Seçimler ve piyasalar

Şubat ayında piyasaların sakinleşip yatay bir seyre girdiğini görüyoruz. Dolar kuru 2,20 civarında, faizler ise yüzde 10-11 arasında denge bulurken yabancı çıkışının devam ettiği borsa 60.000-65.000 aralığında dalgalanıyor. Tüm dikkatler, 30 Mart yerel seçimlerine kilitlendiği için bu ay ekonomi ve piyasalardan ziyade politika ön planda.

Büyüme açısından 2014’ün ilk çeyreğini kaybettik. İkinci çeyrekte ve 2014’ün ikinci yarısında ne olacağı ise yerel seçimlerin sonuçlarıyla şekillenecek. Bizim tahminimiz ve ümidimiz, 2015’te yapılacak genel seçimlerinin de öne çekilip bu yıl ağustostaki Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte yapılması yönünde.

Diğer türlü ülke bir yıldan fazla sert bir seçim atmosferinde kalırsa yaşadığımız finansal çalkantılar geniş bir ekonomik krize dönüşebilir.

AB ÇAPASI KRİTİK
Yabancı basında, Türkiye’deki siyasi ve ekonomik gidişata yönelik eleştirel yorumlar giderek artıyor. Somut bir gösterge olarak S&P şubat ayında Türkiye’nin kredi notu görünümünü durağandan negatife indirerek zaten düşük olan kredi notunu kıracağı işaretini verdi.

Bilindiği gibi S&P, BB notu ile Türkiye’yi yatırım yapılabilir seviyenin bir kademe altında tutuyor. Moody’s ve Fitch ise Türkiye’ye yatırım yapılabilir notu veriyor ve notun görünümünü durağan (nötr) seviyede tutuyor.

S&P’nin zaten düşük tuttuğu Türkiye notunu daha da düşürme işareti, dikkate değer bir hareket olarak incelenmeyi hak ediyor. Konuya politik bakıp S&P’nin bu kararını, Türkiye hükümetinin S&P ile kredi notu anlaşmasını sonlandırmış olmasının bir intikamı olarak görmek mümkün.

Ancak biz bu kanıda değiliz. Çünkü aynı S&P, yakın zamanda ABD’nin de kredi notunu düşürdü. S&P’yi tez not kırmayı seçen bir hocaya benzetip diğer hocalardan da kötü not alıp sınıfta kalmamak için ne yapmalıyız diye bakmak Türkiye açısından daha faydalı olmaz mı?

Nitekim Amerikan hükümeti ve muhalefeti, kredi notu düşüşüne yol açan mali uçurum hatasına bir daha düşmedi. Başkan Obama da bütçe açığını azaltma kararı alınca ABD ekonomisi yüzde 3’e yakın büyüme yakaladı.

Türkiye ise son iki yıldır her alanda ivme kaybeden bir görünüm arz ediyor. 2002-2012 arası ekonomide ve temel altyapı hizmetlerinde ciddi adımlar attık. Bu sayede kredi notumuz arttı ve çok fazla yabancı sermaye girişi oldu.

Buna mukabil Avrupa Birliği müzakere sürecinin durduğu son yıllarda, temel sosyal reformların (yargı, eğitim kalitesi ve sağlıklı rekabet ortamı sağlayacak kurumsal yapı) aksamasının olumsuz sonuçları seçim sürecinde iyice ortaya çıktı.

Seçimlerden sonra hükümet, sosyal alanlarda reformlara ağırlık verirse Türkiye yaşadığı güçlükleri fırsata çevirebilir. Aksi durumda kredi notumuz düşer ve yabancı sermaye çıkışı hızlanırsa Türkiye birkaç yıl sürecek yüksek faiz-yüksek kur-düşük büyüme sürecine girebilir.

CFA YATIRIM YARIŞMASI NI KOÇ ÜNİVERSİTESİ KAZANDI
Yatırım Profesyonelleri Derneği (CFA Society of Istanbul) olarak bu yıl 6'ncı kez düzenlediğimiz hisse senedi rapor yarışmasını, Koç Üniversitesi kazandı. Yedi üniversitenin başladığı yarışmada takımlar, birer akademik ve sektör danışmanıyla hazırladıkları Ülker şirket raporları önce okunup not verildi.

Finale kalan 5 üniversite (Bilkent, İTÜ, Koç, ODTÜ ve Sabancı) Deutsche Securities Menkul Değerler sponsorluğunda gerçekleştirilen finalde fon yöneticilerinden oluşan bir jüri önünde İngilizce sunum yaparak raporlarını ve yatırım önerilerini savundu.

Koç Üniversitesi takımı 1-2 Nisan'da Milano'da Türkiye'yi bu yarışmanın bölgesel finalinde temsil edecek ve başarılı olursa 25 Nisan'daki dünya finali için Singapur'a gidecek, 2006'dan beri iştirak ettiğimiz bu yarışmada Türkiye'yi önceki yıllarda TAV, Trakya Cam, Mardin Çimento, Tofaş ve THY şirket raporlarıyla sırasıyla Koç, Sabancı, Sabancı, İzmir Ekonomi ve ODTÜ temsil etti. Koç Üniversitesi takımına Türkiye'yi ikinci kez temsil edecekleri Avrupa/Ortadoğu Bölgesel finalinde CFA Türkiye Yönetim Kurulu adına başarılar dileriz.