Geçtiğimiz günlerde Fiba Holding’in kurucusu Hüsnü Özyeğin’i, FutureCEO organizasyonunda dinledim. Geleceğin CEO’larının katıldığı bir sertifika programı olan bu organizasyonda, kurumsal girişimcilik ve girişimcilik konusunda ders veren Özyeğin, katılımcılardan şöyle bir soru aldı:
“İçinde bulunduğumuz dönemde bazı şirketlerde sorunlar yaşanıyor. Borç ertelemeye gidenler, konkordato ilan edenler var. Bu sorunlarda CEO’ların hangi hataları yaptığını düşünüyorsunuz?”
Özyeğin, “Türkiye’de yöneticilerin en büyük sorunu patronu frenlememek” diye söze girdi ve şu konulara dikkat çekti:
*Benim en başarılı olduğum alan patronu yönetmektir. Şirketlerin geleceği için çok önemli bir beceridir.
*Genel müdür olduğumda Mehmet Emin Karamehmet ile protokol yaptım. Ona fren koyacak maddeler getirdim. Şunlar vardı protokolde:
1. Yönetime, izin olmadan kimse giremez. Sen dahil.
2. Çukurova Grubu şirketlerine kredi kullandıramazsınız.
3. Basında banka hakkında konuşamazsınız. Sözcü benim.
4. Genel kurullar hariç bankaya gelemezsiniz.
5. Ben bankanın her iştirakini, fiyat konusunda sizin onayınızı alarak satabilirim.
*Patrona hayır demek çok önemlidir. Patronların da buna ortam tanıması lazım. Ben insanların kendilerini ortaya koyması, itiraz edecek cesareti bulabilmesi için bazı toplantılarda söze kendi hatalarımla başlıyorum. Çekinmeye gerek yok. Bu patronu büyütür.
İKİ PERAKENDE LİDERİNDEN NE ÖĞRENDİM?
Aralık ayının sonunda Perakendede İnovasyon Forumu&Ödülleri vardı. Çok sayıda önemli konuşmacı, yeniliklerden, sektörün geleceğinden söz etti. İzleyiciler sonuna kadar kalarak konuşmacıları ilgiyle izledi. Ayrıntıları Capital ve Ekonomist’te bulacaksınız. Ancak ben iki konuşmacıdan, iki önemli konuya dikkat çekmek istiyorum:
MUDO’NUN ABD ZİYARETİ Mudo’nun kurucusu Mustafa Taviloğlu’ndan şunu dinledim: “Amerika’ya ne zaman gitsem 3 yerde uzun kuyruklar görürdüm. 1. Apple Store, 2. Müzeler, 3. Abercrombie mağazaları…
Son gittiğimde ise ilk ikisinde yine kuyruklar vardı. Ancak Abercrombie mağazalarında kuyruk artık yoktu. Müzik kötüydü. Niye böyle olduğunu sordum. ‘Yenilik yapmışlar’ yanıtını aldım. Yenilik tutmamış. Yenilik yaparken de dikkatli olmak lazım.”
BİM’İN PATRONU AYKAÇ’A NE DEDİ? BİM’in COO’su Galip Aykaç, daha önce duymadığım, patronu Mustafa Latif Topbaş ile ilgili bir anısını anlattı: “İşe başladığımızda patrondan 3 uyarı aldım. Birincisi, büyürken asla dışarıdan para kullanmayacaksın, faize bulaşmayacaksın. İkincisi, ‘Yaramaz ürünler’ (Alkol, tütün, domuz ürünleri gibi) diye adlandırdığımız ürünleri satmayacaksın. Üçüncüsü ise mutlaka çok mağaza açacaksın.
Ben ilk iki öneriyi anlamıştım ama sonuncusunu anlayamadım. Onu da şöyle ortaya koydu: ‘Çok mağaza açalım, çok iş olanağı, aş olanağı yaratalım.’ Gerçekten de öyle yaptık. 44 bin çalışana ulaştık. Sadece bu yıl 5 bin kişiye iş verdik.”
“UNICORN” ŞİRKET YARATMA ORANI!
Çinli cep telefonu üreticisi Xiami’yi biliyorsunuz. Bu şirket, 1,7 yıl ile dünyada belki de en kısa sürede milyar dolar değer sınırını aşma unvanını elinde tutuyor.
Sizler de yakından izliyorsunuz. Milyar dolar ciro ve piyasa değerine ulaşmak, tıpkı 10 milyon, 100 milyon veya 1 milyar dolar gibi önemli mihenk taşlarını oluşturur. Mesela, Global 500 büyük listesinde yer alan şirketlerde bu oran ortalama 20 yıl düzeyinde seyreder. Eski yıllarda kurulmuşlarda bu süre çok daha uzundur. Ama son yıllarda, milyar dolara ulaşma süresi kısalıyor. Örneğin, Google’da 8 yıldan biraz fazla olan bu süre Snapchat’te 2,3 yıla düşmüştü. Daha önce yazmıştım. Belki de yakında 1 yılda, 1 milyar dolara ulaşan şirketler göreceğiz.
Tablonun bir tarafında bu rakamlar var. Diğer tarafta ise “milyar dolarlık şirket yaratmanın” ne kadar güç olduğu yer alıyor. “Unicorn Tears” kitabının yazarı Jamie Pride’a göre, teknoloji start up’larının yüzde 92’si ilk 3 yıl içinde batıyor.
Yönetim danışmanı Alex Osterwalder, araştırmalarına dayanarak şu veriyi paylaşıyor:
“Bana 1 milyar dolarlık başarıyı yakalama olasılığı nedir diye soruyorlar. Benim yanıtım, 250 projeden ancak 1’i ‘unicorn’a dönüşebilir olur. 1’i dev şirkete dönüşür, 167’si batar, 87’si ise değişik ölçülerde başarılı olur.”
Buradaki 250 rakamını, her kurulan yeni şirket olarak almamak lazım. Amerika’da yılda 500 binin üzerinde şirket kuruluyor, buna yakın oranda da şirket kapanıyor, iflas ediyor ya da biri tarafından satın alınıyor. Bu 250 şirket, dikkat çeken bir proje haline gelmiş, Alex Osterwalder’in araştırmasına konu olmuşları kapsıyor.
Tahmini rakamlar dünyadaki şirket sayısının, 77 milyonu Çin’de olmak üzere 220 milyona ulaştığını ortaya koyuyor. Yılda 5 milyonun üzerinde şirket kuruluyor ve bunlardan sadece birkaçı “milyar dolar” değerine ulaşıyor. O nedenle de “unicorn” deniyor. Çünkü çok ender görülüyor.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?