Korona virüsünün Batı dünyasında da yayılması tam bir ekonomi ve piyasa paniğine dönüştü. Tüm dünyada borsalar 20 Mart’ta 18 trilyon dolar eridi. 10 yıldır yükselen ve değerleme olarak “şişmiş” olan ABD borsalarındaki balon patlamış oldu.
Tüm dünyada yatırımcılar panikle dolara yöneldiği için dolar tüm para birimlerine ve emtiaya karşı değer kazanıyor. Güvenli liman olarak görülen altının ons fiyatı 1.700 dolardan 1.500 dolara geriledi. Petrol ise Suudi Arabistan ve Rusya arasındaki anlaşmazlığının da etkisiyle yüzde 60 değer kaybetti.
Salgının yayılmaması için alınan önlemler sosyal ve ticari hayatı birkaç ay ciddi şekilde yavaşlatacak. Çin’de bu süreç 2-3 ay sürdü. Batı dünyasında Mart’ta başlayan bu zorlu süreç Mayıs veya Haziran’a kadar sürebilir. Merkez bankaları ve hükümetler hızlı ve büyük önlem paketleri açıklıyor. Ancak belirsizlik ve korku nedeniyle küresel çapta bir ekonomik daralma ve işsizlik artışı kaçınılmaz gözüküyor.
Korona krizinin Türkiye piyasalarına etkisi de sert oldu: 120.000’leri gören Borsa İstanbul yüzde 30 düşüşle 85.000’e geriledi. Döviz kurları ve faizdeki yükseliş görece sınırlı kaldı. Buna karşın Türkiye risk primi ve Eurobond faizleri sıçrama gösterdi. Açıklanan 100 milyar TL’lik ekonomik paket, zarar görecek şirket ve sektörleri birkaç ay idare edebilir. Kriz kısa sürerse ertelenen talep yazla birlikte devreye girer. Ancak kriz derinleşir ve uzarsa, servis sektöründe bir çok KOBİ zor duruma düşebilir. Bu durumda yeni ekonomik önlemler gerekebilir.
Eğer dünya bu krizi birkaç ay ile atlatırsa, Birleşmiş Milletler’in sağlayamadığı sürdürülebilirlik alanında ilk ciddi adım atılmış olacak. Dünyada tüketimin bir miktar frenlenmesinin pek çok olumlu tarafı görülecektir. Türkiye olarak ise petrol ve emtia fiyatlarının düşmesinden 10-15 milyar dolar döviz tasarrufumuz olabilir. Turizmde kayıp sezon ilk bahar ile sınırlı kalırsa, Türkiye’nin cari dengesi bu sene de fazla verebilir.
Paniğe Karşı Yatırım Kuralları
Varlık dağılımı: Buna riski dağıtmak veya yumurtaları farklı sepetlere koymak da diyebiliriz. Finansal okur yazarlık testelerinin yatırımla ilgili en temel sorusudur. Bunun Türkiye’de en basit uygulaması olarak paranızı hisse (fonlar), döviz (Dolar/Euro mevduat veya altın), faiz (mevduat) arasında bölebilirsiniz.
Yeniden ayarlama: Sert piyasa hareketlerine portföyünüzde ağırlıklar da değişir. Örneğin hisse senedi ağırlığı yüzde 40 iken, borsa yüzde 25 düşerse, bu ağırlık yüzde 30 civarına düşecektir. (Portföyün kalan kısmında bir değişiklik yok diye varsayıyoruz.) Bu durumda hisse senetleri iyice ucuzladığı için, mevduat ve döviz kısmından bozdurup hisseye yüzde 10 civarı ekleyerek ağırlıkları yeniden ayarlamanız uzun vadede değer katacaktır. Tersi durumda hisse senetleri çok yükselip de portföyünüzdeki ağırlığı örneğin yüzde 50’ye çıkarsa, yüzde 10 hisse satmanız gerekir.
Panik yapmamak: Hepimiz piyasa çökerken paniğe, yükselirken de hırsa kapılırıp normalde hiç hesapta olmayan yanlış kararlar alabiliyoruz. Karar almada gösterilen zaaflar davranışsal finans kapsamına giriyor.
Bu konuda Duke Üniversitesi’nden Prof. Dan Ariely’nin araştırma merkezinde uygulamalı derslere katıldım. Ülkemizde Finansal Okuryazarlık Derneği (FODER) bünyesinde eğitim veriyorum. Bu tür zaaflara karşı üç davranışsal tedbir önerebiliriz:
Yatırım portföyünü her zaman orta ve uzun vadeli yapmak.
Basiretli dağılım yaptıktan sonra portföyün (parça parça değil) tamamının performansını takip etmek.
Portföye ve piyasalara çok sık bakmamak. Uzun vadeli bir portföye (emeklilik fonu) ayda bir kez, orta vadeli bir portföye (yatırım fonu) ise haftada bir kez bakmak yeterli olmalıdır.
Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?