirketin özerkleşmesi ile yaşandığını söylüyor. Kâr odaklı bir şirket haline dönüştüklerini, “piyasa yapıcı” rol oynamak için değişiklikler yaptıklarını anlatıyor. Büyük yatırımların devam ettiğine dikkat çeken Özgen, bu yatırımlar tamamlandığında Erdemir’in dünya çapında bir şirket olacağını söylüyor.
CEO Odası’nın bu ay ki konuğu Erdemir Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Oğuz N. Özgen, 10 ayda şirkette yaşananları, değişimi ve gelecek hedeflerini şöyle anlattı:
*Devirden sonra şirkette yapılan en radikal değişiklik ne oldu?
Özelleştirmenin şirketlere getirdiği çok büyük yararlar var. Bir kere özelleştirme ile o şirketi özerkleştiriyorsunuz. Erdemir de özekleşmiştir.
Tabii ki bunun yanına başka parantezler de açabiliriz. Siyasetin etkilediği kamu şirketleri var. Özel bir kanunla kurulmuş, hisselerinin bir bölümü özelleştirme idaresinde, yani kamuda olan, bir bölümü ise borsada işlem gören bir şirket olarak Erdemir’in de siyasetin etkisinde kaldığı zamanlar vardı. Özelleştirmeden sonra siyasi etkilerden arınmış oldu. Dolayısıyla en radikal değişim idari şekil açısından tamamen özerk bir şirket haline dönüşmemizdi. Bunun dışında Oyak’ın misyon, vizyon ve değerleri doğrultusunda birtakım değişiklikler yaptık. Yönetim şeklimizi, iş yapış biçimlerimizi, her şeyi değiştirdik.
*Değişime nereden başladınız?
Artık tamamen kâr odaklı bir şirket olarak düşünüp hareket etmek zorundayız. Eskiden de kâr, hedeflerimizin içindeydi, ama bunun yanında irade dışı hedefler de enjekte edilebiliyordu. Özelleştirmeden sonra nasıl daha fazla kâr edebiliriz diye daha fazla düşünmeye başladık.
2006, demir çelik şirketleri ve dolayısıyla Erdemir için de zor bir yıldı. Hammadde ve enerji maliyetlerinin artığı bir yıldı. Bizim sektörde normalde 2-3 yılda bir fiyat dalgalanmaları olur. Biz 2006 içinde çok ani hareketlenmeler yaşadık. Dolayısıyla, bunlara uyum sağlayabilmek için çok dinamik politikalar üretmek durumundaydık.
Düşünün ki piyasada oluşan çelik fiyatları birden bire maksimuma vuruyor, ardından minimuma düşüyor. Buna adapte olabilmek veya kâr edebilmek bence büyük bir işti. Radikal değişime aslında satın alma politikalarıyla başladık.
*Nasıl bir değişimdi bu?
Uzun vadeli hammadde alımlarına ve bağlantılarına yöneldik. Bunu bir politika olarak benimsedik. Bu sayede satış politikalarımızı değiştirebileceğimizi düşündük. Erdemir eskinden tok bir satıcı durumundaydı. Her zaman müşteri gelsin diye bekledi. Biz bunu da değiştirerek, müşterinin ayağına gitmeye başladık.
Nihai ürün dediğimizde bunu sıcak, soğuk, teneke, levha, galvaniz şeklinde kategorize etmeniz gerekir. Buralardaki kuvvetli ve zayıf yönlerimizi, rakiplerimizi iyi analiz ettik. Pazarda tamamen Erdemir’in piyasa yapıcı(market maker) olması için politikalar geliştirdik. Çünkü, Türkiye’nin tek yassı çelik üreticisisiniz ve piyasalara hakim olamıyorsunuz ki böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. İthalatçılar, tabiri caizse bizim bahçemize girmişlerdi. Biz bunlara karşı önlem aldık, bunları değiştirmeye gayret ettik. Nitekim 2007’de satmayı planladığımız 4 milyon tonluk üretimin yüzde 60-70 arasındaki bir miktarını şimdiden pazarlamış durumdayız ki bu da yaklaşık 2,7 milyon ton karşılığıdır. Bu yöntem Erdemir’de ilk kez uygulanıyor.
*Hammadde ayağında değişimler oldu mu?
Tabii, 2007’deki satmayı planladığımız kapasitemizin yüzde 60-70’ini şimdiden pazarlayabilmemiz için hammadde tarafını fiks etmemiz gerekiyordu. Bunu da yaptık.
Ayrıca, bütün bunların yanı sıra tasarruf ettik. Arkadaşlarımızdaki varolan tasarruf bilincinin daha etkin bir şekilde uygulanmasını sağladık. İş yapış biçimlerimizi değiştirdik.
*İş gücü verimliliğinde sağladığınız yüzde 11-12 seviyesindeki artış nasıl sağlandı?
Erdemir’i 7 bin kişi olarak devraldık. Şu andaki sayımız 6 bin 700 seviyesinde. Bu, 300 kişi çıkartıldı anlamına gelmez. 150 kişi aldık ve 500 kişi ise çalışma sürelerinin dolması nedeniyle emekli oldu.
Ama bizim için bunlardan önemlisi, elimizdeki insan gücünü verimli ve etkin bir şekilde kullanmaktı. Tabiri caizse cephede bir savaş veriliyorsa, karargahta kimsenin oturmasını istemezsiniz. İş gücü planlaması yaptık, nerede ihtiyaç varsa diğer bölümlerden personel kaydırmak suretiyle ihtiyacı minimize ettik. Şu anda 1 ton çeliği üretmek için 1 saatte gerekli kişi sayısı 3,67’ye kadar inmiş durumda.
Enerji tüketiminde ilk kez 5 bin mega kalori ton ham çeliğin altına inildi. 4 bin 875 mega kalori ton ham çelikteyiz. Buradaki her 100 birim yaklaşık 8-12 milyon dolar tasarruf demektir.
Aynı zamanda enerjinin optimal ve verimli kullanımı da çevreyi koruma açısından çok önemli faktördür. Biliyorsunuz şu sıralar Türkiye’de Kyoto protokolü tartışılıyor. Erdemir olarak Kyoto protokolü normlarında, standartlarında çalıştığımızı ve çevre dostu bir şirket olduğumuzu iddia ediyoruz.
*Birçok değişiklik yaptığınızı anlattınız. Bu 10 aylık sürede kamudan özel şirkete dönüşme süreci tamamladı mı?
İyileştirmeye açık alanlarımız var. Her zaman da olacak. Ama bu 10 aylık süre boyunca geldiğimiz nokta tatminkar ve geldiğimiz noktadan memnunuz. Eksik hissettiğimiz noktalarla da ilgileneceğiz, devam edeceğiz.
*Erdemir için “Yeni bir global dev doğuyor” yorumları yapılıyor. Demir çelikte global dev olmak demek ne demek?
2006’da dünya çelik üretimi 1 milyar 250 milyon ton olarak gerçekleşti. Bu, bir önceki yıla göre 98 milyon tonluk artış anlamına geliyor. Bunun yüzde 64’ünü de Çin sağladı ve 418 milyon ton ham çelik üretimine ulaştı. İşte Çin bir devdir. Yani, dünya çelik üretimine hakim.
Çin, üretiminin 38 milyon tonunu fazla olduğu için ihraç etti. Bu bütün dünyadaki çelik piyasasını etkileyen bir rakamdır. Türkiye olarak biz 23,3 milyon ton üretim ile 11’inci sıradayız.
Bakın siz Türkiye 23 milyon ton üretiyor, Çin 38 milyon ton fazlayı ihraç ediyor. Sattıkları arasında Türkiye de var. Türkiye’ye sattığı ürün 2005’te 25 bin ton iken 2006’da 165 milyon tona yükseldi. Bu devam edecek.
*Şirket bazında bakarsak?
Dünya şirketlerinin rekabet güçlerini artırmak ve piyasalara hakim olmak adına birtakım hamleler yaptığını görüyoruz ve yapmaya da devam edecekler. Örneğin Mittal-Arcelor. Biri üretimde birinciydi, diğeri ikinci sıradaydı. Şimdi 100 milyon tonluk üretimle gerçek bir dev oldular. Bu şirket, piyasa yapıcılığına kesinlikle soyunabilir, istediği ülkeye ihracat yapabilir, pazarı yönlendirebilir.
Tata, Corus’u satın aldı. Tata 5 milyon tonluk bir şirketti. Listenin sonlarında yer alıyordu. Corus’la birleşince 25 milyon ton seviyesine ulaştı. O da ilk 10 arasında yerini aldı.
Erdemir olarak Avrupa’da 10’uncu sıradaydık. Mittal-Arcelor birleşince, 9’uncu sıraya yerleştik. Bu birleşmeler devam edecek. Mittal, Ukrayna hükümetinin demir çelik sektörü danışmanı oldu. Orada Kryvorizhstal adlı şirketi satın aldı.
Dolayısıyla sorunuza dönersek Mittal-Arcelor şirket bazında dünya devi, Çin ülke bazında bir dünya devi. Bir de kuzeyimizde Rusya faktörü var. Tesislerinin eski olması nedeniyle Rusya yavaş yavaş ithalatçı konuma dönüyor.
Türkiye ve şirket olarak rekabet gücümüzü mutlaka artırmak zorundayız. Yoksa bizi de yutabilirler veya malımızı satamama durumuyla karşı karşıya kalabiliriz. Türkiye’ye dışarından 10 milyon ton mal girmemesi için hiçbir kısıtlama yok. Gümrük Birliği’ne üyesiniz, her hangi bir kota, sınırlama yok.
Türkiye’nin 2006 yılında 4 milyon ton yassı çelik üretimi, 8,8 milyon ton ise tüketimi var. Bu aradaki farkı bir ülke dolduracak. Yani, Erdemir her ne kadar yassı çelik üretiminde tek firma gibi görünse dahi aslında rüzgarlı bir okyanusta oynayan bir şirkettir. Dolayısıyla rekabet gücümüzün çok yüksek olması gerek.
*Bunu nasıl yapacaksınız?
Yeni teknolojileri adapte ederek, maliyetlerimizi düşürerek, tasarruf yaparak bunu yapabiliriz. 2006’da Amerika ve Avrupa’ya katma değeri yüksek 1 milyon ton ürün gönderdik. Bu bizim mallarımızın kalitesini ve rekabet gücünü gösteriyor.
Rekabet gücünüzü artırmanın bir yolu da üretiminizi artırmaktan geçiyor. Nitekim İsdemir’in dönüşüm projeleri tamamlandığında elimizde 8,5-9 milyon tonluk bir yassı çelik kapasitesi bulunacak. Ama o zaman da rekabet daha da kızışacak. Çünkü, Türkiye’nin yassı mamul tüketim rakamı 12 milyon tona çıkacak. Aradaki 5 milyon tonluk farkın 2-3 milyon tona düştüğünü düşünün, yurtdışındaki firmalar da buraya satmaya çalışacak. Dolayısıyla, pazar toz duman olacak. Bu resmi şimdiden görüp tedbir almamız gerekir.
*Bu tüketim potansiyeli sizin daha çok iç pazar ağırlıklı bir strateji izleyeceğiniz anlamına mı geliyor?
Açıkçası biz kâr odaklı bir şirketiz. Mutlaka ihracat yapalım diye bir amacımız yok. Kâr nerede yüksekse, piyasa koşulları nerede iyiyse oraya doğru dönebilmemiz lazım. Tabii ki Türkiye’nin 8,8-9 milyon tonluk bir ihtiyacı olduğundan bahsediyoruz. Buranın mutlaka beslenmesi gerekir. Ama bunu beslemeye talip olan başka ülkeler ve firmalar söz konusu. Dolayısıyla yurtiçi fiyatları her zaman ihracata göre daha yüksek olmuştur. Bizi kâra ulaştıracak hangi yol ve yön varsa oraya gidebiliriz. İhracat yapabilme kapasitemizin, teknolojimizin ve kalitemizin olabilmesi ön şart ki o biz de var.
*2007’de bu konuda nasıl yatırımlar yapacak, nereye para harcayacak Erdemir?
Devam eden bazı projelerimiz var. 2005’te 357 milyon dolarlık yatırım yapıldı. Bu 2006’da 132 milyon dolar oldu. 2007’de 125 milyon dolar olacak. Ereğli’de kapasite artırma yatırımlarından ziyade, dünyadaki teknolojileri adapte etme yatırımları yapılıyor.
Örneğin, levha haddehanesini 15 ağustosta ticari işletmeye aldık. Şu anda 2’nci sıcak haddehane modernizasyonumuz devam ediyor. Nisan ayında tamamlanacak. Bunların hepsi daha kaliteli çelik üretebilme ve diğer şirketlerle rekabet edebilme gücünü artırma adına yaptığımız yatırımlardır. Bu yatırımlar tamamlandığında hem kalite artışı sağlayacağız hem kapasitemizi artırmış olacağız. 2007’de de bunların uzantıları devam edecek.
*Bazı şirketler dünya çapında bazıları bölgesel bazda iddialarını ortaya koyuyor. Şirketinizin uzun vadeli planları arasında benzer bir iddia var mı?
Stratejimiz şöyle; birincisi kısa vadede yatırımlarımızı tamamlamak ve 5,3 milyon ton kapasiteye ulaşmak. İkincisi, İsdemir’deki yatırım projelerini tamamlayabilmek ki orada da 3,5 milyon ton yassı kapasitemiz olacak. Bunlar 2008’in sonunda tamamlanacak.
Fırtına geliyor, görüyoruz. Yani, tüketim artıyor. Biz de üretimi ve yatırımı artırıyoruz. Bu da piyasaları kızıştıracak. Demir çelik piyasaları her zaman değişiklik gösteriyor. Bu savaşa, barış zamanında hazırlanıyoruz. Dolayısıyla, birinci hedefimiz, grup olarak bu köprüden sağ salim geçebilmektir. Finansal yönden güçlü olabilmek gerekiyor.
O noktaya ulaştığımızda artık Türkiye’de gerçekten bir dünya devi doğmuş olacak. Çünkü, o tonaj, teknoloji ve rakamlarla biz dünyanın her şirketini ve ülkesini zorlayabilecek konuma gelmiş olacağız. Güçlü bir şirket olacağız. Gerek piyasa defter değeri açısından gerek işçilik saatleri gerekse enerji tüketimi açısından biz zaten bir dünya şirketiyiz. İsdemir’i de yanımıza alarak ilk hedefimiz olan kapasite artırımı projelerini tamamlamak bizi dünya şirketi yapacak.
*Peki bölgeye baktığımızda Erdemir için yeni yatırım fırsatları var mı?
Araştırma içindeyiz. Ülke ve grup menfaatine yarar sağlayacak her türlü fırsatı takip ediyoruz. Onların da peşindeyiz.
*Rusya ithalatçı oluyor dediniz. Mesela orada fırsat olabilir mi?
Duyduğumuz bazı çelik servis merkezi yatırımları falan var. Şu anda takip ediyoruz. Ama şimdi biz köprünün ortasındayız. İsdemir yatırımları gerçekten çok büyük. Yeni bir tesis kuruluyor. Erdemir’deki modernizasyon çalışmaları tamamlanacak.
*Bunlar sizi 2008’e kadar bağlıyor anladığım kadarıyla. Yani o tarihe kadar harekete geçemeyeceksiniz?
Tabii bağlıyor. Ama tabii bu süreci bir araştırma periyodu olarak değerlendirebiliriz.
*Erdemir’in ismi sürekli Arcelor ile geçiyor. Hatta geçtiğimiz ay bu yüzden hisseleriniz de yükseldi. Niye bu dedikodular çıkıyor? Şirket bir ortak arayışında mı?
Ortak arayışında değiliz. Bizimle ortak olmak isteyenler var diyelim. Ama çok net söyleyeyim, biz bu şirketi satmak için almadık. Bakın biz cevher üreticisi CVRD şirketiyle 3 yıllık hammadde bağlantısı kurduk. Bu da bir anlamda ortaklıktır. Ortaklığın veya işbirliğin mutlaka hisse senedi satışı şeklinde olacağı düşünülmemeli.
“36 Bin Tane Öneri Topladık”
Bugün demir çelik sektöründeki gelişimler bir günde oluşmuş şeyler değil. Yaratıcılık olmadığı takdirde hiçbir sektörde başarı olmaz. Ar-Ge çalışmaları da bu doğrultuda yapılıyor. Bizim de Ar-Ge departmanımız var. Her mühendisimiz zaten araştırma ve geliştirmeyle yükümlüdür. Fikirlerini rahatça söyleyebilirler. Bir işte yaratıcılık o işin iyi bilinmesiyle ve tecrübeyle oluşabilir. Dolayısıyla ayrı bir departmanımız olmasına karşı her mühendisimizin bu uygulamalara katkıda bulunmasını istiyoruz.
Öneriyle 8 Milyon Dolar Tasarruf Geldi
Erdemir Öneri Sistemi’miz ve iyileştirme takımlarımız var. Fabrikadaki her kademedeki arkadaşlarımız öneride bulunur. Problem gördükleri her hangi bir konuyu seçip o konuyu geliştirmek üzere çalışmalar yaparlar. Biz de yönetim olarak buna katkıda bulunuruz. 1995 yılında Erdemir Öneri Sistemi hayata geçmiştir. 2006 yılı sonu itibariyle yaklaşık 36 bin civarında öneri oluştu. Sadece geçen yıl iyileştirmelerle, bu yaratıcı düşüncelerle sağladığımız tasarruf 8 milyon dolardır.
“Kaptan Takımın Başında Sahaya Çıkmalı”
6700 Kişiyi Yönetmek Zor mu?
Çok zevkli bir iş. İşinizi seviyorsanız ve benimsemişseniz zor olmuyor. Günde en az 15 saat çalışıyorum. Tabii kendime ve aileme az zaman ayırabiliyorum. İş hayatında zaman zaman bırakayım dediğiniz anlar oluyor. Bu sizi neyin motive ettiğine bağlı. Kişisel olarak söyleyebileceğim bana duyulan güven ve benim sorumluluk duygum her zaman motive olmamı sağlamıştır. Dolayısıyla fazla şikayet etme durumum veya başka sektöre geçme niyetim olmadı.
Aynı Şirkette 25 Yıl Uzun mu?
Bence bu tartışmaya açık bir konu. Bu üniversiteye giriş sınavından başlayan bir süreç. İnsanların ne kadar doğru bir seçim yaptığıyla da ilgili bir konu. Okulda birçok şey öğreniyorsunuz, ama kendi gelişiminizi çalışma hayatında tamamlıyorsunuz. Demir çelik sektörüne belki çok keyifli başlamadım. İlk işe başladığım gün ben nereye geldim, cehennem gibi diye düşündüm. İlk olarak yüksek fırında başladım. Ama ondan sonra katkınızın olduğunu gördükçe, kendinizi geliştirdikçe zevk almaya başlıyorsunuz.
Üretim Hatlarında Dinleniyorum
Gün içinde yaratabildiğim bütün fırsatları işletme ziyaretleriyle değerlendiriyorum. Çünkü, bence takım kaptanı takımın başında sahaya çıkmalı. Üretim hatlarındaki arkadaşlarımla bir arada, üretimin her aşamasını izlemek beni keyiflendiriyor, dinlendiriyor. Bunun dışında aileme ve dostlarıma vakit ayırmaya çalışıyorum. Mümkün olduğu kadar spor yapıyorum.
Şirket Oyak’a Geçince Ne Hissettim?
Özel Bir Yeri Var
Erdemir’i çok özel bir yere koymamız lazım. 1965’den bugüne çalışan kimler varsa, onlar Erdemir’i yarattı. Bizler de belli bir döneminde bunun bir parçası olduk. Ben stajyer mühendislikle başladım, her kademede görev yaparak genel müdürlük pozisyonuna kadar yükseldim. Aslında bu bir yöneticinin iyi veya kötü olmasından ziyade o ekibin, grubun misyon, vizyon ve değerleriyle ilgili bir olay. Erdemir her zaman çıtayı yükseltmiştir, her zaman ilerlemiştir.
Fiyatlarda Ölüm Sınırı
Bu şirketin sürekliliği, yatırımları olmuştur. Kâr zarar olayları sadece orada çalışanların veya yöneticilerin performanslarıyla ilgili değil takdir edersiniz ki. Dünyada, çevremizde birçok olaylar cereyan ediyor. İşte bugün şirket birleşmelerinden, fiyatlardaki dalgalanmadan bahsediyoruz. Biz fiyatlar açısından çok zor yıllar yaşadık. Örneğin sıcak rulo fiyatları şu anda Türkiye içinde 640 dolar civarında. Bu rakam 2000’li yıllarda 175 dolara kadar düştü. Bu dalgalanma da o yıllarda sektörde ölüm vadisi, ölüm spirali olarak değerlendirildi.
Bazen Seçenek Kalmıyor
Dolayısıyla bazen şirketlerin fazla bir seçeneği kalamayabiliyor. Tabii yöneticilerin bunları öngörüp tedbir alması gerekir, ama bunun adı da ölüm sarmalı. Bu yıllarda birçok şirket kapandı. Bizim dışımızda gelişen bir hareketti. 2001 krizi patladı, bütün Türkiye etkilendi. Sadece demir çelik sektörüne kalsa bu iş, elbette ki gerekli tedbirler alınır. Yani, o öngörüleri yapabilirsiniz. Dolayısıyla bunu böyle değerlendirmek lazım.
İşe Konsantre Oluyoruz
Kamudan özele geçişte, aslında tabii kendinizi daha özgür hissediyorsunuz. Kendinizi daha fazla işe konsantre edebiliyorsunuz. Harici faktörlerle daha az ilgileniyorsunuz. İçinde yaşadığınız çevreyle temaslarınızı mutlaka muhafaza ediyorsunuz, ama sınırlarını kendiniz koyabiliyorsunuz
Ebru Fırat
efirat@capital.com.tr
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?