ABD’de bütçe ve borçlanma limiti krizleri konusunda yaşanan politik
tıkanma, son anda bulunan geçici bir formülle 2014’ün ilk aylarına
ertelendi. Bu politik krizin bu derece derinleşmesi ve gelecek aylarda
yeniden gündeme gelecek olması, ABD ekonomisinin hassas toparlanma
sürecini sekteye uğratabilir.
Bu nedenle FED’in ekonomiye likidite
desteğini, 2014’ün başına kadar azaltmadan devam ettirmesi ihtimali
ağırlık kazanıyor. Bu da piyasalara kısa vadeli yeni bir destek anlamına
geliyor.
Nitekim yaz aylarında Türkiye gibi gelişen ülkelerden kaçan
sermayenin bir kısmı, eylül-ekim aylarında geri dönmeye başladı. Bu
sürecin devamıyla zor geçen 2013 yılını olumlu bir havada bitirebilir.
"KIRILGAN 5" ÜLKE ARASINDAYIZ
Ancak 2014 piyasa beklentilerine bakarken aynı oranda iyimser olmak zor.
Bu yaz aylarında olduğu gibi ABD faizlerinde ve politikasında yaşanan
dalgalanmalar, kısa vadeli sermaye akışlarında ani duruşa neden
olabiliyor.
Gelişmekte olan ülkeler arasında yabancı sermaye girişlerine
en fazla bağımlı olan 5 ülkeye, finans piyasalarında yeni bir grup ismi
bulundu bile: “Kırılgan 5” (Vulnerable Five) denen ülkeler arasında
Türkiye, Güney Afrika, Hindistan, Brezilya ve Endonezya bulunuyor.
Kırılgan sıfatının magazinsel boyutunun ötesinde en önemli ölçütü, çifte
açıklar dediğimiz cari açık ve bütçe açığı. Örneğin Türkiye, yüzde 2,2
olan bütçe açığı/milli gelir oranıyla göreli iyi bir konumda ama cari
açık/milli gelir oranı ise yüzde 6,8 ile Güney Afrika’dan sonra en zayıf
ülke.
Bu iki oranı toplayıp Türkiye’nin çifte açık oranını yüzde 9
olarak belirliyoruz. Bu hesapta elma ile armuttu toparlıyoruz; bu
nedenle yüzde 9 oranı tek başına anlamlı olmasa da ülkeleri birbiriyle
kıyaslamada işimize yarıyor. Buna göre tabloda bahsi geçen kırılgan 5
ülkenin çifte açık oranına göre en kötüden en iyiye sıralamasını
veriyoruz.
Türkiye ve Hindistan, Güney Afrika’dan sonra en kırılgan
ülkeler. Yaz aylarında döviz kurları açısından en sert dalgalanmayı
yaşayan bu 5 ülkenin, 2014’te de benzer duruma düşmesi göz ardı
edilemez.
Bunun farkında olan Türkiye, cari açık zafiyetini bir ölçüde
dengelemek için bütçesini sıkı tutuyor. Tablodaki 5 ülke arasında en
başarılı bütçe performansı Türkiye’ye ait. OVP GERÇEKÇİ AMA MÜTEVAZI
Bayram öncesi açıklanan Orta Vadeli Plan (OVP), Türkiye’nin 2014, 2015
ve 2016 yıllarına dair 3 yıllık makro hedeflerini içeriyor. Programın
ilk önceliği, cari açığı kontrol altında (yılda 55-60 milyar dolar)
tutmak. Bunun için hükümet 2014 için yüzde 5 olan büyüme hedefinden 1
puan feragat ederek seçim yılında yüzde 4’lük vasat bir
“büyüme oranına razı oldu. İkinci bir öncelik, tüketimi kontrol altında
tutup yurtiçi tasarruf oranını artırmak. 2012’de yüzde 12,6 ile dip
yapan yurtiçi tasarruf/milli gelir oranının 2016’ya kadar yüzde 16’ya
çıkması hedefleniyor. Fakat bu bile benzer gelişen ülke ortalamasının
yarısına denk geliyor.
Bu hedefler, gerçekçi ama mütevazı hedefler. Yani
Türkiye en az 3 yıl daha görece yüksek cari açık nedeniyle küresel
sermaye akışlarından etkilenmeye devam edecek. Programın en iddialı
hedefi ise enflasyon. Halihazırda yüzde 7,9 olan yıllık tüketici
enflasyon oranının, 2014 sonunda yüzde 5,3’e gerilemesi hedefleniyor.
Oysa piyasa beklentisi (12 ay sonrası için) yüzde 6,6 civarında. TCMB,
yüzde 5 olan enflasyon hedefine, bu yılla birlikte 3 yıldır ulaşamadığı
için piyasanın OVP’deki enflasyon tahminlerine kuşkulu yaklaşması
normal. Bunun piyasa yansıması, faizlerin düşmemekte direnmesi
olacaktır.
Programda döviz kuru tahmini bulunmuyor, ama TL ve dolar
milli gelir rakamlarından hesaplanan yıllık ortalama dolar kuru 2014
için 1,98, 2015 için 2,04 ve 2016 için 2,10 seviyesinde bulunuyor. Bu
kurlar hükümetin dolar kuru varsayımları hakkında kaba bir bilgi vermesi
açısından gösterge olabilir.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?