Kur yeniden dengeler

“Çoğunluk hırslıyken temkinli olun, çoğunluk korku içindeyken hırslı olun” Warren Buffett

26.05.2014 21:26:200
Paylaş Tweet Paylaş
Kur yeniden dengeler

Son bir ayda yaşanan siyasi gelişmeler, ekonomideki “yumuşak iniş” sürecini “yumuşak” olmaktan çıkardı. Ümidimiz bu kadarla kalması ve Türkiye’nin bir “sert iniş” veya ekonomik kriz yaşamaması.

Siyasetteki toz bulutu, mart sonu yerel seçim sonuçlarına göre ya dağılmaya başlayacak veya ağustostaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar devam edecek. Her iki durumda da 2014’ün ilk yarısı, ekonomik büyüme açısından kaybedilmiş bir dönem olmaya aday.

2014’ün ikinci yarısında yeniden bir canlanma olsa bile milli gelir büyümesi, bu yılın tamamında yüzde 1-3 aralığında kalabilir. Yalnız şu da bir gerçek ki siyasi gerginlik olmasa da cari açığı düşürmek için Türkiye ekonomisinin soğuması gerekiyordu.

 Yani döviz kurlarının yükselmesinin asıl nedeni yüksek cari açıktır. Siyasi gerginlik, bu süreci tetikledi ve hızlandırdı. Siyasi nedenlerle olmasa başka bir sebeple yükselecekti.

Olumlu tarafı, döviz kurlarının geldiği seviyede cari açık düzelme sürecine girmiştir. Enerji hariç ithal tüketimde sert daralma olur. İhracata da bir miktar olumlu yansır. Sonuçta 2013’te 60 milyar dolar olan cari açık, 2014’te 40-50 milyar dolar arasına gerileyebilir.

TÜRKİYE'NİN ALACAĞI DERSLER
1997 Asya Krizi, güney doğu Asya ülkelerinde özel sektörün yüksek oranda döviz borçlanıp üretken olmayan alanlara yatırım yapmasından çıkmıştı. Tayland, Endonezya, Güney Kore gibi ülke para birimleri devalüasyona uğradı ve batık krediler arttı.

Bu yıkıcı deneyimden sonra Asya ülkeleri cari açık ve döviz borçlanması konusunda bilinçlendi. 1997 Asya’sından en önemli farkımız, dalgalı kur sisteminin şokları önceden absorbe etmesi. Bu nedenle Türkiye, 1994 veya 2001 gibi bir kriz yaşamadan 2014’ü atlatabilir. Ancak uzun vadede, cari açık/milli gelir oranını yüzde 4’ün altına çekmek için sadece yüksek döviz kuru yetmez.

Son yıllarda azalan doğrudan yabancı sermayeyi ve rekabetçi yatırımları artırmak için geniş bir yargı reformuyla birlikte eğitim reformu da bu programa dahil edilmelidir. Bu tür sosyal reformlarda siyasi tarafları bir araya getirmek için ise Türkiye’nin Avrupa Birliği çapasını yeniden canlandırması gerekiyor. Bu yönde atılacak adımlar, Türk ekonomisi ve finans piyasalarına güveni hızla geri getirebilir.

YATIRIMCI NEYE BAKMALI?
Kamunun borç ve bütçe göstergeleri güçlü, hane halkının döviz borcu az ama özel sektörün yüksek döviz borcu, kurları yükselterek tüm ülkenin problemi haline gelmektedir. ABD’nin para politikası değişimi süreci, Türkiye gibi gelişen ülkelerde döviz kurlarını ve enflasyonu artırdığı için faizler artmıştır.

Döviz satarak ve likidite kısarak kurları dengelemeye çalışan TCMB, para politikasını basitleştirerek politika faizini gerçekçi bir seviyeye çekmeli. Hazine ise güçlü bilançosunu kullanarak yüksek montanlı Eurobond ihraçları ile TCMB’nin döviz rezervlerini güçlendirmeli.

Benzer sıkıntıları yaşayan Endonezya ocak ayında 4 milyar dolarlık Eurobond ihraç etti ve buna 4 kattan fazla talep geldi. Demek ki küresel yatırımcı “kırılgan beş”linin tahvillerini hala cazip buluyor.

Bu yılın ilk aylarında piyasalarda dalgalı seyir devam edebilir. Bu gelişmeler, bir ekonomik kriz gibi algılanıp kısa vadeli yatırımcı çıkışı devam edebilir. Bizim önerimiz ise yaşananları yüksek cari açığın kaçınılmaz düzeltmesi olarak görüp yükselen döviz kurlarının yaraya merhem olduğunu unutmamak.

Yani kriz zannettiğimiz gelişmeler, aslında krizi çözmeye başladı. Bu bakış açısıyla yatırımcının döviz almayıp döviz bozdurması ve ucuz seviyelerden hisse senedine girmesini mantıklı görüyoruz. Bu girişlerin aylara yayılarak değişik kademelerde ve iyi yönetilen yatırım fonları ve BES fonları aracılığıyla yapılması, risk yönetimi açısından en uygun yöntemdir.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz