Yılın hemen başında dolar kuru 3,90’ı aşınca
ekonomi yönetimi politik açıklamaların
işe yaramak bir yana, ters tepki yaptığını
anladı. TCMB, ocak ayının ikinci haftasında
piyasaya verdiği kısa vadeli kredinin ortalama
maliyetini yüzde 8,3’ten yüzde 9,1’e kadar çıkardı.
Efektif olarak yüzde 0,8 “örtük” faiz artışı yaparak
dolar kurunun 3,80 civarına geri gelmesini sağladı.
Bu deneyimden hareketle TCMB’nin 24 Aralık’ta
mantıklı bir faiz artışı
yapması iki açıdan
önem kazanıyor:
1) TCMB’nin kredibilitesin
artması hem enflasyon
hem de döviz
kuru istikrarı açısından
olumludur.
2) 27 Aralık’ta Fitch,
Türkiye için kredi notu
kararını açıklayacak.
TCMB’nin bağımsız ve
şeffaf karar vermesi
notu indirmeme yönünde
etki yapacaktır. Fitch
buna rağmen not indirirse TCMB dövizdeki olası
yeni bir dalgalanmaya karşı önceden bir tedbir
almış olacak.
TICARET SAVAŞLARI BAŞLAR MI?
ABD’nin yeni başkanı Trump, yemin töreni konuşmasında,
en çok ABD’nin ekonomik çıkarları üzerinde
durdu. Trump’ın ABD’nin küresel rolünü ihmal
ederek ABD ekonomisine odaklanması muhtemel
görünüyor.
Rekabetçi bir işadamı olan Trump’ın küresel
ölçekte ticaret savaşları başlatması önemli bir risktir.
Trump’ın ilk açıklamaları “güçlü dolar” istemediği
yönünde oldu. Ancak doların yönü konusunda
FED’in, Beyaz Saray’da kimin olduğundan bağımsız olarak, yapacağı faiz artışları daha önemli. FED’in iki
veya üç kez faiz artırması beklenen 2017’de doların
değer kaybetmesi senaryosunu güçlü görmüyoruz. ABD
ile ticareti sınırlı olan Türkiye’nin Trump’ın ekonomik
politikalarından etkilenmesi dolaylı ve sınırlı olur.
ÖZEL EMEKLILIK FONLARI NEYE YATIRIM YAPIYOR
Çalışan maaşlarından zorunlu kesintiyle düzenli büyüyen
İşsizlik Fonu 2016 sonunda 100 milyar TL’yi
geçti. Kamu eliyle yönetilen
İşsizlik Fonu kamunun
borçlanma faizini düşük
tutmada önemli bir birikim.
Özel birikimlerden
oluşan Bireysel Emeklilik
Sistemi (BES) ise 2016 yılında
6,6 milyon katılımcı ve
62 milyar TL fon birikimine
ulaştı. 2017 başında devreye
giren Otomatik Katılım
Sistemi (OKS) ile özel
emeklilik birikimleri birkaç
yılda 100 milyar TL’ye ulaşacak.
Bu özel birikimin
adresi ise fonlar vasıtasıyla sermaye piyasaları ve yani
reel ekonomi olmalı.
İşte bu noktada BES fonlarının varlık dağılımına
göz atalım: Uzun vadeli bu fonların hisse senedi oranının
sadece yüzde 12 kalması hem katılımcı hem de
ülke ekonomisi açısından basiretli bir oran değildir.
Dünya örneklerinde hisse senedi oranı yüzde 40-50’ye
kadar çıkabiliyor.
Fon dağılımında yüzde 45 yer tutan devlet tahvili
ise katılımcılar açısından potansiyel getiri kaybına
neden oluyor. Devlet tahvili faizleri enflasyonun sadece
yüzde 1-2 üzerinde getiri sağlarken, yaklaşık yüzde
2-5 ek faiz veren özel sektör tahvilleri ile yüzde 3-7
civarında yıllık reel getiri sağlamak mümkün.
Özel emeklilik fonlarının daha bilinçli yönetilmesi
ile hisse senedi ve özel sektör tahvillerine yatırım
artacak; böylece hem getiriler yükselecek, hem de bu
piyasalar derinleşerek daha istikrarlı hale gelecektir.
2017’den başlayarak OKS ve BES fonlarının daha rekabetçi
bir şekilde yönetilmesi uygulaması, hem katılımcı
hem de makro ekonomik açıdan bir kazan kazan
potansiyeli sunmaktadır.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?