Piyasalar

“Her zorluğun içinde bir fırsat saklıdır.” Albert Einstein

23.07.2015 12:51:470
Paylaş Tweet Paylaş
Piyasalar
Yükselen kurlara objektif bir bakış 
Türkiye 7 Haziran’da genel seçimlere giderken ekonomiye ilişkin tedirginlik artıyor. Büyüme hızının düşmesi ve döviz kurunun artması nedeniyle kriz algısı oluşmaya başladı ama aslında yaşadığımız cari açığın daralmasının bir maliyetidir. Bölgesinde yaşanan jeopolitik sorunlar nedeniyle ihracatını yeterince artıramayan Türkiye, sürdürülebilir bir dış denge için ithalatını düşürmek zorunda kalıyor. Bu dönemde yaşanan zorluklar, yakın gelecekte ekonominin yeniden büyümeye geçmesinin altyapısını hazırlıyor. Böyle pragmatik bir açından bakınca dövizde yaşanan yükselişin iki boyutu var: 
1) Makroekonomik boyut: Cari açığımız düzelme sürecinde ama hala yüksek. Yıllık bazda 43 milyar dolar cari açık, milli gelire oranla yüzde 4,5’e denk geliyor. Bu rakam, 2011’de yüzde 10’a yakındı. Alınan makro ihtiyati tedbirlerle buraya kadar inmesi önemli bir başarıdır ama sürdürülebilir bir seviyeye inmesi için yüzde 3-3,5’lara (25-30 milyar dolar) yaklaşması gerekiyor. Artan döviz kurları ithalatı daha da yavaşlatacak. Düşen petrolün de yardımıyla bu yıl cari açık 35 milyar dolara kadar gerileyebilir. Makro açıdan bakınca döviz kurlarında daha fazla yükseliş olmaması gerekir.
2) Ancak konunun bir de siyasi boyutu var: TCMB’ye yapılan siyasi baskı, yatırımcı nezdinde şöyle bir algı yarattı: TCMB, siyasi baskı karşısında gerekse bile faiz artıramaz. Bu algı nedeniyle Türkiye’de döviz kuru gereğinden fazla ve hızlı bir yükseliş yaşıyor. 
Oysa TCMB baskılar olmasa da enflasyonda düşüşe paralel faizleri indirme eğilimindeydi. Nitekim çekirdek enflasyonda son aylarda düşüş var ama henüz manşet enflasyona yansımış değil. Özellikle gıda enflasyonu hala yüksek seyrediyor. Ancak bu yıl Türkiye’de yağışlar oldukça iyi gitti. Tarım rekoltesinde bolluk, önümüzdeki aylarda gıda enflasyonunu aşağı çektikçe tüketici enflasyonu da yüzde 6,5’e kadar düşebilir. Ancak Türkiye’de faizlerin kalıcı olarak düşmesi hem cari açığın hem enflasyonun düşük seviyelerde tutulabilmesine bağlıdır. TCMB’nin faizleri düşürmesi problemi çözmez. Nitekim 2015 Ocak ve Şubat’ta TCMB iki kez faiz indirmesine rağmen banka mevduat ve kredi faizleri düşmemiş aksine yükselmiştir. Bu deneyim, TCMB bağımsızlığının ne kadar değerli olduğunu tüm Türkiye’ye göstermiş oldu. 
EKONOMİ İKİNCİ YARIDA TOPARLANABİLİR Piyasalar için diğer önemli konu, büyüme. İlk çeyrekte zayıf bir büyüme göreceğiz. Ancak otomotiv satışları tahminlerin ötesinde iyi gidiyor. İlk çeyrekte yüzde 50 artış var. Beyaz eşya satışları da ilk çeyrekte yüzde 7,4 arttı. İç talebe dair sıcak veriler ekonomide talebin kötü olmadığını gösteriyor. Sonuç olarak, büyüme ikinci çeyrekten itibaren toplanmaya başlayabilir. Seçimlerden sonra yılın ikinci yarısında bu ivme artışının devam etmesi muhtemeldir. 
KARŞIT VE DEĞER ODAKLI YATIRIM Piyasalar düşerken olumsuz beklentiler, hatta kriz beklentileri artar. Bir de işin içinde seçim varsa Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde kriz senaryoları ekonomiye ve piyasalara objektif bakışı zorlaştırır. Çoğu subjektif olan politik yorumlar arasında değerleme, risk-getiri gibi objektif analizler unutulur. Buna karşın, ucuzlayan piyasalarda yapılan yatırımların uzun vadede iyi getiri sağlama ihtimali yükselmektedir. Adeta bir pendulum gibi salınmakta olan finansal piyasalarda risk-getiri dengesi seçim öncesinde getiri lehine daha yakın duruyor. Bu bakış açısıyla seçime kadar dalgalı seyreden piyasalarda iyi yönetilen fonlar vasıtasıyla yatırım yapılabilir. Bu öneri özellikle uzun vadeye sahip bireysel emeklilik fonları için geçerlidir. Seçim sonuçlarını öngöremeyiz ama hisse senetlerinin benzer ülke borsalarına göre yüzde 20’den fazla ucuz olduğunu, faizlerin ve döviz kurlarının yükseldiğini objektif olarak söyleyebiliriz.

Türkiye ve dünya ekonomisine yön veren gelişmeleri yorulmadan takip edebilmek için her yeni güne haber bültenimiz “Sabah Kahvesi” ile başlamak ister misiniz?


YAZARIN DİĞER YAZILARI TÜMÜNÜ GÖRÜNTÜLE

Yorum Yaz